Terörizme Ödül Veren Hükümet
TERÖRİZM'E ÖDÜL VEREN HÜKÜMET!
Kürt Açılımının getirdikleri malûm... Netice gün gibi aşikâr! PKK'lılar gelmiş, bir de öyle hoşgelmişler ki; davullu zurnalı ve kalabalık eşliğinde sefalar getirmişler, rivayete göre... Malûmunuz, hükümet affetmiş. İnsan, asker ve hatta bebek katillerini... Niye affetmesinler ki... Ölen evlâtlar, kendi öz çocukları değil ki...! Çekilen çileler onları bağlamaz ki! Onlar ancak kendi çocuklarını, doğu hariç her yere gönderirler askerlik için... Sonra da Genel Kurmay, garibanları çeker sineye... Alır götürür çocukları analarının koynundan.. Sonra atar kurşunun, roketlerin ortasına.. Öldüğün zaman da adın yok yere öldüye çıkar bazı kesimlere göre... Yani şehide... Onu da geçtim, neye yaradı ki şimdi o şehitlerin yerde kalan kanı, şehit olmanın prestiji... Sevgili hükümetimiz, kan kırmızısı bayrağımızın rengini, katilleri affederek soldurmadı mı dersiniz? Ya da o bayrağın ne özelliği kaldı demezler mi adama...? Öte yandan madem affettin bu 34 PKK'lıyı, Apo'yu da affedeceksin. Hukuken o yandaşlar suçsuz ise Apo da suçsuzdur. Madem öyle işte böyle... Gerçi ABD'nin Saddam'a yaptığı gibi yapamazlar. Yani idam edemezler. Halbuki Saddam, Apo'dan daha mahsumdu. Peki sorarım size; suçu bu derece büyük müydü idam edilecek kadar Saddam'ın...? Sıra Apo'ya gelince insan hakları diyorlar. Hangi insan hakları... Bizimkilerin ise literatürde bu adamı affetmeleri demek; ülkedeki vatandaşları suça teşvik etmekten başka birşey değil... Nasılsa affediyorlar deyip, milleti birbirlerini kesen kesene bırakacaklar. Neyse bakalım bu Kürt Açılımı'ndan sonra bu gaftan da nasıl sıyrılacaklar, göreceğiz. Eh malûm; önce açılım dediniz. Sonra Apo'dan görüş alabilecek kadar düştünüz. Ve en sonunda verdiğiniz tavizlerin karşılığında olmayacak sonuçlara imza attınız. Ahmet Türk tarafından, teklif edilmesi bile yanlış olan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk üç maddesinin değiştirilmesi istemine dahi maruz kaldınız. Tabi ki zorunlu kalmadık millet olarak... Fakat bu kadar mı ileri gidilir demekten kendimizi de alamıyoruz yani, ülkesine gönülden bağlı olan vatandaşlar olarak... Peki neymiş bu üç madde o zaman bir bakalım? Densizliğin boyutu neymiş bir görelim, düşünelim;
I. Devletin şekli
MADDE 1. Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı "istiklal Marşı"dır. Başkenti Ankaradır.
Yorumsuz demekten başka çare var mı? PKK'yı affederken bile sırf milleti uyandırmamak adına, çıkıp PKK'yı tasfiye ettik diyebiliyorsunuz. Neyin tasfiyesi.. PKK iflas mı etti de tasfiye süreci başladı deyip bitirmek üzereyiz diyorsunuz Sayın Başbakan! Ama yakındır! %20'lik Kürt toplumu bile yeri geldiğinde çok olduklarını anlayacaklardır. Aslında ben bu ayrı gayrılığı Kürtler çıkardı da demiyorum. ABD kışkırttı, Kürtler de yedi. Laz'lar niye yemedi? Akıllı geçinenlerin şaka tabiriyle, hani 12'den sonra kafaları çalışmazdı. Eğer kafa çalıştırmak vatan hainliğiyle eşdeğerse, bırakın eksik kalsın, istemeyiz. Hatta daha ileri gideyim; gerizekalı olmaya razıyız. Nihayetinde kim kendinde ne eksikse onu ister. Fakir ister akçe, zenginse sömürge... Var mı ötesi...?
