Limit İpoteği • Eşler Arasinda Adi Ortaklik İlişkisi • Kadin Tarafidan Verilen İpotek • Kadinin Koca Lehine Gerçekleştirdiği İşlemler*
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 10-06-2007 | Kategori: İçtihat | Not
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/19-726 K. 2006/719 T. 15.11.2006
LİMİT İPOTEĞİ • EŞLER ARASINDA ADİ ORTAKLIK İLİŞKİSİ •
KADIN TARAFIDAN VERİLEN İPOTEK • KADININ KOCA LEHİNE
GERÇEKLEŞTİRDİĞİ İŞLEMLER*
(MK. m. 169)
Özet: Eşler arasında bir adi ortaklık iliş-
kisinin bulunduğunun anlaşılması karşısında,
kadının bu ortaklığın işlerinin teminatı
olarak vermiş olduğu ipoteğin koca lehine verilmiş
olduğunun kabulü ve bu nedenle de
söz konusu ipoteğin kurulmasında Sulh Hukuk
Hakiminin izninin gerektiğinin düşünülmesi
isabetsiz bir değerlendirmedir.
Taraşar arasındaki "İpotek Sözleşmesinin İptali, Tespit" davasından
dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince
davanın reddine dair verilen 19.03.2004 gün ve 2003/19-65-233
sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 07.03.2005 gün ve 2005/8231-2336 sayı
lı ilamı ile; (...Davacı vekili, davalı ile dava dışı Hasan Fettah arasındaki
bayilik sözleşmesi nedeniyle davalının ileride doğacak muhtemel ala-
678 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 81 • Sayı: 2 • Yıl 2007
___________________________________________________
(*) Gönderen: Av. Turan Göbekli
caklarının garantisi-teminatı için ipotek talebinde bulunması nedeniyle müvekkiline
ait taşınmazın 05.09.1997 tarihli ipotek sözleşmesi ile davalı yararı
na 5.000.000.000 TL bedelle ipotek edildiğini, daha sonra 01.09.1998
tarihinde ipotek bedelinin 10.000.000.000 TL.'ye yükseltildiğini ve üst sı-
nır ipoteği olduğunu, dava dışı H’nin bayilikten doğan borçlarını ödeyememesi
nedeniyle ipotek limitini aşacak şekilde takibe geçildiğini, bununda
üst sınır ipoteğinin amacına ve ruhuna aykırılık teşkil ettiğini iddia ederek,
taraşar arasındaki ipotek akdinin üst sınır ipoteği olduğunun tesbitiyle,
ipotekli gayrimenkulün yalnızca üst sınırı geçmemek üzere
10.000.000.000 TL ile sınırlı olduğunun tesbitine karar verilmesini talep ve
dava etmiştir.
Davacı vekili, 05.12.2003 tarihli dilekçesi ile talebini ıslah ederek
sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan MK'nin 169. maddesi uyarınca
davacı tarafından kocası menfaatine üçüncü kişiye verilen ipoteğin Sulh
Hukuk Hâkiminin izni olmadan yapılmış olması nedeniyle ipotek akdinin
tamamen geçersizliğine ve iptaline şeklinde terditli olarak davasını ıslah
e t m i ş t i r .
Davalı vekili, iddiaların gerçek olmadığını, davacı gayrimenkulünü kocası
nın lehine bir üçüncü şahsa ipotek etmediğini, kendisinin eşi ile birlikte
kurdukları E Plastik ve Alüminyum Doğrama Sanayi adlı adi ortaklıkta
yapacakları iş için müvekkili şirket ile sözleşme düzenlediklerini ve alacakları
mallara karşılık şahsen kendi işi için kendi adına ipotek verdiğini belirterek
davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, taraşar arasında
01.09.1997 tarihinde üretici Şrma Sözleşmesi imzalandığı taraşarının
Şrma olarak yetkililerinin H ve Ş olan Plastik ve Alüminyum Doğrama Sanayi
isimli Şrma ile davalı olduğu, bu sözleşmeden doğmuş ve doğacak
borçlarından dolayı davacının gayrimenkulünü 5.000.000.000 TL'ye kadar
ipotek tesis ettirdiği, daha sonra ikinci ipotek belgesi düzenleyerek miktarı
nı 10.000.000.000 TL.'ye yükselttiği ve davacı davasını ıslah ederek ipote
ğin fekki talebinde bulunduğu, rehin edilen mal maliki ile borçlunun aynı
kişi olmasına ve eş yararına ipotek tesis olunmaması nedeniyle fek ile
ilgili talebin reddine, tesbit talebinin ise eda davası açılacak yerde tesbit
davası ikame olunamayacağından iş bu talebin de reddine dair verilen karar
davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu ipotek Plastik ve Alüminyum Doğrama Sanayi Şrması
yetkilisi H ile davalı şirket arasında düzenlenen 01.09.1997 tarihli bayilik
sözleşmesinden dolayı davacı Ş tarafından verilmiştir. Davacının anılan
sözleşmede imzası bulunmamaktadır. Sözleşmeyi imzalayan H’nin ise davacı
nın kocası olduğu tartışmasızdır. Karı koca arasında adi ortaklık bulundu
ğu da kanıtlanmış değildir. Bu durumda davacının 01.09.1997 tarihli
sözleşme uyarınca sorumluluğundan söz edilemeyeceğinden ipoteğin ko-
Yargıtay Kararları 679
cası lehine verildiğinin kabulü gerekir. Nitekim Dairemizin 17.01.2001 tarih,
