30 yıl sonra '12 Eylül' sorumlularının yargılanması mümkün olacak mı?
Zırh kalkarsa 12 Eylülcüler yargılanır mı, yargılanamaz mı?
Anayasa değişikliğinin 12 Eylül’de halk tarafından kabul edilmesi halinde, 12 Eylül sorumlularına yargı yolunu kapayan Geçici 15 Madde de yürürlükten kalkacak. Maddenin kalkmasıyla 30 yıl sonra 12 Eylül’ün sorumlularının yargılanması mümkün olcak mı? Hukukçular bu konuda farklı görüşleri savunuyor.
12 Eylül’de halk oylamasına sunulacak anayasa değişikliğinin en tartışılan maddesi, 1982 Anayasası’nın Geçici 15. Maddesi oldu. Bu madde 12 Eylül 1980 darbesini yapanlardan 1983’te demokratik hayata geçene kadar görev yapan hükümet üyelerinin, Danışma Meclisi mensuplarının karar ve tasarruflarını ve bunların uygulanmasında görev alan kamu görevlilerini yargılamadan muaf tutuyor. Geçici 15. Maddeyi yürürlükten kaldıran Anayasa değişikliğinin 25. maddesi de TBMM’de tartışmalara sahne oldu. Kaderin cilvesidir ki darbecilere yargı yolunu açan bu madde Genel Kurul’da Deniz Gezmiş’lerin idam edildiği tarih yani 6 Mayıs’ta oylanarak kabul edildi. Ancak Anayasa değişikliğinin 12 Eylül’de halk tarafından kabul edilmesi halinde Geçici 15. Maddeyürürlükten kalkacağından, başta darbeyi yapanlar olmak üzere o dönemin sorumlularının yargılanması da gündeme gelecek. Bu konuda özellikle CMK açısından tartışmalı yönleri var. Bazı hukukçular, zaman aşımı nedeniyle darbecilerin yargılanamayacağını öne sürüyor, bazıları ise insanlık aleyhine suçlarda zaman aşımının olmayacağını savunuyor..
GEÇİCİ 15. MADDE: Kaldırılması istenen madde
12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyi’nin, bu Konsey’in yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanun’la görev ifa eden Danışma Meclisi’nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz. Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
Peki kimler yargılanacak?
Anayasa’nın Geçici 15. Maddesi kalkması ve hakimlerle savcıların tartışılan yargılama kararını vermesi halinde, 12 Eylül 1980’den 6 Kasım 1983’te yapılan genel seçimlere kadar görev yapan şimdiye kadar dokunulmazlığa sahip olan darbenin baş aktörleri dönemin Milli Güvenlik Konseyi üyelerinden hayatta olan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer yargı önüne çıkarılabilecek. Aynı dönemde kurulan eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın da bakanlık yaptığı Bülent Ulusu Hükümeti’nin üyeleri ve yine darbenin ardından oluşturulan 160 kişilik Danışma Meclisi üyeleri de yargılanabilecek. Buna göre, halen Tunceli Milletvekili olarak Meclis’te bulunan Kamer Genç ya da eski Bakan İmren Aykut gibi isimler 12 Eylül darbesini gerçekleştiren sorumlularla birlikte aynı hakim önünde yerini alacak. Ancak yaşamını yitirmiş olan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun ve hayatını kaybeden Ulusu Hükümeti ile Danışma Meclisi üyeleriyle ilgili dava açılamayacak.
YARGILANAMAZLAR, ÇÜNKÜ...
