Alıntı:
Hakkarili Arzuhalci rumuzlu üyeden alıntı
Yukarıda 27 Mayıs hakkında yazdığımız gerçekler karşısında birisi kin ve nefret duygularının esiri olmuş, içindeki bütün pisliği kusmuş ortaya. İçinde ne kadar pislik varsa saçmış dökmüş ortalığa!
Bu, göbeğini kaşıyan adamların, bidon kafalıların mürekkep yalamış versiyonudur!
Örtülü ödenek hırsızı Adnan Menderes adlı zat halkın uyanacağı endişesiyle Köy Enstitülerini buralar kominist yuvası, buralarda fuhuş yapılıyor bahanesiyle kapatmasaydı bugün Türkiye'de bu kadar çok göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı olmazdı kuşkusuz.
Darbelere de hiç gerek kalmazdı. Belki de bize bu hakaretleri yağdıran zat da gerçekleri görürdü. Biz de bunları yazmak zorunda kalmazdık.
Öncelikle 27 mayısa yönelik eleştirimde kişileri kırdıysam özür dilerim.
Ama bu özrüm, 27 mayısı yapanlarla iligli eleştirilerimi geri aldığım anlamına gelmez.
Doğrusu; kişileri kırmadan aşağılamadan eleştiri yapmaktır. Bu bağlamda sayın "Hakkarili Arzuhalci"den özür diliyorum.
Ama 27 mayısla ilgili görüşlerimde hiç bir değişiklik olmadığını yeniden vurguluyorum.
Hakkarili Arzuhalci'nin Menderes'le iligli eleştirilerine de cevap vermeden geçemeyeceğim.
Öncelikle şunu belirteyim ki, benim yukarıdaki 27 mayısla ilgli eleştirimde Menderes savunması yoktur ve zaten bu sitede Menderes'i bazı tutumlarından dolayı da ağır şekilde eleştirmiştim.
1) Köy enstitülerinin kapanması konusundaki eleştirinin haksızlık olduğu kanısındayım. Köy enstitülerinin nihai kapanışı DP döneminde olmakla birlikte, kapanma sürecini başlatan CHP tek parti dönemidir. Bu konu bir çok yazarın, hatta enstitülü bazı yazarların kitaplarnda da anlatılır. 40'lı yılların milli eğitim şuralarına, 40'ların sonlarına doğru atananlara, görevden alınanlara, alınan kararlara bakılırsa köy enstitürlerinin kapanması süreci gayet iyi görülür. Ama bazı arkadaşlar bunu Menderes'e mal etmey devam ediyorlar. Aynen Türkçe ezan meslesinde olduğu gibi.. DP ezanın türkçeden orijinaline dönüşünü tek başına değil, CHP ile birlikte yapmıştır, hatta 27 mayıs darbecilerinin en önemli gerekçelerinden olmasına rağmen, onlar dahi Türkçe ezana dönme konusunda istekli olmamışken bu konuda Menderes'i eleştirmek haksızlık değil mi?
2) Köy enstitüleri o dönem için iyi bir eğitim politikası olabilir, ama değişen dünyada yerinin olmadığını düşünüyorum. Çünkü köy enstitüleri "köylünün köyde kalmasına" yönelik bir eğitim veriyordu. Benim de tanıma fırsatı bulduğum bazı köy enstiüsü kökenli eğitimciler köylünün ihtiyaç duyacağı konulara göre yetiştirilmişlerdi. O zaman ülke nüfusunun % 80'i köyde yaşıyordu. Şimdi köylü nüfus % 20 civarındadır ve kentle sıkı bğları var. Bugünkü ihtiyaçlara köy enstütüsü cevap veremez. Şehirleşme ve sosyal değişme karşısında kapanması doğaldı, belki erken kapandı... Köylüyü kent ile DP tanıştırdı. Köylünün kente gidecek yolu yoktu ve ürün yetiştirip satabilmesi mümkün değildi. Kente gidebilen köylülerin Ankara'nın ana caddelerine sokulmadığını "tek parti dönemi uygulması" olarak unutmak mümkün mü? Tek parti döneminde köylü açlıktan ot yiyordu. Bir başbakan "her şey A'dan Z'ye bozuk" demişti. Köylerin kentlere açılmasını DP sağlamıştır. Zaten bütün dünyada kalkınmave sosyal glişmeye paralel olarak köy nüfusu azalır, kent nüfusu artar, çünkü kalkınmış ülkelerde tarım nüfusu az, sanayi ve hizmetler sektöründe nüfus fazladır. Bu açıdan da köy enstitüerinin bu çağın kurumu olmaları mümkün olmazdı diye düşünüyorum.
3) Menderes'in "örtülü ödenek hırsızı" olduğu iddia ediliyor. Evet, örtülü ödenek de dahil olma üzere, Yassıada tiyatro mahkemesinde bunlar yargılama konusu yapılmıştı. Ama bu mahkemenin adil olduğunu söyleyen kaç kişi var? Bu mahkemenin hukukun hangi ilkesi ile ilgisi var? Herşeyden önce bu bir mahkeme mi? Menderes'i örtülü ödeneği hor kullandı diye ben de eleştiririm, ama 27 mayıs darbesinin aktörleri olan askerler yaptırdıkları anayas ile ömür boyu "tabii senatör" olmadı mı? Seçilme derdi olmadan ömür boyu hazineden senatör maaşı alma hakkına sahip olmadılar mı? Bunların bu ödenekleri de milletin vergilerinden gelmiyor muydu? Bir grup askerin iktidarı gasp ettikten sonra kendilerini ömür boyu meclis üyesi yapmış olmaları "hırsızlık"ın neresine düşüyor?
4) Böyle yapmasalardı, "darbelere hiç gerek kalmazdı" diyor sayın Arzuhalci... Bu söden bazı durumlarda darbelere gerek var anlamı çıkıyor.. Bu söz ve bu zihniyet darbelere meşuluk tanımak anlamına gelmiyor mu? Bu sözden her hata yapan iktidara karşı darbe yapılmasının normal olduğu sonucu çıkmıyor mu? Serbest seçimlerin olmadığı bir ülkede halkın direnme gücünden bahsediliebilir. Ama serbest seçimlerin olduğu bir yerde, daha seçim zamanı da gelmemişken, seçilmişleri silah gücü ile indirmek ve iktidarı gaspetmek hakkı kimden alınıyor?