 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1940/45
K: 1941/1
T: 29.01.1941
DAVA : Evrakı nakdiyeye ait kanunlada bunların nakit gibi tedavülü ve kabulü mecburiyetinden bahsedilmekte olup bu kanunların mevzuubahis ihtilafın halline tesir ve şümulü görülememiştir.
Tevhidi Meskukat Kanununun (devletin usulü sikkesinde mikyası kıymet altındadır. Vahidi kıyasi kuruluştur) diye yazılı 1. maddesiyle (altın vahidi kıyasi kuruluştur) diye yazılı 1. maddesiyle (altın vahidi kıyası makamına kaim olan kuruşluk sikke nikel olarak madrup olup 40 para itibar olunur. Kuruşun yirmi, on ve beş paralık eczası inkem ve iki, beş, on ve yirmi kuruşluk ez'afı gümüş ve 25, 50, 100, 250, 500 kuruşluk ez'afı altındır) ibaresini ihtiva eden ikinci ve bunların enva ve ecnas vezin ve ayarlarını tayin eyleyen 3. ve gümüş ve nikel meskukatın haddi kabulünü gösteren 4. ve muhtelif akçe rayiçlerini ilga ve muhtelif akçe kıymeti kanuniyeleri beyninde fark husulünü müstelzim muameleyi men eden ve hilafına hareket eyleyenler hakkındaki cezayı gösteren 5. ve 6. maddeleri hükümlerinin elyev meri olup olmadığının tesbiti lazım gelmiştir.
411 ve 1207, 2257, 2461, 2648 numaralı kanunlarla Tevhidi Meskukat Kanununun nikel ve gümüş meskukata ve bunların vezin ve ayar ve kıymetlerine ve yine bunların haddi kabullerine taalluk eden ahkamı ilga edilmiş olduğu gibi bu kanunlarla mevkii tedavüle çıkarılan paraların itibari kıymetleri haricinde bir fiyatla veya tedavülden kaldırılmış olan eski madeni paraların her hangi bir fiyatla mübadele vasıtası olarak kullanılması men ve bu babta yeni cezalar tayin edilmiştir.
Mezkur kanunun 1. maddesi mucibince "altının" elyev devletin sikke usulünde mikyası kıymet olup olmadığına gelince, bir şey'in mikyas olabilmesi onun mikyas itibar edilen hususta değişmemesiyle, sabit ve müstakar kalmasıyla meşruttur. Bu değişmemezlik Tevhidi Meskukat Kanununun 3. maddesinde vezin ve ayarı gösterilen bir altın liranın yüz kuruş kıymetinde telakki edilmesi gibi ya kanun hükmü olarak icabı ve itibaıdır veyahut diğer bazı mikyaslarla olduğu gibi mahiyeti iktizası ve hakikidir. altının mikyası kıymet itithaz edilmesi muhtelif eşya kıymetlerinin buna nisbet edilmek suretiyle tayin ve tesbit edilmesi demektir. Halbuki 30 haziran 1930 tarih ve 1715 numaralı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kanununun 12. maddesinde, (Türk lirasının altın tutarını istikrar kanunu tayin edecektir) ve 35. maddesinde (Banka sikke veya külçe halinde altın alıp satmak ve altın mukabilinde avans veya altın sertifikası vermek selahiyetini haizdir) ve 37. maddesinde (İstikrar Kanunu mer'iyete vaz oluncaya kadar 35 ve 36. maddelerde mezkur altın ve döviz fiyatları zaman zaman banka tarafından tesbit edilir) diye yazılı hükümlerine göre bugün altın lira zaman zaman bankaca tesbit edilecek fiyatla alınıp satılan bir mal haline girmiş ve bineanaleyh Tevhidi Meskukat Kanununun altının mikyası kıymet olduğu ve rayicinin de 100 kuruştan ibaret bulunduğu hakkındaki hükmü de ortadan kalkmış bulunmaktadır. Tevhidi Meskukat Kanununun kasdettiği yüz kuruşluk bir altına, bugün yüz nikel kuruş veya gümüş bir lira kıymetindedir, yahut bir altın bir liralık varakai nakdiyeye muadildir demğe maddeten ve kanunen iman yoktur. Nitekim bu aşikar olan hakikat Büyük Millet Meclisi huzurunda en büyük ve en salahiyetli devlet ricali tarafından milli paramızın kıymetini yükseltmek için ittihaz olunan tedbirler arasında izah edilmiştir. Hulasa bu sarih kanuni hükümlerle bugün bir altın liranın kıymeti henüz istikrar kanunu meriyete vaz olunmadığından Merkez Bankasınca zaman zaman tesbit edilmektedir ki maddi ve kanuni hakikat ta budur.
Mahkemelerin vazifesini ve davanın temyiz kabiliyetini tayinde ve şahitle ispat olunup olunmıyacağı hususunda müddeabihin miktarına ve tediye cihetinde de kıymetine itibar edilmesine dair ileri sürülen fikir ve mütalaaya gelince: Bu fikre göre müddeabih altın lira hakkında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2, 8, 288 ve 427. maddelerindeki miktara bakarak muamele olunmasını ve bu itibarla 25 altın liralık davanın temyiz kabiliyeti olmadığını ve 300 altın liralık davanın sulh mahkemesinde görüleceği ve 50 altın liralık müddeabihin de şahitle ispat olunacağını kabul etmek lazım gelmektedir. Halbuki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (Müddeabih para ise mahkemenin vazifesini tayinde miktarı esas ittihaz olunur) ve (...tesis ve iflas davalarından başka değer ve miktarı 300 lirayı geçmeyen ayin ve deyn...) ve (...zamanı vukuundaki miktar veya kıymeti 5000 kuruşu tecavüz ettiği takdirde senetle ispat olunmak lazımdır) ve (Asliye mahkemelerinden verilen nihai kararlarla 2500 kuruşa kadar olan alacak...) hükümlerini ihtiva eden 2, 8, 288 ve 427. maddelerindeki miktarlar 300, 2500 ve 5000 dir ki 1. lira ve 2. ile 3. de kuruş ile takyit edilmiştir. 25 ve 50 altın lira ile 2500 ve 5000 kuruş arasında rakam ve miktar itibariyle müsavat olmadığı gibi 25 ve 50 veyahut 300 altın lira tabirlerinin delalet eylediği mana ile bu günkü mevzuata nazaran 2500 ve 5000 ve 30000 kuruş mefhumları arasında usul cihetinden de muadelet iddiası kabul edilemez.
SONUÇ : Yukarıda tafsil edilen kanuni sebeplere binaen altın iddialarında mahkemenin vazifesi ve gerek temyiz kabiliyeti bakımından kıymetin nazarı itibara alınması ve şahitle ispat caiz olup olmadığını tayinde de maddedeki sarahat veçhile zamanı vukuundaki değer ve kıymetine bakılması icap edeceğine 29.1.1941 gününde ekseriyetle karar verildi.