Disiplin Soruşturmasında Yazılı Bildiri Yapılmadan Savunmam Alındı bununla ilgili fikriniz nedir
NOT:(savunmam 2.kere aynı konuda alındı bildiri yapılmadan)
Savunma7. PARAĞRAF: Ancak, davacının savunmasında üç gün mazeretsiz ve izinsiz göreve gelmeme suçuyla ilgili beyanda bulunmadığı, bu sebeple tekrar sözlü ve yazılı savunmasının alınmasının özellikle işlenen suç hakkında savunmanın alınmasının, davacının savunma yapmak istememesi durumunda buna dair tutanak düzenlemesinin 25.05.2009 tarihinde 1019 sayılı yazı ile soruşturma komisyonuna bildirilmiştir. Bunun üzerine davacı da 10.06.2009 tarihinde komisyona yeni bir yazılı ve sözlü savunma vermiştir. Davacı bu savunmalarında da görev yerinde sağlık nedenlerinden dolayı orada bulunmasına olanak sağlamadığını ve bu sebeple üniversite içinde farklı birimlerde bulunduğunu beyan etmiştir.
Savunmaya Cevabım:
7.Paragrafa Cevaben:
Soruşturma sürecinde, savunma, hak arama özgürlüğünün ve adil yargılamanın vazgeçilmez bir koşuludur. Anayasa’nın 90. maddesinde uyarınca Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’nin, savunma hakkının önemini ve gereğini vurgulayan 6. maddesi uyarınca şahsıma tevcih edilen isnadın mahiyet ve sebebinden en kısa zamanda, anladığım bir dille ve etraflı surette haberdar edilmem, Müdafamı hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara malik olmam gerektiği, açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu doğrultuda; Soruşturmacı, sicil amirinin 25.05.2009 tarih ve 1019 sayılı yazısını ilgi tutarak savunmamın yenilenmesi gerektiği ve gerekçelerin belirtildiği yazılı bildiriyi 657 sayılı yasanın 130. maddesi ve Anayasa’nın 129/2. maddesine uygun olarak yapması gerekirken böyle bir bildirinin yapılmadığı, 37 gün sonra şahsımın bilgisi dışında ve idarece tek taraflı saptanan nedenlere dayanarak savunmamın yeniden alınması nedeniyle savunma imkanım kısıtlanmış hatta yok sayılmıştır. Anayasamızın 129/2.maddesinde; savunma hakkı tanınmadıkça kimseye disiplin cezasının verilemeyeceği belirtilmiş, bu maddenin gerekçesinde de; kamu görevlisine “ isnadın bildirilmesi, dinlenilmesi, savunma yapma imkanı tanınmasının , bu madde ile güvence altına alındığı” belirtilerek Anayasal güvenceye bağlanan savunma hakkının, kapsam ve uygulamasına açıklık getirilmiştir. Gerekçede de belirtildiği üzere isnadın bildirilmesi ve dinlenilmesi yeterli olmayıp savunma yapılmasına imkan da tanınması gerektiği , aksi halde İdarenin Anayasal kural ile koruma altına alınan savunma hakkını biçim olarak tanıyıp, esaslı noktalardan bunu anlamsız hale getirerek, gerekçesiz bir kararla kişinin cezalandırılması ilgililer hakkında sorumluluk doğuracağı kadar, tesis edilen işlemin hukuka aykırılığını da ortaya çıkarmaktadır. Şahsımın bilgilendirilmesi ve savunma imkanı verilmesi söz konusu değilken, savunma hakkından söz etmek de mümkün olamamaktadır. Bu ise Anayasanın 129.maddesinin ihlalini göstermektedir. Bu nokta esaslı bir şekilde göz önünde bulundurulmalıdır.
İdarece yapılan uygulama şekil ve usul paralelliği ilkesine de aykırıdır. Şekil ve usul paralelliği uyarınca, bir idari işlemin tesisi sırasında izlenen şekil ve usul kurallarının, idarece; o idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya düzeltilmesi esnasında da aynen uygulanmasıdır.
İdarî işlemin yapılış sürecinde, idarenin izleyeceği usulün, serbest bir şekilde kendi takdirine bırakılması; idarî işlemin yapılışında gizlilik, muhatabın işlemden haberdar edilmemesi ve bilgi edinme imkânı tanınmaması; işlemin yapılışında farklı idarî usullerin uygulanması sonucu pek çok sakıncayı da beraberinde getirmiştir. Hal böyleyken, İdarenin konuyu etraflıca aydınlata bilmesi , isnadın bildirilmesi, savunma yapma imkanı tanınması söz konusu değilken nasıl mümkün olabilecektir? Böyle bir uygulama içine sokulan şahsımın, takdir edersiniz ki etkili savunma yapması, hak araması, adaleti bulması mümkün olamamıştır. 1.savunmamın alınması aşamasında kusurlu tebligat yaparken, 2.savunmamda tebligatı yapma gereği bile hissetmemeleri gerçekten düşündürücüdür. Üstelikte idari işlemin gerekçesinin belirli bir konuda ayrıntılı bilgi almak olmasına rağmen.
