Zamanaşımı - Benim için gerçekten oyun bitti mi?
Merhabalar...
Ben 2003 yılında Maliye Bakanlığının açmış olduğu Vergi Denetmenliği, Devlet Gelir Uzmanlığı ve Gelir Uzmanlığı sınavını kazanarak 2003 yılında Gelir Uzm. Yardmıcısı olarak atandım. Halen de Gelir Uzmanı olarak görev yapmaktayım.
2003 yılında bu 3 unvan için ortak bir sınav yapıldı. KPSS, yazılı ve sözlü aşamaları ortaktı. Sınavdan bir kaç gün sonra 19 kişinin Devlet Gelir Uzmanı Yardımcılığını, 400 kişinin vergi denetmenliğini ve 500 kişinin de gelir uzmanlığını kazandığı ilan edildi. ilanda sadece hangi kadroya kimlerin atama yapıldığı bilgisi vardı. Yani ne yazılı, ne de sözlü sınav puanları yer almıyordu. Sınav esnasında bizlere birer tercih formu doldurttular. Ben ilk tercihime vergi denetmenliği, ikinciye devlet gelir uzmanlığı ve sonuncusuna gelir uzmanlığı yazmama rağmen son tercihim olan gelir uzmanlığını kazandığımı öğrendim.
Yazılım çok iyi geçmesine rağmen o yıllarda bu sınavla ilgili dava açmaktan çekindim. çünkü Gelir İdaresi Başkanlığı (O zamanki adıyla Gelirler genel Müdürlüğü) bizlere korku salmıştı. Böyle bir dava açanları gizliden gizliye yeterliliklerini vermeyerek memur yapmakla tehdit ettiler. O yıllarda ailemin geçimi için benim çalışmam son derece önemli olduğu için böyle bir dava açmaktan korkmuştum.
Ama şimdi durum çok farklı. Ne artık kaybedecek bir şeyim kaldı, ne de idareden korkum. bundan 4-5 ay önce bir arkadaşım bilgi edinme hakkı kanunu çerçevesinde o yıl ki sınav notları, sınav tutanakları, vergi denetmenliği ve devlet gelir uzmanlığına atananların en düşük notlu olanlarına ait bilgileri ile tercih formunu istemiş. idare doğuracağı hukuki sonuçları kestirememiş olacak ki sınav tutanaklarının ilk üç sayfasını göndermiş. tutanakta ayne şu ifadeler yer alıyor: "...aşağıdaki 500 adayın kadro ve başarı durumları ile tercihleri de göz önüne alınarak gelir uzmanlığını kazanmış sayılmalarına..."
Yani basit bir matematik hesabı: puanın yüksekse istediğin tercihe atanmışsındır.
sonrasında ben de istedim notlarımı. durum gerçekten korkunç. yazılım 93 sözlüm 70 ve giriş notum (ortalamam) 81,5 miş. En düşük vergi denetmeninin puanı ise yazılı 74, sözlü 70 ve ortalaması 72. Yani ortada çok büyük bir haksızlık var. Şu anda vergi denetmenlerinin kadrosunu da değiştirerek unvanlarını vergi müfettişi yaptılar ve bakana bağlı olarak çalışıyorlar. Bense gelir uzmanı olarak şefe bağlı olarak çalışıyorum. Yani giriş sınav notu benden yaklaşık 10 puan daha düşük almış olan birisi şu anda müfettiş, bense memurum.
Bunu öğrendikten sonra idareye vergi denetmeni olarak atamamın yapılması talebini içeren bir dilekçe yazdım ve dilekçeye cevap gelmeyince de zımni red işleminin iptali için dava açtım. Biliyorum işim çok zor. Zaten idare de savunmasında usül yönünden zamanaşımını öne sürmüş ve İYUK 7, 10 ve 11. maddelerden bahsetmiş.
Esas yönünden ne yazdığının aslında pek bir önemi yok çünkü çok saçmalamış. Demiş ki zaten o yıl ki sınav ilanının değerlendirme kısmında puanların unvan seçiminde etkisi olacağına dair bir ibare yoktu. Ve demiş ki imkanlar çerçevesinde atama yaptık vs. Sanki 2003 yılındaki teknoloji başarı sırasını ve tercihleri biraraya getirerek doğru bir atama yapılmasına engelmiş gibi!
Benim sizden ricam, arzum, yalvarışım şu; Benim bu savunma karşısında zamanaşımı konusunda ileri sürebileceğim sağlam hukuk kuralları var mıdır? Kısacası zamanaşımını nasıl aşabilirim?
Burada idare takdir yetkisini kullanmış olabilir mi? Ben olamaz diyorum, bazı arkadaşlar olabilir diyor. Bence takdir yetkisini eşitler arasında başkaca bir kriter kalmadığı takdirde kullanabilir. Benden 10 puan az almış birisini vergi denetmeni olarak ilk tercihine atayıp, beni son tercihime atayamaz.
Bu arada idare bana sınav tutanaklarını ve tercih formlarını göndermedi. Bilgi edinme hakkı kanunu çerçevesinde tercih formunu da istemiştim ve gelen cevapta tercih formlarının "anket mahiyetinde" olduğu için özlük dosyamızda saklanmadığını yazmışlar. Bakın arkadaşlar sınav esnasında anket yapmaya bile kalkmışlar. halbuki sınavdan önce hangi kadroya kaç kişinin alınacağı ilan edilmişti. Yani böyle bir anketin anlamı da olamaz.
Tüm hayatımı etkileyen ve beni intiharın eşiğine kadar sürükleyen bu olayla ilgili yorumlarınıza acilen ihtiyacım var. Lütfen yardımlarınızı esirgemeyin...
