 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1940/9
K: 1941/32
T: 24.12.1941
Temyiz eden tarafın posta ücretini vermemekte temerrüt göstermesi halinde temyiz isteğinden vazgeçmiş sayılıp sayılamıyacağı hususunda Temyiz Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 7.2.1938 tarih ve 956/320 ve 3. Hukuk Dairesinin 24.6.1938 tarih ve 7889/6007 numaralı kararları arasında hasıl olan içtihat ihtilafından dolayı birinci toplanmada ekseriyet hasıl olamamasına mebni 24.12.1941 tarihinde tekrar toplanan Heyeti Umumiyeye kırk dört zatın iştirak ettiği grüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve ihtilafın mevzuunu teşkil eden kararlar okunduktan ve haise bir kerre de 1. Reis İhsan Ezgü tarafından izah edildikten sonra söz alan;
Reis Sit; Hadiseyi izah etmekle beraber şahsen bunun masayifi muhakemeden madut olmadığı kanaatında bulunduğnu ve harç tarife ve usul kanunu ve tebligatın posta ile yapılması hakkındaki kanun ve talimatnamelere göre bu harç değildir.
Zahir; İki daire arasında ihtilaf vardır. Gelen kararlarda olmasa bile bu dairelerde cereyan eden hale göre ihtilafı efkar vardır.
Fuat Hulusi; Maddede harçtan ve resimden bahis olunuyor. Bu işin çok ehemmiyeti vardır. Gayrimenkul davasında üçüncü Hukuk Dairei Aliyesinin noktai nazarı çok tehlikeli olur. Posta ücreti ne harçtır, ne resimdir. Bir ücrettir, nakil ücretidir.
Cevat; Masrafmıdır, resimmidir? Bence bilvasıta bir vergidir. Devletin bütçenini o kısmına girmiştir. Posta pulu da resimdir. Şahısların yaptığı ücret hakkı gibi değildir. Devletin nakliyatında resim ve vergidir. İlmi malide böyledir.
Şemsettin; Resmi muhaberatın da ücreti tahmin ve tesbit edileceği hakkında bir sarahat vardır. Posta ücretleri masarifi muhakeme meyanına girer.
Abdullah Aytemiz; devlet mükellef olduğu vazifeleri yerine getirmek için ihtiyacı olduğu parayı ya karşılıksız tarhiyat ile veya bir hizmet ve amel veyahut satış mukabilinde temin eder. Tarh suretiyle olursa buna vergi ve resim denir. Kazanç, Muamele, Harç, Damga vergi ve resimleri gibi.
Hizmet mukabilinde olursa aldığı para da ücrettir. Posta nakliyatı gibi. Posta ücretleri Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434 ncü maddesinde yazılı harç ve resim tabirlerinde dahil değildir. Çünkü bu para bir hizmet ve amel mukabilidir. Buna vergi veya resim ıtlak olunmaz. binaenaleyh posta ücretinin verilmemesi temyiz edilmemiş addini mucip olmaz. Bahusus temyiz olunan bir hüküm ya kaziyyei muhkeme halini almadıkça icrası caiz olmayın hükümlerdendir. Veyahut infazı katiyet kespetmesine mütevakkıf değildir. 1. surette temyiz eden mahkumunaleyh posta ücretini vermezse ilamın katiyet kespetmesi şart olduğundan mahkumunleh ücretini verip dosyayı merciine sevkettirmeğe mecbur kalır ve bu ücret ilerde haksız çıkacak tarafa aittir.
2. surette de Temyiz Mahkemesinden tahiri icra kararı getirmedikçe derhal infazı lazım geleceğinden mahkumunaleyh mecburen posta ücretini tesviye eder. Şu halde dosyanın hali üzerine kalması mutasavver değildir. Eğer mahkeme dosyayı resmen gönderek olursa posta ücreti Devlet tarafından tevizen verilmiş olacağından ilerde haksız çıkacak tarafa tahmil edilmek üzere temyiz tetkikatının icrası zaruri olur.
Hulasa posta ücretinin verilmemesi hiç bir veçhile temyiz tetkikatının icrasına mani olmamak lazım gelir.
