Ara kararlarının gerekçeli olmasından vazgeçtik, nihai kararlarda dahi hukuk adına tatmin edici gerekçelere rastlamak da giderek zorlaşıyor. Aslında ara kararlarının, özellikle yetki, görev,husumet,zamanaşımı,süre aşımı,raporlara itiraz gibi önemli usul işlemlerinin reddine ilişkin olanlarının mutlaka gerekçeli olması gerektiğini düşünüyorum. Ertesi celse gerekçesiz olarak az önce saydığım konularda verilen talebin veya itirazın reddine dair ara kararından rücu istendiğinde yine gerekçe göstermeye luzum dahi hissetmeden bu talepler de reddedilmektedir. O zaman da insanın aklına olmadık sorulara doğal olarak takılmakta.
Aşağıda bir yargı mensubunun "gerekçeli karar" ile ilgili oldukça mizahi ve hoş bir yorumunu bulacaksınız. Bir sitede yayınlanan bu yazıya elbetteki meslekdaşlarından karşı çıkanlar da olmuş. Temel 2 gerekçe iş yoğunluğu ve Batı' nın da ne kadar adil olduğunu biz bilir şeklinde. Aslında 2 serzenişin de duygusal olduğunu düşünüyorum. Her zaman söyleriz, hukuk uzun ve meşakkatli bir yol ve yolculuktur. Yaptığınız iş, ADALET ile ilgilidir.
Bu yolda layıkıyla yürüyen yolculara gönülden saygılarımızı sunarız.
Türkiye'deki yargısal komediler 3: İki saatte 21 gerekçeli karar yazmanın püf noktaları?
Adliyelerdeki gerekçeli karar kartonlarını karıştırın, bir gerekçeli kararın biçiminin aşağı yukarı şöyle olduğunu göreceksiniz;
"Sanık mahkeme huzurundaki beyanında, ..................söylemiştir.
Müşteki mahkeme huzurundaki beyanında, ..................söylemiştir.
Tanık mahkeme huzurundaki beyanında, ..................söylemiştir."
Sonra şöyle bir paragraf başlar:
..... dığı, ..... diği, ..... duğu, .....
Yukarıdaki paragraf sona ermeden önce bir de "... dığından ..." denilir. Bunun açılımı "... anlaşıldığından ..."dır. Yazan anlamıştır da, onun anladığını anlayabilene aşk olsun (!)
İsterseniz bu "..... diği, ..... dığı, ..... duğu, ....." ların içini dolduran bir örnekte verelim.
"Sanık x'in, olay günü gecesi müştekinin evine kapıyı zorlayarak girDİĞİ, içeriden bir kol saati ve 100 YTL değerindeki parayı alDIĞI, sanığın bu eylemi gerçekleştirdiği sırada sanık y'nin de dışarıda gözcü olarak bulunDUĞU, böylece her iki sanığın geceleyin bina içerisinden hırsızlık suçunu işledikleri sanıkların kaçamaklı kabulü, müşteki ve tanık beyanlarından ANLAŞILDIĞINDAN..."
Peki buna UYAP'ın katkısı nedir diyecek olursanız, hani tüm beyanlar soruşturma sırasında sisteme kaydediliyor, gerektiğinde oradan çağırılıp ilgili yere "Gopyele-Yapıştır'ın kerameti ile yapıştırılıyor demiştik ya. Gerekçeli karara da bu yöntemle yapıştırılıyor. Son paragrafı da zaten yetenekli katipler hallediyorlar. Alın size bir iki dakikada hazırlanmış mis gibi bir gerekçeli karar.
Peki bu iş, yetenekleri bizim ancak 1/15'imiz kadar olan Avrupa ülkelerinde nasıl oluyor?
Onlar bir gerekçeli karar yazmaya bazen günler, bazen haftalar ve (kim bilir belki de) bazen aylarca uğraşıyorlar. Lafı uzattıkça uzatıyorlar (!); özlü söz nasıl yazılır bilelemedikleri için (!) sonuçta ortaya bazen onlarca, bazen yüzlerce sayfa gerekçeli karar çıkıyor.
Elimde böyle bir karar var. Çevirisi 156 sayfa. (Bu kendi sayfa standardı olan noterlerin numaralandırması. O yüzden bunu 50 sayfa olarak kabul edebiliriz. Tabi bu arada bir gerekçeli kararı sayfa sayısı ile değerlendirmek gibi bir cahillik yaptığımı da düşünmeyin.)
