"Ses kaydı" diye bahsedilen delillerdeki m.132 - m.133 kargaşası - rıza denen şey nereye kadar?
Merhabalar....
Şu an bir suç duyurusuna hazırlanma aşamasındayım bu yüzden kanunları bayağı bir elden geçirdim, bir yandan da forumlardaki konulardan gerçek hayata ibaret deneyimleri okudum hata yapmamak ve savcıyı sıkıştırabilmek için... savcıyı sıkıştırmak diyorum çünkü:
nitekim dün cumhuriyet savcısı kişi ifademi benim istediğim şekilde almamakta ısrar ettiği ve avukat tutmamı talep ettiği "kendisinin bu işlere bakmadığını" söylediği için bir üst makama çıkmak durumunda kaldım. haklarımı yavaş yavaş daha iyi bildiğim için kendimi daha güvende hissetmeye başladım desem yeridir. Eskiden olsa sinirden köpürür "demekki bu işler böyle" der razı olur eve dönerdim. Vatandaş olarak avukat kullanmadan da kendi derdimi anlatabilmeliyim. Nitekim bir üst makamdan da olumlu yanıt alınca ek belgelerimi tamamen kendi istediğim şekilde, savcının yorumuna bırakmayacak kesin ifade ve delillerle hazırlamaya karar verdim :) Kendi kendimin avukatlığını yapacağım :D
Neyse burada kafa karışıklığı gibi görünmekle birlikte aslında satır aralarında açık olan iki maddeden bahsetmek istiyorum çünkü bunlar biz mağdurlar için önemli deliller: SES KAYITLARI
burada ilk kafa karışıklığı içinde SES varolan herşeye "SES KAYDI" denmesi oysaki eğer bu ses "telefonla" mevcutsa o zaman değerlendirme kapsamı da tamamen değişmeli...
Nitekim madde 132 der ki:
Yeni TCK 132 ile eski 195 arasında pek çok farklar vardır. Yeni hükümde haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi cezai yaptırıma bağlanmış iken eski düzenleme sınırlı, yeni gelişmeleri kapsamayan bir nitelik taşıyordu. 132. madde ihlalin nasıl yapılacağını veya ihlale konu olacak haberleşme aracını saymayarak gelişen teknolojiye uygun bir alan bırakmıştır.
Söz konusu suç, belirli kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğinin öğ¬renilmesiyle işlenmektedir. Kişiler arasındaki haberleşmenin ne suretle ya¬pıldığının suçun oluşumu açısından önemi yoktur. Bu haberleşme, örneğin mektupla, telefonla, telgrafla, elektronik posta yoluyla yapılabilir. Bu suç açısından önemli olan, haberleşmenin belirli kişiler arasında yapılmasıdır. Söz konusu suçu, bu haberleşmenin tarafı olmayan kişi işleyebilir.
Bu durumda kendi telefon kayıtlarımı bal gibi de kaydeder karşı tarafın rızasına bakmasızın kullanabilirim sonucunu çıkartıyorum... kanunun diğer bölümlerinde aksini iddia edebilen bir cümleye rastlamadım...
FIKRA 2:
Maddenin ikinci fıkrasında, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Ha¬berleşme içerikleri hukuka uygun bir şekilde veya birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle öğrenilmiş olabilir.İkinci fıkrada tanımlanan suç, haberleşme içeriklerinin ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğre¬nilmesinin sağlanmasıyla oluşur. (-> oysaki mahkemeleri ve savcılıkları ısrarla "yetkili olarak belirtmektedir.)
Fail, haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak, haksız olarak ifşa etmelidir. Haksızlık unsuru, gönderenin yada konuşanın rızası dışında olmasını ifade eder. Suç haberleşme içeriklerinin, ifşasıyla, yayılmasıyla yani yetkisiz kişilerin öğrenmesinin sağlanmasıyla oluşur.
Bu bakımdan örneğin kişiler arasındaki tele¬fon konuşmalarına ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada açık bir şekilde dinlenmesi veya okunması hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır.
bu kısım yani 2.fıkra kafamı karıştırdı.... örneğin gıyabımda hakarete uğradığım bir durumda, konuşmanın tarafı bir kişi tarafından hukuka uygun olarak kaydedilmiş bir telefon kaydını ben üçüncü kişi olarak mahkemeye sunduğumda, "yetkisiz kişilerin öğrenmesinin sağlanması" gibi bir suç yok... Keza burada sanki savcılığa verilebilirmiş gibi bir istisna durum var... Ama madde net değil... çünkü madde 132'ye göre SUÇ olması için zaten 3.kişi olmak gerekiyor. o zaman üçüncü kişi bu kayıdı mahkemeye delil sunabilir anlamı mı çıkıyor?
