Borclunun itirazi • itirazin sinirlari • mahkeme’nin yetkisi
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 21-07-2011 | Kategori: İçtihat | Not
Borclunun itirazi • itirazin sinirlari • mahkeme’nin yetkisi
ÖZET: Borçlunun talebi alacağın ödendiği iddiasıyla takibe
ilişkin itiraza ilişkin olup, tebligatın usulsüz olduğuna dair her
hangi bir itiraz (şikayet) bulunmamaktadır.
Bu durumda tebliğin usulüne uygun olup olmadığının
mahkemece kendiliğinden incelenip değerlendirilmesi
mümkün değildir.
YHGK E: 2009/12-539 K: 2010/16 T: 27.01.2010
Taraflar arasındaki "Borca itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Şanlıurfa 2. İcra Mahkemesince "İtirazın kabulü ile takibin
durmasına" dair verilen 25.2.2009 gün ve 2008/163-2009/70 sayılı kararın
incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk
Dairesinin 7.7.2009 gün ve 2009/6640-15096 sayılı ilamı ile;
(...Î.İ.K.'in 168/5. maddesi hükmü gereği borçlunun borcu olmadığım veya
borcun itfa edildiğini, mehil verildiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, yetki
itirazım sebepleri ile birlikte beş gün içinde İcra Mahkemesine bildirmesi
gerekir. Somut olayda, alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo
senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, örnek 10 nolu ödeme
emrinin PTT Genel Müdürlüğü Şanlıurfa PTT Merkez Müdürlüğünün yazısına
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
234
göre borçlu Heybetullah Aksan'a 07/04/2008 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu
vekilinin ise Î.İ.K.'nun 168/5.maddesinde öngörülen yasal beş günlük süreden
sonra mahkemeye başvurarak, borcun ibraname ile itfa edildiğini ileri sürerek
takibin iptalini istediği anlaşılmaktadır. Borçlunun itfa itirazına dayanak
yaptığı ibranamede bir tarih bulunmamakla birlikte, itiraz dilekçesi içeriğine
göre yapıldığı iddia edilen ödeme takipten önce olup, takibin kesinleşmesinden
önce borcun itfa edildiğine yönelik itiraz İİK’nin 168/5. maddesi kapsamında
olup, bu maddeye göre itirazın beş günlük süre içinde yapılması gerekir.
Ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğü de iddia edilmediğinden mahkemece itirazın
süre aşımı nedeniyle reddi yerine işin esasımn incelenerek, takibin durmasına
karar verilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
İstek, kambiyo senedine dayalı takipte borca itiraza ilişkindir.
Davalı/alacaklı tarafından davacı/borçlu aleyhine 03.04.2008 tarihinde
kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe girişilmiş; örnek 10 nolu
ödeme emrinin borçluya tebliğine dair belge takip dosyasında bulunmamakla
birlikte, Şanlıurfa PTT Merkez Müdürlüğü'nce ödeme emrinin borçlu H.A.'ya
07.04.2008 tarihinde tebliğ edildiği bildirilmiştir.
Davacı/borçlu İcra Mahkemesine yaptığı 18.04.2008 tarihli eldeki
itirazında; icra takibinden haricen haberdar olduğunu ileri sürerek, borcun
tüm fer'ileriyle birlikte ödendiği gerekçesiyle takibin iptalini istemiştir.
İcra Mahkemesi, "ödeme emrinin borçluya tebliğine ilişkin mazbatanın
dosyada bulunmaması nedeniyle tebligatın usulüne uygun yapılıp
yapılmadığının denetlenemeyeceği, bu itibarla usulüne uygun tebligat
bulunmadığından, borçlunun takipten haberdar olduğunu iddia ettiği dava
tarihine göre itirazın yasal beş günlük sürede yapıldığı" gerekçesiyle, "takibin
iptaline" karar vermiştir.
Özel Dairece, ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğünün borçlu tarafından
ileri sürülmediği ve tebliğ işleminin de usulüne uygun yapıldığı kabul
edilerek, yasal süre geçirildikten sonra yapılan itirazın süre aşımı nedeniyle
reddi gereğine işaretle hüküm bozulmuş; Mahkeme ise, borçlunun takipten
haricen haberdar olduğu yönündeki beyanının tebliğ işleminin usulsüzlüğü
iddiasını da içerdiği ve ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğu gerekçeleriyle
önceki kararında direnmiştir.
Görüldüğü üzere; borçlu tarafından borcun itfa edildiği gerekçesiyle
takibin iptali istemiyle yapılan itirazda, tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin
iddianın varlığı Mahkemece kabul edilmiş olmasına karşın, Özel Daire'ce
ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğünün iddia edilmediği benimsenmiştir.
