Alıntı:
swan rumuzlu üyeden alıntı
Peki birazcık daha fikir vereyim o zaman;
Evlilikte her eş kendi adına yaptığı borçtan sorumludur. Sizin durumunuza ise eşinizin kredi borcunda sizin kefilliğiniz söz konusu, bu tarafı sakat işte. Borçları eşiniz ödemesse sizi bulur banka.
Avukat olmadığım için sizi yanıltmak istemem, bir avukattan yardım alın ve yargıtay kararlarını araştırın derim.
Kolay gelsin.
Yukarıdaki karar, kararın metninden de anlaşılacağı gibi, eski eşimin boşandıktan 365 gün sonra bana açmış olduğu, maddi tazminat, ziynet eşyası ve konuta katkı payı şeklinde açılmış bir davadır. Başlangıçta "konutu birlikte aldık" şeklinde (aldatıcı biçimde)açılmış bir dava olduğu için konutun bulunduğu "İzmir" kentinde açılmıştır.
Dava sonradan, bilirkişi tespitleri doğrultusunda, "bir borcun ödenmesine katkı" biçimine dönüşmüştür.
Dosya Yargıtay'dan geri geldikten sonra, Banka ile yazışmalar başlamış, Emlak Kredi Bankası ortadan kaldırılmış olduğu için, dosyaları devir alan Ziraat Bankasından istenilen ekstrelerin ve yıllar önce 1965 yılında yapılmış olan kredi sözleşmesinin temini mümkün olmamıştır. İşin aslına bakarsanız, zaten bir ödeme söz konusu olmadığından, böyle bir ekstreye ulaşmak mümkün de değildir. Ayrıca, Emlak Kredi Bankası'nın evi olmayanlara düşük faizli ( % 5 ) kredi ile konut sahibi yapmak gibi GERÇEK bir işlevi de vardı. (Şimdiki mortgage'nin işlevleri sadece KANDIRMACAdır.)
2009 yılı içinde en az üç aylık aralar verildiği için üç duruşma yapılabilmiş, sözün özü dosya her yönüyle istismar edilir olmuştur.
Benim üç celsedir talebim, dava konusunun bir taşınmaz olmaması, bir borcun ödenmesine katkı olması görüşü öne çıktığına göre, İzmir Mahkemelerinin yetkisiz olduğu yönündedir. Ancak hiçbir ara kararında mahkemenin yetkili veya yetkisiz olduğu konusunda karar bulunmamaktadır. Öyle ya, kendisinin benim adıma bir para ödemesi yaptığını iddia eden kişi, herhalde davayı benim ikametgahımda açmalıdır. (HUMK) Ve buna da her aşamada mahkemece karar verilebilir. (HUMK)
Son celsede hakim, "Sözlü ifadeleriniz, yazılı ifadelerinizin aynı, bizim zamanımız kıymetli, zamanı israf etmeyin!" şeklinde beni uyaracağına, davacıya yönelip, "iddialarınızı ispat edecek bir deliliniz varsa onu getirin, görüşelim. Yoksa mahkemeyi boşuna işgal etmeyin!" demesi gerekirdi diye düşünüyorum. Bu dosya daha çoook istismar edilecektir, görüşünü tekrarlıyorum.
Her duruşma için Çanakkale'den İzmir'e gitmem davacıyı mutlu etmektedir.
İlgilenenler için karara ek olarak bir bilgi vereyim: Söz konusu ipotekli kredinin miktarı, 1968 yılı bazında 34.000 TL (yani 3 kuruştan biraz fazla) 27.06.2002 tarihinde benim tarafımdan ödenen meblağ 100.500.000,00 TL (yani, 100,50 TL) dir. Bu meblağlar bile tek başına, uzun yıllar borcun ödenmesi için hiçbir katkı yapılmadığını göstermektedir. (dosyadaki bilgiler belgelere dayalı olup, daha ayrıntılı ve açıklayıcıdır.) "Buna rağmen bu dava herhalde daha uzun bir süre devam eder ve asla Çanakkale'ye gitmez." daha da kötüsü, "bana kimbilir ne kadar diyet borcu çıkarılacaktır" diye düşünüyorum.
Gerçekten alevler bacayı sardı.