Cumhuriyet savcısı ve Mahkemenin Delilleri görmemezlikten Gelebilmesi
12/02/2010 tarihinde eşim bir polis kontrol noktasında durduruldu ve 20 dakika bekletildi.Olay yerine varıp eşimi nedensiz ve keyfi olarak neden bekletiyorsunuz diye sordum. Onlarda bana "eşiniz sürücü belgesini ibraz etti, araç tesçil belgesini ibraz edemedi. Evinizin yakın olduğunu, size telefon açıp getirtebileceğini söyleyince bizde ona aracı kenara çekip getirtmesini söyledik" diye bir tabir kullanmış. Bu sözleri söyleyen ekip amirinin yanına gelen bir polis memuru "siz kim oluyorsunuz, sizi ne ilgilendiriyor" sözleri üzerine yanımızda bulunan eşim "eşim oluyor" deyince polis memuru söyleyecek başka bir şey bulamayınca polis otolarının arkasına doğru yönelip kayboldu.
Bende ekiplere yönelik böyle bir uygulamalarının olamayacağını, eşimi bu gerekçe ile bekletemeyeceklerini, eşimin bana bu gerekçe ile telefon etmediğini, benim eşime ettiğim telefon sonrasında polis kontrol noktasında bekletildiğini öğrendiğimi söyledim. Polis memurlarının söylemi eşim " ben araç içerisinde ruhsatı ararken trafik polisinin; tamam ,ruhsata gerek yok, ehliyetinden, plakadan sorgularız" dediklerini söylemek suretiyle yalanlanınca bende savcılığa gidip şikayetçi olacağımı söyledim.
Bundan sonrası Türkiye'ye özgü tam bir soruşturma ve yargılama süreci. Polis ekipleri olay yeri görüntülerini kaydetmişler kaydettikleri görüntülerde " bir polis memuru çocuk kaçırmaktan, alıkoymaktan içerde ise" sözümü olay yeri tutanağında ve savcılık iddianamesinde "sizin polis arkadaşınız çocuk sapıklığından içerde, hepiniz sapıksınız"a çevirmişler ve hakkımda şikayetçi olmuşlar.
Görüntü kayırları bilirkişiye çözümlenmiş ve "bir polis memuru çocuk kaçırmaktan, alıkoymaktan içerde" türünde olduğunu bilirkişi diye mahkemece görevlendirilen kişi teyit etmiş.
Polis memurlarının tümünün ifadesinde geçen" 10:50 de olay yerine vardığım, ruhsatı güneşlikten çıkarırmış gibi yapıp cebimden çıkardığım ve polis memurlarına verdiğim sözcüğü var ki bunu kendi kayıtları bile yalanlıyor. Eşime ait araç polis sorgulama formunda 10:45 te sorgulanmış. Yani ben olay yerine varmadan eşimin aracı sorgulanmasına rağmen keyfi olarak bekletilmeye devam ediyor.
İşin ilginç yanı eşime ait araçtan önce kayıtlarda gösterilen diğer sorgulamalar ise 10:43 ve 10:44 saatlerinde yapılmış. Oysa gerçek olan şey olay yerinini çok uzaktan beri görebileceğim bir yol güzergahında olması, eşime ait aracın çok daha fazla süre tek başına bekletildiğidir.
Konu ile ilgili Emniyet müdürlüğüne bilgi edinme kapsamında ve ekinde şikayet dilekçesi verdim. Bilgi edinme kapsamında tarafıma her " kurum içi uygulamalar konusunda bilgi edinilemez" gerekçesi gösterildi.Şikayet dilekçem hakkında ne işlem yapıldı soruma hep bu türden cevaplar verildi ve bir süre sonra "Emniyet Müdürlüğü'ne vermiş olduğum dilekçenin Trafik Tescil ve Denetleme Müdürlüğüne sevk edildiğini ve orada "seninde.... dilekçeninde... korum" türünde küfürler eşiliğinde yırtılıp atıldığını öğrendim.
