 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1970/56
K: 1974/312
T: 30.03.1974
DAVA : Davacı İstanbul Belediye vekili, tapulu taşınmazlarına gecekondu inşa edip kiraya veren ve bu yerde kira ile oturan davalılar aleyhine elatmanın önlenmesine ve işgal tazminatının tahsili isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, elatmanın önlenmesine ancak, davacı bir zarara uğradığını iddia etmeyip davalının elde ettiği fayda esasına dayanarak işgal tazminatı istemiş olduğundan 8/3/1950 gün ve 4/22 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre bunun mümkün olmadığı gerekçesiyle işgal tazminatı hususundaki talebi red edilmiştir.
Davacı Belediye vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, davacı Belediyenin işgal tazminatı isteği, usulü dairesinde inceleme konusu yapılmadan bazı düşüncelerle reddedilmesi yolsuz olduğundan bahisle hükmü bozmuştur. Mahkeme ise, bazı sebep ve düşüncelerle önceki kararında direnmiş ve direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnmeyi kapsayan son hükmün süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davalı, davacı Belediyeye ait bulunan arsayı sebepsiz olarak işgal etmiş ve başkasına kiraya vermek suretiyle gelir bile sağlamıştır. Bu biçimde oluşan maddi olay ileri sürülerek davacı Belediye tarafından açılan dava ile, davalının elatmasının önlenmesi ve işgal nedeniyle uğranılan zarar karşılığının hüküm altına alınması istenilmiştir.
Dava dilekçesinde kişisel hakka (tazminata) ilişkin bulunan açıklamaların ifade zarfı ile malul olması bu konudaki istemin kapsamı üzerinde kuşku yaratacak nitelikte değildir.
Davacının, kendisine ait taşınmazın haksız olarak işgal edilmesinden ötürü tazminat olarak bir miktar paranın ödenmesini istediği açıktır.
Bir taşınmazın sahibinin izni alınmadan ve geçerli nedene dayanmadan işgal edilmesi halinin, haksız fiil niteliği taşıyan bir eylem olduğu şüphesizdir. Haksız fiil olarak nitelendirilen işgal eylemi, yer sahibi bulunan davacının sonunda bir zarar görmesini doğurmuş ise bunun ödenmesi gerekir.
Zararın varlığı, kural olarak davacı tarafından isbat edilir. ancak olayda davacı Belediye özellik taşıyan bir zarara uğradığını belirtmediğine, yani dava edilen yeri kendisi kullanmakta iken buna engel olunmasından ötürü belirli bir zarara uğradığını veya belirli bir miktar üzerinden kiraya vermekte iken bu olanaktan yoksun kaldığını ileri sürmediğine göre, (ecrimisil) olarak nitelendirilen en az zarar karşılığının hüküm altına alınması isteğinin kabulü zorunludur.
Davaya konu olay gibi özellik taşıyan durumlarda, davacı Belediyenin dava edilen yeri kullanmadığından ve kiraya vermediğinden, boş olarak duran bir yerin işgalinden ötürü davacının zarar görmediğinden bahisle davanın yüzeyde kalan bir incelemeye dayanılarak reddedilmesi doğru değildir. Fuzuli şagil, ettiği taşınmazı kiraya verip gelir sağlıyacak, yer sahibi fuzuli şagilden bir şey istemiyecek.
Böyle bir kabul tarzı hayatın gerçeklerine, akıl ve adalet icaplarına aykırı düşer. Hukuk anlaşıyının ve isbat külfetinin yukarıda söz edilen ölçülere ters düşmemesi gerekir. Zira, Hukuk, adalet, aklı ve hayat icaplarının dışında kalan anlamsız bir kalıptan ibaret değildir.
Hal böyle olunca, işe yukarıda belirtilen ilkelere bağdaşan bir çözüm yolu bulmak zorunluluğu vardır. Esasen, bu yol bugüne kadar yapılan uygulamaların çoğunluğunde belirtilmiş olduğuna göre, yapılacak iş, bilinenin tekrarından ibaret olmak gerekir.
Memleketimizde, taşınmaz malların haksız işgal edildiği hallerde, zararın giderilmesi (ecrimisil) adı verilen bir miktar paranın ödenmesi suretiyle sağlanmaktadır.
(Ecrimisil) Cumhuriyet öncesi hukuktan gelen ve zamanımıza kadar varlığını sürdüren bir terimdir. Günümüzün uygulamalarında, bu terim, haksız işgalden doğan zararın tabanını, yani asgari haddini, en az kira bedelini ifade eden bir anlam taşımaktadır.
Davacı belediye (ecrimisil) ile karşılanabilecek bir miktardan daha fazla bir zarar uğradığını ileri sürmediğine göre, mahkemece bilirkişiye yaptırılacak inceleme sonunda, dava konusu taşınmazın ecrimisil getirebilecek nitelikte olduğu anlaşıldığı takdirde fuzuli işgalden ötürü uğranılan zararın giderilmesi için bilirkişi tarafından saptanan ecrimisli miktarını gösteren paranın hüküm altına alınması gerekir.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile, dairenin bozma ilamına uyulması gerekli iken direnilmesi doğru olmadığından, direnmeye ilişkin bulunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA 30.3.1974 gününde oyçokluğuyla karar verildi.