 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1971/460
K: 1971/357
T: 01.11.1971
DAVA : Mahkemenin 20.10.1970 günlü kararında; Seyitali'nin kaçarak, bir evin arkasına döndüğü sırada, onu kovalayan sanğın tabancasını elinden alıp, tecavüzünü önlemek isteyen tanıkların tutup çekiştirmeleri anında silahın patladığı ve merminin orada tesadüfen bulunan Hüseyin Demir'e isabeti sonunda, ölümün vukubulduğu bildirilerek eylemin tedbirsizlik ve dikkatsizlikle ölüme sebebiyet niteliğinde olduğunun kabulü ile, ilk hükümde direnilmekte ise de, bu izah şeklinin olayların akışına ve dosyadaki delillere uymadığı görülmektedir.
Şöyle ki; sulh hakimi tarafından sorguya, çekildiği sırada verdiği 3.6.1968 günlü ifadesinde; babası Ahmet Yıldırım'ı döven Seyitali'yi korkutmak için, havaya iki el ateş ettiğini, bu sırada olay yerine gelen Kadir Yıldırım, Süleyman Taylan ve Abdurrahman Apak'ın, tabancayı elinden almak istediklerini ve bu anda patlayan tabancayla Hüseyin'in vurulduğunu bildirmiştir. Sanığın bu beyanında, tabancayı Seyitali'ye karşı kullanma kastının bulunduğu, kaçamaklı da olsa kabul edilmektedir.
Tanıklardan Abdurrahman Apak, Seyitali Gümüş, Süleyman Taylan, Hüsnü Özden ve osman Yıldırım bütün safhalardaki ifadelerinde; sanığın Seyitali Gümüş'e doğru ateş ettiğini açıklamışlar, yapılan keşifte de bu ifadelerini bazı değişikliklerle tekrar etmişlerdir. Keşitfe dinlenen bilirkişiler; "sanığın, hafif sağa dönmek gibi bir harekette bulunduğu sırada veya aynı yerden öldürülüne yönelmiş olarak yapılan atış sonucu öldürülenin raporda yazılı yarayı alabileceğini" açıklamışlardır. Burada belirtilen ikinci ihtimal, bozma sebeplerini destekler niteliktedir.
delillerin bütünü ile incelenmesinden anlaşılacağı üzere, olay bir hayvan meselesinden araları açık olan Ahmet Yıldırım ile Seyitali Gümüş'ün, yaptıkları bir kavga ile başlamıştır. Bu sırada Ahmet Yıldırım, oğlu olan sanık Mehmet Yıldırım'a hitaben; "silahını getir" diye seslenmiş ve bunun üzerine sanık eve koşarak babasının tabancasını alıp kavgaya getirmiştir. Elindeki tabanca ile Seyitali'ye 2-3 el ateş ettikten sonra, Seyitali'nin uzaklaştığı bir sırada, ona doğru yeniden ateş ettiği ve traktör üzerinde duran ve kavga ile ilgisi bulunmayan Hüseyin Demir'e isabet eden kurşunun, akciğeri parçalayarak adı geçenin ölümünü husule getirdiği anlaşılmaktadır.
Sanığın, doğrudan doğruya Hüseyin'i vurmak kastıyla hareket etmemesinde tereddüt yoktur. Ancak olayın basit bir tedbirsizliğe bağlanması ve "kaza" şeklinde düşünülmesi de isabetsizdir. Sanığın bir hata veya sair bir arıza yüzünden yani tanıkların kendisini tutup olayın büyümesini önlemek istemelerinden dolayı, kastettiği öldürme cürmünü Seyitali'ye karşı işlemeye muvaffak olmayıp, hasmı dışında Hüseyin aleyhine işlemiş olduğunu gösteren deliller direnme kararında çürütülememiştir.
Tabanca, Seyitali ile yapılan bir kavgada getirilip kullanıldığına göre; tanıkların araya girip tutmaları sırasında patlaması, sanığın Seyitali'yi öldürmek kastıyla hareket ettiği gerçeği ortadan kaldırmaz.
Bu durumda eylemin, TCK.nun 455. maddesine değil, 52. maddesi delaletiyle 448. maddesine uyduğunun kabulü gerekirken aksi kanaate sevkeden kanuni sebepler gösterilmeden önceki hükümde direnilmesi yasaya uygun bulunmamış ve katılan vekili ile C.Savcısının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bozulması gerekir. (Çoğunlukla).