 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1946/21
K: 1947/12
T: 16.04.1947
DAVA : Umumi Hıfzısıhha Kanunu'nun 220 nci maddesinde,; (Her Belediye ve Belediye olmayan yerlerde defin ruhsatiyesi verenler nezdinde vefiyatın kayıt ve zaptına mahsus bir defter bulundurulacağı ve bu deftere meyyitin ismi, adresi, vefat tarihi, malum ise mevti intaç eden hastalık ve defin ruhsatiyesi verenin ismi kaydedileceği ve bu malumat her ay nihayetinde toplanarak öbür ayın onbeşine kadar en yakın Hükümet Doktoru'na ve Sıhhat Müdüriyeti'ne bildirileceği ve sıhhat daireleri tarafından da mahalli nüfus dairelerine ihbar olunacağı tasrih edilmiştir. Aynı Kanun'un 219.uncu maddesinde de; doktor bulunmayan yerlerde, ölülerin muayenesinin küçük Sıhhat Memurları veya bu iş için yetiştirilmiş veya tavzif edilmiş memurlar tarafından icra edileceği ve defin ruhsatnamelerinin verileceği ve bunların bulunmadığı yerlerde defin ruhsatiyesinin ve Jandarma Karakol kumandanları veya köy muhtarları tarafından ifa olunacağı ve her şehir ve kasaba veya köyde ölüm muayenesi yapacak ve defin ruhsatını verecek olanların en büyük mülkiye memuru tarafından tayin ve ilan edileceği gösterilmiştir.
KARAR : Muhtarların sözü geçen Hıfzıssıhha Kanunu'nun 219 ve 220 nci maddeleri ile görevlendirilmeleri de sıhhat bakımından olup Nüfus Kanunu'nun otuzbirinci maddesinden büsbütün ayrı bir mükellefiyet olduğu açıktır. Bundan başka Nüfus Kanunu'nun otuzbirinci maddesinde, ölüm vukuunda muhtarların bir ilmühaber tanzimi ile keyfiyeti nüfus idaresine bildirmeye mecbur olduklarının tasrih edilmesi ve de nüfus tescili bakımından ve Nüfus Dairesi'ne karşı olduğundan tereddüt edilemez. Nüfus Dairesi'ne karşı olan bu mecburiyeti muayyen süresinde yerine getirmeyen muhtarların cezai müeyyidesi ise yine bu otuzbirinci maddenin ikinci fıkrasında gösterilmiştir. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nda ise, ölümlerin kayıt ve zaptına mahsus defter tutmayan ve ölüm vukuatını Hükümet Doktoru'na ve Sıhhat Müdüriyeti'ne bildirmeyen muhtarlara müstakil bir ceza tayin edilmemiş olmakla beraber 282.nci maddesinde, bu konunda yazılı olan memnuniyetlere muhalif hareket edenler veya mecburiyetlere riayet etmeyenler hakkında kanunda ayrıca bir ceza hükmü gösterilmediği ve fiilleri Türk Ceza Kanunu itibariyle daha ağır cezayı istilzam eylemediği takdirde beş liradan elli liraya kadar hafif para cezası ve üç günden bir aya kadar hafif hapis cezası verileceği tasrih kılınmıştır.
Kanunen mükellef olduğu görevi haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmeyen bir memurun fiili; görevi savsamak suçunu teşkil eyleyeceği ve görevi savsamak suçunun cezası 282.nci maddede gösterilen cezadan daha ağır bulunduğu cihetle muhtelif hususi kanunlar ile görevlendirilmiş ve bir amme hizmeti gördüğünde şüphe bulunmamış olan muhtarların o kanunlarda konulmuş olan cezalar ile cezalandırılması iktaza eder . Bu cümleden olarak Veraset ve İntikal Kanunu'nun otuzikinci maddesinin ikinci bendi. Ölüm vukuatını Varidat Dairesi'ne tahriren bildirmek mecburiyetini tahmil eyledikten sonra bu mecburiyet yerine getirmeyen muhtarlardan 25 liradan 200 liraya kadar para cezası alınacağını bildirmiş olmasına göre, Varidat Dairesi'ne ölüm vukuatını haber vermeyen muhtarların, bu maddedeki ceza ile cezalandırılmaları zaruri olur.
SONUÇ : Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 282.nci maddesinin muhtarlar hakkında uygulanması sırasında, muhtarlara, diğer kanunların tahmil eylediği mecburiyeti yapmamalarından dolayı verilen cezaların nevi ve mikdarı ile mukayese yaparak ona göre 282 nci maddeye tatbik şekli verilmesine cevaz olamayacağına ve esasen 4. Ceza Dairesi Başkanlığı'nın müzekkeresinde bahsi geçen ve mevzuları tamamen ayrı bulunan gerek Nüfus Kanunu'nun ve gerek gizli nüfusların yazımı hakkındaki 2576 sayılı kanun ihtilaf konusu olan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 220 nci maddesiyle ilgileri bulunmadığından 3. Ceza Dairesi'nin kararında belirtilmiş olduğu gibi sözü geçen Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 220 nci maddesinin; ölüm vukuatını ihbar etmek hususunda yüklediği mecburiyeti haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmeyen muhtarlar hakkında bu kanunun 282 nci maddesi yoluyla Türk Ceza Kanunu'nun 230 uncu maddesinin uygulanması gerekdiğine ve mezkur 282 nci maddenin Türk Ceza Kanunu itibariyle daha ağır cezayı istilzam eden suçlar hakkında uygulanma kabiliyeti bulunmadığına üç muhalif reye karşı 16.4.1947 gününde oyçokluğu ile karar verildi.