 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1948/19
K: 1949/15
T: 14.12.1949
818/m.117
1475/m.14
DAVA ve KARAR : (Zingal) Zindan ve Çangal Ormanları Türk Anonim Şirketinin işletmekte bulunduğu Ayancıktaki Fabrika ve tesisatına 586 sayılı Koordinasyon karariyle Hükümetce el konulduktan sonra şirket ile işçileri arasında iş bağıtının feshedilmiş sayılıp sayılmayacağı hakkında Yargıtay Ticaret Dairesinin 11.10.1947 tarih ve 62/3019 ve 5. Hukuk Dairesinin 28.2.1948 tarih ve 2639/575 sayılı kararlarını havi ilamları arasındaki uyuşmazlığın içtihadı birleştirme yoluyla çözülmesi Adalet Bakanlığının 13.7.1948 tarih ve 55 sayılı yazısıyla istenilmiş ve mezkur şirket avukatı imzasıyla verilen dilekçe ve ekleri de taalluku dolayısiyle bu dosya ile birleştirilmiş olmakla uyuşmazlık konusunu teşkil eden ilam örnekleri çoğaltılarak dağıtılmış ve 7.12.1949 tarihine rastlıyan Çarşamba günü müzakerenin başlayacağı Genel Kurul Üyelerine bildirilmişti.
Bugün toplanan kurula ellibeş zatın iştirak ettiği görülüp müzakere nisabının tahakkuk ettiği anlaşılmakla 1. Başkan Halil Özyörük'ün Başkanlığında müzakereye başlanarak uyuşmazlık konusu kağıtlar 1. Başkan tarafından okunduktan ve olayın özeti anlatıldıktan sonra söz alan;
Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; 3008 sayılı İş Kanununun onüçüncü maddesine göre süresi muayyen olmıyan sürekli iş akitlerinin işveren veya işçi tarafının iş bitmezden önce feshedilebilmesi için diğer tarafa bu maddede yazılı müddetler zarfında ihbarda bulunması şarttır. Son fıkra gereğince işbu ihbar şartına riayet etmeyen taraf maddenin ikinci fıkrasında yazılı ihbar mühletlerine ait ücretlerle işin mahiyetine göre Hakim tarafından takdir olunacak tazminatını dahi ödemekle mükeleftir. Son fıkradan bir evvelki beşinci fıkrada ise bilumum işçiler hakkındaki fesihlerde beş seneden fazla her bir tam iş senesi için ayrıca onbeş günlük ücret tutarında tazminat dahi verilir diye yazılıdır. Bu fıkra sırf işçilere aittir. Onların lehine konmuş bir hükümdür. İşçiler de bu fıkraya göre tazminat talep ve dava etmişler ve mahkemece de bu fıkrayı istinaden hüküm verilmiş bulunmaktadır.
İhbar şartına ademi riayetten dolayı tazminat talep ve dava edilmediği gibi, ihbar şartına riayetsizlikten dolayı son fıkraya istinaden verilmiş bir hüküm de mevcut değildir. Bu itibarla olayda aranılacak nokta ihbar şartına riayet edilip edilmeden iş aktinin feshedildiği keyfiyeti değil, işçi ile işveren arasındaki sürekli iş aktinin mutlak surette feshedilip edilmediği keyfiyetidir.
Kanunda "Bilumum işçiler hakkındaki fesihlerde" ibaresiyle fesih mutlak surette kullanılmıştır. İster ihbarlı ister ihbarsız olarak iş akti, ister işçi, ister işveren tarafından feshedilsin, mutlak fesihtir. İhbarsız feshin neticeleri işbu fıkradan evvelki fıkralarda ve son fıkrada gösterilmiştir. Alelumum fesihlerde ise işbu beşinci fıkraya istinaden müddeti hizmete göre bir emeklilik tazminatı verilmek lazımdır.
