Cevap: Nafaka ve tazminat olmadan başanılmazmı
İHTAR İSTEMİNDE BULUNMANIN KOŞULLARI:
1. Haklı Bir Sebep Olmaksızın Müşterek Konut Terk Edilmiş Olmalıdır:
Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk etmiş veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmemiş olmalıdır.
Eski Medeni Kanunda yer almamasına rağmen, 4721 sayılı Kanuna göre; diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Bu durumda evden ayrılmak zorunda kalan, ya da eve dönmesi engellenen kişinin talebi üzerine hakim, çekeceği ihtarda terk eden eşe, eşinin ortak konuta dönmesini engellememesi gerektiğini, buna uymaması durumunda aleyhine boşanma davası açılabileceğini bildirir.
Kanunda belirtilen sürelerde, haklı bir sebep olmaksızın ayrı yaşamış olmak gerekmektedir. Ayrı yaşama haklı bir sebebe dayanmakta ise, terk sebebiyle boşanma davası açabilmek mümkün değildir. Örneğin; boşanma davası açmakla eşler ayrı yaşama hakkını elde ederler. Böyle bir durumda ayrı yaşayan eş haklı bir sebebe dayanmaktadır. Hal böyle olunca ihtar kararı verilemez, verilse dahi hukuki sonuç doğurmaz. Yine evi terk eden eşin açtığı tedbir nafakası davası kabul edilmişse, eşin ayrı yaşamada haklı olduğu hükmen tespit edilmiş olduğundan bu süre içinde çekilen ihtar hukuki bir sonuç doğurmaz.
Eş, arzu ve ihtiyarında olmayan sebeplerle, evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmeme gibi bir maksat taşımaksızın evi terk zorunda kalmışsa, bu hüküm uygulanmaz. Örneğin; bir eşin askerlik görevini yapmak üzere evden ayrılması, görev gereği başka bir ülkeye gitmesi, ceza evinde cezasını çekiyor olması diğer eşe terk sebebiyle ihtar çekme hakkını vermez.
2. Müşterek Konutun Terkinden İtibaren En Az Dört Ay Geçmiş Olmalıdır:
Hükme göre ayrılık, en az 6 ay sürmüş olmalıdır. Bu altı aylık süre iki bölümden meydana gelmektedir. Dört aylık ayrı yaşama süreci tamamlandıktan sonra, ihtara rağmen eş iki ay içinde eve dönmezse boşanma davası açılabilecektir. Bu husus gözden kaçırıldığı takdirde, dört aylık ayrılık süresi altı aya çıkarılmış olur ki, Kanunda yazılı sürelerin hakim veya taraflarca değiştirilmesi mümkün değildir.
İHTAR İSTEMİ VE ŞEKLİ:
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiğini ve dönmemesi halinde doğacak sonuçları bildirir.
Hakim, eşinin haklı bir sebep olmaksızın evi terk ettiğini beyan eden tarafın iddiası ile bağlı kalarak eşe ihtar çeker. Bu ihtarda, eşin seçtiği konutun açık adresini, tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde eve dönmesi gerektiğini ve aksi takdirde aleyhine boşanma davası açılabileceğini bildirir.
Müşterek konutu terk eden eşini, müşterek hayatın devamına imkan verecek şekilde döşenmiş, maddi ve manevi bağımsızlık teşkil eden eve davet eden eş, ihtar dönemi boyunca eşi eve geldiğinde hiçbir sıkıntıya uğramadan eve girebilmesini sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu sebeple, ihtar talebinde bulunurken, eve ait anahtarın kolaylıkla alınabileceği evin açık adresinin ve anahtarı verecek şahısların isimlerini ihtar kararına yazdırmalı ve bu açıklığı taşıyan ihtarı eşine tebliğ ettirmelidir. Aksi takdirde 2 aylık süre içinde ya bizzat kendisi evde beklemek zorunda kalır, ya da eşi eve geldiğinde onu bahanesiz biçimde eve alacak bir şahsı sırf bu amaçla hazır bulundurmalıdır. Bu şartlar gerçekleştirilmeksizin eş davet edilmiş ve davet üzerine gelen eş, eve girme imkanını bulamamışsa, dava reddedilir.
Ancak, ihtara uyarak davet edildiği eve gelen eşe düşen yükümlülük de vardır. O da içeriye giremediğini, ya da eve alınmak istemediğini belgelendirmek durumundadır. Bu belgelendirme hakime başvurularak HUMK’un 368 ve sonraki maddeleri uyarınca delil tespiti yoluyla yapılabileceği gibi, zabıtaya veya muhtarlığa başvuruda bulunularak, onların tutacağı tutanakla tevsik biçiminde de olabilir. Hiç birinin mümkün olmaması durumunda ise eş, olaya tanık olan şahısları dinletmek suretiyle iddiasını ispatlamalıdır.
