Bakaya iken sevk edildiği halde yoldan savuşmak suçu
Ekleyen: Av.dilek Kuzulu Yüksel | Tarih: 17-02-2007 | Kategori: İçtihat | Not

ÖZET: Bakaya suçu, son yoklamasını yaptırdığı hâlde, celp için istenildiği sırada gelmemek veya gelip de askerlik yapacakları kıt' alara girmeksizin yollardan savuşmak tarzında olmak üzere iki biçimde izlenebilmektedir. Uygulamada birinci tip bakayaya “celp bakayası”, ikinci tip bakayaya ise “Sevk bakayası” ya da “geç iltihak suretiyle bakaya” denilmektedir.

 

    

T.C. Askeri Yargıtay

1.Dairesi

Esas: 2003/515

Karar: 2003/511

Karar Tarihi: 21.03.2003

(1632 S. K. m. 63)

Tebligatsız yoklama kaçağı olarak aranmakta iken, 6 Kasım 1993 tarihinde askerlik şubesine müracaat eden sanığın, aynı gün eğitim birliğine sevkini yaptırdığı, durumu itibarıyla 15 günlük hazırlık ve iki günlük yol süresi sonunda, 24 Kasım 1998 tarihinde eğitim birliğine katılması gerekirken katılmadığı, 2 Haziran 1999 tarihinde yakalandığı ve gözetime alındığı, Haziran 1999 tarihinde bir gün yol süresi verilerek yeniden eğitim birliğine yollandığı, 5 Haziran 1999 tarihinde birliğine katılması gerekirken yine katılmadığı, 16 Kasım 2000 tarihinde yeniden yakalandığı, böylece 24 Kasım 2 Haziran 1999 tarihleri arasında bakaya, 3 Haziran 1999-16 Kasım tarihleri arasında bakaya iken sevk edildiği halde yoldan savuşmak suçlarını işlediği kabul edilerek hüküm kurulduğu görülmüştür.

Dosya içeriğine göre; sanık adına çıkarılan son yoklama çağrı pusulasının, 13 Temmuz 1994 tarihinde akrabalık ilişkisi belli olmayan H.G.' ye tebliğ edildiği, 15 Eylül 1994 tarihli dilekçesi ile üniversite sınavını kazandığını ifade eden sanığın askerliğinin ertelenmesini istediği ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesine 7 Ekim 1994 tarihinde kayıt yaptırdığı, Göksun İlçesi İdare Kurulunun 28 Aralık 1994 tarihli kararı ile öğrenci olduğuna ilişkin belgeyi askerlik şubesine ibraz etmemesi sebebiyle idari para cezası ile cezalandırılmasına ve askerliğinin ertesi yıla terkine karar verildiği çıkartılan son yoklama çağrı pusulasının 23 Haziran 1995 tarihinde annesi R G’ ye tebliğ edildiği ve 11 Temmuz 1995 tarihinde son yoklama için askerlik şubesine çağrıldığı, sanığın istenilen tarihte askerlik şubesine gitmediği ve 1 Kasım 1996 tarihinden itibaren yoklama kaçağı takibine alındığı, okuduğu okulda iki yıl üst üste aynı sınıfta kaldığından 31.10.1996 tarihinde erteleme hakkını kaybettiği, askere sevkte erteleme hakkını kaybettiği yılda işlem gören 1997 doğumlularla emsal olduğu, 1997 doğumluların ilk 21.2.1997 tarihinde askere yollandığı, sanığında askere sevk için 6.11.1998 tarihinde kendi isteğiyle Ankara-Yenimahalle Askerlik Şubesine müracaat ettiği, aynı gün son yoklamasının yapıldığı ve bir gün yol süresi verilerek Isparta’ daki eğitim birliğine yollandığı, eğitim birliğine gitmeyen sanığın 2 Haziran 1999 tarihinde Bandırma’ da yakalandığı ve askerlik şubesine teslim edildiği, 3 Haziran I999 tarihinde bir gün yol süresi verilerek yeniden eğitim birliğine yollandığı, bu kez de eğitim birliğine katılmayan sanığın 16 Kasım 2000 tarihinde Ankara’ da ikinci kez yakalandığı ve gözetime alındığı, 23 Kasım 2000 tarihinde adamlı olarak eğitim birliğine teslim edildiği, Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesinden 14 Aralık 1998 talihinde kaydının silindiği ve durumunun 5 Şubat 1999 tarihinde Göksun Askerlik Şubesine bildirildiği anlaşılmaktadır.