Dairemizin bahsi geçen kararında belirtildiği üzere bu tazminat, işinden ayrılan işçi için -ikramiye mahiyetinde olarak- her ne suretle olursa olsunbütün fesihlerde işçiye verilmesi lazım, bir tazminattır. Kanun Vazu bir işçinin senelerce çalıştığı bir işten çıkarken ve senelerce çalıştığı işinde hayatının yıpranma payını hesap ederek emektar bir işçiye nev'ama bir emekli tazminatının verilmesini düşünmüştür.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin ilamında Fabrikaya Hükümetçe elkonmuş ve davacı işçilerin de halen fabrikada çalışmakta bulunmalarına göre iş aktinin feshedilmemiş olduğu kabul edilerek hüküm bozulmuştur. Fakat 586 sayılı Koordinasyon kararıyla Fabrikaya 27.4.1945 tarihinde el konulmuş ve işçilerde iş mükellefiyetine tabi tutularak çalıştırılmış ve 635 sayılı koordinasyon karariyle de Fabrika Devletce satın alınmıştır.
Bu itibarla davacı işçi ile davalı şirket arasındaki süresi belli olmayan sürekli iş akti münfesih ve Devlet ile işçi arasında yeni bir süresi belli olmıyan sürekli iş akti vücut bulmuştur.
Davalı şirket hiç bir suretle iş aktinin bozulmadığını devam ettiğini iddia etmediği gibi, işçilerin kendi hizmetinde geçen hizmet müddetlerinin Devletçe kabul edildiğin de iddia ve isbat etmemiştir. Bununla beraber davalı şirket davacılar ile olan iş aktinin bozulduğunu kabul ile ancak iş aktinin kendi kusuriyle bozulmayıp Hükümetin Fabrikaya el koymasıyla iş aktinin bozulduğunu ve bu sebeple sorumlu olamayacağını beyan eylemektedir.
Davacılar da bunu kabul ederek ihbarsız fesih veya kusurlu fesihden dolayı bir tazminat istememektedir. İstedikleri davalı şirket nezdinde senelerdenberi çalıştıklarından dolayı onüçüncü maddenin beşinci fıkrasında yazılı kanuni tazminattır. 13. maddenin bahsi geçen fıkrası hükmü kati ve sarih bulunmaktadır.
İşçi davalı şirket ile olan iş aktinin feshi üzerine Devlet ile yeni bir iş akti yapmış olup beş sene daha çalıştıktan sonra iş akdi her ne suretle olursa olsun fesholunursa o zaman bu fıkraya göre Devletten bir tazminat isteyebilecektir. El koymada veya satın almada davacı işçilerin şirket nezdindeki hizmet müddetlerinin hesaba katılacağına dair sarih bir hüküm mevcut olduğu da iddia ve isbat edilmediğine ve davacıların da bu haklarından feragat etmemiş bulunmalarına göre davalı şirket onüçüncü maddenin son fıkrasından bir evvelki fıkrası gereğince emektar işçisine kanunda yazılı emekli tazminatını vermekle mükelleftir. Bu düşüncelerle mahkemenin verdiği hüküm dairemizce onanmıştır.
Netice; Davalı şirket ile işçiler arasındaki süresi belli olmıyan sürekli iş aktinin fiilen ve hukukan feshedilmiş olmasına ve onüçüncü maddenin beşinci fıkrasının sarahatına göre işçilerin işbu yardım tazminatına müstahak oldukları mutalaasındayız.
5. Hukuk Dairesi Başkanı Y. K. Arslansan; Milli Korunma Kanununun onsekizinci maddesinin verdiği yetkiye binaen çıkarılmış olan 24.4.1945 tarih ve 586 sayılı Koordinasyon kararıyla Zingal ve Çangal Ormanları Türk Anonim şirketinin Ayancıkta işletmekte olduğu Fabrika ve tesislerine Hükümetçe el konulmuş ve içlerinde çalışan bilumum işçi, mühendis ve teknisyenler de iş mükellefiyetine tabi tutulmuştur.