Bu madde aftır, yargılama olamaz-Yargısal Onursal Başkanı Sami Selçuk
Söz konusu geçici 15. madde bir af normudur. Geçici sözcüğü kimseyi aldatmasın. Çünkü kalıcıdır. Tıpkı kaldırılan Memurun Muhakematı Hakkında Kanun-u Muvakkat gibi. Bu yasa 86 yıl yürürlükte kaldı. Af normu ile belirtilen tarihe dek bütün suçlar hukuk açısından silinmiştir. Kimseyi yargılamak olanaklı değildir. Ancak hukuk düzeninde böyle bir maddenin bulunması utanç vericidir. Kaldırılmalıdır. Kaldırmanın hukuksal bir sonucu olmasa da simgesel bir değeri vardır. Hukukun üstünlüğü yolunda atılan adımlardan biridir. Zamanaşımı konusu eski Türk Ceza Yasası ve yeni Türk Ceza Yasa hükümleri karşılaştırılarak çözülecek ve sonuçta sanıklar yararına olan hüküm uygulanacaktır. Zamanaşımı işlememiş olsa bile daha önce de söylediğim üzere sonuç değişmeyecek, kimse kovuşturulamayacaktır. Hemen ekleyeyim ki, geçmişte bir savcının dava açmış olması da zamanaşımını kesmez. Af normuna karşın dava açmak hukuğu dolanmanın bir yoludur. Saçmadır. Saçma işlemler de hukuksal sonuç doğurmaz. Hukuk ciddiyet ister. Kara güldürü alanı değildir. Hukukçu okuduğunu iyi anlamak zorundadır. Kimse kendine menkul kavramlar ve hukuk üretmeye kalkışmasın. Darbecilere açılacak maddi ve manevi tazminat davaları ve suç duyurularından sonuç almak kanımca mümkün olmayacak. Kimileri Mecellenin “Engel kalınca, eski durum dirilir” gibi özdeyişlerine yaslanarak dava açılabileceğini söylüyorlar. Hayır. Ben hukukçuyum. Yazılı hukuka göre düşünürüm. Yürürlükteki yazılı hukuka göre hayır. Böyle bir dava devlet ciddiyetiyle de bağdaşmaz. Devlet bu konuda da açılacak davaları silmiştir, bir kez. Ciddi ve güvenilir bir devlet 28 yıl sonra “Yanlış yaptım, Dava açılabilir” der mi?
Devlet affettiği kişileri ‘gel yargılayacağım’ demez - Yargısal Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu
Burada ne af ne de zaman aşımı bahse konudur. Halk oylamasından geçmiş bir sorumsuzluk olayı olarak affın daha ötesini ifade eder. Hiçbir ülke ve devlet sorumsuzluk tanıdığı veya affettiği kişileri bir zaman sonra gel seni yargılayacağım diyemez. Bu hukuka aykırı olur. Bunu sağlamak için her şeyden önce o belirli kişilere sorumluluk yükleyecek bir hükmün bu anayasa değişikliğinde yer alması lazımdı. Böyle bir yola gidilmediği gibi yapılan öneriler hatta önergeler reddedildi. Amaç 12 Eylül’ü kullanarak işkenceye uğramış ve eziyet görmüş 12 Eylül mağdurlarının oyunu almak. Düzenlemeler halkın oyunu almak için çevrilen bir oyun halini aldı. Çünkü sorumsuzluk derseniz zaten yargılayamazsınız af niteliği taşır, bu itibarla daha önce alınmış bir affa tekrar yargılama yolu açamazsınız. Zaman aşımı derseniz zaten zaman aşımı bu işin kökünü halletmiş durumda. Şu sorulabilir. Denebilir ki darbeyle iktidarı ele geçirenler zorla ve dayatarak bir anayasa oluşturup kendilerini sorumsuz kılabilirler bu tehlikeli değil mi? Evet tehlikedir. Bunu önlemek için darbeyi yapanlar hakkında yargılama yolunu açacak birtakım hükümler getirilir. Tabii bu ileride AİHM’e kadar taşınabilecek ve haklı da çıkabilecek bir konuyu ortaya getirebilir. Bu yol olmadı, tanınmadı. Herhangi bir şekilde 12 Eylül sorumlularının yargılanması için en ufak bir gayret de sarf edilmedi.
