Asıl tehlike nedir?
Gazetelerin birinci sayfalarında ,yargı büyükleriyle üniversite rektörlerinin sivil anayasa konusundaki zehir zemberek çıkışlarını okuyunca 30 yıl önceki o tören tekrar akıllara geliyordu.
Tarih 18 eylül 1980.Darbenin 6.günü.Tank sesiyle uyanmıştı insanlar.TBMM şeref salonu ,bütün devlet orada.Başta evren paşa ,askeri cuntanın üyeleri yanyana dizilmiş,biraz fazla süslü püslü üniformalarıyla ayakta put gibi duruyorlar.Balkonda Cumhurbaşkanlığı filarmoni orkestrası Beethoven ın Kader senfonisini çalıyor. Darbe, kutlamaları kabul ediyor.Yüksek yargı organlarının üyeleri, üniversite rektörleri sıraya girmiş, daha 6 gün önce parlementoyu kapatarak parti liderlerini hapsetmiş darbecileri tebrik ediyorlar.
Görüntü ilginç ama demokrasi adına hüzün ve utanç verici.
Asker-Yargı-Üniversite...
Bu ittifak yaptı,12 Eylül askeri yönetiminin anayasasını ,demokrasinin kolunu kanadını kırarak Türkiye'nin sırtına bir deli gömleği gibi giydirilen 1982 Anayasası işte bu ittifağın ürünüydü. Dün gazetelerin birinci sayfalarını okurken işte bu tören ve milletin oyuyla seçim sandığından çıkana öteden beri hiç güvenmeyen bu ittifağı anımsadım.
Rektörler konuşuyordu.
Başsavcı konuşuyordu.
Sivil anayasaya kırmızı kart çakılıyor, üniversitelerde türban yasağının kaldırılması halinde AKP nin de Refah ve Fazilet partileri gibi kapatılabileceği söyleniyordu. Kısacası yargı ve üniversite aba altından sopa gösteriyordu.
Nedir bunların anlamı?
"Çankaya savaşının devamı mı? Cumhuriyet mitinglerinin devamı mı? 367 nin devamı mı? 27 Nisan ın devamı mı? 22 Temmuz ve 28 Ağustos tan kaynaklanan hayal kırıklıklarının yaratabileceği yeni bir 28 Şubat hazırlığı mı?
Düşünmeye çalışın...
Eğer 22 Temmuz ve 28 Ağustos da vucüt kimyanız bozulduysa, biraz tatil yapıp kafanızı dinleyin. Yoksa bu gidişle ,Türkiye nin gündemini bulandırmak isteyen, Türkiyeye hedef şaşırtmak isteyenlerin bir kez daha yöneldikleri" psikolojik savaşların" gönüllü ya da gönülsüz aleti olacaksınız.
Geçmişte yaşandı bu ders almadık mı? Bugün bu ülkede demokrasi kavgası yaşanıyor. Sivil anayasa da bu mücadelenin bir parçası. Türkiyenin yüzde 80 küsurunu temsil eden bir parlemento var. İktidarda,oyların yüzde 47 sini almışbir partinin tek başına kurduğu bir hükümet var. Herşey meşru. Parlementonun da , hükümetin de meşruiyet tabanı son derece geniş ve sağlam.
Böyle bir parlemento mu anayasa yapamaz? Böyle bir hükümet mi yeni bir anayasa önerisiyle ortaya çıkamaz?Anayasaları bu ülkede sadece darbeciler ve onların müttefikleri mi yapacak? Üniversite de türban yasağının kaldırılmasını istemek, parti kapatma nedeni mi sayılacak? Bunun için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bile karaları koca koca hukukçular tarafından çarpıtılacak mı?
Ayıp,geçelim.
Türkiye yi Malezya ya benzetmek,Türkiye yi İranla , Cezayirle mukayese etmek, hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye yi ve modernleşme tarihini küçümsemektir, bu ülkenin gelişmişliğini fena halde hafife almaktır.Altını çiziyorum,Türkiye de dinci darbe tehlikesi yoktur. Ama böyle bir senaryoyu sabah akşam medyada ısıtanlar , sivil-asker başka darbeleri tetikleyebilecek psikolojik kampanyaların aleti durumuna düşebilirler.
