EYS (ebeveyne yabancılaştırma sendromu) mutlaka okuyunuz
BU BİR ARAŞTIRMA YAZISIDIR.ALINTIDIR. ARAŞTIRMA YAPARKEN BULMUŞTUM.. FAYDALI BİR KAYNAK OLARAK İLGİNİZE SUNUYORUM..
"EYS, genellikle çocuğun velayeti ile ilgili anlaşmazlıklarda ortaya çıkan bir bozukluk-hastalık-rahatsızlıktır. En temel göstergesi, çocuğun diğer ebeveyne karşı haksız bir iftira ve karalama kampanyası içinde olmasıdır. Programlayan (beyin yıkayan) ebeveynin aşıladıkları ile çocuğun kendi katkılarının karışımı sonucu, hedeflenen ebeveyni kötüleme şeklinde ortaya çıkar."
Temelde bunun anlamı, dile getirilen veya getirilmeyen düşünceler, hareketler, tavırlar ve davranışlar ile bir çocuğun duygusal tacize-saldırıya maruz bırakılmasıdır. Çocuğun beyni yıkanarak diğer ebeveyninin düşman olduğunu zannetmesi sağlanır. Bu, çocuğun önünde diğer ebeveyne kötü sözler sarf etmekten, diğer ebeveyn ile görüşmesinin engellenmesine, bunun için önceden başka faaliyetler hazırlanmasına kadar uzanır
Ebeveyne Yabancılaşma Sendromu (EYS), çocuğun annesini de babasını da sevmeye ve her ikisi tarafından sevilmeye olan büyük ihtiyacının ebeveynlerden biri tarafından bilinmemesi halinde yüklenmeye zorlandığı bir yüktür.
Bu sendroma maruz kalan çocuk, karşısındaki insana göre farklı konuşur, değişik söylemlerde bulunur. İçinde bulunduğu kriz ortamından en çabuk ve en az zararla kurtulmayı bilen, politik, küçük bir canlı gibidir. Yetişkinler neyi duymak istiyorsa onu söyler. Herkese ayrı konuşur. “Çocuk yetişkinin beklentilerine uyumlu davranış geliştirir; özellikle söz konusu yetişkin çocuğun üzerinde söz sahibi ise” (HMSO 1983 tarafından yayınlanan, Çocuk istismarı konusunda DHSS bildirisi) Çocuk sizi görmek istemiyor mu?
Ağırlıklı olan uzman görüşü, çocuğun boşanmaya başarıyla uyum sağlaması için en önemli faktör, her iki ebeveynle de görüşmesi gerektiği yönündedir. (Suzan Maidment, Aile Hukuku 1984) Öyleyse çocuğunuz neden her iki ebeveynle de görüşmeyi reddetmektedir? Çocuğun sizi görmek istemediği iddia edilirse şunu sorun: Bir çocuk nasıl olur da anne ya da babasını uzun veya kısa bir süre hiç görmemeyi hoş karşılar? Çocuğun görüşememe yüzünden uğrayacağı zarardan korunma hakkı vardır. Bu yüzden çocuğa gerçekte ne anlatıldığını öğrenmeye çalışın. Belki çocuk beraber yaşadığı ebeveynin düşüncelerini taklit ediyordur. Zaten ebeveynlerinden birini kaybetmiş olan çocuk, diğerini de kaybetmekten korkar; onu da kaybederse kendisine kim bakacaktır? Boşanma esnasında çocuk çok küçükse, ilişkide kalma deneyiminden yoksun kalarak, görüşme hatta düzenli aralıklarla görüşmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenememiş olabilir. Bilmediği bir işe adım atmakta kararsız davranması normal karşılanmalıdır. Ama bu, çocuğun iyiliği açısından çok önemli olan diğer ebeveynle görüşme ihtiyacından vazgeçilmesi için yeterli bir sebep değildir.
Çocuk için iyi olanı ve çocuğun neyi istediğini nasıl ayırt edebiliriz?
Aslında bunlar iki farklı şeydir. Çocuk okula gitmek istemeyebilir ama okula gitmesi onun iyiliği için şarttır. Çocuk görüşmeye HAYIR dediğinde bunun anlamı şunlar olabilir: “Evet” “Bilmiyorum” “Annemi incitmek istemiyorum” Sorun çocuğun seçim yapma özgürlüğüne sahip olmaması ve her şeyden önce krizden kurtulmayı istemesidir. Çocuk anne-baba arasındaki çekişmenin farkındadır, görüşmenin annesini kızdıracağını düşünür.