Süresi belli olmıyan iş bağıtlarının işveren ve işçi tarafından iş bitmezden evvel fesholunabilmesi için fesih diğer tarafa ihbar olunmak ve A, B, C, Ç bendlerinde yazılı mehillerin feshin tahakkuku halinde de beş yıldan fazla olan her bir tamiş yılı için kıdem tazminatı ödenmek ve ihbar şartına riayet etmeyen tarafa işin mahiyetine göre Hakim tarafından takdir olunacak ayrıca bir tazminata hükmolunmak 3008 sayılı İş Kanununun hükümleri icaplarından bulunmaktadır.
586 sayılı Koordiasyon kararıyla şirketin Ayancıktaki Fabrika ve tesislerine Hükümetce el konularak Orman idaresince işletilmesi haline, İş Kanununun onüçüncü maddesi hükmü şamil olabilir mi? Ticaret ve 5. Hukuk Daireleri arasında görüş ayrılığı bu noktada toplanmaktadır.
İş Kanununun bahis konusu onüçüncü maddesi hükmü, işveren ve işçilerin iş bağıtını irade ve ihtiyarlariyle fesheylemeleri halinde uygulanır. Olayda iş bağıtı şirketin irade ve ihtiyariyle fesholunmayıp 586 sayılı Koordiasyon kararıyla şirketin fabrika ve tesislerine Hükümetce el konulma ve içinde bilumum işçiler ve teknisyenler iş mükellefiyetine tabi tutulmak gibi şirketin irade ve ihtiyarı dışında kalan mücbir sebeplerle şirket iş bağıtı hükümlerini yerine getirememesinden ileri gelmektedir. 5. Hukuk Dairesinin kararında belirtildiği üzere olayda iş bağıtı şirketçe feshedilmemiş ve davacının işine de son verilmemiş ve Orman İdaresince davacı işletmede çalıştırılarak ücretini de almakta bulunmuş olmasına göre iş bağıtının irade ve ihtiyarla feshi halinde uygulanması gereken İş Kanununun onüçüncü maddesi hükmü olayda uygulanamaz. Arz ve izahına çalıştığım mucip sebeplerden ötürü İş Kanununun bahis konusu onüçüncü madde hükmü Hükümetçe el koyma hallerine şamil olamaz.
Fesih ve infisah hükümleri ayrı, gayrı olmakla beraber Tarım Bakanlığı ile Zingal ve Çangal Ormanları Türk Anonim şirketi arasındaki işletme sözleşmesinin feshinden dolayı Danıştayda açılan davanın henüz sonuçlanmamış olduğu Yargıtaya intikal eden işlerden anlaşılmakta olması itibariyle henüz şirket ile işçileri arasında hizmet bağıtının infisahı da tahakkuk etmemiştir. Emek ve sermaye arasında karşılıklı münasebetler göz önünde bulundurulmak suretiyle 5. Hukuk Dairesince verilen karar hakkaniyet ve nasfet kaidelerine tamamen uygundur.
Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; Biraz evvel arzettiğim sözlerime ilaveten şunu da arzedeyim ki, Şark Demir Yolları işinde Hukuk Genel Kurulunca verilen karar ile işçinin İş Kanunundan evelki hizmetlerinin dahi tazminat hesabında nazara alınacağına dair olan tevhidi içtihat kararı dairemizin kararındaki mülahazaları teyit ve takviye etmektedir.
5. Hukuk Dairesi Başkanı Y. K. Arslansan; Rumeli Şimendüfer şirketiyle Türk memur ve müstahdemleri arasındaki davalar ile Zingal ve Çangal Ormanları Türk Anonim şirketiyle memur ve müstahdemleri arasındaki dava sebepleri ayrıdır. İmtiyaz mukavelesi hükümlerince Hükümet "Rachat" hakkını kullandığı sırada yapılan sözleşmede şirketin, ecnebi ve ekalliyet memur ve müstahdemleri gibi Türk memur ve müstahdemlerinin müktesep hakları korunmadığından hattın Hükümete intikal ettiği müddete kadar şirkette sepkeden emeklerine karşılık Türk memur ve müstahdemlerine de bir ikramiye verilmesi hakkaniyete uygun görülmüş idi. Anlaşmazlık konusu olayda Rachat ve fesih bahis konusu olmadığından tazminat ve ikramiye takdir ve hükmedilmesini gerektirir kanuni bir sebep yoktur.
