 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1947/25
K: 1948/10
T: 15.12.1948
DAVA : Genel Kurulda geçen müzakere sırasında birbirine uymayan kararların müstenidünileyhi olup mahallerinden getirtilmiş olan ceza dosyaları da tetkik edilmiştir. Üç davada suçlu olan kimseler hakkında ilgili memurlar tarafından tutulmuş olan zabıt varakaları tahdidi mecazat raporu ve Orman Bölge Şefliğinin tezkereleriyle birlikte mahalli Savcılığına tevdi edilmiş ve Savcılıkca açılan kamu davası üzerine Orman İdaresi vekili usulen müdahil sıfatını almaksızın yargılamayı sonuna kadar takip etmiş ve nitecede suçluların beraatlerine karar verilmiştir.
KARAR : Kesinleşen bu kararlar üzerine beraet eden suçlular tarafından, ceza davalarının yargılamaları sırasında kendilerine ödettirilmiş olan yol masraflarından veya bilirkişi ücretlerinden ötürü fuzulen verdikleri bu paraların Orman İdaresinden tahsili isteğiyle sulh hukuk mahkemelerine dava açılmıştır. Bunlardan 13.11.1945 ve 9.6.1947 günlü olup suçlularca haksız ödettirilene paraların dava olunan idareden tahsiline dair verilen kararlar temyizen onanmış ve aynı mahiyette olup C. Başsavcılığının Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununun 427 nci maddesi gereğince kanun yararına olarak bozulması isteğiyle temyiz olunan 15.4.1947 günlü hüküm (Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 168, 413 ve 414 üncü maddeleri gözönüne alınmaksızın Orman İşletmesine karşı açılmış olan davanın kabuliyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesinden) bozulmuştur.
Genel Kurulda yapılan tartışmalarda ileri sürülen görüş ve düşünüşlerden anlaşıldığına göre bozma kararında Ceza Mahkemeleri Usulü Kanununun yukarıda gösterilen maddelerindeki hükümlerin mesnet sayılmasında güdülen esas, ceza davasının ikamesine Savcının icbar edilmesi veya 413 üncü maddede bahis konusu olan şahsi dava açılması halleridir.
Ceza Usulünün muhakeme masraflarına taalluk eden 8 inci kitabının 2 nci faslında bulunan 413 ve 414 üncü maddeleri, sevkleri ve hükümleri delaletiyle belli olduğu üzere bir ceza davasının yargılaması sonunda tarafların yaptıkları masrafların hangileri tarafından ne veçhile ödenmesi gerektiğini göstermektedir. Nitekim 413 üncü maddenin 3 üncü fıkrasında (Maznunun muhakemesinin men'ine veya beraatine ve tahkikatın düşmesine karar verilirse maznunun ödemek mecburiyetinde kaldığı masraflar davacıya yükletilir) ve 414 üncü maddede (168 inci maddede beyan olunan halde hukuku amme davası ikame olunup da nitecede maznunun muhakemesinin men'ine veya beraatine veya tahkikatın düşmesine karar verilirse 413 üncü maddenin ikinciden beşinciye kadar olan fıkraları hükümleri müstedi hakkında tatbik olunur) hükümlerini ihtiva etmektedir. Bu hükümlerin her usul kanununda böylece sevkedilmesinin illet ve sebebi de yargılama sırasında ihtiyar edilmiş olan masrafların başkaca dava açılmasına mahal ve lüzum kalmaksızın esasla birlikte hükmedilmesi maksadından ibarettir.
Kanunların bu açık hükümleri karşısında taraflardan biri haksız olarak bir para sarfına mecbur edildiği ve davada haklı çıktığı takdirde diğer tarafın haksız hareketinden doğan zararını behemehal o yargılama sırasında istemeye mecbur olacağı ve burada istemediği takdirde ayrıca dava açmak hakkından mahrum olacağı düşünülemez.
Kaldı ki, haksız fiil olarak beliren bir hareket sebebiyle istenilmesi mümkün tazminatın veya sarfedilen paranın hukuki mahiyeti bakımından umumi hükümler dairesinde bir hukuk davası konusunu teşkil etmesi de tabiidir.
SONUÇ : Binaenaleyh bir tarafın, haksız hareketinden dolayı suçlu olarak ceza mahkemesine sevkedilmiş kimsenin, davanın cereyanı sırasında ihtiyarına mecbur edildiği masraftan dolayı umumi hükümler dairesinde bir hukuk mahkemesine müracaatla dava ikame edebileceğine ikinci müzakerede oyçokluğuyla 15.12.1948 gününde karar verildi.