 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1963/5
K: 1963/57
T: 18.09.1963
DAVA : Taraflar arasındaki tahliye davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; davalının kiralanan yerden çıkartılmasına dair İstanbul 7. Sulh Hukuk Hakimliği'nden verilen hükmün temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla Yargıtay 6. Hukuk Dairesince: (Davalı makbuzsuz ödediği kiraların tekrar alınacağı tahdidi ile 28.9.1960 günlütaahhütnameyi verdiğini ve bu sebeple verildiğini ispat edeceğini müdafaa etmiş ve bu hususta ihtarname ile davacı tarafından altı kesilen taahhütnamenin yerinde bulunan diğer suretini ibraz ve şahitleri bulunduğunu beyan ederek bunların dinlenmesini istemiştir. Borçlar Kanununun 29, 30 ve 31. maddeleri gereğince bu ikrah sabit olduğu takdirde kendisi hakkında bu taahhüt lüzum ifade etmeyeceğinden buna dayanılarak açılan tahliye davasının bir mesnedi kalmayacaktır. Bu taahhüdü ile mülzem bulunmadığını kanuni süresi içinde ihtarname ile bildirilen davalının bu müdafaası hakkında Usulün 293. maddesinin 5. bendi gereğince şahit dinlemesine de mani bir hal bulunmadığı cihetle davalının göstereceği şahitler dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi lazım gelirken bu cihetler incelenmeden tahliyeye karar verilmesi usul ve kanuna aykırı bulunduğundan bozulmasına) karar verilip yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; bazı sebep ve düşüncelerle eski hükümde direnmeye karar verilmiştir. Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
KARAR : Davacı, davalının kira ile oturduğu evinden çıkacağını yazı ile bildirdiği halde, evden çıkma borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek çıkartılmasını istemiş ve davalı verdiği karşılıkta: Davacının tahdidi altında bu belgeyi imzalamak zorunda kaldığını ve ikrahın varlığını tanıklarla ispat edeceğini bildirmişse de, mahkemece bu istek kabul edilmeyerek davalının evden çıkartılmasına karar verilmiştir.
1 - Taraflarca ayrı ayrı mahkemeye verilmiş olan ve davalının imzasını taşıyan 28.9.1960 günlü belgeler, birbirini aynıdır ve davacının, dava konusu evi 31 Ekim 1960'ta boşaltılacağına ilişkindir. Yalnız bunlardan davalının verdiği belgenin alt tarafından: (Azize Suşen'in Ekim ayının sonunda evi borç olarak teslim edeceği ve kendi istediği bir yıllık kirayı tamamen aldığı ve hiçbir hakkı kalmadığı) yazılı olduğu ve bu yazı davacının imzasıyla onaylandığı halde, davacının belgesinde bu ek yazının bulunmadığı ve kağıdın ortasında kesilmiş olduğu görülmektedir.
2 - Davacı, 13.9.1960 günlü ihtarnamesinde: 1 Eylül 1959 gününden beri bir yıllık kira parasını davalının ödemediğini ileri sürerek (900) lirayı ödemesini, aksi halde kira sözleşmesinin feshini ve evden çıkartılmasını isteyeceğini bildirmiş ve davalı noterlikten çektiği 23 Eyüll 1960 günlü karşılıkta: Bütün kiraları zamanında ödediği ve çekilen ihtarnamenin haksız ve yersiz olduğunu açıklamış ve ayrıca dava tarihinden önce çekilen 14 Ekim 1960 günlü ihtarnamesinde: zor altında kaldığı için, 28.9.1960 günlü taahhütnameyi imzalamış olduğunu ve bu taahhüdün bir değeri bulunmadığını) ileri sürmüştür.
3 - Davalının savunmalarında, davacıya karşı borcu bulunmadığını, yalnız ödemiş olduğu paralar karşılığında makbuz almadığı için, davacının bu durumdan yararlanarak,bir yıllık kira parası olan (900) liranın ödenmesini istemesi karşısında ve böyle zor bir durumda kaldığından, sözü geçen 28.9.1960 günlü çıkmaya yükümlenme kağıdını imzaladığını ileri sürdüğüne ve bu taahhütname altındaki (talep ettiğim bir senelik kirayı tamamen aldığımı ve hiçbir hakkım kalmadığını beyan ederim) sözlerinin davacının imzası ile onaylandığına ve 15.6.1961 günlü dilekçede davacı vekilinin bu imzayı inkar etmeyip kabulllenmiş ve parayı almış olmadığını, sırf davalının evden çıkma vaadi dolayısıyla bu yazıyı yazdığını söylemiş olduğuna göre, ikrah şartları, iddia şekli bakımından gerçekleşmiştir; o halde, H.U.M.K.nun 293/5'inci maddesi uyarınca, davalının bu konuda göstereceği tanıkların dinlenmesi ile kiracının alındı kağıdı almasızın kira paralarını ödemiş olmasına rağmen ihtara uğratıldığı sabit görülürse çıkma borçlanmasının geçerli sayılmaması ve davanın reddi, bu yön sabit olmazsa çıkartma kararı verilmesi gerekirken, yerinde olan özel dairenin bozmasına uyulmayarak eski kararda direnilmesi usule ve kanuna aykırı bulunmaktadır.
SONUÇ : Direnme kararının Hukuk Yargılamaları Usulü Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA 18.9.1963 gününde oyçokluğuyla karar verildi.