Profesör Ferit Sayman'ın okunan yazısında belirtildiği üzere iş bağıtının feshi halinde feshin muhik olup olmadığının araştırılmasına lüzum olmaksızın mutlak surette tazminat gerekir, bu nokta ihtilaflı değildir. Ticaret Dairesinde bulunduğum zamanlarda Milli Korunma Kanununun verdiği yetkiye müsteniden el koymadan doğan bir iş hatırlamıyorum.
Üye Suat Bertan; Esbabı mücbire hadis olan ahvalde vecibe sukut eder. Fabrika yansa bu vaziyette de ihbar mı edecekti. Ortada bir esbabı mücbire mevcuttur, o da Devletin müdahalesi ile vaki olmuştur. Kanunda yer alan ihbar mükellefiyeti işçiye iş bulmak imkanını temin içindir, işsizlikte bahis mevzuu değildir. 5. Hukuk Dairesinin kararında isabet vardır dedi.
Üye İmran Öktem; İhtilaf mevzuu işin halli için Milli Korunma Kanununa dayanılarak çıkarılan ve el koymaya ait kararın hukuki mahiyetini ve şümulünü tayin ve tetkik etmek lazımdır.
Bakanlar kurulu kararına göre şirketin tesisatına, eşyasına ve amelesine el konmuş. Alacaklarına, borçlarına el konmuş değildir. Amelenin işine son verilmemiştir. Aksine olarak amelenin iş yerinden ayrılması cezai müeyyideye bağlanmıştır. El koyma muvakkattır. Şu halde el koyma ile şirketin işi sona ermiş, iş yerinden şirket kati şekilde ayrılmış değildir. Senelik tazminat karşılığında tesisatın işletilmesini muvakkat zaman için Tarım Bakanlığı üzerine almıştır. El koyma sona erince şirket faaliyete devam edecektir. Ortada amele ile şirket arasındaki iş aktinin feshedilmiş sayılmasını icap ettirecek sebep yoktur. İş akti feshedilmeyince amele İş Kanununa göre tazminat isteyemeyecektir. Hulasa ortada iş aktinin feshi yoktur. Amelenin işine nihayet verilmiş değildir. İş Kanununun münakaşa edilen maddesinde yazılı şartlar mevcut değildir. 5. Hukuk Dairesinin içtihadı doğrudur.
Vaktin darlığından dolayı müzakereye devam olunmak üzere gelecek oturuma bırakılması tensip kılındı. 7.11.1949 (2. oturum : 14.12.1949)
5. Hukuk Dairesi Başkanı Y. K. Arslansan; Anlaşmazlık konusu el koymanın mahiyetini tayin emrinde geçen celsede 586 sayılı Koordinasyon kararı hükümlerinin incelenmesine lüzum görülmüştü.
586 sayılı Koordinasyon kararının bir ve üçüncü maddeleri hükümlerince Zingal ve Çangal Ormanları Türk Anonim Şirketinin Ayancıktaki Fabrika ve tesislerine Hükümetçe el konulmak ve içerlerinde çalışan bilumum işçiler ve teknisyenlerde iş mükellefiyetine tabi tutulmak suretiyle işletilmesi Orman idaresine tevdi kılınmış ve el konan fabrika ve tesisler için dördüncü maddede yazılı heyet tarafından işletmeden dolayı tesbit edilecek tazminatın yıllık olmak üzere hesaplanarak aylık taksitlerle şirkete ödeneceği gösterilmiştir.
Özeti arzolunan 586 sayılı koordinasyon kararı hükümlerine göre Hükümetçe el konulan fabrika ve tesisler Orman idaresince kararda yazılı kayıt ve şartlar altında, şirkete ödenecek tazminat karşılığında işletilmekte bulunmuş ve işletme sözleşmesinin feshinden dolayı Danıştayda açılmış olan davada henüz sonuçlanmamış olmasına binaen şirket ile memurları arasındaki iş bağıtı henüz infisaha da uğramamıştır.