Yargılama konusu Almanya'daki bir Türk ve iki yabancının iki Türk'ü boğazlaması ile ilgili.
Bir fikir vermesi açısından karardan küçük bir bölüm aktaracağım. (Cesetlerinin bulunduğu ormanlık alanda sanıklara ait olduğu düşünülen Mersedes marka otomobilin tekerlek izleri bulunur. Savunmaya göre sanıklardan biri oradan geçerken çamura saplanmış, diğer sanıktan yardım istemiştir).
Bakınız; iddia nasıl araştırılmış, mahkeme görüşünü nasıl gerekçelendirmiş;
"... Sanık Eren 'in ifadesinde, sanık Berisha'nın ormandayken kendisine Mersedes'in çamura saplanmış olduğunu söylediği görülmektedir. Bunun da olay gecesine ilişkin, gerçek olmayan bir uydurma olduğu görülür.
Diplomalı mühendis bilirkişi Uhl'ın ve yine diplomalı meteorolog bilirkişisi Blasing'in şüpheye yer vermeyen inceleme raporlarında, olay gecesi Mersedes'in saplanıp kalmayacağı da tespit olunmuştur.
Diplomalı meteorolog uzman bilirkişi Blasing'in saptamaları göstermektedir ki, belirtilen bu yerde 28.021998 tarihinde artık hiç eski kar tabakasının bulunamayacağına kanaat olunmaktadır. Hatta o güne kadar dağınık türde (yer yer) eski kar tabakasının dahi olamayacağı anlaşılmış olmaktadır. Bilirkişilerin bu değerlendirmeleri, Zwiefalten, Munderkinden, Diedlingen, Uttenweiler, Schemmerhofen ve Trochtelfingen Hava Ölçüm İstasyonlarının sıcaklık hareket çizgisinden yararlanılarak ortaya konulan ölçümlerine dayanmaktadır.
Bu arada 1998 yılının Şubat ayının ikinci yarısında her günkü sıcaklık derecesinin, bu orman bölgesinin 150 metre yukarısında bulunan yani, bu ölçüm istasyonunun yaklaşık 150 metre yukarısında bulunmuş olan Mersedes'in bulunduğu bu yerde saplanıp kalabilmiş olması için, sıcaklığın 10 dereceden yüksek olması ve bu zaman zarfındaki sıcaklığın 18 derecelye kadar çıkmış olması gerekmektedir.
Bu değer ölçüm istasyonunda 16,3 derece, anlamlı derecede yüksek değer olarak kaydolunmuştur. 28.02.1998 gecesinden 01.03.1998'e doğru sıcaklık derecesi düşüktür.
Şöyle ki, Schammerhafen'deki ölçüm istasyonunun 28.02.1998 günü akşamı belirlediği sıcaklık 9,5-2,5 derece arası olup, 01.03.1998 sabahına kadar 0,7 derecenin üzerine kadar düşmüştür. Geceleyin başlayan kar yağışıyla da yerler karla kaplanmıştır.
28.02.1998'de saat 21:00'den 01.03.1998 sabahına kadar yağan karın sonunda yerler sert bir kar tabakası ile kaplanmıştır. Zwiefalten'deki kar kalınlığı 1 cm olup, Munderkingen'de 1 cm, Uttenweiler'de 2 cm ve Schemmerhofen'de 1 cm kalınlığında fakat gözenekli kar örtüsü şeklindedir.
Riedlingendeki kar hemen hemen açılmış durumdadır. Bu nedenle bilirkişiye göre, olay gecesi Teutscbuch Orman bölgesindeki kar örtüsü en az 0,5 cm kalınlık ile en çok 2,5 cm kalınlığa kadar ulaşmış olabilirdi.
Sıcaklık derecesinin düşmüş olması nedeniyle orman arazisi yüzeyindeki kar tabakası kalınlığı dağınık ve tek tük yaklaşık 0,5 cm kalınlığında olmak suretiyle bir donma mevcuttur.
Mahkeme, bilirkişi Blasin'in açıklamalrından şüpheye düşmemektedir. Mahkeme, bilirkişi Blasing'in değerlendirmelirinde yaklaşık 20 yıllık bilirkişilik tecrubesini kullanarak pek çok ölçüm istasyonlarına ilişkin yaptığı oldukça özenli ve titiz incelemelerine, açıklamalarına kanaat getirmektedir.