Polis memurlarının görüntü kayıtları içerisinde" Sen ne biçim öğretmensin" Böyle öğretmen istemem" " Çocuklarımızı kimlere emanet ediyoruz" evden çıkıp aracımın yanına varan ve araç kullanmamış, okuluna gitmakte olan bir kişiye "Şuna bir alkoy kontrolu yapın" türünde sahşıma yönelik ifadeler hiç bir şekilde ne iddianamede nede mahkeme sürecinde sorulmadı, sorgulanmadı. Hatta davacı olan polis memurlardan bir tanesinin ifadesinde kullandığı cümle "öyle bir gelişi vardı ki biz zannettik, hakim yada savcı.. eyvah b.ku yedik" ifadesini aynen ifade tutanağına geçirme isteğimiz hakim tarafından kabul görmedi. Makamınızda bu tür ifadeleri kullanan memurlar alanda, bizimle başbaşa kaldıklarında kullandıkları kelimelere örnektir. Bizlere, vatandaşlara nasıl davrandıklarına örnektir dedim ama dikkate alınmadı. Bilirkişi tarafından çözümlenen konuşmalar arasında da bir polis memurunun eşimin yanında kime söylediği belli olmayan bir hitapla ".mına korum. çeksene" cümlesi varken.
Görüntü kayıtları ile oynanmasına rağmen hakkımda suç teşkil edecek hiç bir kelime bulunmamasına rağmen suçum sabit görüldü.
Savcılığa verdiğim şikayet dilekçesinde" görüntüler içerisinde polis memurlarının şahsımı " aracı polis üzerine sürme, araca binip kaçma diye suçlamalarda var" görüntü kayıtları ile oynandığı apacık belli, mütesessilen suç kavramı oluşturmak için sondaki görüntüler zaman ve süre belirterek nerelere eklenmi belirttim. Kayıtların yapıldığı cihazın bulunmasını ve bunun bilirkişi incelemesine tabi tutulmasını istedim. Dilekçemin yırtıldığını ve bunun küfür eşiliğinde yapıldığı bilgisine sahip olduğumu söyledim ve dilekçemde yer verdim.
Ve süreci bekliyorum. 11 Ağustos 2010 tarihinde verdiğim dilekçe sonrasında ifademi alan savcılıktan bu güne kadar ne işlem yaptığına dair bir bilgi alamadım.
Hakkımda tehdit suçundan beraat, hakaret suçundan ceza verip geri bırakıldı. Ben hakaret suçunu işlemediğim için söz konusu karara 7 gün içerisinde itiraz yapılır hükmüne dayanarak Ağır Ceza Mahkemesinde itiraz ettim.
Sormak istediğim şeyleri bir kaç cümlede özetleyebilirim!
1-Haklarında örgütlü olarak hareket ettikleri, delillerle oynadıkları, hakkımda yalan beyan ve ifadelerde bulundukları ve bunu yukarıda bahsettiğim bazı delillerle desteklediğimi ispat ettiğim polis memurları ve emniyet müdürlüğü hakkında savcılığın işlem yapmama gibi bir hareket serbestiyeti olabilir mi?
2-Ağır Ceza Mahkemesinin verebileceği cezada uygunluk başka bir deyişle itirazın reddi yada kararın düzeltilmesi talepleri sonucu hakkımda benim kabul etmeyeceğim bir karar durumunda Avrupa İnsan Hakları mahkemesinde dava açma hakkımın olup olmadığı, bu sürecin nasıl işlediği.
3-Cuma günü Savcılığa Polis nezaretinde getirilip akşama kadar bekletildikten sonra ifademiz bile alınmadan salıverilmemiz ve pazartesi günü gelmemizin söylenmesinin hukuki açıklaması nedir. Polis nezaretinde alkol muayenesine götürülüyoruz. Savcılığa getiriliyoruz. Akşama kadar bekletiliyoruz. Salınıyoruz. Eşim hakkında ek iddianame düzenleniyor ve hakkında hiç bir suçlama olmadığından dava dışı bırakılıyor. vb onlarca garip uygulama. İşlemesi gereken hukuki süreç olarak kabul edilebilir mi?