Bu durumda fabrika ve tesislere Hükümetçe el konulmak ve içersindeki bilumum işçi ve teknisyenler iş mükellefiyetine tabi tutulmak gibi tarafların irade ve ihtiyarları dışında kalan mücbir sebeplerle şirket ve işçilerin karşılıklı vecibelerini yerine getirmelerine imkan kalmamıştır.
İş bağıtı işin yapılması, iş müddetinin sona ermesi veya fesih ile hitam bulur. İşin yapılması ve sürenin sona ermesi hallerinde ikramiye ve fesih halinde tazminat bahis konusu olabilir. Halbuki, olayda mücbir sebepler dolayısiyle iş akti hükümleri yerine getirilememekte bulunmuştur. Borçluya isnat olunamıyan haller münasebetiyle borcun ifası mümkün olmazsa borcun sakıt olacağı Borçlar Kanununun 117 inci maddesi hükmü iktizasındandır.
Binaenaleyh el koyma ve iş mükellefiyeti gibi mücbir sebeplerle vecibelerini yerine getirememekte olan taraflar; irade ihtiyar ile iş bağıtının fesih hallerinde uygulanan 3008 sayılı İş Kanununun onüçüncü maddesi gereğince birbirinden tazminat isteyemezler.
Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; Geçen celsede arzetmiştim. Mesele rey verme safhasına gelmişti. Fakat işin biraz daha tamikı lüzumu ileri sürülerek talık edilmişti. Halbuki, hadise üzerinde uzun boylu durmağa mahal yoktur. İhtilafı halletmek için İş Kanununun onüçüncü maddesini manalandırmak icap ediyor. Arada ihtilaf sadece İş Kanunu bakımından halledilmek lazımdır. Umumi hükümlerin derpiş ettiği hususlara taalluk eden bir hizmet akti mevzubahis değildir. Bu itibarla umumi hükümler yönünden mevzubahis olan mücbir sebep keyfiyetini burada ileri sürmeğe de bu sebeple imkan yoktur.
Maddede iki nevi tazminat derpiş edilmiştir. Birisi maddenin ikinci fıkrasında sürekli iş akitlerinde ihbar mükellefiyetine riayet edilmediği takdirde verilecek tazminattır ki, bu ihbar mühletlerine ait ücretlerle hakim tarafından takdir olunacak tazminattan ibarettir. Olayda buna müsteniden tazminat davası yoktur. İhtilaf konusu onüçüncü maddenin beşinci fıkrasındaki tazminattır. Bu fıkraya göre bilumum işçiler hakkındaki mutlak fesihlerde beş seneden fazla hizmetlerde beş seneden fazla her bir tam iş senesi için ayrıca 15 günlük ücret tutarında tazminat verileceğidir. Hadisede buna istinaden talep vaki olmuş ve hüküm verilmiştir. Bu yolda verilen hükümlerden birisi 5. Hukuka diğeri de dairemize intikal etmiş ve müzakeremizin mevzuunu teşkil eden ihtilaf meydana gelmiştir. Yüksek heyetin halledeceği nokta işbu beşinci fıkradaki fesih tabirini manalandırmaktır. Hadisede infisah mevcut mudur? Fabrikaya vaz'ıyed edildiğine ve şirketin çalışmasına imkan olmadığına göre iş aktinin devamı mümkün değildir. Fabrikaya vaz'ıyed eden Devlet ile işçi arasında yeni bir iş akti vücut bulmuştur. Hükümetin ameleyi istihdam etmesi iş mükellefiyetine istinadendir. Bu vaziyette eski aktin devamını kabule imkan mevcut değildir. Tevhidi içtihat kararı da noktai nazarımızı teyit eder. Hallolunacak nokta feshin mahiyet ve manasını ve aynı zamanda tazminatı manalandırmaktır. Evvelki akit tamamen nihayete ermiştir. Devletle yeni bir iş aktinin in'ikadı bahis konusudur.