Bakaya 1111 sayılı Askerlik Kanununun 12 nci maddesinde; “Son yoklamada bulunarak numara ile veya numarasız asker edildikleri halde istenildikleri sırada gelmeyenlere veya gelip te askerlik yapacakları kıt' alara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuşanlara bakaya denir” biçiminde tanımlanmaktadır.

Tanımdan da anlaşılacağı gibi, bakaya suçu, son yoklamada bulunarak numara ile veya numarasız asker edildikleri halde;

1. İstenildikleri sırada gelmemek;

2. Veya gelip de askerlik yapacakları kıtalara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuşmak;

Biçiminde iki şekilde islenebilmektedir.

Uygulamada birinci tip bakayaya “celp bakayası”, ikinci tip bakaya da “sevk bakayası” veya “geç iltihak suretiyle bakaya” denilmektedir.

Son yoklama için çağrıldığı 11 Temmuz 1995 tarihinde öğrenci olduğu ve bundan sonra adına usulüne uygun çağrı pusulası çıkartılmadığı anlaşılan sanığın, tebligatsız yoklama kaçağı olarak aranmakta iken 6 Kasım 1998 tarihinde kendi isteğiyle Yenimahalle Askerlik Şubesi Başkanlığına müracaat ettiği, aynı gün son yoklamasının yapıldığı ve bir gün yol süresi ile Isparta' daki eğitim birliğine yollandığı görülmektedir.

Kendiliğinden askerlik şubesine müracaat eden ve son yoklaması yapılan sanığa, 1111 sayılı Askerlik Kanunun 43 üncü maddesine göre tanınması gereken on beş günlük hazırlık süresi göz önünde tutulduğunda, en erken sevk edilebileceği tarihin 22 Kasım 1998 tarihi olduğu görülmektedir. Bu tarihe eğitim birliğine katılması için tanınan bir gün yol suresi de eklendiğinde, en geç 23 Kasım 1998 tarihinde birliğinde bulunması gerektiği, be nedenle Mahkemenin suçun başlangıç tarihine ilişkin saptanmasında bir hata sonucuna varılmıştır. Kaldı ki, sanığın terhisli olması nedeniyle, suçun başlangıç tarihinde bir hatanın sanık aleyhine etkisi olmayacağı değerlendirilmiştir.

Sanığın üzerinde bulunan taahhüt işleri nedeniyle birliğine katılmadığına ilişkin savunması, atılı suç yönünden kabul edilebilir bir özür olarak görülmemiş ve yakalandığı 2 Haziran 1999 tarihine kadar kıt' aya geç katılmak suretiyle bakaya suçunu işlediği sonucuna varılmıştır.

ASCK' nın 63/1-B maddesi; "(A) Bendinde yazılı erbaştan veya erden gelip de veya yakalanıp da kıt’ asına varmadan savunanlar ayrıca cezalandırılır." hükmünü içermektedir.

Sanık bakaya suçundan 2 Haziran 1999 tarihinde yakalandığına ve bu suçu unsurları yönünden tamamlandığına göre, 3 Haziran 1999 tarihinde bil gün

yol süresi verilerek yeniden eğitim birliğine gönderilmesine rağmen birliğine gitmemesi ve 16 Kasım 2000 tarihinde yakalanması eylemi, tipiklik yönünden ASCK' nın 63/1-B maddesinde yazılı bakaya iken, sevk edildiği hâlde yoldan savuşmak suçunu oluşturmaktadır. (Askeri Yargıtay Drl.Krl.nun 20.2.2003 tarihli ve 13-10 sayılı, 1 inci D.nin 07.02.2001 tarihli ve 102-97 sayılı, 3 üncü D.nin 10.12.1999 tarihli ve 794-792 sayılı kararları da aynı doğrultuda bulunmaktadır).

Bu nedenle; elverişli delillerle sanığın suçlarının sübutunu kabul ve niteliklerini tayin eden uygun gerekçe ile savunmasını reddeden, alt sınırdan ceza uygulaması yapan ve takdiri indirim sebebini de uygulamak suretiyle en az cezaya hükmeden Mahkemenin hükümlerinde ve gerekçesinde yasaya aykırı bir yön görülmemiş ve sanığın sebepsiz temyizi reddedilerek, hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.