Ben 2003 yılında Maliye Bakanlığının açmış olduğu Vergi Denetmenliği, Devlet Gelir Uzmanlığı ve Gelir Uzmanlığı sınavını kazanarak 2003 yılında Gelir Uzm. Yardmıcısı olarak atandım. Halen de Gelir Uzmanı olarak görev yapmaktayım.
2003 yılında bu 3 unvan için ortak bir sınav yapıldı. KPSS, yazılı ve sözlü aşamaları ortaktı. Sınavdan bir kaç gün sonra 19 kişinin Devlet Gelir Uzmanı Yardımcılığını, 400 kişinin vergi denetmenliğini ve 500 kişinin de gelir uzmanlığını kazandığı ilan edildi. ilanda sadece hangi kadroya kimlerin atama yapıldığı bilgisi vardı. Yani ne yazılı, ne de sözlü sınav puanları yer almıyordu. Sınav esnasında bizlere birer tercih formu doldurttular. Ben ilk tercihime vergi denetmenliği, ikinciye devlet gelir uzmanlığı ve sonuncusuna gelir uzmanlığı yazmama rağmen son tercihim olan gelir uzmanlığını kazandığımı öğrendim.
Yazılım çok iyi geçmesine rağmen o yıllarda bu sınavla ilgili dava açmaktan çekindim. çünkü Gelir İdaresi Başkanlığı (O zamanki adıyla Gelirler genel Müdürlüğü) bizlere korku salmıştı. Böyle bir dava açanları gizliden gizliye yeterliliklerini vermeyerek memur yapmakla tehdit ettiler. O yıllarda ailemin geçimi için benim çalışmam son derece önemli olduğu için böyle bir dava açmaktan korkmuştum.
Ama şimdi durum çok farklı. Ne artık kaybedecek bir şeyim kaldı, ne de idareden korkum. bundan 4-5 ay önce bir arkadaşım bilgi edinme hakkı kanunu çerçevesinde o yıl ki sınav notları, sınav tutanakları, vergi denetmenliği ve devlet gelir uzmanlığına atananların en düşük notlu olanlarına ait bilgileri ile tercih formunu istemiş. idare doğuracağı hukuki sonuçları kestirememiş olacak ki sınav tutanaklarının ilk üç sayfasını göndermiş. tutanakta ayne şu ifadeler yer alıyor: "...aşağıdaki 500 adayın kadro ve başarı durumları ile tercihleri de göz önüne alınarak gelir uzmanlığını kazanmış sayılmalarına..."
Yani basit bir matematik hesabı: puanın yüksekse istediğin tercihe atanmışsındır.
sonrasında ben de istedim notlarımı. durum gerçekten korkunç. yazılım 93 sözlüm 70 ve giriş notum (ortalamam) 81,5 miş. En düşük vergi denetmeninin puanı ise yazılı 74, sözlü 70 ve ortalaması 72. Yani ortada çok büyük bir haksızlık var. Şu anda vergi denetmenlerinin kadrosunu da değiştirerek unvanlarını vergi müfettişi yaptılar ve bakana bağlı olarak çalışıyorlar. Bense gelir uzmanı olarak şefe bağlı olarak çalışıyorum. Yani giriş sınav notu benden yaklaşık 10 puan daha düşük almış olan birisi şu anda müfettiş, bense memurum.
Bunu öğrendikten sonra idareye vergi denetmeni olarak atamamın yapılması talebini içeren bir dilekçe yazdım ve dilekçeye cevap gelmeyince de zımni red işleminin iptali için dava açtım. Biliyorum işim çok zor. Zaten idare de savunmasında usül yönünden zamanaşımını öne sürmüş ve İYUK 7, 10 ve 11. maddelerden bahsetmiş.
Esas yönünden ne yazdığının aslında pek bir önemi yok çünkü çok saçmalamış. Demiş ki zaten o yıl ki sınav ilanının değerlendirme kısmında puanların unvan seçiminde etkisi olacağına dair bir ibare yoktu. Ve demiş ki imkanlar çerçevesinde atama yaptık vs. Sanki 2003 yılındaki teknoloji başarı sırasını ve tercihleri biraraya getirerek doğru bir atama yapılmasına engelmiş gibi!
Benim sizden ricam, arzum, yalvarışım şu; Benim bu savunma karşısında zamanaşımı konusunda ileri sürebileceğim sağlam hukuk kuralları var mıdır? Kısacası zamanaşımını nasıl aşabilirim?
Burada idare takdir yetkisini kullanmış olabilir mi? Ben olamaz diyorum, bazı arkadaşlar olabilir diyor. Bence takdir yetkisini eşitler arasında başkaca bir kriter kalmadığı takdirde kullanabilir. Benden 10 puan az almış birisini vergi denetmeni olarak ilk tercihine atayıp, beni son tercihime atayamaz.
Bu arada idare bana sınav tutanaklarını ve tercih formlarını göndermedi. Bilgi edinme hakkı kanunu çerçevesinde tercih formunu da istemiştim ve gelen cevapta tercih formlarının "anket mahiyetinde" olduğu için özlük dosyamızda saklanmadığını yazmışlar. Bakın arkadaşlar sınav esnasında anket yapmaya bile kalkmışlar. halbuki sınavdan önce hangi kadroya kaç kişinin alınacağı ilan edilmişti. Yani böyle bir anketin anlamı da olamaz.
Tüm hayatımı etkileyen ve beni intiharın eşiğine kadar sürükleyen bu olayla ilgili yorumlarınıza acilen ihtiyacım var. Lütfen yardımlarınızı esirgemeyin...