Savunma7. PARAĞRAF: Ancak, davacının savunmasında üç gün mazeretsiz ve izinsiz göreve gelmeme suçuyla ilgili beyanda bulunmadığı, bu sebeple tekrar sözlü ve yazılı savunmasının alınmasının özellikle işlenen suç hakkında savunmanın alınmasının, davacının savunma yapmak istememesi durumunda buna dair tutanak düzenlemesinin 25.05.2009 tarihinde 1019 sayılı yazı ile soruşturma komisyonuna bildirilmiştir. Bunun üzerine davacı da 10.06.2009 tarihinde komisyona yeni bir yazılı ve sözlü savunma vermiştir. Davacı bu savunmalarında da görev yerinde sağlık nedenlerinden dolayı orada bulunmasına olanak sağlamadığını ve bu sebeple üniversite içinde farklı birimlerde bulunduğunu beyan etmiştir.
Savunmaya Cevabım:
7.Paragrafa Cevaben:
Soruşturma sürecinde, savunma, hak arama özgürlüğünün ve adil yargılamanın vazgeçilmez bir koşuludur. Anayasa’nın 90. maddesinde uyarınca Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’nin, savunma hakkının önemini ve gereğini vurgulayan 6. maddesi uyarınca şahsıma tevcih edilen isnadın mahiyet ve sebebinden en kısa zamanda, anladığım bir dille ve etraflı surette haberdar edilmem, Müdafamı hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara malik olmam gerektiği, açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu doğrultuda; Soruşturmacı, sicil amirinin 25.05.2009 tarih ve 1019 sayılı yazısını ilgi tutarak savunmamın yenilenmesi gerektiği ve gerekçelerin belirtildiği yazılı bildiriyi 657 sayılı yasanın 130. maddesi ve Anayasa’nın 129/2. maddesine uygun olarak yapması gerekirken böyle bir bildirinin yapılmadığı, 37 gün sonra şahsımın bilgisi dışında ve idarece tek taraflı saptanan nedenlere dayanarak savunmamın yeniden alınması nedeniyle savunma imkanım kısıtlanmış hatta yok sayılmıştır. Anayasamızın 129/2.maddesinde; savunma hakkı tanınmadıkça kimseye disiplin cezasının verilemeyeceği belirtilmiş, bu maddenin gerekçesinde de; kamu görevlisine “ isnadın bildirilmesi, dinlenilmesi, savunma yapma imkanı tanınmasının , bu madde ile güvence altına alındığı” belirtilerek Anayasal güvenceye bağlanan savunma hakkının, kapsam ve uygulamasına açıklık getirilmiştir. Gerekçede de belirtildiği üzere isnadın bildirilmesi ve dinlenilmesi yeterli olmayıp savunma yapılmasına imkan da tanınması gerektiği , aksi halde İdarenin Anayasal kural ile koruma altına alınan savunma hakkını biçim olarak tanıyıp, esaslı noktalardan bunu anlamsız hale getirerek, gerekçesiz bir kararla kişinin cezalandırılması ilgililer hakkında sorumluluk doğuracağı kadar, tesis edilen işlemin hukuka aykırılığını da ortaya çıkarmaktadır. Şahsımın bilgilendirilmesi ve savunma imkanı verilmesi söz konusu değilken, savunma hakkından söz etmek de mümkün olamamaktadır. Bu ise Anayasanın 129.maddesinin ihlalini göstermektedir. Bu nokta esaslı bir şekilde göz önünde bulundurulmalıdır.
İdarece yapılan uygulama şekil ve usul paralelliği ilkesine de aykırıdır. Şekil ve usul paralelliği uyarınca, bir idari işlemin tesisi sırasında izlenen şekil ve usul kurallarının, idarece; o idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya düzeltilmesi esnasında da aynen uygulanmasıdır.
İdarî işlemin yapılış sürecinde, idarenin izleyeceği usulün, serbest bir şekilde kendi takdirine bırakılması; idarî işlemin yapılışında gizlilik, muhatabın işlemden haberdar edilmemesi ve bilgi edinme imkânı tanınmaması; işlemin yapılışında farklı idarî usullerin uygulanması sonucu pek çok sakıncayı da beraberinde getirmiştir. Hal böyleyken, İdarenin konuyu etraflıca aydınlata bilmesi , isnadın bildirilmesi, savunma yapma imkanı tanınması söz konusu değilken nasıl mümkün olabilecektir? Böyle bir uygulama içine sokulan şahsımın, takdir edersiniz ki etkili savunma yapması, hak araması, adaleti bulması mümkün olamamıştır. 1.savunmamın alınması aşamasında kusurlu tebligat yaparken, 2.savunmamda tebligatı yapma gereği bile hissetmemeleri gerçekten düşündürücüdür. Üstelikte idari işlemin gerekçesinin belirli bir konuda ayrıntılı bilgi almak olmasına rağmen.