Açılacak maddi manevi tazminat davalarının hiçbir geçerliliği yoktur. Geçici 15. madde, darbeyi yapan beş komutanın ve Genelkurmay Başkanı’nın dışında, 16 Aralık 1982’ye kadar o konseyin almış olduğu tüm kararlara uyanlar, onun emirlerini yerine getirenler, çıkarılan yasalar, danışma meclisi ve üyeleri hepsi sorumludur. Ama hiçbirini sorumlu kılma olanağı yoktur. Dikkat ederseniz 12 Eylül darbecileri denilerek genel bir ibare kullanılıyor. 12 Eylül darbecilerinin işbirlikçilerine baktığımız zaman kimleri görürüz. Hiçbirisinden de adli, idari ve ekonomik yönden herhangi bir sorumluluğu doğuracak değişiklik yapılmadı. Sadece onu kaldırdınız. Bu gayri samimi ve gayri ciddi bir iddia olur. Hesap sorulacaktır bunlar yargılanacaktır sözü gerçekle bağdaşmamaktadır. Değişiklik işkenceci diye nitelendirilen askerlere mahkeme yolunu da açmaz. Elbetteki işkencede zaman aşımı yoktur. Ben zaman aşımı ifadesini kullanmıyorum. Çünkü sorumsuzluk, affın da ötesinde yargılamayı önleyen bir olaydır. Siz eğer ciddi bir yargılama düşüncesindeyseniz o zaman bu anayasa değişikliğine gerçek bir madde koyarsınız. Dersiniz ki bunlar işkencecidir, darbecidir, insan hak ve özgürlüklerine aykırı davranmışlardır. Bunların tekrar yargılanması mümkündür diyerek zaman aşımı yürümez maddesi koyarsınız. Yargılama yolunu kendiniz açarsınız. Bunu yapmadan Geçici 15. Madde’yi kaldırarak bu işi halletme olanağı kesinlikle yoktur. Evet Geçici 15. Madde darbecileri koruyan bir maddedir. Halk buna yüzde 92 ile evet demiştir. Bu hüküm demokratik bir ülkenin anayasasında yer almaması gereken bir maddedir. Bir devletin anayasasında böyle bir hükmün bulunması o devlet için ayıptır. Anayasadan çıkarılması gerekir ve çıkarılmalıdır.
YARGILANABİLİRLER, ÇÜNKÜ...
Sadece darbeciler değil, erler, siviller bile yargılanacak -Sacit Kayasu (Kenan Evren hakkında iddianame yazdığı için meslekten atılan eski savcı)
Kenan Evren’le birlikte Milli Güvenlik Konseyi’nin yaşayan üyeleri ve kurulan hükümette yer alan bakanların da yargılanmasının yolu açılacak. Eğer bu madde bir dokunulmazlıksa, dokunulmazlığın kalktığı anda yargılama başlar. İşlenmemiş suçlar için af olmaz. Kimisi diyor ki bu af kanunudur. Af kanunu olabilmesi için işlenmiş suçlar olması lazım. Halbuki bu madde işlenmiş ve işlenecek suçları kapsıyor. Dolayısıyla bu madde bir af kanunu değil. Bir hukuki engeldir. Hukuki engel kalktığı ortadan anda yine yargılama başlar. Hukukun genel kuralı budur. Diğer taraftan generallerin iş başında kaldığı müddet içinde de fiili engel vardı. Gerek fiili engel olduğunda gerekse hukuki engel olduğunda zaman aşımı işlemez. Bu engeller kalkınca zaman aşımı söz konusu değil. Yani Geçici 15. Madde kalktığı andan itibaren zaman aşımı baştan işlemeye başlar. Darbe sırasında insanlığa karşı da işlenen suçlar var. O suçlar için zaten zaman aşımı diye bir olay söz konusu değil. Maddi ve manevi tazminat davalarından sonuç almak mümkün olacak. Yalnız bunlar değil idari hukuğun davaları ve hukuk davaları da söz konusu olabilecek. Mesela İstanbul Hasdal’da 200 dönüm arazisine el konulan bir kişi var. Bu kişi arazinin geri iadesini ya da bedelinin kendine ödenmesi için dava açabilecek. Darbe sırasında Diyarbakır Cezaevi ya da başka yerlerde işkence gibi suçlara iştirak etmiş düşük rütbeli askerler, rütbesiz erler hatta siviller tespit edildikleri halde mahkeme önüne çıkmaları mümkün olacak. Bizim asıl üzerinde durduğumuz bunlar. Bugün darbe yapanlardan 3 kişi hayatta. Ancak işkencecilerden binlercesi hayatta. İnsanların tırnaklarını çeken ya da cinsel organlarından elektrik verenler cezalarını çekmeyecek mi? O zaman işledikleri suçların cezalarını şimdi alacaklar. En azından davalar açılacak. Davaların bir kısmını hakimler reddecek yada savcılar dava açmayacak. Benim gibi düşünen hakim ve savcılar davaları kabul edecekler. Neticede Türkiye bir karar verecek. Biz bunları yargılayacak mıyız yoksa yargılamayacak mıyız o tartışılacak. Ancak bunlar 12 Eylül’den sonra belli olacak. Ancak hukuki olarak davaların ve yargı yolunun önünde engel kalmıyor. Bugün darbeyi teşebbüs edenler yargılanıyor da dabeyi gerçekleştirenler yargılanmasın mı? Ayrıca bu kişilerin yargılanması vicdani bir gerekliliktir.