Gelelim en hoşuma giden 3. fıkraya :) gıyabımda bir suç işleniyor ve benim bundan haberimin olmasını en doğal hakkım olarak değerlendiriyorum. (yani telefon görüşmesi iki kişi tarafından yapılıyor ve kayıt taraflardan biri olduğu için direk suç unsuru ortadan kalkıyor ve delil hukuka uygun hale geliyor.. ve bu taraf kişi kaydettiği veriyi bana dinletme ve beni haberdar etme hakkına sahiptir çünkü bakınız fıkra 3 ne diyor: (sonra gelip sormasın savcı bey "senin nereden haberin oluyormuş" diye)
. Bu suçun oluşabilmesi için, ifşanın alenen yapılması gerekir. Suçun maddi unsuru, başkası tarafından gönderilmiş bir mektup veya telgrafı veya elektronik posta içeriğini yada telefon konuşmasını, gönderenin yada konuşanın rızası olmadan alenen yayınlamak veya açıklamaktır. Rıza varsa, fiil suç olmaz. Bu bakımdan, örneğin kişi kendisine gönderilen mektubu gönderenin bilgisi ve rızası dı¬şında bir başkasına okutması hâlinde, bu suç oluşmayacaktır.
şimdi içinde SES geçtiğinden dolayı bazı yorumlarda hep madde 133 ile karıştırılmış. neden madde 133 ile telefon ses kaydının bir tutulamayacağı gene suç tanımındaki tek kelimede geçiyor:
BİRİNCİ FIKRA:
Bu madde de kişiler arasındaki aleni olmayan ko¬nuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suç olarak tanımlanmaktadır.
Bu suçun oluşabilmesi için temel koşul, konuşmanın aleni değil, özel olmasıdır. Bir arada bulunan kişiler arasında yapılan konuşmanın aleni olmayan konuşma olarak kabulü için konuşmanın yapıldığı yerin önemi yoktur.
bu yüzden telefon kayıtlarında ses olsa dahi konuşan kişiler bir arada olmadığından dolayı madde 133 kapsamında değerlendirilemez...
ve bakınız madde 133'te, madde 132'de yer almayan hangi cümle var:
Suçun oluşabilmesi için, konuşmanın taraflarından herhangi birinin rızasının ol-maması yeterlidir. Bu bakımdan konuşmanın taraflarından birinin rızasının olması, fiili suç olmaktan çıkarmayacaktır.
ama madde 132de böyle bir ibare hiç bir şekilde olmadığından gene tezim doğrulanmış oluyor ve telefon kayıtlarımı istediğim gibi mahkemede kullanabiliyorum
hatta iki tarafın da açık rızası görünen telefon kayıtlarında 3. şahıs olarak rahat rahat başkasının telefon kaydını delil gösterebiliyorum...
Sizce yorumlama şeklim doğru mudur? Bir yerde hatam var mı? Varsa düzeltirseniz çok memnun olurum. Nitekim forumlarda okuduğum kadarıyla hukukçularda bile bir çok yorumlama hatası gördüm, birilerine ufacık bir faydam da olursa ne mutlu bana... adalet sistemi pek mağdur vatandaş dostu çalışmıyor, bizi ancak angarya olarak görüyorlar, o zaman bizim de hakkımızı söke söke aramamız gerek. acı ama gerçek.
şimdi burada benim madde 132.'nin 2. fıkrasından ne anlamam gerekir?? canımın istediği gibi anlayıp üçüncü kişi olarak hukuk dışı delil sunup dimyada pirince giderken eldeki bulgurdan olmak istemem.. hoş ben kaydeden kişiyi şahit göstererek de o kayıtları delil sunabilirim ama savcı beylerin tanık dinlenmesi konusunda işleri nasıl geciktirdiği ortada.