Görüşme konusundaki bu tip kararlar, ağır bir yük ve eziyet halini alır. Çocuktan yapmasını bekleyemeyeceğimiz kadar zor bir iş. Baba ile görüşmenin yararlı ve önemli olduğuna dair kanıtlara bakmak faydalı olurdu ama onun yerine, görüşme şansı olmadığı için zarar gören çok sayıda çocuk olduğunu biliyoruz. Bu çocukların hem anne, hem de babaları tarafından sevme ve sevilme şansına sahip olmaya hakları var. Karar, dışarıdan bir yetki kanalıyla uygulattırılmalıdır. Bu, çocuğu karar verme yükünden kurtarmanın yanında, görüşmeye gittiği için annesine ihanet ettiği duygusunun ağırlığından da kurtaracaktır. Çocuğun korunmaya olan ihtiyacını mahkeme kararı sağlayacak, annesine ihanet ettiği hissi ile suçluluk duymadan babası ile rahatça görüşebilecektir. (David Cannon.)
EYS (Ebeveyne Yabancılaşma Sendromu) hala üzerinde tartışılarak geliştirilen bir konudur. Bazıları için bunun anlamı, çocuğun diğer ebeveynle görüşmesini engellemek ve çocuğa ısrarla diğerini kötüleyerek çocuğun yabancılaşmasına gayret etmektir. Bu, depresyon ve bağımlılık belirtisi olarak karşımıza çıkar. Ama bazıları için durum daha karmaşıktır.
Anita Vestal EYS’yi şöyle tanımlıyor: Çocuğun bir ebeveyni tamamen “iyi” olarak algılarken, diğerini ise tamamen “kötü” olarak algılaması rahatsızlığıdır. “Kötü” ebeveyn nefretle dışlanırken, “iyi” olan sevgiyle yüceltilmiştir. Richard A Gardner ise EYS’yi şöyle tanımlıyor: Öncelikle çocuk velayeti çekişmelerinde ortaya çıkan bir bozukluktur. Çocuğun bir ebeveyni haksızca karalama kampanyası yürüttüğü bir görüntünün ortaya çıkmasıdır. Velayet sahibi ebeveynin diğer ebeveyn aleyhinde yaptığı karalama kampanyası ve beyin yıkamasına ek olarak çocuğun kendi yaptığı ilavelerden oluşan bir karışımdan oluşur.
Büyük anlaşmazlıklarla oluşan boşanmaların çok önemli bir sakıncası, çocuğun ebeveynlerden birini hic görmemeye karar vermesidir. Çocuk bir yetişkin olduğunda bu kararından büyük pişmanlık duyabilir. Ayrıca bir ebeveynin eksikliği ileride tedavi gerektiren bunalımlara yol açabilir.
Kaybedilen ebeveynin bakış açısı Despina Vassiliou Psikolojik Egitim ve Danisma Bolumu McGill Universitesi,Montreal 1988 EYS kurbanı çocukla iletişim PASin çocuklar ve onların kaybettikleri ebeveyn ilişkisi üzerindeki belirgin etkisi, PAS in incelenmesinin önemini açıkça ortaya koyar. Görüşme sıklığını ve çocuğun kayıp ebeveynle ilişkisini incelemek, EYS’nin çocuk ve ilişkisi üzerindeki zararını anlamamızı sağlar.
a) Ziyaret, irtibat sıklığı (frekansı): Araştırmacılar, adayların çocukları ile irtibat kurma sayısı hakkında bilgi almak üzere inceleme yapmış; irtibat tanımı; mektup, e-mail, telefon görüşmesi, yüz yüze görüşme gibi tüm görüşmeleri kapsamıştır.