Hukuki engel kalktığı için yargılama da başlayacak - Demokrat Yargı Eşbaşkanı Doç. Osman Can
Darbe suçunu işlemiş ve iştirak etmiş kişilerin yargılanması mümkün olacaktır. Çünkü zaman aşımı süresi burada hiç başlamadı. Bir olay, bir eylem hakkında temel bir hukuk statüsü olan Anayasa tarafından bir engel getirilmesi bunlar kovuşturalamaz, soruşturulamaz denmesi zaman aşımı davaların düşme koşulları bunlarla ilgili hiçbir tartışmayı yapamazsın. Bu hukuki engel ortadan kalktığı andan itibaren yargılanma süresi başlar. Yani süreç hiç başlatılmamıştır. Sadece MGK üyeleri değil, bakanlar, danışma meclisi ya da Milli Güvenlik Konseyi kararlarını uygulayanlar içinde gerçekleşecek ceza davaları içinde yargı yolu açılmış oluyor. Maddenin af hükmü olduğu yorumları için çok özür dilerim ama yasalara ve hukuka bu kadar takla attırmanın ne ğereği var? Darbecileri kurtarmak için bu kadar hukuk zorlamanın anlamı var mı? Mali ve hukuki sorumluluklarla ilgili madi ve manevi tazminat davalarını da her halükarda yargı yoluna aktarmak gerekiyor. Tartışmaların ardından yargının zaman aşımı süresi dolmamıştır ancak yaşları itibariyle artık bir şey yapamayız dediğini kabul edelim. Mesele bu kişileri toplum önünde onursuzlaştırmak değil midir? Yani Geçici 15. Madde’nin kaldırılması toplumsal bellek sorununu tamir etme çabasıdır. Darbeleri ve yaptıklarınızı meşru görmüyoruz. Sizi yargılayabiliriz ancak yargılamıyorsak bu bizim büyüklüğümüzden kaynaklanıyor. Evren’i bu yaştan sonra getirip mahkemelere çıkarmanın bize kazandıracağı bir şey yok. Ancak biz siyasi olarak güven kazanırız. Diyarbakır Cezaevi ve Türkiye işkencehaneydi o zamanlar. Yaşanan bir çok travma var. İnsanlar mutlaka bu konuda yargı yoluna gideceklerdir. İnsanlar unutsun diyemezsiniz bu kişiler mutlaka yargıda haklarını arayacaklardır. Mesela Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkenceyi yapanlar neye getirip dayandıracaklar. İşte o dönemin cezaevi komutanına. Komutan yukarıya dayandıracak derken bu kişiler yapktıklarını Milli Güvenlik Konseyi’nin tasarruflarına getirip dayandıracaklar. Ben buna getirip dayandırılmasını ve zaman aşımı süresinden hiç bir şekilde yararlandırılmaması taraftarıyım. Türkiye bu yargılama süreçlerine girmek zorundadır. Ancak HSYK’nın yapısı değişmeden Geçici 15. Madde yargılamaları hiç bir anlam ifade etmez.