Asıl tehlike işte budur.
Tarih 18 eylül 1980.Darbenin 6.günü.Tank sesiyle uyanmıştı insanlar.TBMM şeref salonu ,bütün devlet orada.Başta evren paşa ,askeri cuntanın üyeleri yanyana dizilmiş,biraz fazla süslü püslü üniformalarıyla ayakta put gibi duruyorlar.Balkonda Cumhurbaşkanlığı filarmoni orkestrası Beethoven ın Kader senfonisini çalıyor. Darbe, kutlamaları kabul ediyor.Yüksek yargı organlarının üyeleri, üniversite rektörleri sıraya girmiş, daha 6 gün önce parlementoyu kapatarak parti liderlerini hapsetmiş darbecileri tebrik ediyorlar.
Görüntü ilginç ama demokrasi adına hüzün ve utanç verici.
Asker-Yargı-Üniversite...
Bu ittifak yaptı,12 Eylül askeri yönetiminin anayasasını ,demokrasinin kolunu kanadını kırarak Türkiye'nin sırtına bir deli gömleği gibi giydirilen 1982 Anayasası işte bu ittifağın ürünüydü. Dün gazetelerin birinci sayfalarını okurken işte bu tören ve milletin oyuyla seçim sandığından çıkana öteden beri hiç güvenmeyen bu ittifağı anımsadım.
Rektörler konuşuyordu.
Başsavcı konuşuyordu.
Sivil anayasaya kırmızı kart çakılıyor, üniversitelerde türban yasağının kaldırılması halinde AKP nin de Refah ve Fazilet partileri gibi kapatılabileceği söyleniyordu. Kısacası yargı ve üniversite aba altından sopa gösteriyordu.
Nedir bunların anlamı?
"Çankaya savaşının devamı mı? Cumhuriyet mitinglerinin devamı mı? 367 nin devamı mı? 27 Nisan ın devamı mı? 22 Temmuz ve 28 Ağustos tan kaynaklanan hayal kırıklıklarının yaratabileceği yeni bir 28 Şubat hazırlığı mı?
Düşünmeye çalışın...
Eğer 22 Temmuz ve 28 Ağustos da vucüt kimyanız bozulduysa, biraz tatil yapıp kafanızı dinleyin. Yoksa bu gidişle ,Türkiye nin gündemini bulandırmak isteyen, Türkiyeye hedef şaşırtmak isteyenlerin bir kez daha yöneldikleri" psikolojik savaşların" gönüllü ya da gönülsüz aleti olacaksınız.
Geçmişte yaşandı bu ders almadık mı? Bugün bu ülkede demokrasi kavgası yaşanıyor. Sivil anayasa da bu mücadelenin bir parçası. Türkiyenin yüzde 80 küsurunu temsil eden bir parlemento var. İktidarda,oyların yüzde 47 sini almışbir partinin tek başına kurduğu bir hükümet var. Herşey meşru. Parlementonun da , hükümetin de meşruiyet tabanı son derece geniş ve sağlam.
Böyle bir parlemento mu anayasa yapamaz? Böyle bir hükümet mi yeni bir anayasa önerisiyle ortaya çıkamaz?Anayasaları bu ülkede sadece darbeciler ve onların müttefikleri mi yapacak? Üniversite de türban yasağının kaldırılmasını istemek, parti kapatma nedeni mi sayılacak? Bunun için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bile karaları koca koca hukukçular tarafından çarpıtılacak mı?
Ayıp,geçelim.
Türkiye yi Malezya ya benzetmek,Türkiye yi İranla , Cezayirle mukayese etmek, hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye yi ve modernleşme tarihini küçümsemektir, bu ülkenin gelişmişliğini fena halde hafife almaktır.Altını çiziyorum,Türkiye de dinci darbe tehlikesi yoktur. Ama böyle bir senaryoyu sabah akşam medyada ısıtanlar , sivil-asker başka darbeleri tetikleyebilecek psikolojik kampanyaların aleti durumuna düşebilirler.
Asıl tehlike işte budur.