Sonuçlar: Tüm adaylar, boşanma veya ayrılık esnasında velayetin anneye verildiğini bildirmişlerdir. Babalar genellikle çocuklarını iki haftada bir görme hakkına sahip olmuşlar, sadece tek bir baba haftada beş gün, günde beş saat görüşme hakkı elde etmiştir. Boşanma sonlandığında veya velayet kararı uygulanmaya başladığında tüm yabancılaştırılmış ebeveynlerin görüşme saatleri önemli derecede azaltılmıştır. Mahkeme kararı yoluyla görüşme sağlayan yabancılaştırılmış ebeveynler dört yıla kadar varan bir sure çocuklarını hiç göremediklerini bildirmiştir. Görüşmeyi sürdürebilen ebeveynler ise ilk boşandıkları veya ayrıldıkları zaman görüştüklerinden daha az görüşebildiklerini söylemiştir. (Örneğin bir baba, iki haftada bir yerine ayda bir görüşebildiğini bildirmiştir) Görüşmelerin seyrekleşmesi EYS’li ailelerde gözlemlenmiştir. Seyrekleşme sebebi dava muamelelerinden veya EYS’den kaynaklanabileceği gibi bilinmeyen bir sebepten de kaynaklanabilir. Eğer sebep EYS ise, çocuğu yabancılaştırmak isteyen ebeveynlerin çok başarılı olduklarını söyleyebiliriz.
b) EYS kurbanı çocuklarla olan ilişkinin seyri: Araştırmacılar ebeveyn ile çocuk arasında fiziksel, sözel ve duygusal iletişim verilerini de incelemişlerdir.
Sonuç: Üç vakada ebeveyn, yabancılaştırılmış çocuğu ile ya çok az ya da hiç görüşemediğini bildirmiştir. Yabancılaştırılmış anne, çocukları ile çok az görüşebildiği halde, onlara duygusal bir bağ ile bağlı olduğunu söylemiştir. Anne, çocuklarının spor ya da mezuniyet etkinliklerinde bulunmaya gayret etmiştir. (Haber verilmeyerek veya azarlanarak bu etkinliklerden uzak tutulmaya çalışıldığı halde) Çocukları ile çok az iletişim kurabilen babalar, irtibatı devam ettirebilmek için daha çok mektup ve kart yazarak veya oyuncak vs. gibi hediyeler yollayarak çaba gösterdiklerini bildirmişlerdir. Çocukların bu çabaları taktir edip etmemelerine bakmaksızın, bu tip jestler yaparak, çocuklarına karşı hislerini duyurabilme ümidi beslediklerini söylemişlerdir. Bir baba gayretlerini şöyle anlatıyor: “Ona her hafta yazıyorum. Her hafta ona bir şeyler göndermeye çalışıyorum. Bir kart, bir oyuncak...” Sadece iki baba, yabancılaştırılmış çocuğu ile yakın ilişkisi olduğunu söylemiştir. Bunlardan biri EYS’nin hafif bir çeşidini yaşadığını, yakın olabilmesini, kızının yaşının küçüklüğüne ve her gün onu telefonla aramasına bağladığını anlatmıştır: “Kızımla hep çok yakın oldum, çok ama çok yakın. Bunun boşanma veya velayet davası ile ilgisi yok. Kızım çok küçük. Daha iki yaşında”
Diğer ebeveyn iki küçük çocuğu ile yakın ilişki kurduğunu, büyük kızı ile aralarında gerginlik olduğunu söylemiştir. Bu babanın küçük kızı ile ilişkisinin yakın olmasını, EYS‘nin büyük kızı ile olana nazaran daha hafif geçmesine ve ağır hastalık geçiren eski eşi ile kurmaya başladığı yeni ilişkiye bağlayabiliriz. Sonuçlar EYS’li çocuklar ve uzak ebeveyn arasında gergin bir ilişki olduğunu göstermektedir. Her nasılsa, EYS’nin yoğunluğu böylesi bir gerginlik için zayıf bir göstergedir.
EYS, çocuk ve uzak ebeveyn arasındaki ilişki sorunları şöyle sonuca bağlanabilir: Öncelikle EYS’ye bağlı olsun ya da olmasın uzak ebeveynin çocuğunu görebilme frekansı düşmüştür. Özellikle, katılımcılar kimin yabancılaştıran, kiminse yabancılaştırılıp uzaklaştırılan ebeveyn olduğuna bakmaksızın, boşanma sonrası velayetin hep anneye verildiğini bildirmiştir. Her gün görüşebilen tek bir baba hariç, tüm babalar sadece iki haftada bir görüşme hükmüne bağlanmıştır.
