Red hakkından yoksunluk
Ölümü anında tereke borcundan haberdar değildik.3 yıl sonra borç karşımıza çıktı.Biz bu arada bankadan babamıza ait parayı çektik.Nerden bilelim 3 yıl sonra karşımıza üzerinde 400.ooo dolar yazan bir sözleşmenin çıkacağını.
Sonra ret halinde sorumluluk madde 618 Ödemeden âciz bir miras bırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.
Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.
İyi niyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.
-Burada miras paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar. İfadesi ile mirasın paylaşılabileceğinden bahsetmiyor mu?Ben mi yanlış yorumluyorum.
-başka bir nokta Alacaklılar mirasın tasfiyesini 3 ay içinde isteyebiliyor.Biz bu borçtan haberdar değildik ama onlar böyle bir alacaktan haberdar idiler.tasfiye istemediler çünkü bizim malımıza göz dikmişlerdi.Bu onların kötü niyetini göstermez mi?
-ayrıca bir şey paylaşmak istiyorum.Yorumu size bırakıyorum
MİRAS HUKUKUNUN ESASLARI
....
Madde, mirasçıların murisin bütün borçlarından şahsen ve hudutsuz
olarak mes'uliyeti esasını belirtmektedir. Bu şu demektir
ki mirasçı mirasdan bilfarz 1000 lira alsa, terekenin borcu 100 bin
lira olsa bu borcu ödemekle mükellef olur. Yani 99000 lirayı
kendi cebinden, mamelekinden ödemek zorundadır. İmparatorluk
hukukunda ise, mirasçı ancak terekeden eline geçmiş olan mikdar
nisbetinde borçlardan mes'ul idi; yani mes'uliyet mahdut idi; binnetice
bu mahdut mes'uliyet mirasçının şahsî mamelekine sarkma
yan bir mes'uliyet idi. İsviçre ve Türk Medenî kanunları eski hukukumuzdaki
bu mahdut mes'uliyeti yalnız Devletin mes'uliyetinde kabul
etmişlerdir.17 Diğer mirasçıların mes'uliyeti bahsinde benimsememişlerdir.
Halbuki benimsemeleri gerekirdi. Benimsenmesi hukukî
ve mantıkî bakımdan da doğru olurdu. Hukukî bakımdan
doğru olurdu, zira şahsiyetin himayesi yalınız hükmî şahıslara ve •
bunların başında gelen Devlete âit bir esas olmayıp, hakikî şahıslar
lehine de tatbik edilen ve hattâ her şeyden evvel hakikî şahısları
siyanet dolayısiyle ihdas olunmuş bir esastır.
Mamafih her iki kanun hudutsuz mes'uliyetin fertler aleyhine
olduğunu nazara alarak mirasın reddi namiyle bir müesseseyi kabul
etmek zorunda, kalmış ve bu suretle mirasçılara kendi koydukları
hudutsuz mes'uliyetden kurtulma yolunu da göstermek mecburiyetini
hissetmiştir ki, bu tezat kanun yapma san'atı ile bizce
hiç bağdasıcı değildir. Hattâ aynı kanunlar, hudutsuz mes'uliyetin
hak ve nasafetle en ufak ilgisi bulunmadığını müdrik olarak borca
batık tereke için «Hükmî red» müessesesini de kabul etmek suretiyle
âdeta mirasçıların iradesine âit olan terekeyi kabul veya redde
onların kanunî temsilciliğini üstlenerek siyanetleri cihetini de
ihmal eylememiştir. Bu suretle her iki kanun vâzıı adetâ ihdas etmiş
oldukları hudutsuz mes'uliyet esasını ortadan kaldırmışlardır
ki, bu mütezat hükümler yerine eski miras sistemimizdeki mahdut
mes'uliyet kaidesi benimsenmiş olsa idi, ne bu gibi tezatlı
hükümler şevkine lüzum kalır ne de, binnetice, kanun yapma san'-
atına muhalif olan fuzulî teşriî faaliyete mahal verilmiş bulunulurdu.
