Sayın Aslı Yurtlu,
Eğer Başbakan olacak olmasaydım Yargıtay Başkanlarından biri olurdum ve bu hatayı düzeltirdim ama başbakan olunca da düzeltirim merak etmeyin :) Aşağıdaki yazının özeti Hukuki bilirkişiye kısmen evet ama avukatların bilirkişi olması sakıncalı...Ama başka çözüm yoksa kısmen evet.
Adelet eninde sonunda bu hatayı düzeltir.Emin olun.Ancak uygulamadaki avukatların bilirkişiliği ile genel kural arasında çelişki yaşandığını görmedim.Konuyu açacak olursak
HUMK.m.275 uyarınca, ancak;çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde; bilirkişiye başvurulabilecektir.
Yani hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.
Öncelikle özel bilgi ve teknik bilgi nedir bunu incelemekte fayda var. Maddenin devamındaki genel bilgi kısmını da düşünecek olursak bilirkişilik yapabilecekler de aranılan özelliğin özel bilgi ve hukuk dışı bir bilgi olması gerekir.
Hakimin genel durumuna bakarsak hukuk fakültesinde okuduğu mesleki bilgi birikimi olduğu düşünüldüğünde hukuki bilgiinin olduğunu görürüz. Ayrıca hayat tecrübeleri genel bilgisini yansıtmaktadır.
Ayrıca belli bir öğrenim görmüş herkesin bileceği genel kurallar ve teknik bilgilerde de bilirkişiye başvurulamaz.
Yukarıdaki bilgiler ışığında hakimin bilemeyeceği özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurulabilecektir.
Yargıtayca kabul edilen ve bilirkişiye gerek görülmeyen haller...
Sigortalılığın kazanma olgusunun belirlenmesini
delillerin değerlendirilmesi ve hukuki nitelendirme gibi yargı işlemleri
taahhütlü mektupla gönderilen sınav gününü içeren belgelerin tebliğ edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın belirlenmesini
davadaki maddi olguların tespitini
saklı paylar ve tenkis hesabı
özel sözleşmelerin yorumlanmasını
genel hukuki bilgi içeriisnde değerlendirir.
ayrıca manevi tazminat davasındaki davacının sarfettiği kelimelerin hakaret olup olmadığı da yargıtayın verdiği kararlar içerisindedir.
PEKİ HAKİM HUKUKİ KONULARDA NEDEN BİLİRKİŞİYE İHTİYAÇ DUYAR.
Bunun nedenleri
bilgi yetersizliği ve tecrübe eksikliğidir.
ayrıca zaman yokluğu ve iş yoğunluğu da neden olabilir.
Yargıtay'ın alt derece mahkemelerine güvensizliği ve hakimin kendisine olan güvensizliği de olabilir.
Ancak önemli olan hakimin kendi algısıdır.Hangi olayda genel hukuk bilgisi ile olayı çözeceğine ve hangi olayda genel kültürünün elverişli olduğuna elbette kendisi karar verecektir.
Önemli nokta Bir olayın hukuki sorun olup olmadığının tespitinin zorluğudur.
Hukuku ilgilendiren ve hukuk bilgisi gerektiren her sorunu hukuk sorunu olarak kabul edersek , Bilirkişilik kurumuna neden ihtiyaç duyulsun ki?
Hukuk fakülteleri her geçen gün yenilenirken ve çeşitli kaynaklar incelenirken.Dosyalar arasında boğulan bir hakimin "mesleki bilgisi" ile tüm bu olayları bilmesi gerektiğini savunmak fazla gerçekci olmasa gerekir.
Hukukumuzdaki atamalara bir bakalım.
Hakimlik ve avcılık ınavı tek sınavla yapılmaktadır.Ayrıca ticaret mahkemesi hakimi bir bakıyorsunuz iş mahkemesine atanmış. Cumhuriyet savcısı sulh hukuk hakimi olmuş. Bu durumda uzmanlaşma mümkün müdür." yoksa genel hukuk bilgisi yeterli midir?"
Fransız hukuku son dönemde hakimin hukukçu bilirkişilere gitmesi yasağını kaldırmıştır. Özellikle son aşamada yeni bir durumla karşılaşıldığında bu duruma başvurmasını olağan karşılamıştır.
Hakimin genel hukuk bilgisi ile çözebileceği her olayda bilrikişine başvurmasına ne kadar karşıysam. HAKİMİN İHTİYAÇ DUYDUĞUNDA HUKUKİ BİLİRKİŞİYE BAŞVURMASININ SERBEST BIRAKILMASI MANTIKLI OLACAKTIR.
Bilirkişiye başvuru zorunluluğu taşıyan ahkim.O konuyu genel hukuk bilgisi ile çözemeyeceği görüşü taşımaktadır. Bu durumda bilirkişiyi tamamen yasakladığımızda adil bir yargılama yapılabileceğini söylemek mümkün olmaz.
