İdam Cezasının Düşündürdükleri
Şu üç çocuk mevzusunu biliyorsunuz.
Gerekçe edilerek yeniden idam olsun mu olmasın mı tartışması başlatıldı.
İdam olsun diyenler az değil; olmasın diyenler de.
Bir araştırmacı, tezi için normal bir chat odasına giriyor. 'Adım Duygu, yaşım on' diyor. On dakika içinde kırk kişi ona seks teklif ediyor, bir kişi ise pardon diyor.
Suç yolu asfalt bir mekanizmada, suçluyu cezalandırmanın adı ekonomik kaygıdır, başka bir anlamı yok...
Hukuk ne işe yarar diyoruz.
Adaletin tesisi yuvarlak cevabımız; lakin bu cevap malum tatmin edici olmuyor. Aslında adalet oturmamış bir kavram olduğundan (doğrusu yerleşik düzene müsait olmadığından) sallantılar daima olacaktır.
Üç çocuğu cinsel istismarı sonrası öldüren bir adamı öldürmeliyiz deniliyor. Beri yanda üç yüz çocuğu cinselliklerini bile yaşamadan öldürenlere kıl kıpırdamayabiliyor.
Bunu böyle çözemeyeceğiz. Çünkü buradan bir paradoks oluşacak. Şöyle yapalım:
Baskı ve ceza ile neyi halletmeye çalışıyorsak bunu baskı ve cezasız nasıl halledebiliriz, ona bakalım.
Ahlaki değerlerden yeryüzünde yeterince katliamlar çıkmadı mı?
Hırs ve hased var oldukça nifakın önünün kesilmesi nasıl mümkün olacak?
Kitaplarda gayet şık duran cümleler yaşama geçirilmeye çalışılınca nasıl büyük veballere neden oluyor bunu tüm insanlık kaçlarca kere gördük yaşadık.
Azaltmak bence bir kazanım olacak. Kuralları, atasözlerini, değerleri, nazı, edayı, cilveyi, ağır abi ablalığı, ana babalığı, hastalıkları, hoca üstadlığı...
Barışmaktan yanayım. içten ve dıştan yutturulan bütün suniliklerden sıyrılmak kısaca. Kötü bilinenlerle iyi talim edilenlerin empatik sevişmeleri yaşamı yaşanılırlaştıracak diye düşünüyorum. O adam öldürdü, çünkü YAPAY hayvan. En temel D.N.A.sının direktiflerine giydirdiği değere gerisinden uydu, düzünden değil. DOĞAL hayvan olsaydı o yaştakinden cinsel beklentiye girmezdi. Sonuçta cinselliğin tabiatında üreme içgüdüsü var. Onu bozan çeliştiği yaşam. Onun katl ettiklerini sokağa salanlar ÜRETİLMİŞ insan D.N.A.sına yapıştılar. 'Bu devirde de insanlar arasında hayvan mı kaldı' ile sorumlu olduklarını gevşek bir koruma ağı kurgusuna emanet ettiler. Çocuk kısmı zaten çocuk. Şekeri verene gülümser. Hayvanı da insanı da öyledir.
Sorunun çözümü bence:
Şimdilik biraz KÜLTÜREL insanlıktan taviz, biraz TABİAT HALİ hayvan tarafı geliştirmek...
Doğaya zıt yaşam formatları her zaman doğal süreci deforme edecektir ve ediyor da...
Eskiden kabile kabile yaşamlar revaçtaydı. Şimdi dünya son sürat bir bütünleşmeye doğru açılımlarda. İngiliz Türk Alman Arap Romen Kürt Tatar ayrıştırmaları eskilere nazaran bayağı azaldı. Bakmayınız hala gündem tutan ırksal, sınıfsal, siyasal, dinsel baloncuklara. Hakikaten hepsinin birer balon olduğunu herkes az çok algıladı. Uygulamaya yansıması belki biraz zaman alacak; o kadar.
Değerlerin bizi nereye getirdiğini de hep beraber gördük. Yapay kıymetlendirmeler hesabımıza gelse de tabiat bizi bir tsunami misali düzlüyor.
Ben görmem belki; lakin hukukta da, ahlakta da bir tsunami vuracak ve dümdüz olacak her şekillendirilen.