Yabancılaştırma sonunda, yabancılaştıran velayeti alırken, yabancılaştırılan ya hiç görüşememiş ya da ayda bire inen görüşme sağlayabilmiştir. Velayet sahibi ve kadın olan tek katılımcı ile görüşüldüğünde, çocukları ile hiç iletişim kuramamış olduğu öğrenilmiştir. İkinci olarak; görüşme sayısındaki azalmanın yanında, uzaklaştırılmış ebeveynler çocukları ile iletişimlerinin sınırlı olduğunu, genellikle cevapsız mektuplarla irtibat kurmaya çalıştıklarını bildirmişlerdir. Çocukları ile kurdukları ilişkinin başarısını EYS’nin hafif olmasına bağlayan iki baba hakkındaki bulgular, bu araştırmanın tek istisnaları olmuştur. Tahmin edildiği gibi, EYS ne kadar zayıf olursa,çocukla iyi ilişki kurma şansı da o kadar fazla olmaktadır.
Yabancılaştırma ve yabancılaştırma teknikleri
Bu konuda çok az araştırma olduğu gibi,yabancılaştırma ve yabancılaştırmaya yarayan yöntemler hakkında detaylı bir araştırma yapmak, bu zararlı etkiyi daha iyi anlayabilmemiz için gereklidir.
Yabancılaştıranın tutum ve davranışları:
Bulgular; davranış ve yaptıkları ile yabancılaşan çocuk veya yabancılaştırılan katılımcı üzerinde olumsuz etki oluşturan yabancılaştırıcı kişinin tutumu ile ilişkilendirilerek elde edilmiştir. Bulguların bir kısmı araştırmacıların kendi deneyimlerinden ve katılımcıların anlattıklarından oluşmuştur.
Sonuçlar : Sonuçlar, yabancılaştırıcının diğer ebeveynin iyi bir insan olmadığını iddia ederek onu karaladığını ileri sürmektedir. Örneğin bir katılımcı tesadüfen eski eşinin çocuklarına babalarını ziyaret etmek zorunda kalmasınlar diye bir avukat tutacağını söylediğini duymuştur. Yabancılaştırıcı, çocuğun babası ile sağlıklı bir ilişki kurmasını engellemeye çalışmıştır. Başka bir ebeveyn ise kendisini ziyaret ettikten sonra, çocuğunun annesi tarafından babası ile neler yaptığı hakkında sorgulandığını ve her şeyi anlatmak zorunda bırakıldığını söylemiştir. Başka bir babanın anlattığı üzere, bazı yabancılaştırıcılar çocuğun babayla görüşme saatlerinde alternatifler teklif ederek (ör:alışveriş yapmak) çocuk üzerinde güç sahibi olduklarını kanıtlamaya çalışırlar. Araştırma sonuçları, tüm katılımcıların çocukları ile olan ilişkilerinin yabancılaştırıcı tarafından sabote edildiğini göstermektedir. Uzaklaştırılan ebeveynler; çocuklarının okul ve spor gibi etkinliklerinden haberdar edilmeyerek çocukları ile kuracakları ilişkinin yabancılaştırıcı ebeveyn tarafından zayıflatılmaya çalışıldığını bildirmişlerdir. İster babaları aradığında kızgın bir sesle “Baban!...” diyen hafif bir yabancılaştırma tekniği şeklinde olsun, isterse cinsel veya fiziksel taciz suçlaması şeklinde ağır bir yabancılaştırma tekniği kullanılsın, uzaklaştırılan babalar yıldırılmış ya da reddedilmişlerdir.
Diğerlerinin katılımları :
Yabancılaştırma metodu uygulayan eski eş dışında kalan herkesin anlattıklarına dayanılarak derlenmiş verilerden oluşur. Bazıları araştırmacının sorduğu sorulara verilen yanıt olsa da, çoğu veri katılımcıların kendiliğinden anlattıklarından meydana gelmiştir.
Sonuçlar : Altı EYS ailesinden beşinde çocuklar yabancılaştırıcının casusu olarak tanımlanmıştır. Bu çocuklar hoşlarına gitmeyen ve mağdur baba tarafından söylenip yapılan her şeyi yabancılaştırıcı ebeveyne rapor etmiştir. Rapor iki ebeveynin sıklıkla kavga etmesine yol açmıştır. Kadın katılımcı, çocuklarının kendisine özel fatura ve kağıtları çalıp babalarına gösterebileceklerini söylemiştir. Ayrıca karşı cinsle bir ilişkisi olduğunda babalarına rapor ettiklerini bildirmiştir. Sonuçlar yabancılaştırılmış ebeveyn tarafından verilen hediyelerin ya kaybolduğunu ya da kırılıp bozulduğunu ortaya çıkarmıştır.
