 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1943/36
K: 1944/14
T: 19.04.1944
SONUÇ : 1 - Medeni Kanunun 688. maddesi, mülkiyeti muhafaza şartiyle yapılan menkul satışlarının resmi şekle tabi olduğunu göstermektedir.
2 - Ticaret kanunun 704. maddesi, sadece ticari satışlarda semenin tamamı verilmezden evvel alıcının satılan şeye malik olmıyacağı hakkındaki şartın muteber olduğunu ifade etmektedir. Bu maddede mülkiyeti muhafaza aktinin ne şekilde yapılacağı hakkında sarahat olmadığından bu hususta Medeni Kanun hükümlerinin tatbiki lazım gelir.
Mucip sebepler :
Medeni Kanun hükümlerine göre menkul mülkiyetinin intikali için teslim lazımdır. "Madde - 687" Menkul mallarda zilyetlik mülkiyetin delili olduğundan mülkiyet de zilyetlik ile beraber intikal eder. Ancak taksit ile yahut veresiye mal satışlarındaki zaruret ve ihtiyaç nazara alınarak satılan şeyin alıcıya teslimi halinde mülkiyeti satıcı uhdesinde alıkoymak için yapılan mukavelelerin muteber olduğu istisnaen tecviz edilmiştir. Ancak Medeni Kanunda mülkiyeti muhafaza mukavelesinin ne şekilde yapılırsa muteber olacağı gösterildiği halde Ticaret kanunu böyle bir kayıt ve sarahati ihtiva etmemektedir.
Gerçi Ticaret Kanunun 704. maddesinde, "Müşterinin semeni tamamen ifa etmezden evvel mebia malik olmıyacağı hakkındaki şart muteberdir" diye hususi bir hüküm mevcut ise de bu hüküm, ticari satışlarda, semenin tamamı ödenmezden evvel alıcının satılan şeye malik olmıyacağı hakkındaki şartın muteber olacağını ifade etmek için sevkedilmiş olup aktin ne şekilde yapılacağı hakkında Ticaret Kanununda sarih veya zımni bir hüküm yoktur.
Nitekim Borçlar Kanunun 222. maddesinde, "Sattığı şeyin mülkiyetini muhafaza eden satıcı, onun mülkiyetini iddia edebileceği" ve 223. maddesinde de, "Sattığı şeyin mülkiyetini iddia eden satıcı hakkında mülkiyeti muhafaza şartına müteallik hükümlerin tatbik edilebileceği" yazılı olduğu halde mülkiyeti muhafaza mukavelesinin ne şekilde yapılırsa muteber olacağından bahsedilmemiştir. Esasen ne Borçlar Kanununda ne de Ticaret Kanununda bunun yeri olmamak lazım gelir. Çünkü bu mesele, menkul mülkiyetinin intikal ve iktisabı ile alakası olan bir keyfiyettir. İntikal ve iktisap keyfiyetleri münhasıran Medeni Kanunun iştigal sahasına giren bir mevzudur.
Medeni Kanunumuz, "Başkasına naklettiği mülkiyeti nakilin uhdesinde hıfz için yapılan mukaveleleri, ancak menkulü alan kimsenin ikametgahındaki noter tarafından tastik ve sicili mahsusuna kaydedilmiş ise muteber" addetmiştir. Daha doğrusu mülkiyeti muhafaza şartiyle yapılan satış mukavelelerini, gerek akitlerin, gerek 3. şahısların hak ve menfaatlerini korumak maksadiyle husususi şekle tabi tutmuştur. Borçlar Kanunun 11. ve Ticaret Kanunu 644. maddeleri hükümlerine göre aktin sıhhatı için kanunun tayin etiği şekle riayet olunmak şarttır. Aksi takdirde akit muteber olmaz. Menkul mülkiyetinin intikal ve iktisabı ile alakalı olan bu şekil meselesi adi şatışlara münhasır olmayıp ticari satışlara da şamildir.
Çünkü Ticaret Kanunun 2. maddesinde, Ticaret meselelerinin kanunen muteber mukavele ile ve böyle bir mukavele bulunmadığı halde Ticaret Kanunun sarahat veya delaletiyle halledileceği ve bunlarla da halledilemediği takdirde ticari örf ve adetlerin ve adet dahi mevcut değilse ahkamı medeniyenin tatbik olunacağı" yazılıdır. Yukarda izah edildiği üzere Ticaret Kanunu bu babta sakittir. Şekle ait meselelerde kanunun emrettiği şeyin hilafı mukavele edilemiyeceği gibi örf ve adete de itibar edilemiyeceğinden Medeni Kanun hükümlerinin tatbiki lazım gelir.
Her ne kadar mülkiyeti muhafaza şartiyle yapılan ticari satış mukavelesinin noterlikçe tastik ve tescili gibi merasimin ticari muamelelerde matlup olan sürat esasına uygun düşmiyeceği iddia edilmekte ise de, ticari muamelelerin esasını yalnız sürat teşkil etmeyip ticari emniyet ve itibar dahi o derece matlup ve mültezem bulunmuş olmakla beraber kanunun tayin etiği şekil meselelerine sürat mülahazasiyle muhalefet edilemiyeceği tabidir. İşte mucip sebeplere binaen mülkiyeti muhafaza şartiyle yapılan ticari satış aktinin de noterlikçe tastik ve sicilli mahsusuna kaydedilmedikçe muteber olmadığına 19.4.1944 tarihinde üçte iki ekseriyetle karar verildi.