Sayın commodore1tr,
Türkiye'de kanunların ve diğer mevzuatın anlaşılamamasının kabahati bu mevzuatta veya bu mevzuatı yapanlarda değil, bizi bunları anlayamaz hale getirenlerdedir.
Gerçekten bu gün bir çoğumuzun anlamakta zorluk çektiğimiz o kanunların yapılışı 40-50 veya taş çatlasa 60-70 sene öncesine dayanmaktadır. Hatta 25-30 sene önceki kanunları dahi bu gün anlamakta güçlük çekmekteyiz. Peki biz her 25-30 senede bir kanunlarımızı toptan değiştirme ihtiyacı mı duyacağız. Neden ABD 150-200 sene önceki anayasasını anlamakta hiç güçlük çekmiyor da biz çekiyoruz. Bunun sebebini hiç kimse araştırmıyor, ama gelen de giden de kabahati (vur abalıya hesabı) lisanımıza buluyor.
Ben hiç bir zaman anlaşılamayan bir lisanın kullanılması taraftarı değilim. Ancak, bu kelime "Farsça" kökenlidir, bu kelime ""Arapça" kökenlidir diye atmaya kalkarsak, işte böyle her 25-30 senede bir anlayamadığımız bir lisan ortaya çıkar ve bırakın dedelerimizle anlaşabilmeyi, babamızla ve hatta abilerimiz ile dahi anlaşabilmekte zorluk çekeriz.
Yabancı kökenli bir kelimenin yerine, Türkçe kökenli bir kelime kullanılması elbette çok güzeldir, fakat yapılan yabancı kökenli kelimeyi atıp yerine Türkçe kökenli bir kelime konulmuyor ki. Birileri masa başında oturup nereden geldiği belli olmayan veya belli olsa bile Türkçe’nin kelime türetme yapısına uymayan bazı kelimeler uyduruyor ve bunları sözüm ona "öz Türkçe" diye milletin kullanımına sunuyor. Bir de bakıyorsunuz ki, bu uyduruk kelimeleri kullananlar "çağdaş", eski kelimeleri kullananlar "çağdışı oluveriyor.
Türkçe'de, bir sürü Arapça ve Farsça kökenli kelimeler olduğu gibi İngilizce, Fransızca ve diğer bir çok Avrupa kökenli lisanlardan da kelimeler vardır. Ama hiç kimse bu kelimeler yabancı kökenlidir, bunları da lisanımızdan temizleyelim demiyor. Yani maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Kaldı ki bu kelimelerin dahi lisanımızdan atılmasına ben karşıyım. Mesela "tren" sanırım fransızcadır. Ama artık trenin Türkçe olmadığını kim iddia edebilir? Tren benim türkülerime girmiş, manilerime, bilmecelerime girmiştir. Tren artık öz be öz Türk’tür Türkçe’dir. "kara tren gecikir belki hiç gelmez ..." bunu anlayamayan yada buradaki yabancı kökenli kelimeden rahatsız olan var mıdır? Ben hiç sanmıyorum.
Bu yabancı kökenli kelimeler sadece ve sadece bizim lisanımızda mı, İngilizce’de, Fransızca’da veya Almanca'da Arapça veya Farsça kökenli kelime yok mu? Mesela, İngilizce'deki "father" ve "mother"in kökeni bir araştırılsın bakalım nereye çıkacak? Her ikisinin kökü de Farsça’ya çıkacaktır. Ama hiç bir İngiliz, bu kelimeler Farsça’dır, ben bunları kullanmayayım diye düşünmüyordur emin olabilirsiniz.
Bakın şu yapılabilir. Henüz Türkçe’mizde yerleşmiş bir karşılığı olmayan kelimeler için, Türkçe’nin kelime türetme yapılarına uygun olarak yeni kelimeler türetebilirsiniz. Mesela zamanında "bilgisayar" ne güzel bulunmuş. Kaldı ki bunu bile kullanmayıp hala "kompütür"ü kullananlar bile var ya neyse. Dediğim gibi henüz karşılığı olmayan kelimeler için Türkçe kelimeler türetile bilinir. Gerçekten Türkçe çok zengin bir dildir. Bu sebeple yeni kelimeler bulmak kolaydır. Ancak kalkıp herkes tarafından benimsenmiş kelimeleri atmaya kalkarsanız işte böyle çok vahim neticeler doğar, ondan sonra da biz birbirimizi neden anlayamıyoruz diye dövünür dururuz.
Lisanlar, insanlar gibi canlı varlıklardır; doğarlar, büyürler, yaşarlar ve ölürler. Lisanın bu safhaları, zenginliğine, zamanına ve mekanına göre uzun veya kısa olabilir. Bu milletlerin doğum yaşayışı ve ölümü gibidir. Ancak, bu doğal yaşayışa dışarıdan müdahale etmeye kalkarsanız, onun ölümünü çabuklaştırırsınız.
Bu gün bazı dil bilimcileri, 50 sene sonra yeryüzünde Türk diye bir milletin kalmayacağını iddia ediyorlar. Bu gerçekleşir veya gerçekleşmez ayrı konu. Ancak, böyle bir iddia dahi ne kadar acı değil mi? Çünkü lisanımız avrupa dillerinin ve özellikle İngilizce'nin çok büyük bit taarruzu altında. Şöyle Kızılay'a inin bakalım kaç tane Türkçe isimli dükkan bulabileceksiniz.
Bu gün öğrencilerimizin çoğu 200-300 kelime ile konuşuyor. Lisanımızı o kadar çok kısırlaştırıyoruz ki, Türkçe'nin ortadan kalkması bu gidişle 50 seneyi bile bulmayacak sanırım. Mesela, bir "izleme" tutturmuşuz gidiyor. Televizyon izliyoruz, maç izliyoruz, film izliyoruz, Gazeteleri izliyoruz, Adamın birini izliyoruz. Yani üç beş tane kelime yerine bir kelime kafi geliyor. Seyretmeyi, takip etmeyi, kaldırıp atmışız. Bu lisanın kısırlaştırılması değil de nedir. Lisanın zenginliği demek, bir şeyi ne kadar çok kelime ile ifade edebiliyor isen zenginlik budur.
Kaldı ki, her ilim sahasının kendisine ait bir terminolojisi vardır ve olmalıdır da. Nasıl ki bir tıbbın, mühendisliğin, sosyolojinin kendine has kelimeleri var ve bunu herkes her zaman anlayamayabiliyor ve bunu hepimiz normal karşılıyoruz, o halde hukukun neden kendine ait bir terminolojisi olmasın? Hukukta öyle kelimeler var ki, bu kelimeyi atıp yerine başka kelimeler koymaya kalkarsanız, ya o manayı tam olarak veremiyorsunuz ya da bir kelime yerine bir cümle kullanmak zorunda kalıyorsunuz.
Hukuk gibi mülkün temel yapıtaşı olan bir sahada kelimelerin o kadar çok ehemmiyetleri vardır ki, yerine göre bu kelimeler sizi haklı veya haksız çıkarabilirler. Öyle ise, hukukun kelimeleri ile oynayıp onları halkın anlayacağı seviyeye indirmek yerine, halkı eğitip, aydınlatıp hukuku anlayabilecek seviyeye getirmek daha doğru bir yol olur diye düşünmekteyim.
Saygılarımla.
DeFacto