Bakaya suçunun yakalanmakla sona ermesi - Yakalamanın varlığı sorunu
Ekleyen: Av.dilek Kuzulu Yüksel | Tarih: 7-02-2007 | Kategori: İçtihat | Not
    
        

T.C. Askeri Yargıtay

Daireler Kurulu

Esas: 2003/7

Karar: 2003/7

Karar Tarihi: 30.01.2003

(1632 S. K. m. 63)

İtiraza konu olan ve çözümlenmesi gereken sorun, sanık Yd. Sb. Aday Adayı F.T.'nin bakaya suçunun yakalanmakla sona erip ermediğine ilişkindir. Daire, sanığın yakalanarak ele geçtiği sonucuna varmış iken. Askeri Yargıtay Başsavcılığı bu hususunun kuşkulu kaldığı, dolayısıyla kuskunun yapılacak bir soruşturmayla giderilmesi gerektiği görüşündedir.

Dosyadaki belgelere göre; Sanığın Mart 2001 celp döneminde 2000/05 grup karışık sınıf Yd. Sb Aday Adayı olduğu, tebliğ mahiyetindeki TRT duyurularına göre 21.3.2001 günü mesai bitimine kadar Askerlik Şubesine müracaat ederek şevkini sağlatması gerekirken, şevkini yaptırmadığı, askerlik şubesinin, sanığın bakaya suçundan arandığına ilişkin yazıları üzerine 11.1.2002 tarihinde askerlik şubesince de bilinen öğretmenlik yaptığı Özel Murat Koleji'nden polis memurlarınca alınarak mevcutlu olarak Şanlı Urfa Askerlik Şubesine teslim edildiği anlaşılmakta, ayrıca dosyada, sanığın kaçarken veya bir başka şekilde yakalandığına dair bir belge ya da tutanak bulunmamaktadır. Şu hâlde, sanığın bu şekilde okuldan alınmasının "yakalanma" sayılıp sayılmayacağının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Yakalanma: Suç İşlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına alma veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce hâkim karan olmaksızın taburluğunun geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasıdır.

Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 6/6 ncı maddesine göre; kolluk kuvvetlerince yakalanan kişiler hakkında "yakalama işleminin bir tutanakla tespit edileceği" belirtilmektedir. Ne var ki, A Mahkemece araştırma yapılmasına rağmen sanık hakkında kolluk kuvvetlerince yakalama tutanağı düzenlenmediği belirlenmiş olup, dosyada mevcut tüm tutanak ve yazıların içeriğinde de sanığın yakalandığını, rıza ve iradesi dışında zorla elde edildiğini gösteren bir ibare yer almamaktadır. Sanığın askerlik şubesince alınan ifadesinde ve Şanlı Urfa Asliye Ceza Mahkemesinde talimatla alman sorgu ve savunmasında yakalanıp yakalanmadığı hususu ile ilgili olarak bir beyanda bulunmadığı gibi, ifadesi alınırken bu hususla sanığa bir soru da sorulmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, mevcut delillerle yakalanma olayının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda bir kanıya varmak mümkün değildir. Diğer taraftan, kolluk kuvvetlerine bulunduğu yeri bildiren ve bildirim üzerine bulunduğu yerden alınan şahıslar da kolluk kuvvetlerince mevcutlu olarak ilgili mercie teslim edildiklerinden, sanığın mevcutlu olarak askerlik şubesine teslim edilmiş olması da yakalama olarak kabul edilemez.

Sonuç olarak, dosyada bulunan kanıtlar değerlendirildiğinde sanığa yüklenen bakaya suçunun yakalanmakla sona erdiğine ilişkin yeterli ve inandırıcı kanıtlar bulunmadığı, sanığın yakalanıp yakalanmadığı hususunun kuşkulu kaldığı kanaatine varılmıştır. Bu konuyla ilgili delillerin tamamının toplandığı anlaşıldığından bundan sonra yapılacak araştırmanın sonucu değiştirmeyeceği değerlendirildiğinden Askeri Yargıtay Başsavcılığınca yapılan itiraza atfen Daire kurarının kaldırılmasına ve mahkûmiyet hükmünün maddi olayın kabulüne bağlı olarak uygulamada yapılan hatadan dolayı bozulmasına karar verilmiştir.