Vatan
Anayasa değişikliğinin 12 Eylül’de halk tarafından kabul edilmesi halinde, 12 Eylül sorumlularına yargı yolunu kapayan Geçici 15 Madde de yürürlükten kalkacak. Maddenin kalkmasıyla 30 yıl sonra 12 Eylül’ün sorumlularının yargılanması mümkün olcak mı? Hukukçular bu konuda farklı görüşleri savunuyor.
12 Eylül’de halk oylamasına sunulacak anayasa değişikliğinin en tartışılan maddesi, 1982 Anayasası’nın Geçici 15. Maddesi oldu. Bu madde 12 Eylül 1980 darbesini yapanlardan 1983’te demokratik hayata geçene kadar görev yapan hükümet üyelerinin, Danışma Meclisi mensuplarının karar ve tasarruflarını ve bunların uygulanmasında görev alan kamu görevlilerini yargılamadan muaf tutuyor. Geçici 15. Maddeyi yürürlükten kaldıran Anayasa değişikliğinin 25. maddesi de TBMM’de tartışmalara sahne oldu. Kaderin cilvesidir ki darbecilere yargı yolunu açan bu madde Genel Kurul’da Deniz Gezmiş’lerin idam edildiği tarih yani 6 Mayıs’ta oylanarak kabul edildi. Ancak Anayasa değişikliğinin 12 Eylül’de halk tarafından kabul edilmesi halinde Geçici 15. Maddeyürürlükten kalkacağından, başta darbeyi yapanlar olmak üzere o dönemin sorumlularının yargılanması da gündeme gelecek. Bu konuda özellikle CMK açısından tartışmalı yönleri var. Bazı hukukçular, zaman aşımı nedeniyle darbecilerin yargılanamayacağını öne sürüyor, bazıları ise insanlık aleyhine suçlarda zaman aşımının olmayacağını savunuyor..
GEÇİCİ 15. MADDE: Kaldırılması istenen madde
12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyi’nin, bu Konsey’in yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanun’la görev ifa eden Danışma Meclisi’nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz. Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
Peki kimler yargılanacak?
Anayasa’nın Geçici 15. Maddesi kalkması ve hakimlerle savcıların tartışılan yargılama kararını vermesi halinde, 12 Eylül 1980’den 6 Kasım 1983’te yapılan genel seçimlere kadar görev yapan şimdiye kadar dokunulmazlığa sahip olan darbenin baş aktörleri dönemin Milli Güvenlik Konseyi üyelerinden hayatta olan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer yargı önüne çıkarılabilecek. Aynı dönemde kurulan eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın da bakanlık yaptığı Bülent Ulusu Hükümeti’nin üyeleri ve yine darbenin ardından oluşturulan 160 kişilik Danışma Meclisi üyeleri de yargılanabilecek. Buna göre, halen Tunceli Milletvekili olarak Meclis’te bulunan Kamer Genç ya da eski Bakan İmren Aykut gibi isimler 12 Eylül darbesini gerçekleştiren sorumlularla birlikte aynı hakim önünde yerini alacak. Ancak yaşamını yitirmiş olan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun ve hayatını kaybeden Ulusu Hükümeti ile Danışma Meclisi üyeleriyle ilgili dava açılamayacak.
YARGILANAMAZLAR, ÇÜNKÜ...
