Alıntı:
Abdullah Yaman rumuzlu üyeden alıntı
O halde şöyle bir kapı ardına kadar açılmazmı ; eğer eşini aldatma noktasına geldiyse kişi, eften - püften bir nedenle gidip dava açsın. mahkemeye başvurdu, dosya hazırlandı, durum davalıya tebliğ edildi diyene kadar 1 ay süre geçebilir.
karar tebliğ edildikten sonra ilk duruşmada nereden baksanız 3 ay atacak.. ettimi 5 ay.
Şahıs dava açmakla ayrı yaşama hakkını elde ettiği gibi, birde dava açıldıktan sonra yaşananların davaya konu edilememesi nedeni ile gönül rahatlığı içeriisnde istediği ilişkiyi sorunsuzca yaşayacaktır.
Baktı olmadı, yürmüyor, eski eş, aile, çocuklar baskın geldi.. geri dönüş yapacak. E zaten dava eften - püften nedenlerle açılmış, birde hakimin karşısına çıkıp "ne halt ettiğimi bilmiyrodum sayın hakimim, masrafı neyse vereyim, aman bizi boşamayın, ailem , eşim , bebelerim" diyecek. Hakimde bakacak cidden ortada boşanmayı gerektiren bir durumda yok. Yasal ve masum eşte zaten şaşkın aptala dönmüş, ama eşim (kocam / karım ) bebelerimin ( anası / babası ) atası yuvasına dönüyor diye kabullenecek.
Ne kadar suistimale açık bir durum.
Sn. Editör,
O kapıdan değilde birde şu pencereden bakın isterseniz;
ZİNA MUTLAK BOŞANMA SEBEBİDİR
Karı ve kocadan birinin zina yaptığı anlaşılınca yargıç boşanma kararı vermek mecburiyetindedir. Zina yüzünden boşanmaya karar verilebilmesi için müşterek hayatın çekilmez hale geldiğinin ispatına lüzum yoktur.
Zina sebebine dayanılarak açılmış olan bir boşanma davasında davalı eş diğer eşin de zina etmiş olduğunu iddia ve ispat etse bile bu durum açılmış olan davayı düşürmez; yani "zinalar takas ve mahsup edilemez". Bu bakımdan zina mutlak boşanma nedenidir. Konu ile ilgili bir Yargıtay kararına göre,"Zinaya dayanılarak açılan boşanma davasında; zinanın ispatı halinde, eşlerin barışmalarının ihtimal dahilin de bulunduğundan bahisle ayrılığa karar verilemez. Boşanmaya karar verilmelidir".(Y2HD 14.04.1939 3609-1176) Yine konuyla ilgili başka bir Yargıtay kararına göre,"Karı ve kocanın halen başka bir erkekle(karının) ve kadınla(kocanın) zina etmekte olmaları onların zina sebebine dayanarak boşanma davası açmalarına engel olmaz. Böyle bir halde oluşan mevcut olaylar aile bağını derinden zedelemiş ve ortak hayat çekilmez bir hale getirilmiş sayılır. Kökünden sarsılmış bir aile birliğinin devamının da toplum için hiçbir faydası olamaz ".(Y2HD 20.02.1964 K .?. E .?.)"
DAVA HAKKININ DÜŞMESİ
Zina sebebi ile boşanma davası açma hakkı iki halde düşer.
A-Zina Yapan Eşin Affedilmesi
Medeni kanunumuzun 161/3'e göre,"affeden tarafın dava hakkı yoktur" denmektedir. O hâlde, dava hakkı olan eş zina yapan eşini affederse artık dava hakkı ortadan kalkar Af açık veya örtülü olabilir, fakat mutlaka affeden eşin serbest iradesinin ürünü olmalıdır; yani aldatma veya korkutma yoluyla elde edilmiş olmamalıdır.
Acaba eşin zinasına önceden râzı olma veya onu zinaya hazırlama ve yöneltme hâli bir af sayılabilir mi?
Medeni Kanunumuz "zinaya önceden muvafakat etmekten" söz etmediğine göre, eşin zinasına razı olan taraf boşanma davası açamayacağı söylenemez. Mamafih doktrinde bu hâller de "af kapsamına sokmak ve dolayısı ile eşin zinasına razı olan veya onu bu yola iten tarafın artık boşanma davası açamayacağı kabul etmek" yönünde her ne kadar görüşler olsa da Yargıtay eşlerin birbirinin zinasına razı olmalarını ahlâka aykırı bulmuştur ve bunu af mahiyetinde görmemiştir. Konu ile ilgili bir Yargıtay Büyük Genel Kurulu kararına göre,"kocasının başkasıyla evli olmayan bir kadınla zina yapmasına önceden müsaade eden karının, fiilin işlenmesinden sonra Türk Ceza Kanunu'nun 108'inci maddesindeki süre içinde vukuu bulan şikayetin geçerli bulunduğuna dair".(YBGK 23.05.1966 3-5)
Karının ve kocanın bir memuriyette yükseltilmesi, bulunduğu makamı muhâfaza etmesi veya herhangi bir çıkar elde edebilmek için veyahut da boşanma sağlayabilmek maksadıyla eşini cinsi münasebette bulunmaya teşvik ederse eylemin vukuundan sonra zinaya teşvîk eden eş aleyhine boşanma davası açılabilir.
