5941 sayılı çek kanunu ve nitelikli dolandırıcılık suçu
Değerli Arkadaşlar & Sn. Hukukçular,
Bir yıla yakın süredir gündemde olan çek kanununda değişiklik sonunda yapıldı ve kanun yürürlüğe girdi. Ancak maalesef bebek ölü doğdu. Özellikle yoruma açık bırakılan ve anayasa mahkemesine gitmesi muhtemel bir çok madde sebebi ile hem alacaklı, hem borçlu, hem de hakimlerimiz mağdur bırakıldı kanaatindeyim. Ancak özellikle bir açıdan çok ciddi bir aksaklık taşıdığı kanaatindeyim. Sn. hukukçularımızın da bu konuda görüşlerini almak isterim.
Karşılıksız çek keşide etme suçu 3167 sayılı yasa ile uygulanırken, çek bir havale emri olarak değerlendiriliyordu. Vadeli bir ödeme aracı değildi kanun hükümlerince. Bu sebeple de çekte vade olmaz ve ibrazında ödenmesi gerekirdi. Bence bu sebepledir ki kasıt unsuru aranmıyordu yargılama sürecinde. Mantık yoluyla düşündüğümüzde ve hemen hemen çekin kullanıldığı tüm ülkelerde çek nakit para yerine geçen bir argumandı. Yani bankadaki paranız kadar çek kesmeniz ve alacaklınıza vermeniz gerekirdi. Alacaklınız ise çekinizi o anda bankaya götürüp nakite çevirebilme hakkına sahipti. Dolayısıyla eğer sizin çekiniz karşılıksız çıkarsa bu sizin kasten dolandırıcılık suçu işlediğinizi gösteriyordu. Her ne kadar ticari hayatta uygulaması bu şekilde olmasa da kanunen uygulama bu şekildeydi. Yani eğer siz çek kesiyorsanız kestiğiniz anda o para hesabınızda olmalıdır. Yoksa karşılıksız çeki kasten bilerek kesmiş olursunuz ve alacaklınızı bu şekilde kandırmış dolandırmış olursunuz.
Ne var ki, yürürlüğe giren yeni yasada çek bir havale emri olmaktan çıkartılmış ve vadeli bir ödeme aracı haline getirilmiştir. Bu bağlamda çek ile senet arasında hiç bir farklılık kalmamıştır. Özellikle yasada belirtilmiş olan "vadesinden önce yazdırılmış çekler için açılmış davaların düşürülmesi" söylemi konuyu kesinlikle çok enteresan bir noktaya taşımışdır. Yasa koyucu çeki yasal olarak vadeli bir ödeme aracı olarak kabul edince o zaman ileri tarihte ödeme planı yaparak çek kesenler ve işlerinin bozulması sebebi ile ödeyemeyenler hakkında adli para cezası ve hapis uygulaması kanunen yapılamaz ve yapılmamalıdır. İleri tarihli çek keşide eden ve ödeyemeyen borçluların bu eylemi kasten dolandırıcılık için mi yaptığı, yargılamada kasıt unsuru aranmadan bilinemez. Ayrıca bu bağlamda gıyabında yargılanmış tüm karşılıksız çek keşide etme suçlularının da tekrar yargılanması ve bu konuda hiç bir sanığın gıyabında karar verilememesi gerektiği kanaatindeyim.
Özetleyecek olursak keşide ettiğiniz an bankada karşılığı olması gereken bir ödeme emrinin karşılığı olmaması sizin kasten alacaklınızı aldattığınız yönünde değerlendirilebilir. Ancak ileri tarihli bir ödeme aracının sözü edilen tarihte karşılığının olmayışı aynı kapsamda ele alınamaz. Bu durumda konu dolandırıcılıktan çıkarak karşılıklı anlaşmalardan doğan mali yükümlülükler kapsamına girer ki, bunun da hapis veya adli para cezası ile cezalandırılması hukuken mümkün değildir. Kredi kartı borcunu ödeyemeyen, aldığı kredinin taksitlerini ödeyemeyen ve/veya senetlerini ödeyemeyen biri ile ileri tarihli keşide ettiği çeki ödeyemeyen arasında hukuken ve vicdanen hiç bir farklılık kalmamıştır söz konusu yasanın getirdiği çekte vadenin yasallaştırılması unsuru ile. Bu konuda değerli hukukçularımızın görüşlerini almayı gerçekten çok isterim.