O değil de, ben en çok da kollarını, bacaklarını yitiren, yüzleri operasyon sırasında deforme edilen gazilerimize ve de şehit ana babalarına, kardeş ya da abi veya ablalarına üzülüyorum. En kötü ihtimal de olsa sevdiklerine... Belki sözde hükümetin iddiasına göre, ülke bir nebze huzura kavuşacak ama o insanların bedduası, bizleri daha da büyük felaketlere sürükleyecek. Artık bu ülkenin adaletinden de şüphe etmeye başladım zaten bu yüzden de... Kendi evladına bunu reva gören ve milli görüşlerin yerini özgürlükçü akım düşüncesi içine alan gençliğin zihniyet sömürüsüne tanık olduk Kürt Açılımı sayesinde... Herkes istediğini yapmakta özgür safsataları atılmaya başlandı yavaş yavaş da... Bu ülkenin yasaları, marşı, alfabesi ve dili var mı yok mu belli değil.. Şaşırdık kaldık yahu!
Peki soruyorum sizlere; bizden sonrakiler hangi amaca hizmet ediyor ve de etmeye devam edecek? Gençler askere isteyerek mi gidecek? Aslında ne farkeder ki! Millet olarak o kadar çabuk unutuyoruz ki; emin olun, 1 sene sonra belki de PKK diye birşey hatırlamayacağız. Halbuki o kadar canlarımızı alıp, ana ve baba yürekleri yaktılar ki, birtek onlar unutmayacak bu yapılanları... Onlar da olmasa zaten halimiz duman.. Fakat balık hafızalılığımızla övünen bir millet olmamızdan da hiçbir zaman şüphe olunmayacak. Bu biline! Nasılsa unutulup gidiyor herşey dedim ya!... İşte örneği; pişmanlık yasasından yararlanıyorlar ama iş kendi halkları tarafından şaşalı bir şekilde karşılanmaya geldi mi eğlenmesini ve hatta zafer işaretleri yapmasını biliyorlar. Nerde şehitlerimizin hakları o zaman! Bu mudur pişmanlık! Bu mudur sizin özgürlük isteğiniz? Ve kime karşıdır bu kininiz? Yazıklar olsun size, hepinize! Devlete, hatta Genel Kurmay'a da... Derhal istifa etmeleri gerekir bu ilgili merciilerin.. Siz ki bu şovlara müsade ettiyseniz, durmayın görevinizin başında... Defolun gidin. Bir daha yapamazlar deyip milleti de uyutmayın!
Bu ülkenin vatansever gençlerine, PKK'lıların gelişini protesto etmeye çalışmasına müdahale ediyorsunuz. Polisin müsade etmemesine de hak veriyorsunuz.. Gerekçe de; izinleri yok. Peki PKK sizden izin mi aldı da her türlü tahriğe taviz verme taraftarı oldunuz? Bunlara müsade eden acaba Apo'ya hangi hizmetlerde bulunmuştur, düşünemiyorum doğrusu?
Teröristbaşına "Sayın" çeken Başbakan'a da sesleniyorum bu arada; bu mutlu 29 Ekim günü size, Türkiye Cumhuriyeti gerçeğini en güzel cevap olarak vermiştir. Vermeye de devam edecektir. Ve sizlere söylüyorum, PKK ve onları besleyen yandaş ülkeleri ya da insanlarına; öyle sakin durduğumuza bakmayın sakın! Habersizce kopan fırtınayız biz! Eğer sessiz kalıyorsak, bu efendiliğimizdendir. Gürlersek tam gürleriz.
Ayağınızı denk alın.