Yargıtay kararları örnek:
"Bilirkişi incelemesinde iş güvenliği mevzuatının bu arada da hususiyle yapı işlerinde İşçi Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü hükümlerinin göz önünde bulundurulmasını sağlamak ve bundan sonra karar vermek..."
"Mahkeme maddi olguyu sağlıklı ve kesinlikle bizzat saptadıktan sonra, bu tür işlerde iş güvenliği mevzuatına göre işverence ne gibi önlemlerin alınması gerektiğini -gene bu mevzuat belirtilerek- saptayacak ve ancak bundan sonradır ki, somut maddi olaya göre mevzuata uyulup uyulmadığını belirleyecektir. Bu yönde oluşturulamamış bir bilirkişi incelemesi yeterli sayılamaz..."
"İçlerinde basın kökenli bir gazeteci ve Ticaret Hukuku kürsüsünden Öğretim Üyesi bulunmayan... bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir...";
"Gerektiğinde icra ve iflas, ticaret hukuku ve muhasebeden anlayan bilirkişilere inceleme yaptırılması sanıkların eylemelerinin İcra ve İflas Yasasının 310 ve 311. maddelerinde öngörülen taksirli ya da hileli iflasa girip girmediğinin saptanması... gerekirken...";
"Bir muhasebeci, bir bankacı ve icra iflas işlerinden ihtisası olan bir hukukçu gibi çeşitli ve ilgili meslek mensuplarından oluşacak bilirkişi kurulundan alınacak rapor yerine...";
"Bankacılık, ithalat ve ihracat işlerinden anlayan içlerinde bir hukukçu bulunan bilirkişiler kurulu marifetiyle araştırma ve inceleme yaptırılması...";
Ancak illaki hakim hukuki bilirkişiye gitmesin derseniz.Bir öneri daha var.bilimsel ve yargısal görüşlerden yararlanma adına, hukuki mütalaa veya bilimsel görüş isteme yoluna gidebilir. Ancak arada fark olduğunu sanmıyorum
Yargıtay, bir kararında hakimin bilmesi gerekli hukuki bir konuda uzman bilirkişi olarak görevlendirdiği bir avukattan hukuki görüş alarak karar vermiş olmasını Anayasaya (m.141) ve yasaya (HUMK.m.275) aykırı bulduğu halde, sonuca etkili bir bozma sebebi kabul etmemiştir. Karar şu şekildedir:
"Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2494 sayılı Kanunla değişik 275. maddesi (Mahkeme çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektirecek hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez) hükmünü getirmiştir. Aslında bu kural kanunlaşmadan önce de Yargıtay uygulaması ile yürürlükte idi. Mahkeme, yukarıda anılan biçimde önüne getirilen uyuşmazlığın çözümü için bilirkişi görüşünün alınmasına karar vermiş, bilirkişi olarak seçilen avukat mahkemeye hukuki görüşünü bildirmiştir. Bilirkişiye başvurulan kanunun özel veya teknik konuyla ilgisi yoktur. Türk Milleti adına yargı hakkını kullanan hakimin bilmesi gerekli hukuki konuda bilirkişiye başvurması yasaya aykırıdır. Diğer taraftan davaların en az giderle ve mümkün olduğu süratle sonuçlandırılması yargının görevidir. Mahkeme, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141. maddesinde yargıya yüklenen bu görevde özensizlik göstermiştir. Pahalı adaletin gerçekleşmesine neden olmuştur. Yukarıda açıklanan nedenler bir bozma sebebi olarak sonuca etkili görülmemiştir; ancak bu hatalara değinilmekle yetinilmiştir"[
Ancak konuyu sadece avukat olarak düşünmek yanlış sonuçlar doğurabilir.Çünkü avukatların uzmanlığı hakkında belli bir kriter yoktur.
Ancak akademik kariyer yapan ve doktora sahibi hukukçuların bilirkişi kabul edilmesinde bir engel olduğunu sanmıyorum.
Avukatların bilirkişilik yapmasının bir sakıncası da daha önce muhtemelen o kişinin davasına bakmış olma ihtimalidir.Bu da tarafsızlığa gölge düşürecektir.
SON OLARAK
Avukatlık mesleği, hem teknik anlamda bir uzmanlık alanı değildir hem de yargılama sürecine taraflar adına katılan ve taraf menfaatlerini takip eden bir serbest mensubu olan avukatın aynı yargı çevresinde bilirkişi olarak tarafsızlığını koruması güçtür. Ayrıca bir hukuk uygulamacısı olan avukatın görüş açıklayabileceği alan, "hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi" alanı olacağından, hakimin bu konuda avukat görüşüne başvurması mantık ve hukuk açısından da doğru olmayacaktır.