"EVET''in Ağırlığı - "HAYIR''in Hafifliği
"Evet" ve "hayır" ilişkilerdeki alış verişlerin önemli düzenleyicileridirler. Bu iki sözcük, dünya ile sınır alanımızı çizme gücünü taşır. Duygusal, sosyal, kültürel pek çok iletişim için kapıları açar ve kapar. Doğru yerde, doğru kişilerin dudaklarından döküldüğünde ise; ilişkilerde olumlu katkılar yaratır.
Nasıl oluyor da kendi ihtiyaçlarımızı giderme uğraşımız bize suçluluk duygusu verirken; başkalarının üstümüze vazife olmayan istekleri bizden "evet" cevabını alıyor?
Yakınlarımıza ve sevdiklerimize "hayır" demek bazılarımız için çok zordur. Mutluluğu, başarıyı, huzuru sevdiklerimiz adına yakalama arzumuz, gücümüzü son raddesine kadar kullanmaya iter bizi. Bu da hayır diyememenin ağırlığını yükler sırtımıza.
"Hayır" dediğimiz zaman, sadece bizden istenileni kabul etmemiş olduğumuzu unutup, onları reddettiğimiz yanılsamasına düşüyoruz.
"Hayır" dememiz gereken her "evet", sırtımıza bir yüktür. Bu sorulara "evet" desek de aslında cevapları "hayırdır". Bile bile yanlış cevap verdiğimizden, kendimizi kızgın, kullanılmış, değersiz ve yalnız hissederiz. Kendi isteklerimizin önem kaybetmesi ile birlikte gündelik yaşamımızın kontrolünü de kaybederiz. Sorulara verilen yanlış evetler, uzun vadede ilişkilerin kötüye gitmesine neden olur.
Hayır diyememek sadece söyleyemeyeni değil; muhatabını da etkiler. Örneğin çocuğunuza hayır diyemediğinizde, onun isteklerini daima yerine getirdiğinizde masaldaki düş dünyasının sınırlarını çizersiniz. Bu dünyadan gerçek dünyaya geçtiğinde ise,
yaşamda mücadele etmeden hiçbir şey elde edemeyeceğini fark eder.
Bu geç kalmış fark ediş; -bütün geç kalmalar gibi- sancılı ve bunalımlıdır. Telafisi ya da geriye dönüşü de yoktur.
Gerçekte, "hayır" dediğimizde kendimizi iyi hissetmek isteriz. "Hayırı" ağır bir yük olarak sırtımızda taşımak istemeyiz. Hayır diyemememizin en önemli nedeni; karşımızdakinin duygularına zarar verme korkusudur. Bu duygu önemlidir çünkü duygular bütün ilişki çeşitlerinin yönlendiricileridir. Gerek iş, gerekse özel hayatta duygulardaki incinmişlik, toplumsal ve kişisel ilişkilerimizi bozma gücünü barındırır. Bundan dolayı yaşamın her alanında kendimizle ilgilenme, kendi isteklerimizi gerçekleştirme ve bunlar için zaman yaratma çabamız; başkalarının bizden beklentilerine takılma riski taşır.
"Hayır" sözcüğünü kullanma becerimiz; başkalarının bizden beklediklerine uygun bir cevap olmasının yanında, kendimizi nasıl algıladığımızı da anlatır. Kişinin gelişmiş benlik algısının "hayırlarının" faydası çoktur.
"Hayır" demeyi öğrenmekle stres ve gerilimlerin kontrol altına alınma şansı olur. Kişi kendini daha güçlü ve cesur hisseder. Hayır ya da evet demek bir alışkanlık halini almadığından; çevre tarafından kişinin kararlarına güven duyulur ve itibarı artar.
Bunun yanında, bir birey olarak kendi gereksinimlerimize zaman ayırmayı bildiğimizi ve kendimiz dışındaki insanların ihtiyaçlarını önemsediğimizi gösterir.
Hayır cevabını açıklamadan önce istekte bulunan kişi, iyice dinlenmelidir. Anlatmak istediklerini anlatmasını ve isteğini nedenleri ile açıklaması beklenmelidir. Verdiğimiz cevabın gerekçelerini açıklamak zorunda olmasak da; nezaketle açıklama yapmaktan kaçınmamalıyız. İmkân dâhilinde ise, sorununu çözmeye yönelik önerilerde bulunmalıyız.
"Hayır" demeyi öğrenmek istiyorsak, ilişkilerin sınırlarını çizmek ve aynı kişilerle yaşanan farklı rolleri birbirinden ayırmak gerekir. İş arkadaşınız aynı zamanda yakın dostunuz ya da akrabanız ise; aslında yapmak istemediğiniz bir şey için "evet" demekten kaçınmalısınız. "Hayır" demeye hazır olana kadar, isteklerinin bir bölümüne sınır çizmeyi ve kısmen kabul etmeyi de deneyebilirsiniz.
Zor olsa da, incelikli bir zeka kıvraklığı ile doğru zamanda "hayır" dudaklarınızdan dökülmeyi başarmalıdır. "Hayır" derken sadece sizden istenileni reddediyorsunuz. Karşınızdaki insanın kişiliğine ya da aranızdaki duygulara ve bağa yönelik yapmıyorsunuz.
