Farklı Düşünceler
Aile mahkemelerinin görevi öncelikle aileyi korumaktır bu görevi yerine getirirken anaya ve çocuklara zarar gelmemesi için gereken önlemleri alır ancak gördüğüm kadarı ile aile mahkemeleri aileyi koruma görevini ihmal etmektedirler zira aileyi korumak isteyen bir mahkeme ilk etapta eşleri bir evlilik danışmanına yönlendirir zaten ayrılığın temel nedeni iletişim problemleri eşlerin birbirlerine ulaşmada yaşadıkları zorluklar değilmidir? o halde eşler bir araya bir uzman gözetiminde gelip ayrılık ve birliktelik sürecinde yaşantılarını gözden geçirip olması gereken ve olanları değerlendirme şansına sahip olmalıdır istisnai durumlar dışında kimse boşanmak için evlenmez (bir büyüğümün bana ilçede yaşanan bir olay iki insan düşünün ayrılıyorlar ve farklı kişilerle evlenip tekrar ayrılıyorlar birbirleri ile evleniyorlar şimdi sorarım bu durumun sorumlusu kimdir? ortada dört tane madur insan var ) mahkemelerin yönlendirme yapacağı kişi ve kurumlar yetersiz gibi zihniyette olamaz.
Tedbir nafakasında ise durum kadın ailesinin yanına sığındığını beyan edip maddi zorluklarından bahsederek tedbiren nafaka istediğinde mahkemenin onaylamasına nediyelim bu durum ne denli mantıklıdır? Mahkeme bu durumda ayrılığı onaylamış olmuyor mu? Eşlerin evlilik birliğini bir ayrılık kararı olmaksızın terk etme hakkı var mıdır? Mahkemelerin ayrılık kararı Ya da davası olmaksızın şiddet uygulayan eşin haneden uzaklaştırılması durumu hariç nafakaya hükmetmesi usulü Ya da usulsüzlüğü nasıl izah edilebilir ana yasaya aykırı yasada ve usulde olmayan bir takım kararları alıp pozitif ayrımcılık adı altında hukukta yeri olmayan bir söylem ile hukuk katli değimidir anayasanın eşitlik ilkesini ihlal değilmidir? Diyelimki kadına şiddet uygulandı muhtara Ya da kolluk görevlilerine sığınıp yasal işlemleri başlatması gerkir haneyi terk etmesi değil, diyelimki haneyi terk etmeye kararlı o vakit bir kadın sığınma evine veya yetkili mecilece uygun görülecek bir yere yerleştirilmeyi talep etmesine dahi fırsat vermeden kendisine önerilmesi gerekmezmi kadını ve aileyi korumak budur olması gereken budur. Peki olan nedir kadın anne babasının yanına gider kendini haklı gösterebilmek adına, bire bin ekler olayları çarpıtır abartır zaten anne ve babanın taraf olmaması mümkün değildir o halde bir taraf oluşmuştur diğer eşte kendince haklı ise birde karşı taraf oluşur eşlerin aileleri işin içine girer eşler arasındaki iletişim kopar sonunda olaylar çığrından çıkarak iş boşanmaya gider. Mahkeme ortada bir boşanma davası dahi yokken bu durumu kabullenerek iki eş arasında yaşanan evlilik kurumuna üçüncü şahısların müdahalesini onaylamış olmuyormu?
Siz yargı mensupları olarak daha iyi bilirsinizki tedbir nafakalarında bazı eşler kusurları sabit olmasına karşın davanın kaybedileceği bilinmekle beraber kararın kesinleşmesini engellemek nafakayı sürdürme maksatlı ard ve kötü niyetle dosyayı yargıtaya göndermektedir ondan sonra mahkemelerin yoğunluğundan bahsetmekteyiz böylesi kötü niyetin sabit olduğu haller yapanın yanına kar bırakıldıkça mahkemelerdeki yoğunluğun azalması mümkükünmüdür ? Adaletten söz edilebilirmi?