ve de konuyla alakasız sayın avukatlarıma bir sorum olarak :) ben dilekçemi yazarken olayı anlattıktan sonra savcının yorumuna bırakmamak için bariz bir şekilde "bu olay tck'nın bilmem kaçıncı maddesinin ihlalidir" diye yazmak istiyorum. ama burada nasıl bir kelime oyunu yapmalıyım ki "sen zaten yargılayıp kararını vermişsin" gibi bir ukala durumuna düşürülmeyeyim. Ne demem lazım "TCK falancaya göre suç olduğundan şüpheleniyorum" mu :) yani bariz suç o sonuçta savcının zaten bunun takdirinde bulunması gerek, ama ben gene de dediğim gibi gözlerinden kaçmasını istemiyorum. nitekim elimde delil olduğu halde istediğim suçlamalarla ifade vermeyi bile başaramadım, doğal olarak delilleri hiç kabul etmedi elimde patladı.
Şu an bir suç duyurusuna hazırlanma aşamasındayım bu yüzden kanunları bayağı bir elden geçirdim, bir yandan da forumlardaki konulardan gerçek hayata ibaret deneyimleri okudum hata yapmamak ve savcıyı sıkıştırabilmek için... savcıyı sıkıştırmak diyorum çünkü:
nitekim dün cumhuriyet savcısı kişi ifademi benim istediğim şekilde almamakta ısrar ettiği ve avukat tutmamı talep ettiği "kendisinin bu işlere bakmadığını" söylediği için bir üst makama çıkmak durumunda kaldım. haklarımı yavaş yavaş daha iyi bildiğim için kendimi daha güvende hissetmeye başladım desem yeridir. Eskiden olsa sinirden köpürür "demekki bu işler böyle" der razı olur eve dönerdim. Vatandaş olarak avukat kullanmadan da kendi derdimi anlatabilmeliyim. Nitekim bir üst makamdan da olumlu yanıt alınca ek belgelerimi tamamen kendi istediğim şekilde, savcının yorumuna bırakmayacak kesin ifade ve delillerle hazırlamaya karar verdim :) Kendi kendimin avukatlığını yapacağım :D
Neyse burada kafa karışıklığı gibi görünmekle birlikte aslında satır aralarında açık olan iki maddeden bahsetmek istiyorum çünkü bunlar biz mağdurlar için önemli deliller: SES KAYITLARI
burada ilk kafa karışıklığı içinde SES varolan herşeye "SES KAYDI" denmesi oysaki eğer bu ses "telefonla" mevcutsa o zaman değerlendirme kapsamı da tamamen değişmeli...
Nitekim madde 132 der ki:
Alıntı:
Yeni TCK 132 ile eski 195 arasında pek çok farklar vardır. Yeni hükümde haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi cezai yaptırıma bağlanmış iken eski düzenleme sınırlı, yeni gelişmeleri kapsamayan bir nitelik taşıyordu. 132. madde ihlalin nasıl yapılacağını veya ihlale konu olacak haberleşme aracını saymayarak gelişen teknolojiye uygun bir alan bırakmıştır.
Söz konusu suç, belirli kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğinin öğ¬renilmesiyle işlenmektedir. Kişiler arasındaki haberleşmenin ne suretle ya¬pıldığının suçun oluşumu açısından önemi yoktur. Bu haberleşme, örneğin mektupla, telefonla, telgrafla, elektronik posta yoluyla yapılabilir. Bu suç açısından önemli olan, haberleşmenin belirli kişiler arasında yapılmasıdır. Söz konusu suçu, bu haberleşmenin tarafı olmayan kişi işleyebilir.
Alıntı:
FIKRA 2:
Maddenin ikinci fıkrasında, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Ha¬berleşme içerikleri hukuka uygun bir şekilde veya birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle öğrenilmiş olabilir.İkinci fıkrada tanımlanan suç, haberleşme içeriklerinin ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğre¬nilmesinin sağlanmasıyla oluşur. (-> oysaki mahkemeleri ve savcılıkları ısrarla "yetkili olarak belirtmektedir.)
Fail, haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak, haksız olarak ifşa etmelidir. Haksızlık unsuru, gönderenin yada konuşanın rızası dışında olmasını ifade eder. Suç haberleşme içeriklerinin, ifşasıyla, yayılmasıyla yani yetkisiz kişilerin öğrenmesinin sağlanmasıyla oluşur.
Bu bakımdan örneğin kişiler arasındaki tele¬fon konuşmalarına ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada açık bir şekilde dinlenmesi veya okunması hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır.
