 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1966/12744
K: 1967/1373
T: 17.02.1967
DAVA VE KARAR: Davacı işçi, davalıya ait işyerinde çalışmakta iken geçirdiği bir iş kazası sonucunda çalışma gücünün üçte ikisini kaybettiğinden bahisle 5000 lira maddi, 8000 lira manevi tazminat istemiştir.
Mahkemece, davalının kusuru bulunmadığından bahsile maddi tazminat isteğinin reddine, 6000 lira manevi tazminatın tahsiline karar verilmiştir.
1- Dava konusu iş kazası, davalıya ait işyerinde bulunan bir ranzadaki tütünlerin diğer bir ranzaya taşınmaları sırasında vuku bulmuştur.
Kusur durumu tesbit edilirken, seçilecek bilirkişilerin iş Güvenliği Tüzüğü çerçevesinde bu gibi hallerde özel bilgi sahibi bulunan kişiler olmaları gerekir. Halbuki bilirkişilerin bu nitelikleri haiz bulundukları anlaşılamamaktadır. Diğer taraftan mahkemece üç bilirkişi seçilmesi, gerçeğe varabilme yönünden üç bilirkişinin düşüncesinin zorunlu bulunduğu anlamına gelir. Oysaki kusur bakımından inceleme, bilirkişilerden sadece birisi tarafından yapılmış; diğer iki bilirkişi, onun düşüncesini paylaşmakla yetinmişlerdir.
Bundan başka bilirkişi düşüncesi, maddi olayı ve bu olayın cerayan ettiği yerin durumunu açıklayan delilleri, özellikle bu delillerden tanık sözlerini gözönünde tutmamazlık edemez. Bilirkişiler, delillerin aksine bir sonuca vardıkları takdirde de bunun nedenlerini, yeterli şekilde açıklamak zorundadırlar. Olayda tanıklar, ranzaların sabit olmadığını, seyyar bulunduğunu oybirliğiyle bildirmişler; tanıklar Hüseyin Ortaç ve Sefer Özdemir ise ayrıca ranzaların üzerindeki tahtaların çakılmamış olduğunu, oynadıklarını belirtmişlerdir. Davacı bu tahtaların üzerinde çalıştığına göre kusur, bakımından varılacak sonucu bu yönlerin ne derece etkili bulunduğu açıktır. Bilirkişiler, dayanağını göstermeden ranzaların sabit bulunduğunu açıklamışlar,tanık sözleri üzerinde durmamışlardır.
Nihayet işyerinde işin niteliğine göre ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümlerine göre alınması gereken güvenlik tedbirleri tesbit edilmeden genel bir ifadeyle işveren ve işçinin kusuru ya da kusursuzluğundan da söz edilemez.
Mahkemece, belirtilen bu yönler üzerinde durulmaksızın eksik ve yetersiz bilirkişi düşüncesine dayanılarak hüküm tesisi isabetsizdir.
2- Kabul bakımından da:
a) Tehlikeli bir iş yapan ve onun niğmetlerinden yararlanan işverenin o iş sırasında ve o işten dolayı kusursuz işçinin uğradığı zararı tazminle sorumlu tutulması gerekip gerekmiyeceğinin tartışılması
b) Davalı işverenin, iş güvenliği bakımından bir ihmali ve tedbirsizliği bulunmadığı kabul edildiğine göre olayın vuku sebebinin araştırılmaması, böyle bir araştırma sonucunda işverenle zararı doğuran olay arasında uygun neden bağının bulunmaması ihtimalinin gözönünde tutulmaması ve işverenle zararlandırıcı olay arasında böyle bir bağ bulunduğu ve dolayısiyle manevi tazminata hükmedilmek gerektiği takdirde de kusur dışında kalan nedenlerin manevi tazminatın miktarını tayinde nazara alınmak gerekip gerekmediğinin düşünülmemesi, kezalik usule ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 17.2.1967 gününde karar verildi.