O.Nuri; Harç adliyece alınan paralar, rüsum da Devletin diğer aldığı paralardır. Hiç bir vergi ivazsız değildir.
Cevat; Bu iş tamamen mali cepheden mütalaa edilmelidir. Devletin aldığı bu para bilvasıta vergidir. Şahıslarla aktettiği işin ücretidir, demek doğru değildir.
Galip; Ücretin emyiz masrafına dahi olması lazımdır, demeleriyle müzakerenin kifayeti kabul olunmakla reye müracaat neticesinde ekseriyet hasıl olamamasına mebni gelecek içtimaa talik kılındı.
Bu gün toplanan Heyeti Umumiyeye kırk dört zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve zabtı sabık okunduktan sonra söz alan;
Cevat; Usulü müzakereye ve esasa ait bazı maruzatta bulunmak isterim.
Geçen içtimamızda posta parasının resim olmayıp ücret olduğu hakkında bir ekseriyet olmuştu. Müteakip müzakeremizde usulün 414 veya 415 nci maddelerinin tatbiki hususunda reyler inkısam etmiştir. Bu meyanda posta parasının ücret olduğunu diyenlerden reylerinden nadim olanlar görüldüğü gibi ne 414, ne de 415 nci madde tatbik edilsin, dosyalar olduğu yerde kalsın, taraflardan posta ücretini veren olursa gelsin, veren olmazsa sittın sene gelmesin, diyenler oldu ve bu tarzı müzakere Heyeti Aliyelerini bir çıkmaza soktu.
Bendeniz teklif ediyorum. Bugünkü müzakerede tekrar posta parasının resim olup olmadığı müzakeresine dönelim. Ta ki enzarı ammeye sakat bir tevhidi içtihat kararı çıkarmayalım. Bu rücuun emsali de vardır. Hatırlarsınız ki fuzuli işgallerde ecrimislin müruruzamanı bir sene olması hakkında nisabı ekseriyet hasıl omuş, hatta kararı yazılmış, bir halde bile değildir. Binaenaleyh evleviyetle bunan dönülebilir. Mesele gayet basit gibi göründü ise de aldığı neticeler minküllilvücuh mahzurlu çıktı. Neden? Arzedeyim.
Usulün evvela 414 ncü maddesinin posta parasına da teşmiline, vermeyen mümeyyizin hakkı temyizinden sarfınazar etmiş addedilmesine gitmenin imkanı yoktur. Çünkü temyiz edilmemiş addedilecek ahval ve keyfiyeti vazııkanun yalnız 434 ncü maddede beyan etmiştir. O madde kabul edildiği esnada dosyaların irsali posta parasına tabi olduğu halde vazııkanun posta parasını düşünmemiş diyemeyiz. Bence düşünmüş ve onu resim mefhumu içine sokmuştur. Ve bilirsiniz ki usulü hukukiyemiz hükümlerince temyize dosya gelir, amma ilam dediğimiz bir şeyin temyize gönderileceğine dair ve ilamın ibrazı mecburiyetine dair bir şey yoktur. Zabıtname ve zirindeki karar ile onun dayandığı teferruatı havi dosya gönderilir. Bir çok memlekette damga resmi yoktur. Bu bizde düyunu Umumiye idaresinden ve rüsumu sitteden müntakil .ir resimdir. Bundan dolayıdır ki Nöşatel'de damga resmi olmadığı için pullu bir alamdan usulü hukukiyede bahis yoktur. Hülasai karar başkatip tarafından taraflara ihbar edilir, der.