164. Maddeye Dayalı Olarak Açılacak Davanın Dinlenebilmesi İçin Aranacak Koşullar:
Hukuk Genel Kurulunun bir kararında da belirtildiği gibi, bu davanın dinlenebilmesi için; ihtara rağmen eşin eve dönmemiş olması, ihtara uymamakta haklı bir nedeninin bulunmaması, ihtarın samimi bir arzunun ürün olması, çağrılan evin bağımsız, güvenli, gereksinimleri karşılayacak nitelikte ve sosyal yaşantıya uygun olması gerekir. Bunları ayrı ayrı incelersek;
- İhtara rağmen eve dönmeyen eş, haklı bir nedene dayanıyorsa açılan dava reddedilir.
- Bağımsız ev koşulu: Davaya hakkı olan eş, bağımsız ve haline uygun bir ev döşemiş olmalıdır. Bu ev, ayrılık süresi boyunca (4 ay) ve ihtardan sonra da 2 ay süreyle eş için hazır tutulmalıdır. Buna uyulmamış olması ihtarı geçersiz kılar. Bu durumda açılan boşanma davası reddedilecektir.
Hazırlanan ev manen ve maddeten bağımsız olmalıdır. Evde anne-baba, kardeş gibi şahısların bulunması evin bağımsızlığına engel olur. Ev, sadece eşlere tahsis edilmiş durumda olmalıdır. Ancak Yargıtay 02.11.1995 tarihinde verdiği bir kararda, davette bulunan eşin bakım ve gözetimine muhtaç bulunmayan ana-baba ile birlikte oturulan evin manevi bağımsızlığından söz edilemeyeceğini belirtmiştir. Bu karardan, davacı eşin ailesinin onun bakım ve gözetimine muhtaç olması durumunda, onlarla birlikte yaşanılan evin manevi açıdan bağımsız olarak kabul edileceği sonucu ortaya çıkmaktadır. (1995/10639 E, 1995/11057 K sayılı karar)
- İhtar, samimi bir arzu ve düşüncenin ürünü olmalıdır. İhtar gönderen eş, eşini evlilik birliğini sürdürmek için değil de, sırf boşanmayı sağlamak, ya da eşine kötü muamelede bulunmak gibi bir düşünceyle çağırıyorsa bu ihtarın samimiyetinden söz edilemez.
Kanun koyucunun burada güttüğü amaç, evi terk eden eşe yaşadığı kötü olayların etkisinden kurtulması için gerekli zamanı tanımak ve yapılabiliyorsa, evlilik birliğinin devamını sağlamaktır. Bu durumda, haklı bir sebeple evi terk eden eşe, bu sebebin etkisinden kurtulabilmesi için makul bir süre tanınmalı ve Kanunun öngördüğü süreler bu makul sürenin bitiminden itibaren başlatılmalıdır. Hatta eşin samimi olup olmadığının tespiti açısından, bu makul süre içinde her hangi bir barışma girişiminde bulunup bulunmadığı da araştırılabilir. Aksi takdirde, Kanunun ruhuna uygun bir sonuca varılamaz.
Elbette ki bu durum, yani davalının evi terk etmekte haklı olması ona hayat boyu eşinden ayrı yaşama hakkı vermez. Makul bir süre sonunda haklılık ortadan kalkar. Ancak bu sürenin belirlenmesinde her somut olayın şartları kendi içinde değerlendirilmeli ve buna göre karar verilmelidir. Bu makul süreyi kesin olarak belirler ve sınırlarsak, bir diğerine göre atlatılması çok daha zor olaylar yaşamış olan eşi mağdur etmiş oluruz. Örneğin; eşi tarafından hakarete uğrayan bir kişiyle, bıçaklanan bir kişiden aynı makul süre içinde yaşadıklarını unutmasını beklemek haksızlık olur. Bu durumda, davanın reddedilmesi için davalının evi terkte değil, eve dönmemekte haklı olduğunun kanıtlanması gerekir.
Davalı eş, evi terk etmekte onu haklı kılan olayın devam etmekte olduğunu ispat ettiği takdirde, geçerli bir ihtar bulunmasına rağmen terk sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasının reddi gerekir. Bu da bize, ihtarın geçerli olmasının başlı başına davanın kabulü için yeterli bir sebep olmadığını, haklı sebebin devam ediyor olmasının boşanma kararı verilmesine engel olacağını göstermektedir.
Aynı Davada Terk ve Geçimsizlik Sebebine Birlikte Dayanılmış Olması:
Aynı olayda, terk ve geçimsizlik hukuki sebebine birlikte dayanılamaz. Zira, bir kimse ihtar isteminde bulunmakla ortak hayatı devam ettirmek arzusunda olduğunu, önceki olayları hoş görüyle karşıladığını kabul etmiş olur. Buna rağmen geçimsizlik sebebiyle boşanmak istemesi hukuken mümkün değildir; zira af ile bu durum ortadan kakmıştır. Bunun yanında, geçinemediğini beyan ederek boşanma arzusunu dile getiren bir şahsın, ihtar isteği samimi bir arzunun ürünü olarak kabul edilemez. Eşini müşterek eve davet ederek, birliği devam ettirme arzusu ile geçmişteki olaylar sebebiyle boşanma arzusu bir arada kabul göremez. Dolayısıyla böyle bir durumda çekilen ihtar, hukuki sonuç doğurmaz. Bu durumda her iki sebebe dayalı olarak da dava reddedilir.