Yargıtay Kararları
235
TEMYİZ EDEN: Davalı/alacaklı vekili
O halde ön sorun olarak; uyuşmazlığın ilk ayağı olan, ödeme emrinin
tebliğinin usulsüzlüğüne dair borçlunun iddia ve şikâyetinin bulunup
bulunmadığının, bir başka ifadeyle tebligatın usulsüz olup olmadığının
mahkemece incelenip incelenemeyeceğinin öncelikle çözüme kavuşturulması;
buna bağlı olarak da, itirazın beş günlük yasal sürede yapılıp yapılmadığının
belirlenmesi gerektiği açıktır.
Adli işlem niteliğindeki icra müdürlüğü işlem ve kararlarına karşı İcra ve
İflas Kanunu şikayet kurumunu düzenlemiş ve müdürlük kararlarının
değiştirilme ya da iptalini şikayet yoluyla başvuru halinde İcra Hakimliğinin
kararıyla olanaklı kılmıştır.
Şikâyet, icra dairelerinin icra hukukuna aykırı olan ve hadiseye uygun
bulunmayan işlemlerinin iptali ve düzeltilmesini veya yerine getirilmeyen veya
sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesini sağlamak için
kabul edilmiş bir kanun yolu olup; şikâyetin konusu, sebepleri, tarafları,
süresi ve şikâyet usulü ile sonuçları, İcra ve İflas Kanunu'nda ayrıca
düzenlenmiştir.
Bu noktada, yeri gelmişken itiraz ile şikâyet arasındaki farkların
açıklanmasında yarar vardır:
İtiraz, maddi hukuka dayanan sebeplerden dolayı takibe karşı konulması,
eş söyleyişle takip konusu yapılan alacağa ilişkin bulunmasına karşın,
şikâyette icra dairelerinin icra-iflas hukukuna ilişkin işlemlerine yöneltilmiş
bir karşı çıkma söz konusudur.
Borçlu tarafından ileri sürülen bir sebep, niteliği bakımından icra
müdürünün kendiliğinden gözetmesi gereken bir husus ise, o takdirde
şikâyet sebebi teşkil eder. İcra müdürü kendiliğinden gözetmesi gereken bir
hususa uymamışsa, yaptığı işlem kanuna aykırı olacağından, kanuna aykırı
böyle bir işleme karşı başvurulacak yol da şikâyet yoludur (İİK m. 16).
İtiraz süresi tebliğ ile başladığı halde, şikâyet süresi öğrenme (m.16,1) ile
işlemeye başladığı gibi; bazı hallerde süresiz şikayet mümkün olduğu halde,
süresiz itiraz olanaklı değildir.
Yine, itirazda bulunmak hakkı yalnız borçluya ait olmasına karşın,
şikâyet yoluna, hukuki yaran bulunan borçlu alacaklı ve üçüncü kişiler de
gidebilir.
Kısaca, itiraz ile şikâyet arasında mahiyet farkı bulunduğu gibi, tabi
bulundukları usul de farklıdır.
Az yukarıda yapılan açıklamalar ışığında denilebilir ki; borçlunun "ödeme
emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediği" yönündeki talebi, maddi hukuka
dayalı bir sebepten kaynaklanmadığından, takip hukukuna ilişkin böyle bir
talebin şikâyet yoluyla ileri sürülmesi gerektiği kuşkusuzdur.
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
236
Somut olayda; borçlunun talebinin açıkça, takip konusu yapılan alacağın
ödendiği iddiasıyla takibe itiraza ilişkin olduğu, İcra Hâkimliğine tebligatın
usulsüzlüğüne ilişkin yöntemine uygun olarak yapılmış bir şikâyet
bulunmadığı anlaşılmaktadır.
İtiraz dilekçesinde borçlunun, takip konusu alacaktan kaynaklanan
nedenlerle takibin iptalini istediği, talebini takip hukukuna ilişkin olan
usulsüz tebligat iddiasına dayandırmadığı belirgin olduğuna göre; direnme
kararında sözü edilen, borçlunun "haricen haberdar olduğuna" dair
beyanının, usulsüz tebligat iddiasını da kapsadığına dair düşüncenin
kabulüne olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle ön sorunun oyçokluğuyla reddi ile diğer hususların
görüşülmesine geçildi:
Sonuç itibariyle; tebligatın usulsüzlüğüne dair şikâyeti bulunmayan
borçluya, ödeme emrinin 07.04.2008 tarihinde tebliğine dair işlemin usulüne
uygun yapılıp yapılmadığının mahkemece kendiliğinden değerlendirilmesi ve
incelenmesi olanaklı değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, 07.04.2008 ödeme emrinin tebliğ
tarihine göre, yasal beş günlük süre geçirildikten sonra 18.04.2008 tarihinde
yapılan itirazın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken;
yanılgılı teşhis ve değerlendirme sonucu itirazın süresinde kabulüne dair
önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu
nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden
dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde
temyiz peşin harcının geri verilmesine 27.01.2010 gününde yapılan ikinci
görüşmede ön sorun yönünden oyçokluğu ile, diğer yönlerden oybirliği ile
karar verildi.