 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1941/25
K: 1942/7
T: 01.04.1942
DAVA : Mıgırdıç tarafından Saip Şevket aleyhine açılan alacak davasının muhakemesi sonunda müddeabihten sabit olan 24 liradan müddealeyhin teslimatı olan 20 liranın tenzili ile geri kalan paranın tahsiline ve ziyade iddianın reddine dair Kadıköy 1. Sulh Hukuk Hakimliğinden verilen karar Temyiz Mahkemesi Ticaret Dairesince müddealeyhe tevcih olunan yemini ifa sırasında fatura suretinin kendisine gönderildiğini ve amcak derhal davacıya iade edilerek bunda yazılı eşyaların hepsini almadığını bildiridiğini söylemiş olduğunu cihetle itiraz keyfiyetinin müddeialeyhe isbat ettirilmesi lazım gelirken bu lazimei kanuniyeye riayet olunmadığından vesaireden bahsile bozulmasına 30.6.1939 tarihinde ittifakla karar verilmiş ve bu kerre manifaturacı Şevket tarafından Süleyman aleyhine senede müsteniden açılan alacak davasının muhakemesi neticesinde müstenidi iddia senet ve borç ikrar edilmiş ve tediye def'i de isbat edilememiş olmasına mebni müddeabihin tahsiline dair Akhisar Sulh Hukuk Hakimliğinden verilen karar dahi dairei müşarünileyhaca bittetkik davasını ispat edemeyerek müddeinin teklif eylediği yemini müddealeyh kabul edilmesi kanun hükmü icabından bulunmuş olduğu halde bu cihetler nazara alınmayarak senedin ikrar edilmiş olmasından vesaireden bahsile yazılı olduğu üzere karar verilmesi yolsuz bulunduğu şeklinde eski içtihada muhalif bir ekseriyet tahassül etmiş olduğundan ve her iki hadise arasında mümaselet görüldüğünden vaki ihtilafın tevhidi içtihat suretiyle hali lüzumu mezkür Daire Reisliğinin 8.5.1941 ve 82 sayılı yazıı ile istenilmesine mebni 1.4.1942 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyeye elli bir zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve sözü geçen yazı okunduktan ve birlikte gönderilen dava evrakı tetkik edildikten ve hadise bir kerre de 1. reis İhsan Ezgü tarafından izah edildikten sonra söz alan :
Kazım : İkrarın tecezzi edip etmiyeceğine dair ihtilaf Eskişehirde iken yine huzurunuza gelmiş ve cereyan eden müzakere neticesinde defi telakki edildiğine tevhidi içtihat suretiyle bir karar verilmiştir.
Şefkati : Bu hadise ikrarın tecezzi edip etmemesi değil, usul meselesidir. Yemin meselesi hukuk usulü meselesidir. Tevhidi içtihat kararımız doğruluğu da kaldırdı. Müddeinin dediği gibi değil, böyledir, diye yemin eden adamın yeminini kabul etmemek asla doğru değildir. Verdim diyor, ispat hakkını vermiyorsunuz. Bir de yemine kıymet vermiyoruz. Madem ki taraflardan birinin vicdanına müracaat ediyoruz, sonra kabul etmemek doğru değildir.
Kazım : Mahkemeye defi için çağırdık, gelmedin, Şimdi yemin için çağırdık, defi dermeyan ediyorsun diye karar veren mahkemeyi muaheze ediyoruz. Tevhidi içtihat kararı mevcut oldukça böyle bir şey diyebilirmiyiz? Ali Himmet : Bendenizce gerek hukuku adiyede gerek ticarette ikrar tecezzi kabul etmez. Altı liradan fazlasiyle iltizam olunmaması lazımdır.
Cevat : Tevhidi içtihat kararının 1. fıkrasiyle 2. fıkrası birbirini tutmuyorsa 1. fıkra muteberdir.
Fevzi Hulusi : Muhakemeye kabul edilecek bir adam hadiseleri bendenizce mukırdır. Yemini ikraren kıyas etmenin imkanını bulamıyorum. Benim şu kadar alacağım var, diyen adam isbat edemez de yemin teklif ederse yemini eda eden adamın 6 liradan başka borcum yoktur, diye ettiği yemin ikrar değildir.
Şemsettin : Tevhidi içtihat kararının tarihine göre aradan on sene geçmiştir, müruruzamana uğramıştır. Allah bile eski sözünden dönülür, diyor. Bizim kararımız bundan da mı kuvvetlidir? Ahkamı hazıramıza göre ne sebebi ve ne de hasılı inkar kalmamıştır. Akdi bey'i ikrar etti diye ceza veriyoruz.