2000/6355 E, 2001/284 sayılı kararı bu hususu doğrulamaktadır. O
halde mahkemece ipotek tarihinde yürürlükte bulunan MK. 169. maddesi
hükmü gereğince bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme sonucu
yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak
dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gere
ği görüşüldü:
Dava, ipotek sözleşmesinin iptali, olmadığı takdirde, ipoteğin limit
ipoteği olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, dava dışı eşi H ile davalı arasında 01.08.1997 tarihinde bayilik
sözleşmesi düzenlendiğini, bunun teminatı olmak üzere 05.09.1997
tarihinde kendisine ait taşınmaz üzerine 5.000.000.000 TL. bedelli ipotek
konulduğunu, 01.09.1998 tarihinde ipotek bedelinin 10.000.000.000
TL'ye yükseltildiğini, davalı alacaklının bu miktarı aşar şekilde icra takibi
yaparak, borcun tamamını faiz ve masraşarı ile birlikte talep etmesinin
hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek; taraşar arasındaki ipoteğin limit
ipoteği olduğunun tespitini talep etmiş, daha sonra mahkemeye verdi
ği ıslah dilekçesi ile; öncelikle, kocası lehine ipotek verirken MK m.169
gereğince sulh hukuk hakiminin iznine ihtiyaç olduğunu, böyle bir iznin
bulunmadığını ileri sürerek ipotek aktinin iptaline, bunun mümkün olmaması
halinde, ipoteğin limit ipoteği olduğunun tespitine karar verilmesini
istemiştir.
Davalı, davacı ve eşi H’nin PVC işi yapmak amacı ile Plastik ve Alüminyum
Doğrama Sanayi adı ile adi ortaklık kurduklarını, davacının kocası
lehine ipotek vermesinin söz konusu olmayıp kendi işi için ipotek
verdiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ipotek edilen malın maliki ile borçlunun aynı şahıs olması
ve eş yararına ipotek tesis edilmemesi nedeni ile ipoteğin fekki talebinin
reddine, diğer yandan eda davası açılacak yerde tespit davası açılamayaca
ğından bu talebin de reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle karar bozulmuş, mahkeme
ilk kararında direnmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ve özellikle, 01.09.1997 tarihli Üretici
Şrma Sözleşmesinde her ne kadar imzası bulunmamakla birlikte
680 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 81 • Sayı: 2 • Yıl 2007
üretici Şrma yetkilisi olarak Ş’nin isminin bulunmasına, Kartal İcra Tetkik
Merciinin 29.07.1999 gün ve 1999/79 E. ve 373 K. sayılı dosyasında
şikayette bulunan olarak H ve Ş vekili Avukat Ş tarafından verilen ve
mahkemenin gerekçeli kararında da içeriğinden bahsedilen 15.02.1999
tarihli şikayet dilekçesinin 2 numaralı bendinde aynen "müvekkile Ş sahibi
bulunduğu plastik ve alüminyum dükkanı nedeniyle, alacaklı şirket ile
bayilik ilişkisi kurmuş ve bunun karşılığında takip konusu gayrimenkulünü
üst sınır ipoteği-teminat ipoteği ile ipotek etmiştir" denmesine, yine Kartal
l. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.03.2000 gün ve 2000/114-148 sayı
lı dosyasında davacılar olarak Ş ve H tarafından mahkemeye verilen dava
dilekçesinin 1. bendinde aynen;"Ben P AŞ.'nin 1997 ve 1998'de üretici
bayisi idim" ifadesine yer verilip, dilekçenin altının bizzat Ş ve H tarafından
imzalanmasına göre, davacı Ş ile eşi H arasında bir adi ortaklığın
mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar bozma ilamında da sözü edilen 19. HD'nin 17.01.2001
gün ve 2000/6355-284 sayılı ilamında; "taraşar arasında adi ortaklığın
bulunduğunun kanıtlanamadığı" yönünde bir ibare bulunmakta ise de,
davalı vekilinin mahkemeye sunduğu, davacı vekilince de itiraza uğramayan
05.05.2005 günlü dilekçesinde sözü edilen bu dosyanın takip edilmedi
ğinin açıklanması nedeni ile bu yönden yanlar arasında kesinleşmiş bir
mahkeme kararından söz edilemeyecektir. Diğer taraftan, henüz karar
kesinleşmediğinden, maddi olay yönünden adi ortaklığın olmadığını kabul
de mümkün olmayacaktır. Hal böyle olunca; taraşar arasında adi ortaklı
ğın mevcut olduğu ve bu nedenle 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin
169. maddesinin olayda uygulanma yeri bulmayacağına ilişkin yerel
mahkemenin direnme hükmü doğrudur.
Ne var ki işin esasına ilişkin davacı vekilinin temyiz itirazları incelenmedi
ğinden dosyanın Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnme
hükmü doğru olmakla birlikte, işin esasına yönelik olarak davacı vekilince
ileri sürülen temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 19.
Hukuk dairesine gönderilmesine, 15.11.2006 gününde oyçokluğu ile karar
verildi.