Anne ve babasının yanına yerleşen (eski olağan hayatına geri dönen) kadın emeği doğrultusunda anne baba hanesine katkıda bulunmaya başlar ancak yükümlülüklerini yerine getirmemekle birlikte bir ayrılık Ya da boşanma kararı Ya da davası olmadan binbir yalanla nafaka talep eder aile mahkemeside aileyi kurtarmak yerine zira çok geniş yetkilerle donatılmıştır ceza mahkemesi gibi karar verir koca zaten sanık öyleki bir kanun yorumlanırken anayasa esas alınması(anayasa, yasalar, hukuk ve örf adet daha sonra hakimin vicdani kanati) gerekirken anayasa yorumlanırken dış kökenli kanun maddeleri esas alınmaktadır (Avrupada ayrılan veyahaneyi terk eden kadın ana baba evine dönmez sokakta kalır medeniyet güneşi ingilizin dilinde kadının soyunu anlatan kelimeler dahi yoktur ki bizde amca erkeğin soyu iken kadının soyu dayıdır ancak ingilizin dilinde dayının karşılığı yoktur avrupa kültüründe kadın zaten muhtaçtır ) anayasada anayı ve çocuğu korumak devletin görevi olarak belirtilsede develetin görevleri dahi erkeğe yükleniyor sorumluluk ve yükümlülükte eşitlik ilkesi anılmıyor gelenek görenek oluyor adaletin terazisi şaşıyor boşanma teşvikleri ve nafaka pirimleri devreye giriyor ssk dahi işsizlere çalışma sürelerine bağlı bir süre maaş bağlarken kadına ömür boyu maaş bağlanıyor üstelik kadının iş ve işçi bulma kurumuna müracat etmesi koşulu dahi aranmıyor ne yani kadın çalışma özürlü bir asalakmıdır? yakın çevremde 27 yıldır nafaka ödeyen bir arkadaşım var 27 yıdır kimsenin evlenmediği bir kadını hata eseri evlendi diye ömür boyu ona bakmak zorundamıdır. Mademki bir kadına evlendimi boşanılsada bakmak bir yükümlülük ozaman kadın eski eşinin sağlık sigortasından da faydalansın. İş sorumluluğa gelince kadının hiçbir sorumluluğu yok kurumlar ona keza eşitlikten bahsedilmiyor yani çalışan üreten erkek ama maddi manevi tazminat ceza konularına gelince kadın hükmen madur yaptığı yanına kar diğer bir deyişle hukukumuzda kanun önünde çalışmayan üretmeyen sorumsuz kişiler kanun nezlinde kazanma potansiyeli olan kaybetme potansiyeli olmayan kişiler midir? Bu zihniyetle kamu menfaati nasıl korunabilir?
Ceza davalarında ise dikkatimi çeken durum kadın yada erkek eşlerden biri diğerine fiziksel şiddet uyguladı iş mahkemeye aksetti şiddet uygulayan eş suçlu cezalandırılır doğrudur acak Dink cinayetinde fail bulunmasına rağmen azmettirici aranmaktadır azmettirmede bir suçtur (kamu huzurunu ve düzenini sarsan kişinin suçu ne olacak?) suç ortada ve sabitken illaki birinin şikayetçi olmasımı gerkir bu durumda kamu davası açılması için girişimde, duyuruda bulunmayan mahkeme insanların suça teşvikini azmettirmeyi onaylamış olmuyormu? peki eşlerden biri haksız olmasına rağmen diğer eşin başının etini yiyorsa sürekli tartışma çıkarıyor haklı olan eş haklı olsa dahi sırf tartışmanın uzamaması adına haklısın diyor ise yinede eş durmadan dırdır ediyorsa küfür ve hakaretler savuruyorsa bu şiddet değilmidir? Azmettirme değilmidir? Suça teşvik değilmidir ? Veya şiddete teşvik eden azmettiren üçüncü bir şahıs varsa bunun yanına bırakılması araştırılmaması adaletmidir?
Tedbir nafakasında ise durum kadın ailesinin yanına sığındığını beyan edip maddi zorluklarından bahsederek tedbiren nafaka istediğinde mahkemenin onaylamasına nediyelim bu durum ne denli mantıklıdır? Mahkeme bu durumda ayrılığı onaylamış olmuyor mu? Eşlerin evlilik birliğini bir ayrılık kararı olmaksızın terk etme hakkı var mıdır? Mahkemelerin ayrılık kararı Ya da davası olmaksızın şiddet uygulayan eşin haneden uzaklaştırılması durumu hariç nafakaya hükmetmesi usulü Ya da usulsüzlüğü nasıl izah edilebilir ana yasaya aykırı yasada ve usulde olmayan bir takım kararları alıp pozitif ayrımcılık adı altında hukukta yeri olmayan bir söylem ile hukuk katli değimidir anayasanın eşitlik ilkesini ihlal değilmidir? Diyelimki kadına şiddet uygulandı muhtara Ya da kolluk görevlilerine sığınıp yasal işlemleri başlatması gerkir haneyi terk etmesi değil, diyelimki haneyi terk etmeye kararlı o vakit bir kadın sığınma evine veya yetkili mecilece uygun görülecek bir yere yerleştirilmeyi talep etmesine dahi fırsat vermeden kendisine önerilmesi gerekmezmi kadını ve aileyi korumak budur olması gereken budur. Peki olan nedir kadın anne babasının yanına gider kendini haklı gösterebilmek adına, bire bin ekler olayları çarpıtır abartır zaten anne ve babanın taraf olmaması mümkün değildir o halde bir taraf oluşmuştur diğer eşte kendince haklı ise birde karşı taraf oluşur eşlerin aileleri işin içine girer eşler arasındaki iletişim kopar sonunda olaylar çığrından çıkarak iş boşanmaya gider. Mahkeme ortada bir boşanma davası dahi yokken bu durumu kabullenerek iki eş arasında yaşanan evlilik kurumuna üçüncü şahısların müdahalesini onaylamış olmuyormu?