Yemine gelince def'ine isbat edemeyen müddei yemin teklif eder. Müddeaaleyh de 500 lira aldım amma 6 lira kalıncaya kadar ödedim, diye yemin ederse niçin kabul etmeyelim? Binaenaleyh ikrar tecezzi etmez kaidesini bütün muamelata teşmil etmek çok iyi olacaktır.
Gelecek celsede müzakereye devam olunmak üzere talik kılındı.
-2. Celse : 1.4.1942 -
Şefkati : Buraya gelen herhangi mesee olursa bir kimsenin yemin altındaki sözleri tecezzi ettirilemez, dedik. Hadisemiz budur.
Yemin ile ikrarın tecezisi ayni ise birlikte ayrı ise ayrıca mütalaa etmek lazımdır. Mahkeme huzurundaki ikrarlar ile hariçteki ikrarlar usul meselesi olarak mütalaa edilir. Vakıayı ikrar eden kimseyi hakim diğer sebepleri de nazara alarak mahkum etmeyebilir. Hakim huzurundaki ikrarla ilzam edilebileceğine göre bu intizamı amme kaidesidir.
Ticaret Kanununa girdiğine göre ikrarın tecezzisi meselesi bir hukuku medeniye kaidesidir.
Memduh : Müellifler, ikrar ile yeminin ayrı ayrı şeyler olduğunu mütalaa ediyorlar. Tevhidi içtihatla bu işin alakası yoktur.
Kazım : Evvelki kararı okudular. İhtilafa sebep olan iki hadiseden biri, Mıgırdıç'ın davası hakkında 939 senesinde ittifakla karar verilmiştir.
İkincisi Şevket tarafından Süleyman aleyhine açılan davanın temyizen tetkiki sırasında ihtilaf hasıl olmuştur.
Ali Himmet : Hadisede ikrarın tecezzisi, ademi tecezzisi meselesi burada mevzuubahis olamaz. Hadisede senet olduğuna göre tevhidi içtihat mevzuubahis olmamak lazımdır.
Şefkati : Biz senedi kabul etmiyoruz. Senet mühürlüdür. Mühür olunca ha senedi ikrar etmiş, ha borcu, fakretmez. Memduh beyin dediği gibi biz yeminin bir sulh, bir akit olduğunu kabul etmiyoruz.
Fuat Hulusi : Hukuk Usulü Muhakemeleri kanununda mukavele olduğu kabul edilmiştir. Bu sarahat karşısında başka türlü düşünmeğe imkan yoktur.
Ali Himmet : Delildir, mukavele değildir. Çünkü yeminin şeklini hakim tayin eder.
Y.Kemal : HUMK.nun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında hazırlanan kanun lahiyahasının Adliye Encümeninde müzakeresi sırasında iddiasını usulü dairesinde isbat edemeyen tarafın hasma teklife hakkı olduğu yeminin mahza hakkında gıyap kararı ittihaz olunması yüzünden muhakemeye kabul olunmayan tarafa tevcih olunamaması hakkın ziyaına müeddi olacağına binaen gaibe yemin verebilmek hakkının tanınması adalete daha uygun olacağı düşüncesiyle mezkür kanunun 337. maddesine, "Mahkeme gaibi yalnız yemin için davet eder. Bu davet üzerine gelen taraf yemini kabul veya reddedilip başka defi dermeyan edemez" suretinde bir fıkra ilave edilmiştir.
İşbu madde hükmünce davet olunan gaip ancak teklif olunan yemini kabul veya reddedilip hiç bir suretle defi dermeyan edemiyeceğine göre gaib müddealeyhin yemin altında 6 lira borcu kaldığı hakkındaki ifadesi hasren nazara alınmak gerekli olup bunun dışındaki beyanı maddenin sarahatı veçhile lağvdir.
Şarihlere ikrar, sulh delil mahiyetinde mütalaa olunan yemin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzca delil ad ve telakki olunmuştur. Yeminin 8. "deliller ve ikamesi" faslının bir parçasını teşkil etmesi de bu görüşü müeyyidir.
