Özelleştirmeye, devlete getireceği gelir açısından bakmanın yanlış olduğu düşüncesindeyim. Özelleştirme, ekonomik ve siyasal politikalarda felsefi bir tercih sorunudur. Tercihini devletçi ekonomiden ya da serbest piyasa ekonomisinden yana kullanmak gibi...
Devletçi ekonomilerin piyasaya uyum sağlayamaması nedeniyle giderek serbest piyasa ekonomilerine dönüşüm süreci yaşadığı hususu, dünyanın gündemdeki bilinen gerçeğidir. Ağır devletçi ekonomiler olan Rusya, Çin ve Türkiye gibi ülkeler giderek bu yükten kurtulmaya çalışıyorlar. Ekonomide devletin ağırlığının fazla olması, siyasal özgürlüklerin ve demokrasinin de gelişmesine engel teşkil etmektedir. Çünkü, ekonomik anlamda varlığı fazla olan devlet, bu haklarını korumak ve kollamak amacıyla fertlerin haklarını kısıtlama yoluna gitmektedir.
Devletin ekonomiye müdahalesinin en alt düzeyde olduğu ülkelerde, özgürlük, insan hakları ve demokrasi gibi çağdaş ve evrensel değerler daha çok gelişmiştir. Devletçi ekonomilerde, bireysel özgürlükler kısıtlıdır.
Bizim ülkemiz de büyük ölçüde devletçi ekonomiye sahip bir ülkedir ve bu nedenle de "fertler devlet için vardır" düşüncesi hakimdir. Oysa fertler devlet için değil, devlet fertler için var olmalıdır. Devlet zaten güçlüdür ve korunması gereken zayıf olan fertlerdir.
Ülkemizde 1930'lu yıllarda fertlerin işletme kurmak için ekonomik güçleri (sermaye) olmadığından, devlet işletmecilikte öncü ve yol gösterici olmuştur. Bugün artık bu gerekçe ortadan kalkığı için özelleştirmenin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini düşünüyorum.
Özelleştirme, sosyal maliyeti yüksek bir opersyondur. Binlerce insanın işsiz kalmasına neden olmaktadır. Doğal olarak, bu işlemi yaparken en az hasarla atlatmak, işsiz kalacak olanlara alternatif sunabilen çözümler üretmek gerekir. Yani özelleştirmenin sosyal boyutu ihmal edilmemelidir.
Kamu ekonomileri potansiyel yolsuzluk alanlarıdır. En küçük bir devlet yetkisini eline geçiren kişi bu yetkiye dayanarak kendisini memleketin kralı zannetmekte ve görevini kötüye kullanmak için formüller aramaktadır (iyileri tenzih ederim). Bir devlet kuruluşunun kapısındaki bekçiye verilen bir paket sigara veya bir bakana verilen trilyonluk rüşvetin gerçek nedeni bu şahısların sırtlarını devlete dayamış olmalarıdır. Potansiyel yolsuzluk alanlarının en aza indirilebilmesi için devetçi ekonominin serbest piyasa ekonomisine dönüşmesi gerekir.
Ancak, şu da unutulmamalı ki, özelleştrmenin bizatihi kendisi de yolsuzluğa neden olmaktadır. Özelleştirilecek kuruluşların gerçek değerini bulması, eşe dosta peşkeş çekilmemesi gerekir.
Serbest piyasa ilkelerinin hakim olduğu liberal ülkelerde, yolsuzluk endeksi en az, gelir dağılımı daha adil, fertler daha mutlu ve daha özgürdürler.
Not: Sayın alisinkay bu konuda hukuçudan ziyade iktisatçıların görüş bildirmesini istemiş. Ben, hukukçu kimliğimden önce hem İşletme Fakültesi mezunu olmam ve hem de uzun yıllar kamu niteliği ağır basan büyük bir işletmede müfettişilk ve yöneticilik gibi görevlerde bulunmuş biri olarak deneyim ve düşüncelerimi bir iktisatçı olarak ve bir birey olarak yazdım. Bizim görüşlerimize katılmayan arkadaşlar da doğal olarak olacaktır ve onların görüşlerine de saygılıyız. Selam ve saygılar. Av. Abbas Bilgili