 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1970/6720
K: 1970/10408
T: 05.10.1970
DAVA : Davacı avukatı, davalıya ait Dilaver ocağı işyerinde işçi olarak çalışan sigortalı Bayram Özkan'ın davalı İdarenin gereken emniyet tedbirlerini almaması yüzünden meydana gelen bir iş kazası sonunda ölümüne sebebiyet verildiğinden, müvekkili Kurum tarafından ölenin haksahiplerine (24526) lira ödemede bulunulduğunu söz ederek, anılan paranın davalı İdareye rücuan ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Sabit olan dava uyarınca gerçekleşen (24526) liranın faizile birlikte davalıdan alanırak davacı Kuruma ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı İdare Avukatı
Temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı Kurum, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 26 ncı maddesine dayanarak, sigortalının iş kazasında ölmesi sonucu yaptığı giderlerle haksahiplerine bağladığı gelirlerin sermaye değerleri toplamını istemiştir. Ne varki ; davalı işveren, yargılama sorasında, haksahiplerinden sigortalının anası Döndü'nün işkazasından bir süre sonra öldüğünü iddia etmiştir. Dosya içine konulmuş 7.12.1967 günlü ilam da bir ölçüde bu iddiayı doğrulayacak niteliktedir. esasen mahkemenin, bu hususu şüpheli görmekteyse, hakkın doğumu ile ilgili bulunduğu için bunu kendiliğinden dahi araştırabileceği şüphe dışıdır.
İş kazası sonucu sigortalının ölümü üzerine ana ve babaya gelir bağlanmasının kanuni dayanağı, anılan kanunun 24 ncü maddesinde gösterilmiştir. Bu maddenin 1 nci fıkrası hükmüne göre ise, "sigortalının ölümü tarihinde eşine ve çocuklarına bağlanması gereken gelirlerin toplamı, sigortalının yıllık kazancının % 70' inden aşağı ise, artanı, eşit hisseler halinde geçimi sigortalı tarafından sağlandığı belgelenen ana ve babasına gelir olarak verilir. Ancak, bunların her birinin hissesi sigortalının yıllık kazancının % 70' inin dörtte birini geçemez.
Öbür yandan, aynı Kanununun 98 nci maddesinin son fıkrasında, peşin verilen gelire ve aylıkların ölüm durumunda geri alınmayacağı yönü belirtilmiş bulunmaktadır.
Her iki hükmün birlikte ve sigortalının ölümü dolayısile yapılan sosyal yardımla güdülen amaç gözönünde tutularak incelenmesi durumunda, bağlanan gelirin haksahiplerinin kişiliğine çok sıkı şekilde bağlığı ve bunun sonucu olarak da buna ilişkin hakkın haksahibinin ölümüyle düşeceği hususu açıkca ortaya çıkmaktadır. Bu yön, özellikle 98 nci maddenin sözü edilen fıkrasının karşıt kavramı (muhalif mefhumu) ile belirgin hale gelmektedir. Gerçekten haksahibi şayet ölmüşse, artık ona ödemede bulunmanın sosyal amacı kalkmış olacak, bu bakımdan, gelir kesilecektir. Bunun istisnası ise, peşin verilmiş gelir ve aylığın geri alınmamasından ibarettir.
Gerçi, 506 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin ilk fıkrası, kurumun rücu hakkının doğumu için gelir bağlanmasını yeter saydığı kanısını uyandıracak niteliktedir. Bununla birlikte bu hükmün yukarıda açıklanan esasların ışığı altında yorumlanması gereği söz götürmez. Bu takdirde ise Kurumun ölüm olayından ötürü kestiği ve kesmesi gerektiği gelirin sermaye değerini işverenden isteyemeyeceği açık ve seçiktir. Rücu hakkının niteliği de bu sonucu doğrular. Zira mal varlığından bir eksilme olmadıkça, ilke olarak rücu hakkından söz edilemez.
O halde, bu yönleri hedef tutan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, 5.10.1970 gününde oybirliğiyle karar verildi.