29.10.2009
MEHMET AKGÜL
Kürt Açılımının getirdikleri malûm... Netice gün gibi aşikâr! PKK'lılar gelmiş, bir de öyle hoşgelmişler ki; davullu zurnalı ve kalabalık eşliğinde sefalar getirmişler, rivayete göre... Malûmunuz, hükümet affetmiş. İnsan, asker ve hatta bebek katillerini... Niye affetmesinler ki... Ölen evlâtlar, kendi öz çocukları değil ki...! Çekilen çileler onları bağlamaz ki! Onlar ancak kendi çocuklarını, doğu hariç her yere gönderirler askerlik için... Sonra da Genel Kurmay, garibanları çeker sineye... Alır götürür çocukları analarının koynundan.. Sonra atar kurşunun, roketlerin ortasına.. Öldüğün zaman da adın yok yere öldüye çıkar bazı kesimlere göre... Yani şehide... Onu da geçtim, neye yaradı ki şimdi o şehitlerin yerde kalan kanı, şehit olmanın prestiji... Sevgili hükümetimiz, kan kırmızısı bayrağımızın rengini, katilleri affederek soldurmadı mı dersiniz? Ya da o bayrağın ne özelliği kaldı demezler mi adama...? Öte yandan madem affettin bu 34 PKK'lıyı, Apo'yu da affedeceksin. Hukuken o yandaşlar suçsuz ise Apo da suçsuzdur. Madem öyle işte böyle... Gerçi ABD'nin Saddam'a yaptığı gibi yapamazlar. Yani idam edemezler. Halbuki Saddam, Apo'dan daha mahsumdu. Peki sorarım size; suçu bu derece büyük müydü idam edilecek kadar Saddam'ın...? Sıra Apo'ya gelince insan hakları diyorlar. Hangi insan hakları... Bizimkilerin ise literatürde bu adamı affetmeleri demek; ülkedeki vatandaşları suça teşvik etmekten başka birşey değil... Nasılsa affediyorlar deyip, milleti birbirlerini kesen kesene bırakacaklar. Neyse bakalım bu Kürt Açılımı'ndan sonra bu gaftan da nasıl sıyrılacaklar, göreceğiz. Eh malûm; önce açılım dediniz. Sonra Apo'dan görüş alabilecek kadar düştünüz. Ve en sonunda verdiğiniz tavizlerin karşılığında olmayacak sonuçlara imza attınız. Ahmet Türk tarafından, teklif edilmesi bile yanlış olan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk üç maddesinin değiştirilmesi istemine dahi maruz kaldınız. Tabi ki zorunlu kalmadık millet olarak... Fakat bu kadar mı ileri gidilir demekten kendimizi de alamıyoruz yani, ülkesine gönülden bağlı olan vatandaşlar olarak... Peki neymiş bu üç madde o zaman bir bakalım? Densizliğin boyutu neymiş bir görelim, düşünelim;
I. Devletin şekli
MADDE 1. Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı "istiklal Marşı"dır. Başkenti Ankaradır.
Yorumsuz demekten başka çare var mı? PKK'yı affederken bile sırf milleti uyandırmamak adına, çıkıp PKK'yı tasfiye ettik diyebiliyorsunuz. Neyin tasfiyesi.. PKK iflas mı etti de tasfiye süreci başladı deyip bitirmek üzereyiz diyorsunuz Sayın Başbakan! Ama yakındır! %20'lik Kürt toplumu bile yeri geldiğinde çok olduklarını anlayacaklardır. Aslında ben bu ayrı gayrılığı Kürtler çıkardı da demiyorum. ABD kışkırttı, Kürtler de yedi. Laz'lar niye yemedi? Akıllı geçinenlerin şaka tabiriyle, hani 12'den sonra kafaları çalışmazdı. Eğer kafa çalıştırmak vatan hainliğiyle eşdeğerse, bırakın eksik kalsın, istemeyiz. Hatta daha ileri gideyim; gerizekalı olmaya razıyız. Nihayetinde kim kendinde ne eksikse onu ister. Fakir ister akçe, zenginse sömürge... Var mı ötesi...?