Binaeanaleyh mukaddema ittihaz buyurulan ikrarar mütedair tevhidi içtihat kararının yemin hakkındaki işbu değişen 337. maddenin tefsirine mütedair hadiseye asla şümulu yoktur. Kaldıki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun iktibas olunduğu Nöşatel Kantonunca Kanunu Medeninin tatbikine dair 19 Mart 1910 tarihi kanunu 128. maddesinde hakim tarafından ancak suiniyete müstenit olduğuna kanaat getirildiği takdirde ikrarın tecezzi ettirileceği gösterilmesine ve işbu hükmün mevzuatımızda yer bulmaması tatbikine mani teşkil edemiyeceğine göre mevzuatımızda yer bulmaması tatbikine mani teşkil edemiyeceğine göre mevzuatımızda mündemiç bulunan bu esas dairesinde yine yemin altındaki ifadesinin bir kül olarak kabul edilmesi zaruridir.
Fuat Hulusi : Yemin teklif ettikten sonra rücu edememesine göre mukavele olması bile mukavele şebihtir. Ticaret işlerinde öyledir. Fakat umumi hükümlerde arahat olmayınca Ticaret Kanuna kıyasen karar veremeyiz. Bu kayıtla içtihat kararı da bu zaruretin neticesidir. Bence çağrılan bir adam nasıl defide bulunabilir? Senet benim değildir, meselesinde yeminden imtina etmiştir. Diğer ifadesi ayrı bir şey olur.
Şemsettin : Kararlar muhtelif esbaba müstenittir, amma bu işi pamuk ipliğine bağlamak istersek tevhidi içtihada lüzum yoktur. Fakat yeminin mevzuunu teşkil eden vakıaları nazara alırsak tevhidi içtihat lazımdır. Ve hem de esaslı bir surette.
Abdullah : Geçen içtimada ikrar tecezzi etmeze müteallik tevhidi içtihat kararımız hücumlara ve tenkitlere uğradı. Hatta mübayenetten ve mana ifade etmediğinden bile bahsedildi.
Halbuki bu karar yalnız muğlak yazılmıştır. İki cümleyi ihtiva ediyor. Ticari muamelat ve hadisattaki hususiyetler nazara alınarak tecezzi mümkün olmayan ikrarlarda ikrar tecezzi kabul etmez kaidesi mabihüttabiktir. Tecezzi mümkün olan ikrarlarda da tecezzi kabul eder. Mesela, peşin muamele yapan müessese veya bir tacirin alacağına karşı mal aldım amma bedelini de verdim, derse davacı bu ifadeyi ya kül halinde kabul veya redde mecbur olur. Borçlu ödediğni isbatla mükellef tutulmaz. Çünkü asıl olan bedelin derhal ödenmiş olmasıdır. İşte bu gibi muamelelerde örfen tecezzi mümkün olmadığından 1. fıkra tatbik olunur. Veresiye de muamele yapan bir müessese veya tacire karşı mal aldım amma bedelini verdim, derse burada ikrar tecezzi kabul eder. Ve Borçlu def'ini isbata mecbur tutulur. Hadiseye gelince 1. hadisede işbu tevhidi içtihat kararının ve 2. hadisede de hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 337. madde hükmünün tatbiki muktazidir. Şu hale göre iki karar beyninde tevhidi içtihadı mucip bir ihtilaf mevcut değildir, dedikten sonra evvelemirde bu cihetten reye müracaat olunarak binnetice eski tevhidi içtihat kararının hadisatla alakası olmadığı Cevat beyin muhalefetiyle tekerrür ettikten sonra söz alan :
Reis Fevzi : Ne suretle olursa def'i kabul edemeyiz, cümlesinin tamamı yemindir.
Şefkati : Son kararımız ister gıyaptalarda ister vicahlarda olsun yemin ile söylenen sözleri lehe olarak kabul edip karar vermek lazımdır.
Tevhidi içtihat hadiseye göre değil prensibe göre olur, demeleriyle reye müracaat olunarak neticede :
10.6.1931 tarih ve 18/45 numaralı tevhidi içtihat kararının hadiseler ile alakası görülmediği tekerrür ettikten sonra 8.5.1941 tarih ve 82 numaralı müzakkerede sözü geçen 30.6.1939 tarihli Ticaret Dairesi Kararının ilgili olduğu hadise ile bu defa müddeaaleyhin yemini altındaki beyanatının olduğu gibi kabul edilmesi lazım geleceği yolunda tahassül ettiği ve mezkür 30.6.1939 tarihli kararlarla tekerrür edene içtihada mübayin görülüp Heyeti Umumiyeye sevkedilen dosyanın taalluk ettiği hadisenin mahiyeten birbirine olan aykırılığı sebebiyle mahalli içtihat olmadığı beş reyi muhalife karşı 46 reyle kararlaştı.