Şimdi bu kanunu motamot tatbik edersek başkatip dosyayı, ilamın damga resmi fia edilmeden bu dosyayı temyize sevkedebilir mi? Usulü muhakememize göre sevkeder. Fakat resmi damga mükellefiyeti sebebiyle sevk edemez. Bir avukat başkatibe (Dosyayı sevk et. İşte iki nüsha temyiz ıstidası. İlam almıyacağım ve binaenaleyh damga resmini de vermiyeceğim) diyemez ve başkatip damga pulunu almadan gönderemez. Vermezse ilamın pulu taraflardan biri canibinden verilinceye kadar muameleyi tebliğiyeyi yapmaz ve müddeti temyiz de cereyan etmez. Halbuki usulün sarahatına göre hakikatte müdeti temyiz başkatibin ihbarı tarihinden başlamak icap eder. Amma tatbikatta böyle değildir. Eğer 434 ncü maddedeki resim damga resmi değilse harç ve resim tabirinden vazııkanun ne kasdetmiştir? Çünkü adliye harçları da bilavasıta bir vergi ise de Aziz Beyefendinin Buyurdukları gibi artık ona harç demek bir ıstılah olmuştur. Kanuna mahsus olan harç tarifesine tabidir. Harç ise malum olduğu üzere harç tarifesinde münderiç olan kaydiye, tebliğiye, rübu harç, ilam harcı gibi şeylerdir.
Pek ala, vazııkanun o halde (resim ve sair rüsum) demekten ne kast etmiştir? Bana bu damga resminden başka bir resim gösteriniz ki temyize gelen evrak ile alakadar olsun. Eğer bu resim meyanında posta resmi yoksa o halde başka ne resim kalır? Bu takdire göre 434 ncü maddedeki resim tabiri lağıv ve haşv olmak iktiza eder.
Eğer bu resim tabiri harcın müradifi kullanılmamış ise bana maliye mevzuatından bir resim gösteriniz ki bu resim mahkumunaleyh veya mahkumunlehin mükellefiyetini icap ettirsin. Bunun nevini ve ismini lütfen söylermisiniz? Demekki vazııkanun adliye harçları içinde posta ve damga resimleri kastetmiştir. İlamlardan alahilafülkanun tatbikatta damga resmi peşin istifa edildiği için damga resminden bir müşkülat çıkmamaktadır. Bu hale göre mesele bizde yalnız posta parasından çıkıyor. Vazııkanun bunu vaktiyle düşünmüş, halen mevcut veya kanunun neşrinden sonra çıkacak bilvasıta veya bilavasıta veyahut inhisara müteallik her hangi bir resim vermiyen mümeyyizi bu 434 ncü madde ile hakkı temyizinden mahrum etmeği kast etmiştir. Ve gayet yerinde bir müeyyidedir ki bunu posta parası işinde tatbikten kaldırdınız mı usulün sahifelerini araştırıp madde taharri etmek mecburiyetinde kalıyorsunuz, fakat ne buluyorsunuz_ 414 ncü maddeyi değilmi? Ve diyorsunuz ki kıyas tariki ile bu maddeden istiane edebiliriz. Hakim yalnız sarahatla değil ruhu kanun ile de amel ettiği gibi indelicap bir vazııkanun gibi de hareket eder, buyruyorlar. Bir defa dairei hususiye de bir vazııkanun gibi Kanunu Medeninin birinci maddesiyle hareket edebilir. Vakıa bu madde konulduğu tarihten itibaren İsviçrede bile ender-i mevadi olarak tatbik edilmiştir. Biz tevhidi içtihat müessesesi ise hüküm mevkiinde olmadığımız için kanunda sarahat veya delalet ararız. Hakim gibi yeniden bir hüküm vaz edemeyiz.
"İmdi 414 ncü maddede sarahat olmadığı müttefekunaleyhtir. Peki amma delalet te yokmu? Hiç bir delalet görmüyorum. Çünkü delalet demek şebahet demek değildir. Delalette mümaselet ararız Posta parasiyle 414 ncü maddede beyan olunan harç ve masraflar hakkında mümaselet kat'iyyen yoktur. Kıyas yapalım diyorlar. Kıyası maalfarik olur. Malumualinizdir ki kıyas hukuki bir bahis değil, mantıki bir bahistir. Peki amma diyeceksiniz ki bu kıyastaki (Farik) nerededir, arzedeyim:
Hadisede makisünaleyh 414 ncü madde, ona kıyas edeceğimiz temyize gidecek dosyanın posta masrafı. Peki 414 ncü madde beyan olunan masrafların içine temyiz dosyası posta paralarını da alacak, tenavül edebilecek am bir vaziyettemidir? yoksa 414 ncü madde muayyen bazı masraflara mı maksurdur? Açıp okuduğumuzda görürüz ki 423 ncü maddenin hasr ve tahdit eylediği masraflar için sevkedilmiş bir maddedir.