Sizden beklentilerin, siz yaptıkça artacağını ve "hayır" diyememenin yükünün giderek ağırlaşacağını unutmayınız. Üstünüze aldığınız ve aslında size ait olmayan bu yükler, aynı zamanda sürekli artacak bir öfkenin ve gerilimin de habercisidir.
(Alıntıdır)
Nasıl oluyor da kendi ihtiyaçlarımızı giderme uğraşımız bize suçluluk duygusu verirken; başkalarının üstümüze vazife olmayan istekleri bizden "evet" cevabını alıyor?
Yakınlarımıza ve sevdiklerimize "hayır" demek bazılarımız için çok zordur. Mutluluğu, başarıyı, huzuru sevdiklerimiz adına yakalama arzumuz, gücümüzü son raddesine kadar kullanmaya iter bizi. Bu da hayır diyememenin ağırlığını yükler sırtımıza.
"Hayır" dediğimiz zaman, sadece bizden istenileni kabul etmemiş olduğumuzu unutup, onları reddettiğimiz yanılsamasına düşüyoruz.
"Hayır" dememiz gereken her "evet", sırtımıza bir yüktür. Bu sorulara "evet" desek de aslında cevapları "hayırdır". Bile bile yanlış cevap verdiğimizden, kendimizi kızgın, kullanılmış, değersiz ve yalnız hissederiz. Kendi isteklerimizin önem kaybetmesi ile birlikte gündelik yaşamımızın kontrolünü de kaybederiz. Sorulara verilen yanlış evetler, uzun vadede ilişkilerin kötüye gitmesine neden olur.
Hayır diyememek sadece söyleyemeyeni değil; muhatabını da etkiler. Örneğin çocuğunuza hayır diyemediğinizde, onun isteklerini daima yerine getirdiğinizde masaldaki düş dünyasının sınırlarını çizersiniz. Bu dünyadan gerçek dünyaya geçtiğinde ise,
yaşamda mücadele etmeden hiçbir şey elde edemeyeceğini fark eder.
Bu geç kalmış fark ediş; -bütün geç kalmalar gibi- sancılı ve bunalımlıdır. Telafisi ya da geriye dönüşü de yoktur.
Gerçekte, "hayır" dediğimizde kendimizi iyi hissetmek isteriz. "Hayırı" ağır bir yük olarak sırtımızda taşımak istemeyiz. Hayır diyemememizin en önemli nedeni; karşımızdakinin duygularına zarar verme korkusudur. Bu duygu önemlidir çünkü duygular bütün ilişki çeşitlerinin yönlendiricileridir. Gerek iş, gerekse özel hayatta duygulardaki incinmişlik, toplumsal ve kişisel ilişkilerimizi bozma gücünü barındırır. Bundan dolayı yaşamın her alanında kendimizle ilgilenme, kendi isteklerimizi gerçekleştirme ve bunlar için zaman yaratma çabamız; başkalarının bizden beklentilerine takılma riski taşır.
"Hayır" sözcüğünü kullanma becerimiz; başkalarının bizden beklediklerine uygun bir cevap olmasının yanında, kendimizi nasıl algıladığımızı da anlatır. Kişinin gelişmiş benlik algısının "hayırlarının" faydası çoktur.
"Hayır" demeyi öğrenmekle stres ve gerilimlerin kontrol altına alınma şansı olur. Kişi kendini daha güçlü ve cesur hisseder. Hayır ya da evet demek bir alışkanlık halini almadığından; çevre tarafından kişinin kararlarına güven duyulur ve itibarı artar.
Bunun yanında, bir birey olarak kendi gereksinimlerimize zaman ayırmayı bildiğimizi ve kendimiz dışındaki insanların ihtiyaçlarını önemsediğimizi gösterir.
Hayır cevabını açıklamadan önce istekte bulunan kişi, iyice dinlenmelidir. Anlatmak istediklerini anlatmasını ve isteğini nedenleri ile açıklaması beklenmelidir. Verdiğimiz cevabın gerekçelerini açıklamak zorunda olmasak da; nezaketle açıklama yapmaktan kaçınmamalıyız. İmkân dâhilinde ise, sorununu çözmeye yönelik önerilerde bulunmalıyız.
"Hayır" demeyi öğrenmek istiyorsak, ilişkilerin sınırlarını çizmek ve aynı kişilerle yaşanan farklı rolleri birbirinden ayırmak gerekir. İş arkadaşınız aynı zamanda yakın dostunuz ya da akrabanız ise; aslında yapmak istemediğiniz bir şey için "evet" demekten kaçınmalısınız. "Hayır" demeye hazır olana kadar, isteklerinin bir bölümüne sınır çizmeyi ve kısmen kabul etmeyi de deneyebilirsiniz.
Zor olsa da, incelikli bir zeka kıvraklığı ile doğru zamanda "hayır" dudaklarınızdan dökülmeyi başarmalıdır. "Hayır" derken sadece sizden istenileni reddediyorsunuz. Karşınızdaki insanın kişiliğine ya da aranızdaki duygulara ve bağa yönelik yapmıyorsunuz.
Sizden beklentilerin, siz yaptıkça artacağını ve "hayır" diyememenin yükünün giderek ağırlaşacağını unutmayınız. Üstünüze aldığınız ve aslında size ait olmayan bu yükler, aynı zamanda sürekli artacak bir öfkenin ve gerilimin de habercisidir.
(Alıntıdır)