Bu madde aftır, yargılama olamaz-Yargısal Onursal Başkanı Sami Selçuk
Söz konusu geçici 15. madde bir af normudur. Geçici sözcüğü kimseyi aldatmasın. Çünkü kalıcıdır. Tıpkı kaldırılan Memurun Muhakematı Hakkında Kanun-u Muvakkat gibi. Bu yasa 86 yıl yürürlükte kaldı. Af normu ile belirtilen tarihe dek bütün suçlar hukuk açısından silinmiştir. Kimseyi yargılamak olanaklı değildir. Ancak hukuk düzeninde böyle bir maddenin bulunması utanç vericidir. Kaldırılmalıdır. Kaldırmanın hukuksal bir sonucu olmasa da simgesel bir değeri vardır. Hukukun üstünlüğü yolunda atılan adımlardan biridir. Zamanaşımı konusu eski Türk Ceza Yasası ve yeni Türk Ceza Yasa hükümleri karşılaştırılarak çözülecek ve sonuçta sanıklar yararına olan hüküm uygulanacaktır. Zamanaşımı işlememiş olsa bile daha önce de söylediğim üzere sonuç değişmeyecek, kimse kovuşturulamayacaktır. Hemen ekleyeyim ki, geçmişte bir savcının dava açmış olması da zamanaşımını kesmez. Af normuna karşın dava açmak hukuğu dolanmanın bir yoludur. Saçmadır. Saçma işlemler de hukuksal sonuç doğurmaz. Hukuk ciddiyet ister. Kara güldürü alanı değildir. Hukukçu okuduğunu iyi anlamak zorundadır. Kimse kendine menkul kavramlar ve hukuk üretmeye kalkışmasın. Darbecilere açılacak maddi ve manevi tazminat davaları ve suç duyurularından sonuç almak kanımca mümkün olmayacak. Kimileri Mecellenin “Engel kalınca, eski durum dirilir” gibi özdeyişlerine yaslanarak dava açılabileceğini söylüyorlar. Hayır. Ben hukukçuyum. Yazılı hukuka göre düşünürüm. Yürürlükteki yazılı hukuka göre hayır. Böyle bir dava devlet ciddiyetiyle de bağdaşmaz. Devlet bu konuda da açılacak davaları silmiştir, bir kez. Ciddi ve güvenilir bir devlet 28 yıl sonra “Yanlış yaptım, Dava açılabilir” der mi?
Devlet affettiği kişileri ‘gel yargılayacağım’ demez - Yargısal Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu
Burada ne af ne de zaman aşımı bahse konudur. Halk oylamasından geçmiş bir sorumsuzluk olayı olarak affın daha ötesini ifade eder. Hiçbir ülke ve devlet sorumsuzluk tanıdığı veya affettiği kişileri bir zaman sonra gel seni yargılayacağım diyemez. Bu hukuka aykırı olur. Bunu sağlamak için her şeyden önce o belirli kişilere sorumluluk yükleyecek bir hükmün bu anayasa değişikliğinde yer alması lazımdı. Böyle bir yola gidilmediği gibi yapılan öneriler hatta önergeler reddedildi. Amaç 12 Eylül’ü kullanarak işkenceye uğramış ve eziyet görmüş 12 Eylül mağdurlarının oyunu almak. Düzenlemeler halkın oyunu almak için çevrilen bir oyun halini aldı. Çünkü sorumsuzluk derseniz zaten yargılayamazsınız af niteliği taşır, bu itibarla daha önce alınmış bir affa tekrar yargılama yolu açamazsınız. Zaman aşımı derseniz zaten zaman aşımı bu işin kökünü halletmiş durumda. Şu sorulabilir. Denebilir ki darbeyle iktidarı ele geçirenler zorla ve dayatarak bir anayasa oluşturup kendilerini sorumsuz kılabilirler bu tehlikeli değil mi? Evet tehlikedir. Bunu önlemek için darbeyi yapanlar hakkında yargılama yolunu açacak birtakım hükümler getirilir. Tabii bu ileride AİHM’e kadar taşınabilecek ve haklı da çıkabilecek bir konuyu ortaya getirebilir. Bu yol olmadı, tanınmadı. Herhangi bir şekilde 12 Eylül sorumlularının yargılanması için en ufak bir gayret de sarf edilmedi.