O halde 414 ncü maddenin mesukunlehi olan masrafları posta masrafına da makisünaleyh yapmağa imkan varmıdır? Diyebilirmiyiz ki her masrafki menaleyhüssarf olan taraf için ademi sarfı hirmani hakkını istilzam eder; posta parası da bir masraftır, binaenaleyh sarf ile mükellef olan mümeyyiz vermezse hakkı temyizden mahrum kalır. Böyle bir kaziyyeyi kıyasiye kurabilirmiyiz? Yapamayız, çünkü 414 ncü madde ile bir kübra kurup posta parasını sugra yaparak netice çıkarmanın imkanı yoktur. Eğer 414 ncü madde her nevi masraf diye yazılı olsaydı belki kıyas mümkün olurdu ve mümaselet ve illeti müştereke bulabilirdik.
Belki diyorum, çünkü öyle de olsa yine başka noktai nazardan düşünecektik ki bir keşiften, bir beyyine ikamesinden sarfınazar edilmiş addedilmekle temyiz hakkından sarfınazar edilmiş addedilmek arasında haddi zatinde ehemmiyetli ve azim farklar vardır 414 ile sukut eden dava hakkı değildir. Keşif ve beyyine ikamesidir. Onun yerine daima hakkı tahlif kaim olur. Keşif ve beyyine ikamesi gibi hakkı ıskat ile temyizi dava hakkını ıskat bir değildir. Ufak istidlalat ile temyizi davanın sukutuna karar vermek kolay değildir. Vazııkanunun murad etmediğini tasrih etmesiyle anladığımız, bir masrafın verilmemesi sebebiyle temyiz hakkının, o iptidaen mukavele ile de sakıt olmıyan hakkı temyizin sukutuna gitmek Kanunu Medeninin birinci maddesi dairesinde bir vazııkanun gibi hareket etmekle de müyesser olamaz.
Peki amma ne yapalım? İşte biz dedikki posta parası resim değildir. Kanaatımızı mı tebdil edelim? Buna bir çare bulmak tarafların ve devletin hakkını halelden vikaye için idarei maslahat kabilinden bir içtihat yapalım. Belki amma arzettiğim veçhile 414 ncü maddeye gitmenin imkanı olmayınca ne yapalım? 415 nci maddeye gidelim denildiki naçar kalarakbendeniz de ona rey vermiştim.
Bu maddeye gidişin de mahzurları ehemmiyetlidir. Onu da arzedeyim. 415 nci maddeyi tatbik edersek ne olacak? Mümeyyiz vermezse mahkeme başkatibi mümeyyizünaleyhten istesin. Verirse febiha, o da vermezse olur ya mümeyyizünaleyh fakir bir adam olur. Öyle dosyalar gördüm ki İstanbul'dan Ankara'ya tam yirmi beş bilar posta parası tutmuştur. Bunu mümeyyizünaleyh veremezse ne olacak? Taahhütlü posta ile Hükümet bunu veresiye taşısın, Temyiz Dairesi kimi haksız çıkarırsa ona yükletsin. Heyetimizden böyle bir içtihadın çıktığını eshabı mesalih ve avukatlar bir kerre duysun herkes peşin posta parası vermektense ilerde haksız çıkan taraf vermek üzere behemehal umumiyetle posta parasını peşin vermekten içtinap edeceklerdir. Mademki vermemekten bir zarar hasıl olmayacaktır, bu işi neden Hükümete veresiye gördürmesinler? O halde posta parası daima ilamın icraya konulmasını müteakip tahsil edilebilecek. Eğer mahalli tahsil de bulunmazsa Devletin bütçe ile müeyyet olan ve bir tahmin ile muvazeneli umumiyeyi maliyenin o sene için tesbit ettiği miktarlar kısmen ya hiç tahsil olunamıyacak