 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1951/7
K: 1952/2
T: 27.02.1952
DAVA : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 17.10.1941 tarih ve 2967/3527 sayılı ilamı ile (El yazısiyle tanzim edilen vasiyetnamelerde tanzim mahallinin yazılmasının bir sıhhat şartı olmadığı), 30.4.1951 tarih ve 3354/1166 sayılı ilamı ile de (Tanzim mahallinin vasiyetnamede gösterilmemesi Medeni Kanunun 485 inci maddesinin amir hükmüne muhalif bulunması sebebiyle el yazısiyle vasiyetin muteber bulunmadığı) içtihat edilmiş olduğundan dairenin bu iki ilamı arasındaki içtihat uyuşmazlığı açıktır.
Genel Kurul Üyelerinden bazıları bu mübayin içtihatlardan mahal şartının bir muteberlik şartı olmadığına dair olan içtihadın daha doğru olduğu kanaatını izhar ederek; vesayitnamede mahal gösterilmesinin mühhasıran kanunlar ihtilafında ehemmiyet arzettiğini, kanunlar ihtilafına taalluk eden sebeplerin nazara alınmasında Alman Medeni Kanununun tevdini sıralarındaki Almanyanın iç durumunun esaslı amil olduğunu, Alman Medeni Kanunundan da mahal kaydı aynı sebeplerle yer aldığını halbuki, memleketimizin siyasi şekli itibariyle mahal kaydının memlektimiz için hiçbir ehemmiyet arzetmediğini, buna mukabil, vasiyetnamede (mahal) zikrinin bir muteberlik şartı olarak kabulü halinde vasiyetciler tarafından mahal zikredilmesinin umumiyetle ihmal edilmesi yüzünden bir çok vasiyetlerin hükümsüz sayılacağını mucip sebep olarak beyan etmişlerdir.
Bu mülahaza ve istinap ettiği mucip sebepler çoğunlukca isabetli ve kanuna uygun görülmemiştir. Filhakika Medeni Kanunun 485 inci maddesiyle el yazısiyle vasiyetde mahal zikri vasiyetnamenin bir şekil şartı olarak tayin olunmuştur. Umumi bir mahiyet taşıyan Borçlar Kanununun onbirinci maddesinin ikinci fıkrasına göre de kanunun emrettiği şeklin şümul ve tesir derecesi hakkında başka bir hüküm tayin olunmamışsa kanunun koyduğu şekle riayet olunmadıkça hukuki muamele sahih olmaz.
Binaenaleyh kanunun bu açık hükümleri karşısında nazari mülahazalara müsteniden kanunun el yazısiyle tanzim edilecek vasiyetlerde muteberlik şartı olarak kabul ettiği unsurlardan (mahal ) unsurunu bertaraf etmeğe imkan yoktur. Kaldı ki, zikrolunan mülahazalar isabetli de değildir. Şöyle ki: 1 Ocak 1900 tarihinde yürürlüğe konan Alman Medeni Kanunu ile (mahal) kaydının el yazısiyle vasiyetin bir muteberlik şartı olarak kabulünde sadece Alman Medeni Kanununun meriyetinden evvelki Almanya'nın iç durumu ve mahalli kanunlar ihtilafı amil olmuş değildir. O zamana kadar resmi vasiyetten başka bir vasiyet tarzı kabul etmemiş olan Almanya Medeni Kanunu ile el yazısiyle vasiyeti kabul ederken her türlü tehlikeleri bertaraf etmek için sıkı bir şekil ihtiyar etmiştir. Kanunumuzun mehazı olan İsviçre Medeni Kanununa gelince; Hükümet tasarısında mevcut mahal şartının tayyı teklif edilmiş ise de, neticede Fransızca Raportör Rossel'in teklifi üzerine bu şart kanunun nihai metninde ipka edilmiştir. Bugün İsviçre'de nazariyyat ve tatbikat el yazısiyle vasiyetlerde (mahal) zikrinin bir şekil şartı olduğu merkezindedir. Bu unsurun bir şekil şartı olarak kabulüne icap ettiren ciddi sebepler de vardır. Mahal zikri vasiyetcinin zaman hakkındaki beyanını itmam ettiği gibi, belgenin vüsukunu tahkik için gerekli unsuru temin eder ve kabili tatbik hukukun tayini bakımından ehemmiyeti haiz olabilir.
SONUÇ : Netice; El yazısiyle tanzim edilen vasiyetnamelerde tanzim mahallinin zikredilmesinin vasiyetnamenin muteberlik şartı olduğuna ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin bu yoldaki içtihadının isabetli ve kanuna uygun bulunduğuna 27.2.1952 tarihinde oyların üçte ikisini geçen çoğunlukla karar verildi.