Birden fazla EYS kurbanı çocuğu içeren iki vakada çocuklar birbirlerine de karşı olmuşlar, ilk vakada çocuklardan biri diğerinin casusluğunu yaparken, ikincisinde büyük çocuk diğerinin yabancılaştırılmasına yardım etmiştir. (Baba ile görüşmeyi reddedip, anne ile lunaparka gitmek için küçüğün aklını çelmiştir.) Vakalardan birinde anne baba ile görüşmeyi kesince büyükanne ve büyükbaba çocukların babalarına yabancılaşmaları için görevi üstlenerek baba ziyaretlerini kontrol altına almıştır. Başka bir vakada uzaklaştırılmış ebeveynin eski kayınvalidesi ile kayın biraderi “böyle bir babanız olduğu için gerçekten çok üzgünüm” diyerek, çocukların önünde ebeveyni aşağılamışlardır. Bu sonuçlar çocukların yabancılaştırıcı ebeveynden sonra ikincil yabancılaştırıcıya dönüşerek, uzaklaştıkları ebeveyne casus gibi davranarak ve onu hatırlatacak hediye ve eşyaları yok edip kırarak ortaklık ettiğini göstermektedir. Büyükanne ve büyükbabalar ile diğer akrabalar da ikincil yabancılaştırıcı olarak çalışıp yabancılaştırıcı ebeveyne yakın durmuşlardır. Bulgular birbirine çok yakın ailelerde yabancılaştırmanın daha güçlü uygulandığını gösteriyor. Birbirine yakın ailelerde yabancılaştırmanın güçlü olması başka bir soruyu beraberinde getiriyor. Ailenin karakteristik özelliği mi bu davranışın etrafında toplanmalarına yol açıyor, yoksa yabancılaştırma eyleminin kendisi mi onları birbirine kenetliyor? Gelecekteki araştırmalar bu konuyu aydınlatmak üzere üstünde çalışılması bakımından çok önemlidir.
EYS’nin sebepleri:
Yabancılaştırmanın ortaya çıkması ve yabancılaştırılan ebeveynin bu yöndeki gelişmelere yönlendirilmesinin altındaki tüm faktörler ve sebepler toplanarak bir veri oluşturulmuştur. Bazı veriler araştırmacının kendi bulduğu sebeplerden oluşurken, bazılarını katılımcı kendi yaşadıkları ve gözlemlediklerinden aktarmıştır.
Sonuçlar: Katılımcılar çocukları ile olan ilişkileri üstündeki güçlerini kaybettiklerini söylemiştir. Yabancılaştırıcı ebeveyn, katılımcı tarafından ,çocuğu kullanan veya katılımcı ya da çocuktan bir çıkar peşinde olmakla suçlanan bir kişi olarak tanımlanmıştır. Çocuğunu kullanan bir yabancılaştırıcı örneği şöyledir: Yabancılaştırıcı bir ebeveyn babası tarafından bulunmak üzere çocuğunu karanlık bir dolaba kapatarak ağlatıp bağırtmış,böylece babadan bazı belgeler elde etmeye çalışmıştır. Bazı katılımcılar çocuğun yanında nasıl davranacakları konusunda zorlanıldıklarını hissetmişler ki bu da bizi ebeveynin güçsüz hissetmesi sonucuna götürür. Çocukları ile görüşmenin engellenmesi ya da herhangi bir hukuki soruna yol açar endişesi ile ,katılımcılar çocuklarının baba yanında olan olayları yabancılaştırıcı anneye anlatacaklarından korkarak davranışlarını kontrol etmek zorunda hissettiklerini söylemişlerdir.
Bir baba hislerini şöyle tarif etmiştir:
“Kızımın benden daha güçlü olduğunu hissediyorum. İstediği zaman görüşmelerimizi ortadan kaldırabilir. Eğer <artık seninle görüşmek istemiyorum> derse, annesi <kanunlar böyle; çocuk nasıl isterse öyle olur> diyerek ilişkiyi kesebilir.”
Ebeveyn rolünde, yabancılaştırmadan kaynaklanan bir zayıflama, kayıp hissi vardır. Kaybeden ebeveyn, çocuğu üzerinde sorumluluk sahibi olamaz. Bir ebeveyn, çocuğunu nasıl disipline edemediğini anlatırken: çocuğa odasında kalma cezası vermesi üzerine çocuk görüşmeyi bitirmiş veya eskiden normal olarak uygulanan bir yöntem iken, şimdi odaya kapattı diye yabancılaştırıcının kendisine kızdığını söylemiştir.