4-Emniyet Müdürlüğünün kendi personeli hakkında ne gibi bir işlem yaptığını dilekçe ile sormama rağmen, yapılan işlem hakkında en küçük bir ima içeren bilgi vermemesine rağmen valilik aracılığı ile Milli Eğitim Müdürlüğüne başvuruyor ve hakkımda idari soruşturma açılmasını sağlıyor ve "ihtar" ile cezalandırılmama sebep oluyor.
Olay 12 Şubatta oluyor. Mayıs ayında ilk duruşma öncesi Milli Eğitim tarafından "ihtar cezası, oda son yıllarda pekiyi sicilim endeniyle daah alt bir ceza olmadığı için yok sayılıyor, eylül ayında karar. Her şey jet hızı ile oluyor. Başkaca örneği var mı bilmiyorum.
5-Mahkeme aşamasında davaya esas teşkil eden ve emniyet birimlerince çekilen görüntülerde hakkımdasuç oluşturacak hiç bir söylem olmadığı halde, olayın tarafı ekiplerce ortak olarak tutulan tutanak sonrasında böyle bir ceza verilebilir mi?
Görüntüler ve diğer belgeler elimde mevcut. Bazı ulusal kanallar tarafından haber yapılmak isteğiyle benden istendi. Bunları bu tv kanallarına vermek benim açımdan suç oluşturur mu? hakkımda bunları medya kuruluşlarına verme gerekçesi ile başkaca soruşturmalar açılabilir mi?
Ayrıca Valilik İnsan hakları bürosuna da eşimin hastane dönüşü sebepsiz bekletilme, eşime görüntülerde sabit olduğu üzere hakkımda polis memurları tarafından görüntü ve ses kaydedildiğini bile bile hakkımda sorular sorulduğunu, benim aleyhimde ifade vermeye sorlandığını gösteren polis görüntülerini de verdim ama henüz bir sonuç tarafıma ulaşmadı.
Bu konuda şahsıma yapılan haksızlık için nerelere başvurabilirim. Yerel, mahalli ilişkiler içerisinde aciz düşmek istemiyorum.
En önemli soru: Haklı olduğum bir dava sürecinde pes mi etmeliyim, yoksa her şeye rağmen,korkmadan, tırsmadan devam mı etmeliyim.
Verebileceğiniz, belirteceğiniz her tür görüş bir öğretmen olan şahsıma büyük çağrışımlara sebep olacaktır. Saygı ve iyi dileklerimle.. Teşekkürler
Bende ekiplere yönelik böyle bir uygulamalarının olamayacağını, eşimi bu gerekçe ile bekletemeyeceklerini, eşimin bana bu gerekçe ile telefon etmediğini, benim eşime ettiğim telefon sonrasında polis kontrol noktasında bekletildiğini öğrendiğimi söyledim. Polis memurlarının söylemi eşim " ben araç içerisinde ruhsatı ararken trafik polisinin; tamam ,ruhsata gerek yok, ehliyetinden, plakadan sorgularız" dediklerini söylemek suretiyle yalanlanınca bende savcılığa gidip şikayetçi olacağımı söyledim.
Bundan sonrası Türkiye'ye özgü tam bir soruşturma ve yargılama süreci. Polis ekipleri olay yeri görüntülerini kaydetmişler kaydettikleri görüntülerde " bir polis memuru çocuk kaçırmaktan, alıkoymaktan içerde ise" sözümü olay yeri tutanağında ve savcılık iddianamesinde "sizin polis arkadaşınız çocuk sapıklığından içerde, hepiniz sapıksınız"a çevirmişler ve hakkımda şikayetçi olmuşlar.
Görüntü kayırları bilirkişiye çözümlenmiş ve "bir polis memuru çocuk kaçırmaktan, alıkoymaktan içerde" türünde olduğunu bilirkişi diye mahkemece görevlendirilen kişi teyit etmiş.