yahut seneyi atiyeye kalacaktır ve belki dava senelerce sürüncemede kalırsa Devletin posta hakkı da anı takiben tahsili sürüncemede kalacaktır. Denebilirki ne olur? Bazı masrafları usulü muhakeme tavizen Devletin muvakkaten kasasından çıkmasına mesağ verdikten sonra posta ücreti neye sonraya kalmasın? Posta parası muayyen şahıslardan mı alınır? Posta parası icralarda posta vekilinin takibi ile tahsil edilsin, diye mi konulmuş ve bu posta vekilinin mavüzıalehi olan kablel nakil bedeli mukabilinde ilsak ve iptali usulünü tebdil etmiş olmazmıyız? Posta parasının tarzı cibayeti bambaşkadır. Biz tevhidi içtihat karariyle mi Devletin posta idaresinin tarzı cibayetini değiştireceğiz? Mümemyizin kusurundan mümatalesinden Devlet mi mutazarrır olsun? İdarei maslahat bumudur? Böyle bir kararın tesiratı adli muhiti de aşar da dava ile alakası olmıyan posta idarei umumiyesine müteaddi olur.
3. bir reye gelelim. Ne o, ne o Ya olduğu gibi dosya mahalli mahkemesinde kalsın, ne vakit mümeyyiz posta parasını verirse baştakip alsın, göndersin. Mümeyyiz aldırmamış, mümeyyizünaleyh var ya, eğer mümeyyizin bu mümatelesi mümeyyizünaleyhe tesir ediyorsa tavizen mümeyyizünleyh versin. Peki amma mümeyyizünaleyh fakir veyamüzahereti adliyeye nail ise? O halde varsın kalem rafında kalsın. Herkese davanı ne için müruruzamana uğratıyorsun, diyormuyuz? Böylece müruruzamana uğrar, mahzende çürür kalır. Bize ne! Böylece müruruzamana uğrar, mahzende çürür kalır. Bize ne! Bir gün fakir olan da ne yapar yapar posta parasını tedarike mecbur olur. Canı isterse, diyorlar. (Halk üzerine tasarruf maslahata menuttur) diye hakimane bir kaide ve vecizemiz vardı. İşte bu vecizenin emrettiği tasarrufu adilane bu fikri içtihadı bertaraf etmeğe kafidir. Böyle bir tasarrufda bulunmamız yani karar vermemiz maslahata eziher cihet uygun düşmez. Çok defa görülmüştür, başkatip, katip, mübaşir taraflardan posta ücreti aldığı halde yemiştir. Eğer dosya temyize veresiye ve tahahhütlü gönderilmek kapısı açılırsa bu cevaz katiplerin ashabından posta parasını alıp cebe atmak için bir fırsat olur, buyurdular. Beyan buyurdukları yegane bir mahzur olmaz. Eğer katip zeydin amirin verdiği posta ücretini çalacak kıbalde bir şahıs ise o bu usul konulsun konulmasın yine çalar. Mefruz olan posta parasını vaziyetle vazifedar memurun çalmıyacağıdır. Asıl da budur. Bazı çalanlar olmuştur, diye tarafların dava dosyalarını mahzende çürütmeği tecviz etmek nasıl olur?
Bu şeye benzer, (Bir aralık İstanbul tapu idaresinde memurlar esbabı mesalihten rüşvet ve bahşiş alıyorlar, diye onların eshabı mesalihten tecrit için kalem odalarında tahtadan perdeler ve manialar inşa ettiler ve evrak alıp vermek için delikler açtılar. Bunun sakameti tahakkuk edince az zaman sonra yıktılar). Yazi arzım şu ki katiplerin zimmet suçunu irtikap ihtimaliyle hukuku nas ihmal edilemez. Katipler çalar diye posta ücretini kaldıramayız.