Motorlu taşıt mühendisi Uhl de bilirkişi olarak dinlenmiştir. Bilirkişi Uhl'un açıklamaları şöyledir:
Diplomalı meteoroloğun tasvirlerindeki donmuş kırağı durumundan sonuç çıkarılamaz.
Özellikle eğer zemin ağaç yaprakları ile kaplıysa, fotoğraflara bakarak bunu nasıl anlayabilir.
Zemin yaprak örtüsüyle kaplı olduğunda bu yumuşaklığı arttıran ne olabilir?
Aracın hareket etme çabasındayken olan çekme gücü problemi, toplu haldeki kar örtüsünde ve donmuş toprak altında ortaya çıkabilir.
Aracın patinaj yaptığı yerde hareket edememesi, tekerleklerin harekete geçirilmesiyle patinaj yapmasına etken olur.
Patinaj yaptığında çamur tekerlek mahfazasına yapışıp kalır.
Bunu arabanın bulunduğu yere ait resimlere bakarak nasıl anlayabilir ki? Aynı şekilde tekerlek profili temiz olabilir ve tekerlek duvarı da kaplı olmayabilir.
Araç düz duruyordu. Tekerleklerin dönmesiyle oluşmuş bur çukur dahi anlaşılamaz. Tüm bu söylenenlere karşın, Mersedes'in herhangi bir suretle saplanıp kalmış olması yada aracı hareket ettirme denemesiyle de oluşmuş olabilir.
Bilirkişinin fotoğraflar vasıtasıyla yaptığı tahmin, Mersedes'in bulunduğu yerin % 1 - % 2 arasında bir eğim farkı olduğudur. Ancak bilirkişi Blasing, o meteorolojik durumda % 5'e kadar çıkan eğimde bir çekiş gücü probleminin olmayacağını da açıklamaktadır.
Mahkeme, bilirkişi Uhl'un kendisinin benimsediği çalışmayla yapmış olduğu bu tahmin ve değerlendirmesine bağlı kalmaktadır. Araç mühendisi Uhl, mahkemenin diğer bir çok davalarında kayıtsız şartsız uzman ve titiz özellikte davranan bir bilirkişi olarak tanınmaktadır.
Bilirkişi, otomobil işletmesindeki 10 yıllık bir mesleki tecrubesine dayanarak bu değerlendirmelerde bulunmaktadır.
Onun açıklamaları, mahkemenin bizzat Mersedes'in ve onun bulunduğu mahallindeki keşif resimlerine dayanarak kanaat getirdiği kararla örtüşmektedir.
KOK'den (Kriminal Şubeden) Struss, Mersedes'in bulunduğu durum ve Mersedes'in dış görünüşüne ilişkin sorulduğunda bildirmiştir ki; Mersedes'in tekerleklerinde hiç bir şekilde bir kirlenme bulunmadığı, tekerleklerde, tekerlek mahfazasında ve tekerlek profilinde başkaca işaretlerin bulunmakta olduğunun belirlenmiş olduğu, bunun da tekerlekleri hareket ettirmekten dolayı olabilirdi.
Mahkemenin kanaati de, Mersedes'in durup tekrar hareket ettirilme teşebbüsünde bulunulması esnasında meydana gelmiş olduğu şeklindedir.
Bilirkişi Uhl bundan başka yaptığı saptamalarında, % 5'e kadar olan eğimin sanığın yararına olduğunu beyan etmekle birlikte, KOK'den (Kriminal Şubeden) tanık Struss'un resimler vasıtasıyla Mersedes'in tam bulunduğu yerin eğimine ilişkin olan olsa olsa % 2'lik bir eğimde olabileceği açıklamasında hemfikir olduğunu da beyan etmiştir...."
Aslında biz bu anlatılanları UYAP'layarak özlü bir biçimde şöyle ifade edebilirdik;
"... hava sıcaklığı ve toprağın sert yapısı dikkate alındığında Mersedes'in çamura saplanmasının mümkün olmaDIĞI, sanıkların bu beyanlarının kendilerini cezadan kurtarmaya yönelik olDUĞU ANLAŞILDIĞINDAN ...