 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1968/3928
K: 1968/7648
T: 16.05.1968
KARAR: Davacı, davalının tasfiye memurluğunu kötüye kullanması sonucu uğradığı zararın tazminini istemiştir. Davanın bu niteliği, dava dilekçesindeki açıklamalardan ve zararlandırıcı davranış olarak gösterilen yönlerin tamamen, tasfiye memuruyla ilgili bulunmasından anlaşılmaktadır. Özellikle, dava dilekçesinde T.T.K. nun 224 üncü maddesinin anılması, isteğin bu mahiyetini açıkça göstermektedir. Öbür yandan, taraf iradelerinin olabildiği kadar geçerli ve hüküm doğuracak şekilde yorumlanması, menşei eski hukukumuza kadar dayanan bir temel ilkedir. Nihayet taraf iradelerinin tayininde, şayet tereddüt doğuran bir durum varsa, bu tereddüdün o irade açıklamasını yapan taraftan sorulmak suretiyle giderilebileceği de tabiidir.
Dava, mahiyetçe T.T.K.nun 227 nci maddesine dayanan bir tazmi davası olunca, aynı kanunun 4 üncü maddesi hükmü kaşısında görev yönü üzerinde durulmalıdır. Nitekim mahkeme de bu yöne değinmiş; fakat buna rağmen davayı aktif husumet bakımından reddeylemiştir.
İş Mahkemeleri 5521 sayılı kanunla sair kanunlarda öngörülmüş bulunan davalara bakmakla görevli özel mahkemelerdir. Özel mahkemelerin görev alanları dışında kalan davalara bakmalarına -mutlak görevsizlik anlamında- cevaz yoktur. Bundan başka, görev konusu, mahkemenin kendiliğinden (resen) gözönünde tutması gerekli hususlardandır. Bir davada görev ve husumet durumlarının birleşmeleri takdirinde ise, daha önce görev meselesinin çözümleneceği ve görevsiz mahkemenin husumet hakkında karar veremeyeceği söz götürmez.
Mahkemece bu yönler üerinde gereği gibi durulmadan ve burada belirtilen esasların kabul edilmemesi halinde bunun kanuni dayanakları gösterilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usule ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yazılı sebeplerden davacı yararına BOZULMASINA, 16.5.1968 gününde karar verildi.