Zina meydana geldikten sonra, dava hakkının afla kalkabilmesi için af beyanının zinayı yapan eşe yönelik olması gerekir. Affedenin sezgin olması, serbestçe karar vermesi gerekir.
Af şarta bağlı olarak ta yapılabilir. Örneğin; eşin durumu düzeldiği takdirde veya aile birliği hayatına aykırı hareketlerinden vazgeçmesi halinde eşini affedeceğini belirte bilir. Eşine bundan böyle normal hareket etmediği takdirde "seni boşarım" demesi gibi.
Boşanma davasının açılması veya boşanma talebinden vazgeçme, aile birliğinin devam etmesi af anlamına gelmez. Hatta eşi ile cinsi münasebette bulunmaya devam etmesi affa delil olmaz. Affın var olabilmesi için eşler arsında münasebettin dışta yabancılar tarafından samimi bir şekilde görülmesi gerekir. Eşlerin birlikte eğlence yerlerine gitmeleri, seyahate çıkmaları gibi durumlar barışma, af olarak taktir edilebilir.
Konu ile ilgili bir Yargıtay kararına göre "Zina davasından vazgeçtikten sonra şiddetli geçimsizlik meydana gelmiş ise, zinaya dayanarak boşanmaya karar verilemez".(Y2HD 14.06.1963 / 3540-4080)
B- Dava Açabilme Süresi
Medeni Kanunumuzun 161/2'inci maddesine göre "Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer".
Kanunumuzda sözü edilen süre zaman aşımı süresi olmayıp bir hak düşürücü süredir. Yargıç sürenin geçtiğini öğrenirse, bunu resen nazarı itibaren alır.
Zinanın öğrenilmesinden itibaren altı ay geçince dava hakkının düşmesinin nedeni; zinayı öğrenen eşin boşanma davası açıp, açmayacağı hakkındaki şüphe ve kaygıların bir an önce ortadan kalkması aile birliğinin devamı hakkında bir an önce, herhangi bir karara varılabilmesi içindir. Uzunca bir sürenin kabulü halinde kuşkusuz ki aile birliği huzursuz olacaktır.
Zinanın vukuu bulmasından itibaren yürüyen beş yıllık dava hakkının beş yıl sonun da düşmesinin sebebi ise geçen uzun zaman etkisi altında ört bas edilen bir olay meydana çıkartmakta ve çekişme konusu yapmaktan kaçınmak içindir. Uzun süre devam ede gelen aile birliğinin eski bir suç yüzünden dağıtmak doğru olmaz. Konu ile ilgili Yargıtay kararına göre "Karısının zinasına davacının öğrendiği tarihin tespiti hususunda toplanan delillerin taktiri hakime aittir"
Medeni Kanunumuzun 161'inci maddesinde öngörülen sürelerin geçmesi ile aldatılan eşin şiddetli geçimsizliğe dayanarak bir boşanma davası açması ve geçmiş zina olayını da geçimsizlik nedeni olarak ileri sürmesi mümkündür. Altı aylık sürenin başlaması için zinanın oluşumunun kesin olarak öğrenilmesi gerekir. Aldatılan eşin zinadan şüphelenmesi altı aylık sürenin geri sayımı için yeterli değildir.
Bir Yargıtay kararına göre,"Zinayı öğrenme tarihinin araştırılması icap eder" denilmiştir.(Y2HD 15.05.1961 3341-3725)
Başka bir Yargıtay kararında ise,"Devam eden zinada zaman aşımı olmaz" kararı alınmıştır.(Y2DH 24.10.1942 280-3802)
Yine konu ile ilgili başka bir Yargıtay kararına göre ise,"Zina fiili bir kereye mahsusu olmayıp birçok defalar devam etmiş bulunmasına göre,olayda zaman aşımına başlangıç son fiilin vukuu bulduğu tarih göz önüne alınması gerekir" demiştir.(Y2HD 05.10.1939 3102-368)
Bu bilgiler ışığında nasıl yorum yaparsınız?