Kategoriler: İnternet Medyası

GÜNEŞİN DOĞDUĞU GÜNDÜR 19 MAYIS

Bugün 16 Mayıs, Anadolu bitik her yer harabe, vatanın bağrında kahpe düşman eli var.
Bugün 17 Mayıs, günlerdir, aylardır, yıllardır güneş doğmuyor bu ufuklarda. Günlerdir ezanlar karanlıklara okunuyor. Bugün 18 Mayıs, bir haber aldık doğru mudur bilinmez. Çanakkale kahramanı Gazi Mustafa Kemal Paşa çıkmış İstanbul’dan yola, gelecekmiş Samsun’a.

Bugün 19 Mayıs, günlerdir açmayan güneş hele şükür gösterdi yüzünü, şehit anaları babaları, gaziler, çoluk çocuk hep onu bekler ama ufukta yok bir hareketlilik, acaba gavurun askerleri şehit mi etti o mavi gözlü sarışın bir kurda benzeyen yiğidi? Saat 6.00’a geliyor, bir gemi göründü açıklarda. Sandallarla bir kahraman ve neferleri geliyor Samsun limanına. Ayak bastı yurdunun temiz toprağına, çakmak çakmak bakan mavi gözleriyle bir yıldırım gibi düştü Samsun’dan başlayarak bütün Anadolu’ya.

O anda bir bakış attı mavi gözleriyle milletine ve dedi ki, “ Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. O halde, ya istiklal ya ölüm!”
Kaybedecek vakit yoktu. Hemen işe koyulmak böylesine yüce bir milleti hak ettiği hürriyetine kavuşturmak gerekti. Hemen ilk iş olarak Havza Bildirgesi’ni yayınladı Paşa. Bu bildiriyle işgallere karşı bir direnişin ilk kıvılcımlarını oluşturmuştu ama halkı bağımsızlık savaşına hazırlamak gerekti. Bu sebepledir ki, millete içinde bulunulan koşulları anlatmak gerekti ve bu doğrultuda ilk adım olarak Amasya Genelgesi’ni yayınladı. Ardından Erzurum Kongresi takip etti ve artık milli bilinç oluşmaya başlamıştı. Bağımsızlığın formülü verilmişti halkın güvenini kazanan her ilden üç kişi Sivas’ta toplanacak olan kongreye davet ediliyordu. Amasya Genelgesi’nde de belirtildiği üzere “Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.”

Milletine güveniyordu Mustafa Kemal Paşa. Dimdik onurluca duruyordu düşman karşısında. Bağımsızlığını kazanacağından öylesine emindi ki bir an bile “acaba” dememişti. Artık milli bir meclis kurmak gerekti. Günler 23 Nisan 1920’yi gösteriyordu.
“Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası Hürriyet’tir.” Bu düşünce ışığında kurulmuştu meclis. “Ya istiklal ya ölüm!” üzerine inşa edilmişti zafer planları. Halk hazırdı artık Hürriyeti’ni kahpe düşmandan geri almaya, savunuyordu Anadolu’sunu. İstanbul kurtaracak diye beklerken Anadolu’yu, Anadolu kurtarıyordu İstanbul’u. Bir yandan da aşamıyordu Yunan, kahraman Mehmetçiklerin savunma hattını, İsmet Paşa direniyordu, sokmuyordu İnönü mevzilerine İngiliz kuklalarını. Sadece düşman değil milletin makus kaderi de yeniliyordu. Güneş kendini hissettiriyordu Türk semalarında. Her zaman doğudan doğan güneş bu sefer batıdan doğmuştu. Korku nedir, yılmak nedir bilmiyor kırk asırlık şanlı mazisinin verdiği ruhla savaşıyor çarpışıyor yılmıyor yenilmiyordu. Dünya savaş stratejilerini hiçe sayarcasına haykırıyordu Başkomutan Mustafa Kemal Paşa: “ Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunmaz.”

Zafer yaklaşmıştı. Takvimler 26 Ağustos 1922’yi gösteriyordu. Sabaha karşı “İleri” diye bir ses duyuldu. İnanamıyordu kimse. Ne halk inanıyordu ne vekiller nasıl taaruz edilirdi ki bu durumda?
Olursa korkusuz mavi gözlü sarışın bir yiğidin, ne toptan korkarsın ne mermiden ne düşmandan. Dört gün geçmişti. Tarihler 30 Ağustos 1922’yi gösteriyordu. Bütün dünya şaşkındı, şaşırmışlardı. Bir Türk mucizesi yaratmıştı Mustafa Kemal Paşa. Milletinin esirliği üzerine kurulan kurumları, orduları yıkmış her yerde de yıkılmaya mahkum etmişti. Diz çöktürmüştü emperyalistlere.
Tekrar sıfırdan ülkesini inşa ediyordu, yorulmak nedir bilmiyordu. Her anlamda kuruyordu tam bağımsız ülkesini. Aktarıyordu sonraki nesillere tam bağımsızlığın formüllerini.

Evvela her alanda millileşmek gerekir. Milli bilincin egemen olmadığı bir yerde kurtuluştan asla bahsedilemez. Öncelikle her vatan evladı kendi yaşadığı şehrin ya da ilçenin milli tarihini yazarak işe koyulmalı. Bu ülke topraklarında nasıl amansız savaşların verildiğini, geçmişte ne denli hatalar yapıldığını anlamalı bunları günümüzde yaşananlarla kıyaslayıp bir sonuç çıkarmalıdır. Çıkardığı sonuçları ulaştırabildiği kadar etrafındaki insanlara ulaştırmalıdır. Ulaştırsın ki kurtuluşun onun ya da bunun iktidardan gitmesinde değil emperyalizmin defolup gitmesinde olduğunu anlasın millet.
Bu anlattıklarım sadece bir bilinç seviyesine insanları getirmek için yeterli olan hadiselerdir.

Asıl kurtuluşun formülünü Gazi Paşa, Amasya Genelgesi’nde vermiştir. Nedir peki bu formül?

O günün şartları içinde on beş milyon insanın yaşadığı bir ülkede her ilden halkın güvenini kazanmış üç kişiyi Sivas Kongresi’ne davet ediyordu. Yetmiş beş milyonluk 2012 Türkiyesi’nde her ilden 15 kişinin aynı amaçla bir araya gelip Paşa’nın Amasya Genelgesi’nde belirttiği, “ Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.” İbaresinin farkında olup yerelden genele halka hürriyetin kıvılcımları verilmeli ki, sonrasında büyük bir alev olsun ve buna dokunan hain eller yakılsın.

Özgür Virlan
İLK KURŞUN

Orijinal haber kaynağı için; İlk Kurşun Gazetesi

Benzer haberler:

    yok