Sonrasında şekli bozuk kalması dileklerimle...
Gerekçe edilerek yeniden idam olsun mu olmasın mı tartışması başlatıldı.
İdam olsun diyenler az değil; olmasın diyenler de.
Bir araştırmacı, tezi için normal bir chat odasına giriyor. 'Adım Duygu, yaşım on' diyor. On dakika içinde kırk kişi ona seks teklif ediyor, bir kişi ise pardon diyor.
Suç yolu asfalt bir mekanizmada, suçluyu cezalandırmanın adı ekonomik kaygıdır, başka bir anlamı yok...
Hukuk ne işe yarar diyoruz.
Adaletin tesisi yuvarlak cevabımız; lakin bu cevap malum tatmin edici olmuyor. Aslında adalet oturmamış bir kavram olduğundan (doğrusu yerleşik düzene müsait olmadığından) sallantılar daima olacaktır.
Üç çocuğu cinsel istismarı sonrası öldüren bir adamı öldürmeliyiz deniliyor. Beri yanda üç yüz çocuğu cinselliklerini bile yaşamadan öldürenlere kıl kıpırdamayabiliyor.
Bunu böyle çözemeyeceğiz. Çünkü buradan bir paradoks oluşacak. Şöyle yapalım:
Baskı ve ceza ile neyi halletmeye çalışıyorsak bunu baskı ve cezasız nasıl halledebiliriz, ona bakalım.
Ahlaki değerlerden yeryüzünde yeterince katliamlar çıkmadı mı?
Hırs ve hased var oldukça nifakın önünün kesilmesi nasıl mümkün olacak?
Kitaplarda gayet şık duran cümleler yaşama geçirilmeye çalışılınca nasıl büyük veballere neden oluyor bunu tüm insanlık kaçlarca kere gördük yaşadık.
Azaltmak bence bir kazanım olacak. Kuralları, atasözlerini, değerleri, nazı, edayı, cilveyi, ağır abi ablalığı, ana babalığı, hastalıkları, hoca üstadlığı...
Barışmaktan yanayım. içten ve dıştan yutturulan bütün suniliklerden sıyrılmak kısaca. Kötü bilinenlerle iyi talim edilenlerin empatik sevişmeleri yaşamı yaşanılırlaştıracak diye düşünüyorum. O adam öldürdü, çünkü YAPAY hayvan. En temel D.N.A.sının direktiflerine giydirdiği değere gerisinden uydu, düzünden değil. DOĞAL hayvan olsaydı o yaştakinden cinsel beklentiye girmezdi. Sonuçta cinselliğin tabiatında üreme içgüdüsü var. Onu bozan çeliştiği yaşam. Onun katl ettiklerini sokağa salanlar ÜRETİLMİŞ insan D.N.A.sına yapıştılar. 'Bu devirde de insanlar arasında hayvan mı kaldı' ile sorumlu olduklarını gevşek bir koruma ağı kurgusuna emanet ettiler. Çocuk kısmı zaten çocuk. Şekeri verene gülümser. Hayvanı da insanı da öyledir.
Sorunun çözümü bence:
Şimdilik biraz KÜLTÜREL insanlıktan taviz, biraz TABİAT HALİ hayvan tarafı geliştirmek...
Doğaya zıt yaşam formatları her zaman doğal süreci deforme edecektir ve ediyor da...
Eskiden kabile kabile yaşamlar revaçtaydı. Şimdi dünya son sürat bir bütünleşmeye doğru açılımlarda. İngiliz Türk Alman Arap Romen Kürt Tatar ayrıştırmaları eskilere nazaran bayağı azaldı. Bakmayınız hala gündem tutan ırksal, sınıfsal, siyasal, dinsel baloncuklara. Hakikaten hepsinin birer balon olduğunu herkes az çok algıladı. Uygulamaya yansıması belki biraz zaman alacak; o kadar.
Değerlerin bizi nereye getirdiğini de hep beraber gördük. Yapay kıymetlendirmeler hesabımıza gelse de tabiat bizi bir tsunami misali düzlüyor.
Ben görmem belki; lakin hukukta da, ahlakta da bir tsunami vuracak ve dümdüz olacak her şekillendirilen.
Sonrasında şekli bozuk kalması dileklerimle...