Şiir üzerine
Olaylar ve İnsanlar
Milliyet / Hasan Pulur - 20 Aralık Pazar 2009
Hafta boyunca Mevlana’yı anacağız, onun şiirinden, felsefesinden bir şeyler öğrenmeye çalışacağız, anlayabildiğimiz kadar.
Bugün Mevlana denince herkesin aklına, belleğine ünlü dörtlük gelir:
“Buraya gel, buraya gel, ne olursan ol buraya gel!
Kâfir, Zerdüşt, Mecusi olsan da buraya gel!
Bizim dergâhımız umutsuzluk dergâhı değildir,
Bin kere tövbe bozmuş olsan da buraya gel!”
Mevlana’nın felsefesi budur, bu dörtlük onun fikirlerine yakışır.
Lakin bu dörtlüğün, onun olmadığını söyleyenler de vardır, onlara göre, bu dörtlük İranlı şair ve mutasavvıf Ebu Sait Feyzullah Ebul Hayr’ındır.
* * *
Mevlana’nın unutulmayacak mısraları da vardır, A. Kadir onları Mesnevi’den Türkçeleştirmiştir.
Bir örnek:
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş!
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
Yeniliğe doğru!”
* * *
Şairler, bazı sırlarını yarına bırakıp gitmişlerdir, mesela Orhan Veli...
“Ben Orhan Veli” diyerek başladığı hayat hikâyesini, edebiyat tarihçisini görevlendirerek bitirir:
“Duydum ki merak ediyormuşsunuz/Hususi hayatımı” diye başlar:
“Yayan dolaşırım
Mütenekkiren seyahat ederim.
Oktay Rıfat’la Melih Cevdet’tir
en yakın arkadaşlarım.
Bir de sevgilim vardır, pek muteber
İsmini söyleyemem,
Edebiyat tarihçisi bulsun...”
Bu, Orhan Veli’nin duyulmuş şiiri değildir. Hikmet Altınkaynak’ın Çağdaş Türk Şiiri’nde var.
Şimdi önemli olan, edebiyat tarihçilerinin Orhan Veli’nin sevgilisini bulmaları...
Kimmiş acaba Orhan Veli’nin muteber sevgilisi?
* * *
Sevgiden aşktan, sevgiliden söz edince Attilâ İlhan pas geçilir mi?
“Ne kadınlar sevdim zaten yoktular” der.
Ama “O kadınlar”dan ara sıra mektuplar gelir:
“Gerçek değildiler, birer umuttular.”
* * *
Şair umutsuz yaşar mı?
Milliyet / Hasan Pulur - 20 Aralık Pazar 2009
Hafta boyunca Mevlana’yı anacağız, onun şiirinden, felsefesinden bir şeyler öğrenmeye çalışacağız, anlayabildiğimiz kadar.
Bugün Mevlana denince herkesin aklına, belleğine ünlü dörtlük gelir:
“Buraya gel, buraya gel, ne olursan ol buraya gel!
Kâfir, Zerdüşt, Mecusi olsan da buraya gel!
Bizim dergâhımız umutsuzluk dergâhı değildir,
Bin kere tövbe bozmuş olsan da buraya gel!”
Mevlana’nın felsefesi budur, bu dörtlük onun fikirlerine yakışır.
Lakin bu dörtlüğün, onun olmadığını söyleyenler de vardır, onlara göre, bu dörtlük İranlı şair ve mutasavvıf Ebu Sait Feyzullah Ebul Hayr’ındır.
* * *
Mevlana’nın unutulmayacak mısraları da vardır, A. Kadir onları Mesnevi’den Türkçeleştirmiştir.
Bir örnek:
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş!
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
Yeniliğe doğru!”
* * *
Şairler, bazı sırlarını yarına bırakıp gitmişlerdir, mesela Orhan Veli...
“Ben Orhan Veli” diyerek başladığı hayat hikâyesini, edebiyat tarihçisini görevlendirerek bitirir:
“Duydum ki merak ediyormuşsunuz/Hususi hayatımı” diye başlar:
“Yayan dolaşırım
Mütenekkiren seyahat ederim.
Oktay Rıfat’la Melih Cevdet’tir
en yakın arkadaşlarım.
Bir de sevgilim vardır, pek muteber
İsmini söyleyemem,
Edebiyat tarihçisi bulsun...”
Bu, Orhan Veli’nin duyulmuş şiiri değildir. Hikmet Altınkaynak’ın Çağdaş Türk Şiiri’nde var.
Şimdi önemli olan, edebiyat tarihçilerinin Orhan Veli’nin sevgilisini bulmaları...
Kimmiş acaba Orhan Veli’nin muteber sevgilisi?
* * *
Sevgiden aşktan, sevgiliden söz edince Attilâ İlhan pas geçilir mi?
“Ne kadınlar sevdim zaten yoktular” der.
Ama “O kadınlar”dan ara sıra mektuplar gelir:
“Gerçek değildiler, birer umuttular.”
* * *
Şair umutsuz yaşar mı?