O değil de, ben en çok da kollarını, bacaklarını yitiren, yüzleri operasyon sırasında deforme edilen gazilerimize ve de şehit ana babalarına, kardeş ya da abi veya ablalarına üzülüyorum. En kötü ihtimal de olsa sevdiklerine... Belki sözde hükümetin iddiasına göre, ülke bir nebze huzura kavuşacak ama o insanların bedduası, bizleri daha da büyük felaketlere sürükleyecek. Artık bu ülkenin adaletinden de şüphe etmeye başladım zaten bu yüzden de... Kendi evladına bunu reva gören ve milli görüşlerin yerini özgürlükçü akım düşüncesi içine alan gençliğin zihniyet sömürüsüne tanık olduk Kürt Açılımı sayesinde... Herkes istediğini yapmakta özgür safsataları atılmaya başlandı yavaş yavaş da... Bu ülkenin yasaları, marşı, alfabesi ve dili var mı yok mu belli değil.. Şaşırdık kaldık yahu!
Peki soruyorum sizlere; bizden sonrakiler hangi amaca hizmet ediyor ve de etmeye devam edecek? Gençler askere isteyerek mi gidecek? Aslında ne farkeder ki! Millet olarak o kadar çabuk unutuyoruz ki; emin olun, 1 sene sonra belki de PKK diye birşey hatırlamayacağız. Halbuki o kadar canlarımızı alıp, ana ve baba yürekleri yaktılar ki, birtek onlar unutmayacak bu yapılanları... Onlar da olmasa zaten halimiz duman.. Fakat balık hafızalılığımızla övünen bir millet olmamızdan da hiçbir zaman şüphe olunmayacak. Bu biline! Nasılsa unutulup gidiyor herşey dedim ya!... İşte örneği; pişmanlık yasasından yararlanıyorlar ama iş kendi halkları tarafından şaşalı bir şekilde karşılanmaya geldi mi eğlenmesini ve hatta zafer işaretleri yapmasını biliyorlar. Nerde şehitlerimizin hakları o zaman! Bu mudur pişmanlık! Bu mudur sizin özgürlük isteğiniz? Ve kime karşıdır bu kininiz? Yazıklar olsun size, hepinize! Devlete, hatta Genel Kurmay'a da... Derhal istifa etmeleri gerekir bu ilgili merciilerin.. Siz ki bu şovlara müsade ettiyseniz, durmayın görevinizin başında... Defolun gidin. Bir daha yapamazlar deyip milleti de uyutmayın!
Bu ülkenin vatansever gençlerine, PKK'lıların gelişini protesto etmeye çalışmasına müdahale ediyorsunuz. Polisin müsade etmemesine de hak veriyorsunuz.. Gerekçe de; izinleri yok. Peki PKK sizden izin mi aldı da her türlü tahriğe taviz verme taraftarı oldunuz? Bunlara müsade eden acaba Apo'ya hangi hizmetlerde bulunmuştur, düşünemiyorum doğrusu?
Teröristbaşına "Sayın" çeken Başbakan'a da sesleniyorum bu arada; bu mutlu 29 Ekim günü size, Türkiye Cumhuriyeti gerçeğini en güzel cevap olarak vermiştir. Vermeye de devam edecektir. Ve sizlere söylüyorum, PKK ve onları besleyen yandaş ülkeleri ya da insanlarına; öyle sakin durduğumuza bakmayın sakın! Habersizce kopan fırtınayız biz! Eğer sessiz kalıyorsak, bu efendiliğimizdendir. Gürlersek tam gürleriz.
Ayağınızı denk alın.
29.10.2009
MEHMET AKGÜL