13. maddenin aradığı manada tazminatın verilmesi icap eder. Gerek 5. Hukuk Dairesine gerekse Ticaret Dairesine intikal eden işlerde taraflardan hiç biri mücbir sebebe istinat etmemiş ve mahkemece de bu noktaya temas edilmemiştir.
Şirket emvaline vaz'ıyed edilmesiyle şirket ile amele arasındaki iş akti sona ermiş akit infisah etmiş olmasına göre maddenin beşinci fıkrası hükmü dairesinde aranılan şartları haiz olanların tazminattan faydalanması zaruridir. Esasen bu tazminat amelenin himayesi maksadıyla kabul edilmiş ikramiye nevinden bir tazminattır. Geçen celsede bu hususları etraflı surette izah ettim. Tekrar ile heyeti tasdi etmek istemiyorum. Maruzatım bu kadardır.
1. Başkan; Zingal sirketinin Ayancıktaki kereste fabrikası ve müştemilatına el konarak Orman Umum Müdürlüğü tarafından işletilmesine dair 24.4.1945 tarih ve 586 sayılı kararnamenin üçüncü maddesi, Milli Korunma Kanununun 4648 sayılı kanun ile değişen onuncu maddesi, 3008 sayılı İş Kanununun onüçüncü maddesi ilk ve Ç fıkraları, 3.11.1948 Tarihli tevhidi içtihat kararı ve İş Kanununun onüç, ondört, onbeş, onaltı, onyedi, yirmi, yirmibir ve yirmiikinci maddeleri aynen okundu :
Bundan sonraki maddelerde işçinin mecburi askerlik hizmetinden maada manevraya veya her hangi bir sebeple silah altına alınması ve hastalık gebelik gibi hallerde ücretin nasıl tediye edileceğine ait hükümleri ihtiva etmektedir.
İş akitlerinde uygulanması gereken 3008 sayılı İş Kanununun okuduğum bütün maddelerinde tesbit olunan hükümlere göre, tarafların rıza ve muvafakatiyle vücut bulmuş olan iş akitlerinde işverenin ve işçinin mesuliyeti ve iş aktini ne veçhile feshedebilecekleri ve fesih halinde işverenin mali mükellefiyetini tayin etmiş bulunmaktadır.
Bu hükümler itibariyle sürekli iş akitlerinde işçi fesih için muayyen müddet içinde ihbar etmek şartıyla hiç bir mali mesuliyetle mükellef değildir.
İşveren ise beş seneden ziyade süren işlerde feshi ihbar eylediği takdirde bir haftadan başlayarak dört haftaya kadar ücret vermeğe ve iş beş seneden fazla sürmüş ise beş seneden fazlası için her seneye onbeş günlük bir tazminat vermeğe mecburdur.
Bunun haricinde iki tarafın da ihbarsız ve haksız fesihlerde Hakim tarafından takdir edilecek tazminat vermekle mükellefiyeti ayrıca hüküm altına alınmıştır.
Esbabı mücbire vukubulduğu takdirde işçi bir haftadan fazla beklemeğe mecbur olmuş ise bir hafta için yarım ücret alır ve feshetmek hakkını haiz olur.
Yine esbabı mücbire hudusünde işveren de iş aktini yine bir hafta müddetle yarım ücret vermek şartıyla akti feshedebilir.
Bunlar dışında hadisemizde olduğu gibi Hükümetçe cebren el konulma veya yangın ve semavi bir afet ile işin mevzuu tamamen mahvolmuş ve işverenin elinde olmıyan bu sebebin artık iş devam edemezse olsa, olsa bir hafta için yarım ücret almağa işçinin hakkı olabilir. Birrıza fesihte olduğu gibi beş seneden fazlası için her sene onbeş günlük ücret vermeğe mecbur olması kabul edilemez. Esasen hiç bir tarafın sun'u taksiri olmaksızın doğmuş bulunan mücbir sebepler her akitte olduğu gibi iş aktinde de bir tarafı diğer tarafa tazminat vermek mükellefiyetine uğratmamak icap eder. Mücbir sebepler hakkındaki umumi kaidelerin burada da tatbiki zaruri olmak lazımdır, zannındayım. Demeleriyle : Sonuçta;
İki daire kararları arasında beliren görüş ayrılığı, bahis konusu 586 sayılı koordinasyon kararı hükümleri dairesinde şirketin Ayancıkdaki fabrika ve tesislerine el koymanın mahiyetini tayini ve 3008 sayılı İş Kanununun onüçüncü maddesi hükmünün olaya şamil olup olamayacağı hususlarında toplanmaktadır.
