Hile • Hile Sonucu Oluşan Esasli Olmayan Hata
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 6-03-2007 | Kategori: İçtihat | Not

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

E: 2006/6398 K: 2006/7843 T: 05.07.2006

2672 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 80 • Sayı: 6 • Yıl 2006


 

 

Hile • Hile Sonucu Oluşan Esasli Olmayan Hata

• Sözleşmenin Geçersizliği

• Olaylarin Hukuksal Nitelendirilmesi

(HUMK. m. 76; BK. m. 28)

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

E: 2006/6398 K: 2006/7843 T: 05.07.2006

2672 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 80 • Sayı: 6 • Yıl 2006


 

 

Hile • Hile Sonucu Oluşan Esasli Olmayan Hata

• Sözleşmenin Geçersizliği

• Olaylarin Hukuksal Nitelendirilmesi

(HUMK. m. 76; BK. m. 28)

Özet: Genel olarak hile; bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için o kimsede kasten hatalı bir kanı uyandırmak, veya esasen va­rolan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamı­nı sağlamak şeklinde tanımlanır. Öte yan­dan, sözleşmenin başlangıcında oluşan hata esaslı olmasa bile aldatılan yönünden bağla­yıcı sayılmaz.

Olayları bildirmek taraflara, hukuki nite­lendirmeyi yapmak yargıca aittir.(*)

Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, davalı kızlarının kendilerine ölünceye kadar bakmayı vaat ettiğini ve karşılığında da dava konusu taşınmazları istediğini, tapudaki işlem sırasında gerçek iradelerinin satış olmadığı halde kandırıldıklarını ve işlemin satış şeklinde gerçekleştiğini öğrendiklerini, herhangi bir bedel de ödenmediğini ileri sürerek tapu iptali­tescil istemişlerdir.

Davalı, taşınmazların bedellerini ödemek suretiyle satın aldığını, üç yıl sonra açılan davanın dayanaktan yoksun bulunduğunu belirterek da­vanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, sağlar arasında muvazaaya dayalı iptal­tescil davası açı­lamayacağı gibi, resmi işlemde muvazaanın varlığının da kanıtlanamadı­ğı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı Salih tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tet­kik Hakimi M.A’nın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR

Dava, tapu iptali­tescil isteğine ilişkindir.

(*) Gönderen Av. Şeref KISACIK

Yargıtay Kararları 2673

Mahkemece, muvazaa iddiası kanıtlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.

Getirilen resmi akit tablolarına göre, çekişmeli 266 parsel sayılı taşın­mazdaki 1, 2 ve 4 numaralı bağımsız bölümlerin davacılara ait iken, 2 numaralı olanın 03.03.1998, 1 ve 4 numaralı olanların ise 11.02.2000 ta­rihlerinde davalıya satış yoluyla devredildiği görülmektedir.

Davacılar, davalı kızlarının kendilerine ölünceye kadar bakmayı vaat edip davaya konu taşınmazlarını istediğini kendilerinin de tapuda ölün­ceye kadar bakma akti yapıldığını zannettiklerini ancak kandırılmaları sonucu işlemin satış biçiminde gerçekleştirildiğini öğrendiklerini iddia et­mişlerdir.

Hemen belirtmek gerekir ki, HUMK’un 76. maddesi hükmü uyarınca vakıaları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak Hakim’e ait­tir.

Eldeki davada, dilekçe içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında hile hukuksal nedenine dayanıldığı sonucuna varılmaktadır.

Bilindiği üzere hile genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulun­maya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak, veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. BK’nın 28/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse ha­ta esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. De­ğinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak sure­tiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldı­rabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itiba­ren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilerek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Hal böyle olunca yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde soruşturma yapılması, tarafların toplanmış ve toplanacak delillerinin değinilen ilkele­re göre değerlendirilmesi ve sonuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabülüyle, hükmün açıkla­nan nedenden ötürü HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 05.07.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.