Akıl ve Beyin
Bana göre;
Akıl, beynin düşünebilme kapasitesi* ile çevrilidir. Ayrıca ve buna bağlı olarak beyin, aklın kontrol mekanizmasıdır.
Düşünme kapasitesi ne kadar arttırılırsa arttırılsın yine de beynin etki alanından kaçılamaz. Akıl beyne hapsolmuş bir haldedir; bir başka deyişle akıl, beynin egemenliği altındadır. Beyinden kaçmaya çalışılabilir ama tam anlamıyla beyinden bağımsız bir akli ortama varılamaz-tam delilik, eğer mümkün ve beyinden bağımsızlığı temsil ediyor ise, bu argümanın dışındadır.
Beyinden bağımsız bir akıl sahibi olmak mümkün ise tamamen delirmek bunun için iyi bir yöntem olabilir-nasıl ölüm ile etsel varlık son buluyorsa, tamamen delirildiği zaman da akli varlık bitebilir. Böyle olabilir diyorum çünkü olası bir tam delilik sürecindeki akıl, yine de [bilin(e)meyen] bir şekilde beynin etkisi altında olabilir.
Bazı insanlar kimyasal maddeler kullanarak verilmiş beyninden firar etmeye çalışır. Bazıları intihar eder. Bazısı meditasyon, büyü, ve/veya paranormal yöntemler kullanır. Bazıları hepsini kombine ederek kaçmaya çalışır ama sonuç değişmez: her akıl, kullanılan metodun izin verdiği kadar ilerleyip durmak zorundadır**.
* Beyin doğru veya yanlış düşünce üretir; önemli olan düşünce kapasitesinin sınırsız olmasıdır.
** Beyinden firar etmek, fiziki bir üniteden firar etmeye benzemez. Sebep: Fiziki bir üniteden fiziki bir şekilde firar ederken, varılabilecek olan fiziki bir yer vardır. Fiziken hapsolunan yerden çıkılıp, hapsolunmayan fiziki bir yere gidilebilir. Bu işlem tamamlandığı takdirde fiziki firar işlemi de tamamlanmış olur. Aklın beyinden firar etmesi ise soyut ve sonsuz bir kaçış alanını kapsar. Akıl nereye kadar gidebilirse gitsin yine de tamamen kaçamaz. Sebep: Beynin düşünebilme kapasitesinin sonu yoktur; dolayısıyla firarda varılan her akli nokta yine beynin egemenliği altında olacaktır. İntihar metodu, sonuçsal açıdan bilinemediğinden, bu dipnotun dışındadır.
Akıl, beynin düşünebilme kapasitesi* ile çevrilidir. Ayrıca ve buna bağlı olarak beyin, aklın kontrol mekanizmasıdır.
Düşünme kapasitesi ne kadar arttırılırsa arttırılsın yine de beynin etki alanından kaçılamaz. Akıl beyne hapsolmuş bir haldedir; bir başka deyişle akıl, beynin egemenliği altındadır. Beyinden kaçmaya çalışılabilir ama tam anlamıyla beyinden bağımsız bir akli ortama varılamaz-tam delilik, eğer mümkün ve beyinden bağımsızlığı temsil ediyor ise, bu argümanın dışındadır.
Beyinden bağımsız bir akıl sahibi olmak mümkün ise tamamen delirmek bunun için iyi bir yöntem olabilir-nasıl ölüm ile etsel varlık son buluyorsa, tamamen delirildiği zaman da akli varlık bitebilir. Böyle olabilir diyorum çünkü olası bir tam delilik sürecindeki akıl, yine de [bilin(e)meyen] bir şekilde beynin etkisi altında olabilir.
Bazı insanlar kimyasal maddeler kullanarak verilmiş beyninden firar etmeye çalışır. Bazıları intihar eder. Bazısı meditasyon, büyü, ve/veya paranormal yöntemler kullanır. Bazıları hepsini kombine ederek kaçmaya çalışır ama sonuç değişmez: her akıl, kullanılan metodun izin verdiği kadar ilerleyip durmak zorundadır**.
* Beyin doğru veya yanlış düşünce üretir; önemli olan düşünce kapasitesinin sınırsız olmasıdır.
** Beyinden firar etmek, fiziki bir üniteden firar etmeye benzemez. Sebep: Fiziki bir üniteden fiziki bir şekilde firar ederken, varılabilecek olan fiziki bir yer vardır. Fiziken hapsolunan yerden çıkılıp, hapsolunmayan fiziki bir yere gidilebilir. Bu işlem tamamlandığı takdirde fiziki firar işlemi de tamamlanmış olur. Aklın beyinden firar etmesi ise soyut ve sonsuz bir kaçış alanını kapsar. Akıl nereye kadar gidebilirse gitsin yine de tamamen kaçamaz. Sebep: Beynin düşünebilme kapasitesinin sonu yoktur; dolayısıyla firarda varılan her akli nokta yine beynin egemenliği altında olacaktır. İntihar metodu, sonuçsal açıdan bilinemediğinden, bu dipnotun dışındadır.