Açılacak maddi manevi tazminat davalarının hiçbir geçerliliği yoktur. Geçici 15. madde, darbeyi yapan beş komutanın ve Genelkurmay Başkanı’nın dışında, 16 Aralık 1982’ye kadar o konseyin almış olduğu tüm kararlara uyanlar, onun emirlerini yerine getirenler, çıkarılan yasalar, danışma meclisi ve üyeleri hepsi sorumludur. Ama hiçbirini sorumlu kılma olanağı yoktur. Dikkat ederseniz 12 Eylül darbecileri denilerek genel bir ibare kullanılıyor. 12 Eylül darbecilerinin işbirlikçilerine baktığımız zaman kimleri görürüz. Hiçbirisinden de adli, idari ve ekonomik yönden herhangi bir sorumluluğu doğuracak değişiklik yapılmadı. Sadece onu kaldırdınız. Bu gayri samimi ve gayri ciddi bir iddia olur. Hesap sorulacaktır bunlar yargılanacaktır sözü gerçekle bağdaşmamaktadır. Değişiklik işkenceci diye nitelendirilen askerlere mahkeme yolunu da açmaz. Elbetteki işkencede zaman aşımı yoktur. Ben zaman aşımı ifadesini kullanmıyorum. Çünkü sorumsuzluk, affın da ötesinde yargılamayı önleyen bir olaydır. Siz eğer ciddi bir yargılama düşüncesindeyseniz o zaman bu anayasa değişikliğine gerçek bir madde koyarsınız. Dersiniz ki bunlar işkencecidir, darbecidir, insan hak ve özgürlüklerine aykırı davranmışlardır. Bunların tekrar yargılanması mümkündür diyerek zaman aşımı yürümez maddesi koyarsınız. Yargılama yolunu kendiniz açarsınız. Bunu yapmadan Geçici 15. Madde’yi kaldırarak bu işi halletme olanağı kesinlikle yoktur. Evet Geçici 15. Madde darbecileri koruyan bir maddedir. Halk buna yüzde 92 ile evet demiştir. Bu hüküm demokratik bir ülkenin anayasasında yer almaması gereken bir maddedir. Bir devletin anayasasında böyle bir hükmün bulunması o devlet için ayıptır. Anayasadan çıkarılması gerekir ve çıkarılmalıdır.
YARGILANABİLİRLER, ÇÜNKÜ...
Sadece darbeciler değil, erler, siviller bile yargılanacak -Sacit Kayasu (Kenan Evren hakkında iddianame yazdığı için meslekten atılan eski savcı)
Kenan Evren’le birlikte Milli Güvenlik Konseyi’nin yaşayan üyeleri ve kurulan hükümette yer alan bakanların da yargılanmasının yolu açılacak. Eğer bu madde bir dokunulmazlıksa, dokunulmazlığın kalktığı anda yargılama başlar. İşlenmemiş suçlar için af olmaz. Kimisi diyor ki bu af kanunudur. Af kanunu olabilmesi için işlenmiş suçlar olması lazım. Halbuki bu madde işlenmiş ve işlenecek suçları kapsıyor. Dolayısıyla bu madde bir af kanunu değil. Bir hukuki engeldir. Hukuki engel kalktığı ortadan anda yine yargılama başlar. Hukukun genel kuralı budur. Diğer taraftan generallerin iş başında kaldığı müddet içinde de fiili engel vardı. Gerek fiili engel olduğunda gerekse hukuki engel olduğunda zaman aşımı işlemez. Bu engeller kalkınca zaman aşımı söz konusu değil. Yani Geçici 15. Madde kalktığı andan itibaren zaman aşımı baştan işlemeye başlar. Darbe sırasında insanlığa karşı da işlenen suçlar var. O suçlar için zaten zaman aşımı diye bir olay söz konusu değil. Maddi ve manevi tazminat davalarından sonuç almak mümkün olacak. Yalnız bunlar değil idari hukuğun davaları ve hukuk davaları da söz konusu olabilecek. Mesela İstanbul Hasdal’da 200 dönüm arazisine el konulan bir kişi var. Bu kişi arazinin geri iadesini ya da bedelinin kendine ödenmesi için dava açabilecek. Darbe sırasında Diyarbakır Cezaevi ya da başka yerlerde işkence gibi suçlara iştirak etmiş düşük rütbeli askerler, rütbesiz erler hatta siviller tespit edildikleri halde mahkeme önüne çıkmaları mümkün olacak. Bizim asıl üzerinde durduğumuz bunlar. Bugün darbe yapanlardan 3 kişi hayatta. Ancak işkencecilerden binlercesi hayatta. İnsanların tırnaklarını çeken ya da cinsel organlarından elektrik verenler cezalarını çekmeyecek mi? O zaman işledikleri suçların cezalarını şimdi alacaklar. En azından davalar açılacak. Davaların bir kısmını hakimler reddecek yada savcılar dava açmayacak. Benim gibi düşünen hakim ve savcılar davaları kabul edecekler. Neticede Türkiye bir karar verecek. Biz bunları yargılayacak mıyız yoksa yargılamayacak mıyız o tartışılacak. Ancak bunlar 12 Eylül’den sonra belli olacak. Ancak hukuki olarak davaların ve yargı yolunun önünde engel kalmıyor. Bugün darbeyi teşebbüs edenler yargılanıyor da dabeyi gerçekleştirenler yargılanmasın mı? Ayrıca bu kişilerin yargılanması vicdani bir gerekliliktir.