Çocukları ile hiç görüşemeyen katılımcılar bile davranışlarının kontrol altında tutulup zorlanıldıklarını hissettiklerini bildirmişlerdir. Mesela bir baba çocuğuna yolladığı kart ve hediyeleri gönderme frekansını ayarlamak zorunda hissettiğini, eğer çok sık yollarsa bıkkınlık vermekten korktuğunu söylemiştir. İki katılımcı çocuklarının kontrol altında tutulduğu hissini taşıdıklarını bildirmiş, yabancılaştırılan ebeveyn ,yabancılaştırıcı tarafından olumsuz duruma düşürülmesin diye, çocuklar davranışlarında kontrollü olmak zorunda kalmışlardır. Örneğin görüşme günü olmayan bir zamanda hediye almak için babasının yanına giden bir çocuk, babası ile konuştuğu için bağırılarak azarlanmıştır. Hukuki veya başka bir sebepten sakınmak için kendilerini belirli bir şekilde davranmaya zorlayan katılımcılar kendilerini güçsüz hissettiklerini söylemişlerdir. Bir baba, boşanma söz konusu olduğunda, kanun ebeveyne ne olacağına değil, çocuğa ne olacağına bakar demiştir. Sonuçlar babaların güç kaybı hissettiğini, görüşme olsun veya olmasın, geleneksel ebeveyn rolünü oynayamadıklarını göstermektedir.
Veriler, yabancılaştırıcının aşağılama teknikleri kullandığını (iyi bir insan olmaması gibi) nefret, kızgınlık, intikam gibi hislerden oluşan duygularla çocuklara ve eski eşe dayatmalarda bulunduğunu gösteriyor. Diğerleri yabancılaştırmaya katkı sağlayan veriler olarak ele alınabilir. Çocuklar yabancılaştırıcı adına çalışan casuslar olarak, ikincil yabancılaştırıcılar olarak tanımlanabilir. Ayrıca yabancılaştırıcı ile sıkı bir ilişki içinde olan yakın akrabalar da katkıda bulunurlar. Hepsinden önce uzaklaştırılan yabancılaştırılma sonucunda kendisini güçsüz hisseder. Çocuklar uzaklaşan ebeveyni kontrol altında tutabilir diyebiliriz. Hangi şartlar altında ve ne zaman görüşüleceğine çocuklar karar verebilir. Yabancılaştırılan ebeveyn bir daha çocuğunu görememe korkusu ile onu kızdırmamaya çalışır, mektup veya hediye yollarken bile dikkatli olmak zorunda hisseder. Çocuğunla görüşüp görüşmediğine bakılmaksızın, yabancılaştırılan taraf, ebeveyn rolünü kaybetmiştir.
"EYS, genellikle çocuğun velayeti ile ilgili anlaşmazlıklarda ortaya çıkan bir bozukluk-hastalık-rahatsızlıktır. En temel göstergesi, çocuğun diğer ebeveyne karşı haksız bir iftira ve karalama kampanyası içinde olmasıdır. Programlayan (beyin yıkayan) ebeveynin aşıladıkları ile çocuğun kendi katkılarının karışımı sonucu, hedeflenen ebeveyni kötüleme şeklinde ortaya çıkar."
Temelde bunun anlamı, dile getirilen veya getirilmeyen düşünceler, hareketler, tavırlar ve davranışlar ile bir çocuğun duygusal tacize-saldırıya maruz bırakılmasıdır. Çocuğun beyni yıkanarak diğer ebeveyninin düşman olduğunu zannetmesi sağlanır. Bu, çocuğun önünde diğer ebeveyne kötü sözler sarf etmekten, diğer ebeveyn ile görüşmesinin engellenmesine, bunun için önceden başka faaliyetler hazırlanmasına kadar uzanır
Ebeveyne Yabancılaşma Sendromu (EYS), çocuğun annesini de babasını da sevmeye ve her ikisi tarafından sevilmeye olan büyük ihtiyacının ebeveynlerden biri tarafından bilinmemesi halinde yüklenmeye zorlandığı bir yüktür.