Üç reyin de mahzurları arzettiğim gibi taayyün edince eslem tarik posta parasını resim diyerek 434 ncü maddeyi tatbik etmektir. Bununla hem 434 ncü maddenin garazi vaz'ına muvafık bir hareket ve hem de tarafların hukukunu vikaye maksadına müstenit bir içtihat olur ve hakikat odur. Posta parası bir inhisar resmidir. Devletin muvazenei maliye kanununun her senekinde inhisar resimleri meyanına konmuş ve orada gösterilmiştir. Nitekim ismi harç yani masraf olduğu halde adliye pulları da bütçenin bilvasıta vergileri meyanında münderiçtir ve bu ilmi maliye muvafık bir tasniftir.
Bu keyfiyet ilmi malinin bir müessisi gibi bir şöhreti olan Adam Smith'tenberi böyledir.
İnhisar iderelerinin satış bedeli maliyet fiatı üzerine müesses bir hakiki temettümüdür? Mümkünmü? O serbestii ticarette olur. Yirmi iki kuruşluk bir yakacak paketinin maliyet fiatı karı mutedilde dahi olsun taş çatlasa on kuruşu bulmaz. Bugün yirmi iki kuruşa satılıyor. İki kuruş müdafi milliye resmi kalan yirmi kuruşun on kuruşu resmi inhisardır. Tuz resmi, barut resmi neden diyoruz çünkü inhisar malıdır. Bunlara neden semen demiyoruz da resim diyoruz. Biz değil, kanunu mahsusları öyle diyor. Anbar ve arziye, mezbaha resmi diyoruz, neden anbar ve arziye ve mezhaba ücreti demiyoruz? Kantariye resmi nedir. İnhisar şeklinde belediye kantarı isticar mecburiyetindedir. O halde neden kantariye ücreti demiyoruz. Bir kimse kendi milki olan araziden kimseyi geçirmez. Geçirmek istemediğinden bir müruriye alabilir. Buna kimse karışamaz. Buna mürur ücreti denilir, Devlet eskiden olduğu gibi köprüden müruriye resmi alırdı. Buna şahıslarda olduğu gibi mürur ücreti mi diyeceği? Hatta Devlet bir inhisar hakkını bir şirkete verse onun da aldığı devlete izafeten resim olur. Aşar resmi gibi mültezimlere verilen yine aşar resmidir. Tütün ve tömbeki rejide iken yine tütün ve tömbeki resmi denirdi, ücreti veya semeni denmezdi. İspirto resmi de böyledir. Bazısı ıvazlı imiş, bazısı da ıvazsız imiş. Ivazlılar ücretmiş ve ıvazsız resim olurmuş. Böyle bir tasnife hiç bir ilmi mali eserinde rast gelmedim. Devletin hidematı umumiye mukabilinde istifa eylediği paranın hiç bir kısmı ıvazsız değildir. İnhisarlar hasılatı tamamen ıvazlıdır. Halbuki çoğu resimdir. Bilvasıta vergiler de böyledir. Gümrük resmi ıvazsız mı zannolunur? Hariçten mal ithaline müsaade ve intifa bir ıvaz değilmidir? Kazanç vergisi matrahı kazanç olunca nasıl ıvazsız diyebiliriz. Mükellefiyeti askeriye yurt ve canın muhafazası bedeli olunca bilaıvazmıdır? Ivazdan maksatları nakdi olmakmı? Halbuki ıvazın maddi ve manevi menfaat olacağını biliyorduk. Hidematı ammeden bir hizmet deruhte eden Devlet mukabilinde ferde borç tahmil eder. Bu borcun amme hukukunda ıstılahı mükellefiyettir. O mükellefiyetin nakdi kısmına vergi ve resim tabir etmişlerdir. Amma hakikatte bazan o ya bir semeni mebidir, yahut bir kira ve ücrettir. İşte bundandır ki Borçlar Kanunun hizmet aktiyle Devletin hukuku ammesinden olan hidematı ammeyi taahhüt ederken Devletle fert arasında vaki olan zımni mukavele arasında çok fark vardır. Birine Borçlar Kanunu hükümleri ve ıstılahları tatbik olunur, diğerinde ise hukuku amme ıstılah ve hükümleri cereyan eder. Bunlar haricinde Devletin fert gibi yaptığı hususi akitler de tamamen Borçlar Kanunundaki hususi hukuk ahkamına tabi olur. Binaenaleyh ekonomik ekonomik müesseselerden Sümerbank, Etibank, Ziraat Kurumu gibi inhisarı tazammun etmiyen nimresmi müesseseler bir tacir gibi ticaret ederler ve bunların hasılatı resim değildir. Yine yimdi posta hasılatı, Sümerbank hasılatı gibi nakili mekatib ücretidir ve Borçlar Kanunu ahkamına tabidir, denilebilirmi? Vergi ile resim arasında da fark ve umum ve hususu mutlak vardır. Her vergi bir resimdir, amma her resim vergi değildir. Mesela kantariye vergisi demiyoruz, amma bina vergisi, kazanç vergisi diyoruz. Vergiyi en çok bilavasıta olan teklifler mukabili kullanıyor.