Gelelim en hoşuma giden 3. fıkraya :) gıyabımda bir suç işleniyor ve benim bundan haberimin olmasını en doğal hakkım olarak değerlendiriyorum. (yani telefon görüşmesi iki kişi tarafından yapılıyor ve kayıt taraflardan biri olduğu için direk suç unsuru ortadan kalkıyor ve delil hukuka uygun hale geliyor.. ve bu taraf kişi kaydettiği veriyi bana dinletme ve beni haberdar etme hakkına sahiptir çünkü bakınız fıkra 3 ne diyor: (sonra gelip sormasın savcı bey "senin nereden haberin oluyormuş" diye)
Alıntı:
. Bu suçun oluşabilmesi için, ifşanın alenen yapılması gerekir. Suçun maddi unsuru, başkası tarafından gönderilmiş bir mektup veya telgrafı veya elektronik posta içeriğini yada telefon konuşmasını, gönderenin yada konuşanın rızası olmadan alenen yayınlamak veya açıklamaktır. Rıza varsa, fiil suç olmaz. Bu bakımdan, örneğin kişi kendisine gönderilen mektubu gönderenin bilgisi ve rızası dı¬şında bir başkasına okutması hâlinde, bu suç oluşmayacaktır.
şimdi içinde SES geçtiğinden dolayı bazı yorumlarda hep madde 133 ile karıştırılmış. neden madde 133 ile telefon ses kaydının bir tutulamayacağı gene suç tanımındaki tek kelimede geçiyor:
Alıntı:
BİRİNCİ FIKRA:
Bu madde de kişiler arasındaki aleni olmayan ko¬nuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suç olarak tanımlanmaktadır.
Bu suçun oluşabilmesi için temel koşul, konuşmanın aleni değil, özel olmasıdır. Bir arada bulunan kişiler arasında yapılan konuşmanın aleni olmayan konuşma olarak kabulü için konuşmanın yapıldığı yerin önemi yoktur.
ve bakınız madde 133'te, madde 132'de yer almayan hangi cümle var:
Alıntı:
Suçun oluşabilmesi için, konuşmanın taraflarından herhangi birinin rızasının ol-maması yeterlidir. Bu bakımdan konuşmanın taraflarından birinin rızasının olması, fiili suç olmaktan çıkarmayacaktır.
hatta iki tarafın da açık rızası görünen telefon kayıtlarında 3. şahıs olarak rahat rahat başkasının telefon kaydını delil gösterebiliyorum...
Sizce yorumlama şeklim doğru mudur? Bir yerde hatam var mı? Varsa düzeltirseniz çok memnun olurum. Nitekim forumlarda okuduğum kadarıyla hukukçularda bile bir çok yorumlama hatası gördüm, birilerine ufacık bir faydam da olursa ne mutlu bana... adalet sistemi pek mağdur vatandaş dostu çalışmıyor, bizi ancak angarya olarak görüyorlar, o zaman bizim de hakkımızı söke söke aramamız gerek. acı ama gerçek.
şimdi burada benim madde 132.'nin 2. fıkrasından ne anlamam gerekir?? canımın istediği gibi anlayıp üçüncü kişi olarak hukuk dışı delil sunup dimyada pirince giderken eldeki bulgurdan olmak istemem.. hoş ben kaydeden kişiyi şahit göstererek de o kayıtları delil sunabilirim ama savcı beylerin tanık dinlenmesi konusunda işleri nasıl geciktirdiği ortada.
ve de konuyla alakasız sayın avukatlarıma bir sorum olarak :) ben dilekçemi yazarken olayı anlattıktan sonra savcının yorumuna bırakmamak için bariz bir şekilde "bu olay tck'nın bilmem kaçıncı maddesinin ihlalidir" diye yazmak istiyorum. ama burada nasıl bir kelime oyunu yapmalıyım ki "sen zaten yargılayıp kararını vermişsin" gibi bir ukala durumuna düşürülmeyeyim. Ne demem lazım "TCK falancaya göre suç olduğundan şüpheleniyorum" mu :) yani bariz suç o sonuçta savcının zaten bunun takdirinde bulunması gerek, ama ben gene de dediğim gibi gözlerinden kaçmasını istemiyorum. nitekim elimde delil olduğu halde istediğim suçlamalarla ifade vermeyi bile başaramadım, doğal olarak delilleri hiç kabul etmedi elimde patladı.