 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1949/19
K: 1951/3
T: 16.05.1951
DAVA : Yeni ve eski kararlar arasındaki içtihat ayrılığı; Müşterek mülkiyet ile doğan şufa hakkını; Şefiin belli şahıslara karşı tapuca satış muamelesinin tamamlanmasından önce veya sonra kullanmaktan feragatı; Nefsi şufa hakkından feragatta olduğu veçhile, muteberiyeti için kanunun resmi şekle tabi tuttuğu gayrimenkul mülkiyetinin kanuni takyitlerinin tadil ve ilgası mahiyetinde midir? Yoksa tapuca satışdan itibaren kanuni süresi içinde kullanılmamakla kendiliğinden düşen bu hakdan feragat; Şekle bağlı olmaksızın feragatı caiz her hangi bir hak cümlesinden midir? Usul bakımından feragat; Yazılı delil ile mi? Yoksa her hangi bir beyyine ile mi? İspat olunabilir? Teveccüh eden şufa hakkının kullanılmasından feragat ile açılan sufa davasından feragat arasındaki fark ve davadan feragat da uygulanacak ispat şekli noktalarında toplanmış bulunmaktadır.
Şufa hakkı, şefiin satış şartları altında kullanabileceği inşai bir haktır. Bu hakkın kullanıldığına dair şefiin bir taraflı beyanı ile evvelki malik ile üçüncü şahıs arasındaki sözleşme dairesinde şefi hesabına satış münasebeti vücut bulur. Anlaşmazlık konusu kanuni şufada, kanundan doğan inşai bir haktır. Şufa hakkını kullanan şefi adına meşfu hisse kaydının düzeltilmesi sonucunu verir.
Medeni Kanunun 647 inci maddesi hükümlerince gayrimenkul mülkiyetinin kanuni takyitleri cümlesinden bulunan ve tapuca kayda hacet olmaksızın müşterek mülkiyet ile doğan kanuni şufa hakkı ile bu hakkın kullanılmasından feragat, hukuki niteceleri bakımından birbirinden tamamen ayrıdır. Müşterek gayrimenkulün değerini arttırma ve saire gibi düşüncelere dayanan anlaşmalar ile herkese karşı şufa hakkından devamlı suretde bütün hissedarların veyahut bir kısım hissedarların feragatı gayrimenkul mülkiyetinin kanuni takyidinin ilga ve tadilini tazammun etmekte olması itibariyle muteberiyeti için resmi şekilde yapılarak tescil ettirilmek gerekir. Bu suretle resmi şekilde yapılarak tapuya tescil olunan sözleşme ile herkese karşı şufa hakkından devamlı suretde feragat eden hissedarlara, satış halinde artık şufa hakkı tevaccüh etmiyeceği cihetle yeni malike karşı muarazada bulunamazlar. Halbuki teveccüh eden şufa hakkını, şefiin yeni malike karşı tapuca satış muamelesinin tamamlanmasından önce veya sonra, kullanmamayı taahhüt etmesi bahis konusu 647 inci maddenin şümulüne giren mülkiyetin kanuni takyidinin ilga ve tadilini tazammun etmemesine ve tasarrufta serbesti asıl olmasına göre şekle bağlı olmaksızın şufa hakkını kullanmamayı taahhüt muteberdir. Esasen kanuni süresi içinde kullanılmamakla düşen bir hakkın, şefiin irade beyanı ile düşmiyeceğini kabul etmeğe de hukuken imkan tasavvur olunamaz.
Yukarıda açıklanan hukuki ve kanuni sebeplerden ötürü muteberiyeti resmi şekle bağlı bulunmıyan şufa hakkını kullanmayı, şefiin belli şahsa karşı tapuca satış muamelesinin tamamlanmasından önce veya sonra, taahhüdünün usul bakımından tabi olduğu ispat tarzına gelince; Nefsi şufa hakkından ayrı olan bu hakkı kullanmamayı tahhüdün mahiyeti gözönünde bulundurulmak iktiza eder. Kullanılmıyan şufa hakkı değer, bahis konusu olmıyan mücerret bir hak mıdır? Yoksa ıskata müntehi olan tasarruf hakkının taalluk ettiği hisse midir? Noşatel usul hukukundan ayrılarak, mülga "Usulü Muhakematı Hukukiye Kanununa" Fransız esasından iktibas olunan ve ordan da Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa alınan senedat faslındaki 288 inci maddede kullanılan "Iskat maksadiyle yapılan bilcümle tasarrufat" tabirine şefiin belli şahsa satıştan önce veya sonra şufa hakkını kullanmamayı taahhüdü meşfu hisse üzerindeki tasarruf hakkının değeri esas teşkil edeceğine binaen bu gibi hallerde herhangi beyyine ile değil 288. maddenin amir hükümleri dairesinde ancak yazılı beyyine ile ispat olunmak gerekir.
Kanuni süre içinde şufa hakkı kullanılarak dava açıldıktan sonra artık dava ile sona ermiş olan şufa hakkının kullanılmasından feragat bahis konusu olamayıp davadan feragat olacağına göre bu durumda uygulanacak hüküm; Medeni hükümleri değil tabiatiyle usul hükümleridir. Binaenaleyh teveccüh eden şufa hakkı kullanılarak açılan davada ancak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 93 ve 151 inci maddelerinde yazılı şekil ve merasim dairesinde feragat olunabilir. Bu şekil ve merasim dışında davadan feragat olunamaz.
SONUÇ : Netice ; 1 - Müşterek mülkiyet ile doğan kanuni şufa hakkından satışdan evvel feragat edilebileceğine oybirliğiyle,
2 - Ammenin menfaatı için konulmuş olan mülkiyetin kanuni takyitlerini ilga ve tadili mahiyetinde olmak itibariyle nefsi şufa hakkından feragatın resmi şekilde yapılarak tapuya tescili lazım geldiğine,
3 - Satıştan evvel veya sonra müşterek hisseyi almak isteyen alıcıya karşı şefiin şufa hakkından feragat taahhüdü yukarıda yazılı nitelikleri bakımından, resmi şekle bağlı olmadığına,
4 - Satıştan evvel veya sonra müşterek hisseyi almak isteyen alıcıya karşı şefiin şufa hakkından vazgeçmesi, meşfu hisse üzerindeki tasarruf hakkının ıskatına müntehi olması ve Hukuk Usulünün 288 inci maddesi şümulüne girmesi itibariyle bu gibi feragat iddiaları yazılı delil ile ispat olunmak ve dava açılarak şufa hakkı kullanıldıktan sonra vuku bulan feragat iddiaları hakkında sözü geçen kanunun 93, 151 inci maddeleri hükümleri uygulanmak gerektiğinden mevcudun üçde ikisini geçen oyçokluğu ile 16.5.1951 tarihinde karar verildi.