Istılahın tarzı istimaliyle mahiyeti asliyelerine halel gelmez. Posta Kanununda ücretle müteradif olarak resim denildikten sonra posta makbuzlarında ücret yazılmış olması mahiyeti asliyelerine halel getirmez. Posta parası ve nakil ücreti olsaydı bu naklin serbest olması icap ederdi. Halbuki bir şehirden bir şehire posta pulsuz mektup nakli müstelzimi cezadır.
Demek posta ile mektup nakli inhisara alınmıştır ve alelade bir inhisar da değildir. Hidematı ammeden bir ihtiyacı umumiyi ifa mukabili alınan ücret olması haysiyetiyle bir mükellefiyettir. Rıza ve muvafakata müstenit olmıyan mükellefiyetler ise ancak bir cerime yani resim olur. Ben mektubumu uşağımla Haymanaya göndermekten memnuum. Behemahal bir pul mukabilinde o mektubu postaya vermeğe mecburum. İşte pulun bedeli bir mükellefiyet teşkil eder. Posta ücretine mükellefiyet dememek onun hem hidematı umumiye nev'inden olduğunu kabul etmemek, hem de inhisara tabi olmayıp serbest olduğuna zahip olmak demek olur. Bu ise nefselemre mugayirdir.
Teklifler: Mesela Fransada da birbirine tedahül eden tabirler kulanılır. Frenkler vergi için Constribution, impot, tax, redevance, droit kelimelerini çok defa müteradif olarak kanunlarında alırlar. Zamanla bu ıstılahlar değişir de, mesela bizde bir sene evveline kadar gümrük resmi denilirken 1941 senesi bütçesinde gümrük vergileri denilmiştir. Ünvanlar ne olursa olsun devletin vergi, resim harç, ücret namiyle aldığı şeyler birer teklif ve mükellefiyettir.
Temyiz harcının mümeyyiz tarafından ödenmesindeki kanuni mecburiyeti usulün 434 ncü maddesi veçhile yine o harcın mütemmimi ve binaenaleyh mümeyyize aidiyeti derkar olan posta ücretine de tahmil eder yani mümeyyizleri posta ücretini de tediyeye mecbur edersek onların posta ücretini vermemek suretiyle yapmak istedikleri tezvirin önüne geçmiş, kanunu çok yerinde imal etmiş ve Devletin posta idaresinin hukukunu ve tarzı cibayetini halelden vikaye etmiş oluru. Maruzatım bundan ibarettir.
Sait; Geçen celsede bir ekseriyet vardır. Bu noktadan tekrar müzakere açmağa imkan yoktur. Bütün kanunlar posta ücreti derken biz Cevat Bey Efendinin de kabul ettiği gibi nasıl olur da resim deriz?
