 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1965/818
K: 1966/311
T: 07.12.1966
DAVA : Davacılara vekili 28.11.1961 de kaydedilen dava dilekçesiyle, müvekkillerinin 25 yıldan beri davalının deniz motorunda aşçı ve dalgıç olarak çalışan miras bırakanı E.T. 1961 yılının Haziran ayı sonlarına doğru davalıya ait motorla giderken kaptanın tedbirsizliği yüzünden motordaki dinamitlerin patlaması sonucu öldüğünü, bu suretle davacıların yardımdan yoksun kaldıklarını ileri sürmüş, ayda eline 300 lira para geçmekte olan miras bırakanın 65 yaşına kadar yaşayacağı, bu aylıktan 50 lirasını oğlu, 50 lirasını kızı F. ya, 100 lirasını karısı N.'ye tahsis ettiği gözönünde tutularak her üç davacı için 17.600 lira maddi zarar ve ziyan ve davacıların duydukları acıya karşılık Onbirbin liradan 30.000 lira manevi tazminata olmak üzere 47.600 liranın faizi ile birlikte alınmasını istemiştir.
Davalı vekili karşılık dilekçesinde, olayda kaptanın kusurunun tesbit edilmediğini, dinamitlerin patlamasına motorda aşçı olan davacıların miras bırakanın sebebiyet verdiğini, müvekkilinin bir sorumluluğu bulunmadığını, tazminatın aşırı (fahiş) bulunduğunu savunmuştur.
Mahkeme, donatan sıfatını haiz bulunan davalıya ait sorumluluğun Türk Ticaret Kanununun 947. maddesi uyarınca sınırlı ve aynı olduğunu, davacı vekilinin dava dilekçesinde 948. maddenin son fıkrasına dayanmadığını, adam çalıştıranın sorumluluğu kuralına dayandığını, kendi adamlarının kusuruna dayanan sorumluluk karinelerinde donatana ait sorumluluğun sınırlı olması sebebile olaya Borçlar Kanununun 55. maddesinin uygulanamıyacağını, gemi batmış olduğundan davalının zarardan sorumlu tutulamıyacağını kabul etmiş ve davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece TTK.nun 948. maddesi uyarınca donatanın 3. kişilere karşı sorumluluğu gemi ve navlun ile sınırlı bulunmuş, gemi batmış ve navlun bulunmamış ise de, hüküm yerinde Borçlar Kanununun 55. maddesine dayanılmasının davacıların batan Babacan motorunun sigorta bedeli alındığı yolundaki iddialarının sigorta bedeli gemi yerine geçeceğinden incelenmemesinin isabetsizliğinden bahisle bozulmuş, mahkeme eski hükümde direnmiştir.
KARAR : 1 - Mahkeme, dava dilekçesinde TTK.nun 948. maddesinin son fıkrasına istinad olunmadığını, adam çalıştıranın sorumluluğu kuralına dayanıldığını, gemi adamlarının kusuruna dayanan sorumluluk karinelerinde donatanın sorumluluğu sınırlı olduğundan Borçlar Kanununun 55. maddesinin uygulanamayacağını söz konusu etmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 10.3.1965 gün ve 8./51-90 sayılı kararında açıklandığı üzere Hukuk UMK.nun 76ıncı maddesi uyarınca, mahkeme, ancak olaylara ve isteme ilişkin yönlerde tarafların sözleri ile bağlıdır. Mahkeme, ileri sürülen vakıalara uygulanacak hükümlerin hangisi olduğunu bulup uygulamakta tarafların hukuki nitelendirmeleri ile bağlı olmadığı gibi, belli bir hükme dayanmış olup olmamalarıyla dahi bağlı bulunmamaktadır.
2 - Olayda, davacıların miras bırakanı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin neden ibaret olduğunun tesbiti gerekmektedir. Mahkemenin ve özel dairenin kabulleri veçhile, davalının denizde batan Babacan Motoru TTK. nun 816 ıncı maddesi hükmünce gemi niteliğindedir. 821. madde uyarınca, "gemi adamları" kaptan, gemi zabitleri, tayfalar ve gemide istihdam edilen diğer kimselerdir.
"Gemide istihdam olunan, kimseler tabirinden ancak belli bir süre hizmet akdiyle bağlı olarak gemide veya istisnaen gemiyi çeken romorkörde çalışan kimseler anlaşılmalıdır." (Prof. Dr. Sami Okay Deniz Ticaret Hukuku cilt 1 - 2 ci bası 1965 sahife: 270)
"Görülen hizmetin teknik bir iş olması şart değildir. Yolcu gemilerindeki aşçı başı, garson, şef garson, kamarot, müzisyen, berber, kadın ve erkek çamaşırcılar, ütücü ve temizleyiciler, balıkçı gemilerindeki balıkçılar gemide istihdam olunan diğer kimseler grubuna girerler."