Süresi belli olmıyan sürekli iş bağıtları iş bitmezden önce işveren veya işçiler tarafından fesholunabilmek için fesih diğer tarafa ihbar olunmak ve yazılı mehiller geçtikten sonra feshin tahakkukunda beş yıldan fazla her bir tam iş yılı için onbeş günlük ücret tutarından kıdem tazminatı verilmek ve ihbar şartına riayet edilmeksizin fesih halinde de işin mahiyetine göre fesheden tarafından miktarı Yargıç tarafından takdir olunacak kıdem tazminatından ayrıca bir tazminat ödenmek bahis konusu onüçüncü madde hükmü gereğindedir. Hükmü açıklanan işbu madde uyarınca irade ve ihtiyarı ile işverenin bağıtını feshetmesi halinde kusuru olup olmadığına bakılmaksızın belirli süre geçdikten sonra işinden ayrılacak işçiye işveren kıdem tazminatı vermek ve ihbarda bulunmadığı surette de ayrıca bir tazminat ödemek ile mükelleftir. Halbuki, anlaşmazlık konusu davalar; Milli Korunma Kanununun onsekizinci maddesine dayanılarak 24.4.1945 tarih ve 3/2443 sayılı kararname ile çıkarılan (586) sayılı koordinasyon kararının birinci ve üçüncü maddeleri hükümleri dairesinde şirketin Ayancıktaki fabrika ve tesislerine Hükümetçe el konularak Orman İşletme İdaresi marifetiyle işlettirilmesinden ve Milli Korunma Kanununun onuncu maddesi gereğince de fabrika ve tesislerde çalışan işçi, teknisyen, mühendis ve sair mutahassısların iş mükellefiyetine tabi tutulmalarından doğmaktadır. Şu suretle şirketin irade ve ihtiyarı ile iş bağıtı fesholunmayıp Hükümetçe Ayancıktaki fabrika ve tesislere el konularak işletilmek ve iş mükellefiyetine tabi tutulan işçi ve sairenin şirket emrinde çalışmalarına imkan kalmamak gibi mücbir sebeplerden ileri gelmiş bulunmaktadır.
Sonradan hadis olan mücbir sebeplerle iş bağıtının devamının imkansızlığı karşısında vecibelerin sakıt olacağı Borçlar Kanununun 117 inci, Ticaret Kanununun 648 inci maddeleri hükmü gereğinden bulunmasına göre mücbir sebepler cümlesinden olan el koyma ve iş mükellefiyeti yüzünden karşılıklı vecibelerini yerine getiremeyen işveren ve işçi tabiatiyle birbirine karşı tazminat vermekle mükellef olamazlar.
Evvelce derpiş olunamıyan ve şirketin irade ve ihtiyarı dışında kalan el koyma ve iş mükellefiyeti olaylarında ihtiyari fesih hallerinde uygulanması gereken 3008 sayılı Kanunun onüçüncü maddesinin hükümleri tabiatiyle uygulanamaz.
SONUÇ : İşveren ve işçilerin irade ve ihtiyarlarıyla iş bağıtının feshi hallerinde uygulanan 3008 sayılı Kanunun onüçüncü maddesi hükmü, irade ve ihtiyar dışında el koyma ve iş mükellefiyeti gibi mücbir sebeplerde uygulanamayacağına ve bu sebeple el konulan fabrika ve tesislerde çalışan işçi ve saireye bu madde hükmünce tazminat verilmesi gerekmiyeceğine 14.12.1949 tarihli ikinci toplantıda üçte ikiyi aşan oyçokluğu ile karar verildi.