Polis memurlarının tümünün ifadesinde geçen" 10:50 de olay yerine vardığım, ruhsatı güneşlikten çıkarırmış gibi yapıp cebimden çıkardığım ve polis memurlarına verdiğim sözcüğü var ki bunu kendi kayıtları bile yalanlıyor. Eşime ait araç polis sorgulama formunda 10:45 te sorgulanmış. Yani ben olay yerine varmadan eşimin aracı sorgulanmasına rağmen keyfi olarak bekletilmeye devam ediyor.
İşin ilginç yanı eşime ait araçtan önce kayıtlarda gösterilen diğer sorgulamalar ise 10:43 ve 10:44 saatlerinde yapılmış. Oysa gerçek olan şey olay yerinini çok uzaktan beri görebileceğim bir yol güzergahında olması, eşime ait aracın çok daha fazla süre tek başına bekletildiğidir.
Konu ile ilgili Emniyet müdürlüğüne bilgi edinme kapsamında ve ekinde şikayet dilekçesi verdim. Bilgi edinme kapsamında tarafıma her " kurum içi uygulamalar konusunda bilgi edinilemez" gerekçesi gösterildi.Şikayet dilekçem hakkında ne işlem yapıldı soruma hep bu türden cevaplar verildi ve bir süre sonra "Emniyet Müdürlüğü'ne vermiş olduğum dilekçenin Trafik Tescil ve Denetleme Müdürlüğüne sevk edildiğini ve orada "seninde.... dilekçeninde... korum" türünde küfürler eşiliğinde yırtılıp atıldığını öğrendim.
Polis memurlarının görüntü kayıtları içerisinde" Sen ne biçim öğretmensin" Böyle öğretmen istemem" " Çocuklarımızı kimlere emanet ediyoruz" evden çıkıp aracımın yanına varan ve araç kullanmamış, okuluna gitmakte olan bir kişiye "Şuna bir alkoy kontrolu yapın" türünde sahşıma yönelik ifadeler hiç bir şekilde ne iddianamede nede mahkeme sürecinde sorulmadı, sorgulanmadı. Hatta davacı olan polis memurlardan bir tanesinin ifadesinde kullandığı cümle "öyle bir gelişi vardı ki biz zannettik, hakim yada savcı.. eyvah b.ku yedik" ifadesini aynen ifade tutanağına geçirme isteğimiz hakim tarafından kabul görmedi. Makamınızda bu tür ifadeleri kullanan memurlar alanda, bizimle başbaşa kaldıklarında kullandıkları kelimelere örnektir. Bizlere, vatandaşlara nasıl davrandıklarına örnektir dedim ama dikkate alınmadı. Bilirkişi tarafından çözümlenen konuşmalar arasında da bir polis memurunun eşimin yanında kime söylediği belli olmayan bir hitapla ".mına korum. çeksene" cümlesi varken.
Görüntü kayıtları ile oynanmasına rağmen hakkımda suç teşkil edecek hiç bir kelime bulunmamasına rağmen suçum sabit görüldü.
Savcılığa verdiğim şikayet dilekçesinde" görüntüler içerisinde polis memurlarının şahsımı " aracı polis üzerine sürme, araca binip kaçma diye suçlamalarda var" görüntü kayıtları ile oynandığı apacık belli, mütesessilen suç kavramı oluşturmak için sondaki görüntüler zaman ve süre belirterek nerelere eklenmi belirttim. Kayıtların yapıldığı cihazın bulunmasını ve bunun bilirkişi incelemesine tabi tutulmasını istedim. Dilekçemin yırtıldığını ve bunun küfür eşiliğinde yapıldığı bilgisine sahip olduğumu söyledim ve dilekçemde yer verdim.
Ve süreci bekliyorum. 11 Ağustos 2010 tarihinde verdiğim dilekçe sonrasında ifademi alan savcılıktan bu güne kadar ne işlem yaptığına dair bir bilgi alamadım.
Hakkımda tehdit suçundan beraat, hakaret suçundan ceza verip geri bırakıldı. Ben hakaret suçunu işlemediğim için söz konusu karara 7 gün içerisinde itiraz yapılır hükmüne dayanarak Ağır Ceza Mahkemesinde itiraz ettim.