"Bir şahsın gemi adamı sayılıp sayılmamasının bir çok bakımlardan ve bilhassa donatana ait mesuliyetin mahdut olup olmaması ve gemi adamlarıyla ilgili özel mevzuatın ve hususile Deniz İş Kanununun tatbiki bakımlarından önemi vardır." (Anılan kitap,. sahif: 271)
Mahkeme ve Özel Daire olayı donatanla 3. kişiler arasındaki hukuki ilişki açısından incelemişlerdir. Halbuki davalı donatanın gemisinde aşçı ve dalgıç sıfatiyle hizmet ifa ederken ölen davacıların miras bırakanı gemide istihdam edilen kimselerdendir. Hukuki ilişki bu olunca, TTK.nun 948. maddesinde yer alan, 3. kişilerin alacağından dolayı donatanın ancak gemi ve navlun ile sınırlı olarak sorumlu olduğu kuralı bu olayda uygulanamaz. TTK.nun 949 uncu maddesi uyarınca "gemiadamlarının hizmet ve iş mukavelelerinden doğan alacaklarından yalnız gemi ve navlun ile değil şahsen de mes'ul" bulunan donatanın işveren diğer bir deyimle adam çalıştıran, davacıların miras bırakanın işçi olarak nitelendirilmesinde TTK.nuna aykırı bir yön bulunmamaktadır. Zira, anılan kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlerin uygulanacağı TTK.nun 1. maddesinin gereğidir.
10.3.1954 gün ve 3379 sayılı "Deniz İş Kanununa tabii olmayan gemi adamlarına -TK.nun kaptan hakkındaki hükümleri mahfuz kalmak kaydiyle- Borçlar Kanununun hizmet akdi hakkındaki Genel Hükümleri tatbik olunur." (Anılan kitap sahife: 276)
"Gemi adamı Deniz İş K.nun şumülüne girmiyorsa iş akdinin şifahi olarak yapılması da kafidir." (Sözü edilen kitap sahife 277).
"...İş yerinde (gemide) vukubulan veya işveren (donatan) tarafından yürütülmekte olan bir iş dolayısiyle yahut işverenin bir iş için onu görevlendirmesi halinde esas işinden uzaklaştığı bir zamanda husule gelen ve gemi adamını hemen veya sonradan, bedence veya ruhça bir arızaya uğratan her olay iş kazası mefhumuna girer." (Sözü edilen kitap sahife: 288)
6763 sayılı kanunun 71. maddesiyle Borçlar Kanununun 332. maddesine eklenen, 2. fıkra gereğince iş sahibinin 332. maddenin 1. fıkrası hükmüne aykırı hareketi neticesinde işçinin ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalanların bu yüzden uğradıkları zararlara karşı isteyebilecekleri tazminat dahi akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabiidir. Borçlar Kanunun 98. maddesinin, 2. fıkrası uyarınca, "haksız fiillerden mütevellit mesuliyete müteallik hükümler kıyasen akde muhalif hareketlere de tatbik olunur."
Yukarıdan beri yapılan açıklamalar karşısında mahkemece yapılacak iş: gemide aşçı ve dalgıç sıfatiyle çalışan ve böylece istihdam edilen kimselerden olması itibariyle "gemi adamı" sayılan miras bırakanın ölümü sebebi ile davacıların donatan, diğer bir deyimle, işverene karşı açtıkları maddi ve manevi tazminat davasında davalının yalnız batan gemi ve navlunla değil, şahsen de sorumlu olduğu gözönünde tutularak Borçlar Kanununun 55. maddesi mucibince istihdam edenin tazminatla mesul tutulabilmesi için kendisinin kusuru şart olmadığı gibi kullandığı adamın kusuru dahi şart kılınmadığına ilişkin 27.3.1957 gün ve 1/3 sayılı içtihadı birleştirme kararıyla, istihdam edenin Borçlar Kanununun 47. maddesi gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesinin şartlarını kapsayan 22.6.1966 gün ve 7/7 sayılı içtihadı birleştirme kararı veçhile usulünce davaya bakıp maddi ve manevi tazminat bakımından belli sınırlar içerisinde gerekli soruşturma ve uygulama ile varılacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. O halde direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklandığı üzere HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 7.12.1966 gününde oybirliğiyle karar verildi.