Siz yargı mensupları olarak daha iyi bilirsinizki tedbir nafakalarında bazı eşler kusurları sabit olmasına karşın davanın kaybedileceği bilinmekle beraber kararın kesinleşmesini engellemek nafakayı sürdürme maksatlı ard ve kötü niyetle dosyayı yargıtaya göndermektedir ondan sonra mahkemelerin yoğunluğundan bahsetmekteyiz böylesi kötü niyetin sabit olduğu haller yapanın yanına kar bırakıldıkça mahkemelerdeki yoğunluğun azalması mümkükünmüdür ? Adaletten söz edilebilirmi?
Anne ve babasının yanına yerleşen (eski olağan hayatına geri dönen) kadın emeği doğrultusunda anne baba hanesine katkıda bulunmaya başlar ancak yükümlülüklerini yerine getirmemekle birlikte bir ayrılık Ya da boşanma kararı Ya da davası olmadan binbir yalanla nafaka talep eder aile mahkemeside aileyi kurtarmak yerine zira çok geniş yetkilerle donatılmıştır ceza mahkemesi gibi karar verir koca zaten sanık öyleki bir kanun yorumlanırken anayasa esas alınması(anayasa, yasalar, hukuk ve örf adet daha sonra hakimin vicdani kanati) gerekirken anayasa yorumlanırken dış kökenli kanun maddeleri esas alınmaktadır (Avrupada ayrılan veyahaneyi terk eden kadın ana baba evine dönmez sokakta kalır medeniyet güneşi ingilizin dilinde kadının soyunu anlatan kelimeler dahi yoktur ki bizde amca erkeğin soyu iken kadının soyu dayıdır ancak ingilizin dilinde dayının karşılığı yoktur avrupa kültüründe kadın zaten muhtaçtır ) anayasada anayı ve çocuğu korumak devletin görevi olarak belirtilsede develetin görevleri dahi erkeğe yükleniyor sorumluluk ve yükümlülükte eşitlik ilkesi anılmıyor gelenek görenek oluyor adaletin terazisi şaşıyor boşanma teşvikleri ve nafaka pirimleri devreye giriyor ssk dahi işsizlere çalışma sürelerine bağlı bir süre maaş bağlarken kadına ömür boyu maaş bağlanıyor üstelik kadının iş ve işçi bulma kurumuna müracat etmesi koşulu dahi aranmıyor ne yani kadın çalışma özürlü bir asalakmıdır? yakın çevremde 27 yıldır nafaka ödeyen bir arkadaşım var 27 yıdır kimsenin evlenmediği bir kadını hata eseri evlendi diye ömür boyu ona bakmak zorundamıdır. Mademki bir kadına evlendimi boşanılsada bakmak bir yükümlülük ozaman kadın eski eşinin sağlık sigortasından da faydalansın. İş sorumluluğa gelince kadının hiçbir sorumluluğu yok kurumlar ona keza eşitlikten bahsedilmiyor yani çalışan üreten erkek ama maddi manevi tazminat ceza konularına gelince kadın hükmen madur yaptığı yanına kar diğer bir deyişle hukukumuzda kanun önünde çalışmayan üretmeyen sorumsuz kişiler kanun nezlinde kazanma potansiyeli olan kaybetme potansiyeli olmayan kişiler midir? Bu zihniyetle kamu menfaati nasıl korunabilir?
Ceza davalarında ise dikkatimi çeken durum kadın yada erkek eşlerden biri diğerine fiziksel şiddet uyguladı iş mahkemeye aksetti şiddet uygulayan eş suçlu cezalandırılır doğrudur acak Dink cinayetinde fail bulunmasına rağmen azmettirici aranmaktadır azmettirmede bir suçtur (kamu huzurunu ve düzenini sarsan kişinin suçu ne olacak?) suç ortada ve sabitken illaki birinin şikayetçi olmasımı gerkir bu durumda kamu davası açılması için girişimde, duyuruda bulunmayan mahkeme insanların suça teşvikini azmettirmeyi onaylamış olmuyormu? peki eşlerden biri haksız olmasına rağmen diğer eşin başının etini yiyorsa sürekli tartışma çıkarıyor haklı olan eş haklı olsa dahi sırf tartışmanın uzamaması adına haklısın diyor ise yinede eş durmadan dırdır ediyorsa küfür ve hakaretler savuruyorsa bu şiddet değilmidir? Azmettirme değilmidir? Suça teşvik değilmidir ? Veya şiddete teşvik eden azmettiren üçüncü bir şahıs varsa bunun yanına bırakılması araştırılmaması adaletmidir?