Bir yıla yakın süredir gündemde olan çek kanununda değişiklik sonunda yapıldı ve kanun yürürlüğe girdi. Ancak maalesef bebek ölü doğdu. Özellikle yoruma açık bırakılan ve anayasa mahkemesine gitmesi muhtemel bir çok madde sebebi ile hem alacaklı, hem borçlu, hem de hakimlerimiz mağdur bırakıldı kanaatindeyim. Ancak özellikle bir açıdan çok ciddi bir aksaklık taşıdığı kanaatindeyim. Sn. hukukçularımızın da bu konuda görüşlerini almak isterim.
Karşılıksız çek keşide etme suçu 3167 sayılı yasa ile uygulanırken, çek bir havale emri olarak değerlendiriliyordu. Vadeli bir ödeme aracı değildi kanun hükümlerince. Bu sebeple de çekte vade olmaz ve ibrazında ödenmesi gerekirdi. Bence bu sebepledir ki kasıt unsuru aranmıyordu yargılama sürecinde. Mantık yoluyla düşündüğümüzde ve hemen hemen çekin kullanıldığı tüm ülkelerde çek nakit para yerine geçen bir argumandı. Yani bankadaki paranız kadar çek kesmeniz ve alacaklınıza vermeniz gerekirdi. Alacaklınız ise çekinizi o anda bankaya götürüp nakite çevirebilme hakkına sahipti. Dolayısıyla eğer sizin çekiniz karşılıksız çıkarsa bu sizin kasten dolandırıcılık suçu işlediğinizi gösteriyordu. Her ne kadar ticari hayatta uygulaması bu şekilde olmasa da kanunen uygulama bu şekildeydi. Yani eğer siz çek kesiyorsanız kestiğiniz anda o para hesabınızda olmalıdır. Yoksa karşılıksız çeki kasten bilerek kesmiş olursunuz ve alacaklınızı bu şekilde kandırmış dolandırmış olursunuz.
Ne var ki, yürürlüğe giren yeni yasada çek bir havale emri olmaktan çıkartılmış ve vadeli bir ödeme aracı haline getirilmiştir. Bu bağlamda çek ile senet arasında hiç bir farklılık kalmamıştır. Özellikle yasada belirtilmiş olan "vadesinden önce yazdırılmış çekler için açılmış davaların düşürülmesi" söylemi konuyu kesinlikle çok enteresan bir noktaya taşımışdır. Yasa koyucu çeki yasal olarak vadeli bir ödeme aracı olarak kabul edince o zaman ileri tarihte ödeme planı yaparak çek kesenler ve işlerinin bozulması sebebi ile ödeyemeyenler hakkında adli para cezası ve hapis uygulaması kanunen yapılamaz ve yapılmamalıdır. İleri tarihli çek keşide eden ve ödeyemeyen borçluların bu eylemi kasten dolandırıcılık için mi yaptığı, yargılamada kasıt unsuru aranmadan bilinemez. Ayrıca bu bağlamda gıyabında yargılanmış tüm karşılıksız çek keşide etme suçlularının da tekrar yargılanması ve bu konuda hiç bir sanığın gıyabında karar verilememesi gerektiği kanaatindeyim.
Özetleyecek olursak keşide ettiğiniz an bankada karşılığı olması gereken bir ödeme emrinin karşılığı olmaması sizin kasten alacaklınızı aldattığınız yönünde değerlendirilebilir. Ancak ileri tarihli bir ödeme aracının sözü edilen tarihte karşılığının olmayışı aynı kapsamda ele alınamaz. Bu durumda konu dolandırıcılıktan çıkarak karşılıklı anlaşmalardan doğan mali yükümlülükler kapsamına girer ki, bunun da hapis veya adli para cezası ile cezalandırılması hukuken mümkün değildir. Kredi kartı borcunu ödeyemeyen, aldığı kredinin taksitlerini ödeyemeyen ve/veya senetlerini ödeyemeyen biri ile ileri tarihli keşide ettiği çeki ödeyemeyen arasında hukuken ve vicdanen hiç bir farklılık kalmamıştır söz konusu yasanın getirdiği çekte vadenin yasallaştırılması unsuru ile. Bu konuda değerli hukukçularımızın görüşlerini almayı gerçekten çok isterim.