 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1964/470
K: 1964/464
T: 16.11.1964
DAVA : İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 6.8.1964 günlü hükmünün temyiz edilmesi üzerine dosyası 5. Ceza Dairesine verilirken C.Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamede, mağdurenin yaşına göre Türk Ceza Kanununun 431. maddesi yerine 430. maddesinin ikinci fıkrasiyle ceza verilmesi ve yine Ceza Kanununun 417. maddesinin uygulanmamış olması, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi sayılmadığı bir eleştirme düşüncesi olarak yazıldıktan sonra itirazların reddine, hükmün onanmasına karar verilmesi istenmiştir.
Dosyayı inceleyen 5. Ceza Dairesi, ırza yöneltilmiş suçlarda uygulanabilecek olan Ceza Kanununun 417. maddesinin, yine bu yasanın 64. ve 65. maddelerinin unsurları içinde yorumlanması gerekli olup bu olayda böyle bir suç ortaklığı hali bulunmaması bakımından tebliğnamedeki 417. maddenin uygulanmamasına ilişkin eleştirme düşüncesinde uyarlık görülmediği belirtildikten sonra temyiz olunan hükmü, 12 yaşını doldurmamış çocuklar için özel bir hüküm taşımayan 431. maddenin yalnız kaçırma suçlarında uygulanabilip alıkoyma hallerine uygulanamayacağından ve dolayısiyle 430. maddenin ikinci fıkrasının da uygulanması düşünülemiyeceğinden ötürü, sanığa alıkoyma eyleminden ceza verilmesinin yasaya aykırılığı sebebiyle hükmün bozulmasına karar vermiş bulunmaktadır.
1 sayılı bentte metni yazılan Usulün 322. maddesine göre C.Başsavcıları, Yargıtay Ceza Dairelerinin ancak kararlarına karşı itirazda bulunabileceklerinden eleştirme düşüncelerinin reddine ilişkin özel daire kararları itiraz olunabilecek nitelikte kararlardan sayılamayacaklarından itiraz yazısının, Ceza Kanununun 417. maddesinin uygulanmamasına ilişkin bölümün reddi gerekir.
Türk Ceza Kanununun 6123 sayılı Yasa ile değiştirilen 431. maddesinde (kaçırılan kimse 12 yaşını doldurmamışsa fail, cebrü şiddet veya tehdit veya hile kullanmamış olsa dahi cezası beş sene ağır hapisten aşağı olamaz) diye yazılı olup burada kendiliğinden gelme yoluyla küçüklerin alıkonmaları hallerini içine alan ve cezalandıran bir hüküm bulunmadığı için, olayda bu madde uygulanamaz.
Bu davanın mağduru P.T., olay sırasında henüz 4 yaş, 3 aylık ve 22 günlük bir çocuk bulunmasına ve sözü edilen yasanın değişik 430. maddesinin ikinci fıkrasında "Eğer reşit olmayan kimse, cebrü şiddet veya hile olmaksızın kendi rızasiyle şehvet hissi veya evlenme maksadiyle kaçırılmış veya bir yerde alıkonulmuş ise ceza altı aydan üç seneye kadar hapistir." hükmü bulunmasına, beş yaşını bile doldurmamış olan olay mağduru Perihan'ın (reşit) ergin bulunmadığının bir gerçek olmasına ve burada suç işleyenin çocuk üzerinde onu alıkoyma için hile veya ürkütme veya başkaca zorlama yoluna gitmemiş olmasının çocuğun (bu rıza geçerli olmasa bile) rızasiyle alıkonulmuş bulunduğunun kabulünü gerektirmesine göre sanık Çetin tarafından çağrıldığı eve giderek orada şehvet duygusiyle alıkonması eylemine mahkemece 430. maddenin bu fıkrasının uygulanmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı halde özel dairece hükmün bu sebepten ötürü bozulması doğru görülmediğinden "itirazın bu bölümünün kabuliyle özel dairenin itiraz konusu bozma kararının kaldırılmasına ve temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına karar verilmesi gerekli bulunmuştur.
Bir an için 4 yaşındaki çocuğun rızasının sözkonusu edilemiyeceği ileri sürülürse, Ceza Kanununun değişik 430. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanması yoluna gidilemiyecektir. Bundan, bu maddenin rızası gerçekten sözkonusu edilebilecek daha büyük yaşdaki bir mağdure (mesela, 15 yaşındaki bir kıza) karşı suç işlenmesi halinde uygulanacağı, fakat daha küçük yaşdaki bir mağdura karşı suç işlenmesi halinde ise uygulanamayacağı yollu bir sonuç çıkar ki, böyle bir sonuç ise yasa koyucunun küçükleri daha çok daha etkili olarak korumak amacına aykırı düşer. Böyle bir yorum ise, ceza hukuku esaslarına aykırı düşer.