Hukuki engel kalktığı için yargılama da başlayacak - Demokrat Yargı Eşbaşkanı Doç. Osman Can
Darbe suçunu işlemiş ve iştirak etmiş kişilerin yargılanması mümkün olacaktır. Çünkü zaman aşımı süresi burada hiç başlamadı. Bir olay, bir eylem hakkında temel bir hukuk statüsü olan Anayasa tarafından bir engel getirilmesi bunlar kovuşturalamaz, soruşturulamaz denmesi zaman aşımı davaların düşme koşulları bunlarla ilgili hiçbir tartışmayı yapamazsın. Bu hukuki engel ortadan kalktığı andan itibaren yargılanma süresi başlar. Yani süreç hiç başlatılmamıştır. Sadece MGK üyeleri değil, bakanlar, danışma meclisi ya da Milli Güvenlik Konseyi kararlarını uygulayanlar içinde gerçekleşecek ceza davaları içinde yargı yolu açılmış oluyor. Maddenin af hükmü olduğu yorumları için çok özür dilerim ama yasalara ve hukuka bu kadar takla attırmanın ne ğereği var? Darbecileri kurtarmak için bu kadar hukuk zorlamanın anlamı var mı? Mali ve hukuki sorumluluklarla ilgili madi ve manevi tazminat davalarını da her halükarda yargı yoluna aktarmak gerekiyor. Tartışmaların ardından yargının zaman aşımı süresi dolmamıştır ancak yaşları itibariyle artık bir şey yapamayız dediğini kabul edelim. Mesele bu kişileri toplum önünde onursuzlaştırmak değil midir? Yani Geçici 15. Madde’nin kaldırılması toplumsal bellek sorununu tamir etme çabasıdır. Darbeleri ve yaptıklarınızı meşru görmüyoruz. Sizi yargılayabiliriz ancak yargılamıyorsak bu bizim büyüklüğümüzden kaynaklanıyor. Evren’i bu yaştan sonra getirip mahkemelere çıkarmanın bize kazandıracağı bir şey yok. Ancak biz siyasi olarak güven kazanırız. Diyarbakır Cezaevi ve Türkiye işkencehaneydi o zamanlar. Yaşanan bir çok travma var. İnsanlar mutlaka bu konuda yargı yoluna gideceklerdir. İnsanlar unutsun diyemezsiniz bu kişiler mutlaka yargıda haklarını arayacaklardır. Mesela Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkenceyi yapanlar neye getirip dayandıracaklar. İşte o dönemin cezaevi komutanına. Komutan yukarıya dayandıracak derken bu kişiler yapktıklarını Milli Güvenlik Konseyi’nin tasarruflarına getirip dayandıracaklar. Ben buna getirip dayandırılmasını ve zaman aşımı süresinden hiç bir şekilde yararlandırılmaması taraftarıyım. Türkiye bu yargılama süreçlerine girmek zorundadır. Ancak HSYK’nın yapısı değişmeden Geçici 15. Madde yargılamaları hiç bir anlam ifade etmez.
Vatan