Sormak istediğim şeyleri bir kaç cümlede özetleyebilirim!
1-Haklarında örgütlü olarak hareket ettikleri, delillerle oynadıkları, hakkımda yalan beyan ve ifadelerde bulundukları ve bunu yukarıda bahsettiğim bazı delillerle desteklediğimi ispat ettiğim polis memurları ve emniyet müdürlüğü hakkında savcılığın işlem yapmama gibi bir hareket serbestiyeti olabilir mi?
2-Ağır Ceza Mahkemesinin verebileceği cezada uygunluk başka bir deyişle itirazın reddi yada kararın düzeltilmesi talepleri sonucu hakkımda benim kabul etmeyeceğim bir karar durumunda Avrupa İnsan Hakları mahkemesinde dava açma hakkımın olup olmadığı, bu sürecin nasıl işlediği.
3-Cuma günü Savcılığa Polis nezaretinde getirilip akşama kadar bekletildikten sonra ifademiz bile alınmadan salıverilmemiz ve pazartesi günü gelmemizin söylenmesinin hukuki açıklaması nedir. Polis nezaretinde alkol muayenesine götürülüyoruz. Savcılığa getiriliyoruz. Akşama kadar bekletiliyoruz. Salınıyoruz. Eşim hakkında ek iddianame düzenleniyor ve hakkında hiç bir suçlama olmadığından dava dışı bırakılıyor. vb onlarca garip uygulama. İşlemesi gereken hukuki süreç olarak kabul edilebilir mi?
4-Emniyet Müdürlüğünün kendi personeli hakkında ne gibi bir işlem yaptığını dilekçe ile sormama rağmen, yapılan işlem hakkında en küçük bir ima içeren bilgi vermemesine rağmen valilik aracılığı ile Milli Eğitim Müdürlüğüne başvuruyor ve hakkımda idari soruşturma açılmasını sağlıyor ve "ihtar" ile cezalandırılmama sebep oluyor.
Olay 12 Şubatta oluyor. Mayıs ayında ilk duruşma öncesi Milli Eğitim tarafından "ihtar cezası, oda son yıllarda pekiyi sicilim endeniyle daah alt bir ceza olmadığı için yok sayılıyor, eylül ayında karar. Her şey jet hızı ile oluyor. Başkaca örneği var mı bilmiyorum.
5-Mahkeme aşamasında davaya esas teşkil eden ve emniyet birimlerince çekilen görüntülerde hakkımdasuç oluşturacak hiç bir söylem olmadığı halde, olayın tarafı ekiplerce ortak olarak tutulan tutanak sonrasında böyle bir ceza verilebilir mi?
Görüntüler ve diğer belgeler elimde mevcut. Bazı ulusal kanallar tarafından haber yapılmak isteğiyle benden istendi. Bunları bu tv kanallarına vermek benim açımdan suç oluşturur mu? hakkımda bunları medya kuruluşlarına verme gerekçesi ile başkaca soruşturmalar açılabilir mi?
Ayrıca Valilik İnsan hakları bürosuna da eşimin hastane dönüşü sebepsiz bekletilme, eşime görüntülerde sabit olduğu üzere hakkımda polis memurları tarafından görüntü ve ses kaydedildiğini bile bile hakkımda sorular sorulduğunu, benim aleyhimde ifade vermeye sorlandığını gösteren polis görüntülerini de verdim ama henüz bir sonuç tarafıma ulaşmadı.
Bu konuda şahsıma yapılan haksızlık için nerelere başvurabilirim. Yerel, mahalli ilişkiler içerisinde aciz düşmek istemiyorum.
En önemli soru: Haklı olduğum bir dava sürecinde pes mi etmeliyim, yoksa her şeye rağmen,korkmadan, tırsmadan devam mı etmeliyim.
Verebileceğiniz, belirteceğiniz her tür görüş bir öğretmen olan şahsıma büyük çağrışımlara sebep olacaktır. Saygı ve iyi dileklerimle.. Teşekkürler