Arınç: Nedim Şener niye kaçsın?
-"NEDİM ŞENER, AHMET ŞIK NEREYE GİDECEK MESELA"-
25 sene ceza avukatlığı yaptığını anımsatan Arınç, avukatların ilk bildikleri şeyin "Tutuklama istisnadır, salıverilme ve özgürlük kuraldır" ilkesi ve tutuklamanın 3 ana sebebinin "Delilleri yok etme ve karartma, kaçma endişesi, suçun ağır cezalık cürümler içerisinde olması" olduğunu anlattı. Bu sebeplerde bile hakimlerin delil durumlarına baktığını, kaçma ve kaybolma endişesine bakarak hakimlerin karar verdiğine dikkati çeken Arınç, şunları söyledi:
"İster asker olsun ister basın mensubu olsun eğer delillerin tamamına sahipseniz, yani üzerinde herhangi bir tasarruf söz konusu olmayacaksa, toplumda saygın, yer edinmiş insanların kaçmayacağını da düşünmeniz lazım. Niye kaçsın bu adam, bıraksan gitmez zaten. Bence Nedim Şener, Ahmet Şık nereye gidecek mesela. Giden, kaçan kaybeder zaten. Bu insanlar, toplumda gösterilen, bilinen ve saygınlığı olan insanlar. Saygın insan da suç işler, suçunun karşılığını da mutlaka görmelidir. Bu saygındır diyerek onun bir imtiyazından bahsetmiyorum. Ama tutuklamaya yol açan sebeplerin çok ciddi olarak değerlendirilmesi lazım. Yani bunun karşılığının elindeki dosyada, delil ve iddia itibarıyla da olması lazım. Herhalde var ki tutuklamalar devam ediyor. Yine bir kural var, tutukluluk bir cezaya dönüşmemeli. Diyelim ki o madde 10 senelik bir cezayı öngörüyorsa artık 1 sene, 2 sene yatmış bir insanın her halükarda tahliye edilmesi beklenir. Çünkü asgari ceza miktarını dolduruyor o insan, 10 sene de yatacak hali de yok ki."
Toplumun rahatlamaya ihtiyacı olduğunu dile getiren Arınç, HSYK’nın bunları düzenlemediğini, görevinin belli olduğunu, ama usul hükümlerini savcıların ve hakimlerin yürüttüğünü, savcıların ve hakimlerin özellikle bu operasyon ve devam eden davaların yeni bir perspektife ihtiyacı olduğunu düşündüğünü anlattı.
Toplu tutuklamalar ve gözaltıların, dava devam ederken, üzerinden zaman geçmişken yeni delil toplama girişimlerinin toplumun vicdanında aksi bir tesir yaptığını ifade eden Arınç, "Ben şahsen bu üzüntümü ifade ediyorum. Çünkü bu davalar sonuçlanmalı. 10 tane dava var, ama en azından bir tanesinin iki tanesinin sonuçlanması lazım. Görelim ne olmuş, ne bitmiş, ben de ikna olmak istiyorum. En ağır cezaları da verecekseniz, verin bilelim. Yok beraat edecekse onu da benim bilme hakkım var. Dolayısıyla davalar süratle sonuçlandırılmalı, tutukluluk halleri yüzde yüz gözden geçirilmeli" diye konuştu.
-"ONU SEVMİYORUM DİYE İÇERDE ÇÜRÜSÜN DEME HAKKIMIZ YOK"-
Hz. Muhammed’in bir kavme, "Bir topluluğa olan düşmanlığınız sizi adaletsizliğe sevk etmesin" Hadis-i Şerif’ini hatırlatan Arınç, "Sevmediğim insanlar olabilir, ancak adalet başka bir şey. Adalet, onun hakkını vermektir. Yoksa onu sevmiyorum diye içerde çürüsün deme hakkımız yok. O zaman çok büyük bir adaletsizlik yapmış oluruz, zulüm yapmış oluruz. Şimdi bu davalar kamu vicdanında yaralara yol açıyorsa bence HSYK, terfilerle, nakillerle, görevlendirmelerle ilgilidir. Ama hakimlerin ve başsavcıların bu davalar veya gelişen konular üzerinde daha suratlı hareket etmelerini ve tutukluluğa daha minimum düzeyde bakmalarında yarar var" dedi.
Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin yeniden gözden geçirilmesiyle ilgili Arınç, "Katalog suçlar, yeni ceza kanununda yer aldı. DGM’lerin de kapatılmasıyla bu görevlendirmeler oldu. Yani bu dosyalar elden çıktıktan sonra tabii hakim ilkesi var. Tabii hakimden alıp bir başkasına da veremezsiniz. Bu mahkemelerin görevlerinin mutlaka bitmesinde ve tabii mahkemelerle asliye ceza, ağır cezalarla işin devam etmesinde bundan sonrası için yarar var" diye konuştu.
http://www.posta.com.tr/siyaset/Habe...rticleID=71395