Keyfiyet hukukçular tarafından bitaraflıkla düşünülürse,
yaptığımız bu kayıtlar karşısında yadırgamak şöyle dursun, tasvib
vâki olacağına inanmamak elden gelmez. (prof Dr.ŞAKİR BERKi)
Eğer böyle ise dolandırıcıların ortalıkta cirit atması da normal
Sonra ret halinde sorumluluk madde 618 Ödemeden âciz bir miras bırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.
Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.
İyi niyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.
-Burada miras paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar. İfadesi ile mirasın paylaşılabileceğinden bahsetmiyor mu?Ben mi yanlış yorumluyorum.
-başka bir nokta Alacaklılar mirasın tasfiyesini 3 ay içinde isteyebiliyor.Biz bu borçtan haberdar değildik ama onlar böyle bir alacaktan haberdar idiler.tasfiye istemediler çünkü bizim malımıza göz dikmişlerdi.Bu onların kötü niyetini göstermez mi?
-ayrıca bir şey paylaşmak istiyorum.Yorumu size bırakıyorum
MİRAS HUKUKUNUN ESASLARI
....
Madde, mirasçıların murisin bütün borçlarından şahsen ve hudutsuz
olarak mes'uliyeti esasını belirtmektedir. Bu şu demektir
ki mirasçı mirasdan bilfarz 1000 lira alsa, terekenin borcu 100 bin
lira olsa bu borcu ödemekle mükellef olur. Yani 99000 lirayı
kendi cebinden, mamelekinden ödemek zorundadır. İmparatorluk
hukukunda ise, mirasçı ancak terekeden eline geçmiş olan mikdar
nisbetinde borçlardan mes'ul idi; yani mes'uliyet mahdut idi; binnetice
bu mahdut mes'uliyet mirasçının şahsî mamelekine sarkma
yan bir mes'uliyet idi. İsviçre ve Türk Medenî kanunları eski hukukumuzdaki
bu mahdut mes'uliyeti yalnız Devletin mes'uliyetinde kabul
etmişlerdir.17 Diğer mirasçıların mes'uliyeti bahsinde benimsememişlerdir.
Halbuki benimsemeleri gerekirdi. Benimsenmesi hukukî
ve mantıkî bakımdan da doğru olurdu. Hukukî bakımdan
doğru olurdu, zira şahsiyetin himayesi yalınız hükmî şahıslara ve •
bunların başında gelen Devlete âit bir esas olmayıp, hakikî şahıslar
lehine de tatbik edilen ve hattâ her şeyden evvel hakikî şahısları
siyanet dolayısiyle ihdas olunmuş bir esastır.
Mamafih her iki kanun hudutsuz mes'uliyetin fertler aleyhine
olduğunu nazara alarak mirasın reddi namiyle bir müesseseyi kabul
etmek zorunda, kalmış ve bu suretle mirasçılara kendi koydukları
hudutsuz mes'uliyetden kurtulma yolunu da göstermek mecburiyetini
hissetmiştir ki, bu tezat kanun yapma san'atı ile bizce
hiç bağdasıcı değildir. Hattâ aynı kanunlar, hudutsuz mes'uliyetin
hak ve nasafetle en ufak ilgisi bulunmadığını müdrik olarak borca
batık tereke için «Hükmî red» müessesesini de kabul etmek suretiyle
âdeta mirasçıların iradesine âit olan terekeyi kabul veya redde
onların kanunî temsilciliğini üstlenerek siyanetleri cihetini de
ihmal eylememiştir. Bu suretle her iki kanun vâzıı adetâ ihdas etmiş
oldukları hudutsuz mes'uliyet esasını ortadan kaldırmışlardır
ki, bu mütezat hükümler yerine eski miras sistemimizdeki mahdut
mes'uliyet kaidesi benimsenmiş olsa idi, ne bu gibi tezatlı
hükümler şevkine lüzum kalır ne de, binnetice, kanun yapma san'-
atına muhalif olan fuzulî teşriî faaliyete mahal verilmiş bulunulurdu.
Keyfiyet hukukçular tarafından bitaraflıkla düşünülürse,
yaptığımız bu kayıtlar karşısında yadırgamak şöyle dursun, tasvib
vâki olacağına inanmamak elden gelmez. (prof Dr.ŞAKİR BERKi)
Eğer böyle ise dolandırıcıların ortalıkta cirit atması da normal