Hulusi; Bizi yanıltan şudur: Temyizin hiç olmamış sayılması yahut temyiz isteyenin bu talebinden vazgeçmiş addolunması ayni neticeyi hasıl eder. Fakat her kemileye ilmi manasını vermek lazım olduğu fikrindeyim. İki maddenin ruhu ve manası aykırıdır. 434 ncü madde temyiz şartlarını beyan eder. Bu şartlar tememmül etmedikçe temyiz yapılmamış demektir. Posta ücreti böyle değildir. Bu ücret temyiz muamelesinin zaruri masraflarındandır. Posta ücretlerine müteallik ihtilafların idari kazaya ait olmayıp bu gibi ihtilaflara mahkemelerde bakılması da bu ücretin resim olmadığına delildir. İllette iştirak olunca kıyas olur. İşte 414 ncü madde. Mahkemeden bir muamele istedim. O muamelenin masrafını vermezsem mantıkan o muameleden sarfınazar etmiş sayılırım. Bu illet mümeyyizin temyiz masraflarından olan posta ücretini vermekten temerrüt etmesi halinde de vardır. 415 nci maddeye gitmeğe imkan göremiyorum.
Bütün muamelatı mukaddemeyi mahkemeler yaptığı için mühlet vermek salahiyetini de mahalli mahkemeye bırakıyoruz. 414 ncü maddeyi tatbik edelim dersek kim çıkıp ta bize haksız bir karar verdini diyebilir. Hayır, herkes akıl ve mantıka ve hakkaniyete uygun bir karar diyecektir.
Kazım; 414 ncü madde mahkeme masrafları meyanındadır. Temyiz faslında da 434 ncü madde vardır. Temyiz harçları ve sair resimleri tayin edilen müddet zarfında vermiyecek olurlarsa temyiz etmemiş sayılır. Şimdi bizim burada (sair resimlere) mana vermemiz lazımdır.
Posta ücretini de sair resimler tabirine sokmak en doğru bir şey olur, demeleriyle neticede:
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434. maddesi temyiz şartlarından olan kanuni harç ve resimlerin mahkeme reisi tarafından tayin edilecek müddet içinde verilmemesi takdirinde temyizi vaki olmamış adletmekte ise de kanuni harç ve resimlerden ve zatında temyiz şartlarından olmayan fakat zikri geçen kanunun 414. maddesine kıyas edilerek temyiz isteyenden alınması lazım gelen posta ücretinin verilmemesi takdirinde ne yapılacağı temyiz babının hiç bir maddesinde beyan olunmamıştır.
Bu takdirde dava dosyasının Temyiz Mahkemesine gönderilmesi için temyiz isteyenin posta ücretini vermesini müddetsiz beklemek temyiz tetkikatını müddetsiz geciktireceği gibi gayrimenkule ve buna müteallik aynı haklara ve aile ve şahısn hukukuna müteallik hükümlerin icrasız kalmasını mucip olur. Her halde Temyiz tetkikatını mümeyyizin bu suretle istediği kadar geciktirebilmesini kabul etmeğe imkan yoktur. Temyiz edilen hüküm kendi lehine verilmiş olan tarafa da kendisinin istememiş olduğu temyiz muamelesinin masrafını ödemek külfeti yükletilemez.
Gerekçe yukarıda zikri geçen maddelerden 414. madde temyiz babında yer bulmamışsa da talep edilen bir muamelenin masrafı o muameleyi isteyene ait olmasını ve bu masrafı tayin edilen mühlet içinde vermemesi takdirinde talebinden sarfınazar etmiş sayılmasını istilzam eden illet, temyiz muamelesinin masraflarından olan posta ücretinin mahkeme reisi tarafından verilecek mühlet içinde mümeyyiz tarafından ödenmemesi halinde de aynı hükmün tatbikini istilzam eder. Çünkü her iki halde de kat'i hükmün bir taraf lehine ve diğer taraf aleyhine haksız yere geciktirilmesi mahzurunun önü alınmak lüzumunu müşterek bir illet olarak mevcuttur.
SONUÇ : Zikrolunan sebepten dolayı temyiz eden tarafın kanunen mükellef olduğu posta ücretini vermemekte temerrüt göstermesi yani hakim tarafından tayin edilen müddet içinde bu ücreti vermemesi takdirinde temyiz talebinden vazgeçmiş sayılması hususunda 414. maddenin kıyas yolu ile tatbiki zaruri olacağına ekseriyetle 24.12.1941 karar verildi.