Bu sendroma maruz kalan çocuk, karşısındaki insana göre farklı konuşur, değişik söylemlerde bulunur. İçinde bulunduğu kriz ortamından en çabuk ve en az zararla kurtulmayı bilen, politik, küçük bir canlı gibidir. Yetişkinler neyi duymak istiyorsa onu söyler. Herkese ayrı konuşur. “Çocuk yetişkinin beklentilerine uyumlu davranış geliştirir; özellikle söz konusu yetişkin çocuğun üzerinde söz sahibi ise” (HMSO 1983 tarafından yayınlanan, Çocuk istismarı konusunda DHSS bildirisi) Çocuk sizi görmek istemiyor mu?
Ağırlıklı olan uzman görüşü, çocuğun boşanmaya başarıyla uyum sağlaması için en önemli faktör, her iki ebeveynle de görüşmesi gerektiği yönündedir. (Suzan Maidment, Aile Hukuku 1984) Öyleyse çocuğunuz neden her iki ebeveynle de görüşmeyi reddetmektedir? Çocuğun sizi görmek istemediği iddia edilirse şunu sorun: Bir çocuk nasıl olur da anne ya da babasını uzun veya kısa bir süre hiç görmemeyi hoş karşılar? Çocuğun görüşememe yüzünden uğrayacağı zarardan korunma hakkı vardır. Bu yüzden çocuğa gerçekte ne anlatıldığını öğrenmeye çalışın. Belki çocuk beraber yaşadığı ebeveynin düşüncelerini taklit ediyordur. Zaten ebeveynlerinden birini kaybetmiş olan çocuk, diğerini de kaybetmekten korkar; onu da kaybederse kendisine kim bakacaktır? Boşanma esnasında çocuk çok küçükse, ilişkide kalma deneyiminden yoksun kalarak, görüşme hatta düzenli aralıklarla görüşmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenememiş olabilir. Bilmediği bir işe adım atmakta kararsız davranması normal karşılanmalıdır. Ama bu, çocuğun iyiliği açısından çok önemli olan diğer ebeveynle görüşme ihtiyacından vazgeçilmesi için yeterli bir sebep değildir.
Çocuk için iyi olanı ve çocuğun neyi istediğini nasıl ayırt edebiliriz?
Aslında bunlar iki farklı şeydir. Çocuk okula gitmek istemeyebilir ama okula gitmesi onun iyiliği için şarttır. Çocuk görüşmeye HAYIR dediğinde bunun anlamı şunlar olabilir: “Evet” “Bilmiyorum” “Annemi incitmek istemiyorum” Sorun çocuğun seçim yapma özgürlüğüne sahip olmaması ve her şeyden önce krizden kurtulmayı istemesidir. Çocuk anne-baba arasındaki çekişmenin farkındadır, görüşmenin annesini kızdıracağını düşünür.
Görüşme konusundaki bu tip kararlar, ağır bir yük ve eziyet halini alır. Çocuktan yapmasını bekleyemeyeceğimiz kadar zor bir iş. Baba ile görüşmenin yararlı ve önemli olduğuna dair kanıtlara bakmak faydalı olurdu ama onun yerine, görüşme şansı olmadığı için zarar gören çok sayıda çocuk olduğunu biliyoruz. Bu çocukların hem anne, hem de babaları tarafından sevme ve sevilme şansına sahip olmaya hakları var. Karar, dışarıdan bir yetki kanalıyla uygulattırılmalıdır. Bu, çocuğu karar verme yükünden kurtarmanın yanında, görüşmeye gittiği için annesine ihanet ettiği duygusunun ağırlığından da kurtaracaktır. Çocuğun korunmaya olan ihtiyacını mahkeme kararı sağlayacak, annesine ihanet ettiği hissi ile suçluluk duymadan babası ile rahatça görüşebilecektir. (David Cannon.)
EYS (Ebeveyne Yabancılaşma Sendromu) hala üzerinde tartışılarak geliştirilen bir konudur. Bazıları için bunun anlamı, çocuğun diğer ebeveynle görüşmesini engellemek ve çocuğa ısrarla diğerini kötüleyerek çocuğun yabancılaşmasına gayret etmektir. Bu, depresyon ve bağımlılık belirtisi olarak karşımıza çıkar. Ama bazıları için durum daha karmaşıktır.
Anita Vestal EYS’yi şöyle tanımlıyor: Çocuğun bir ebeveyni tamamen “iyi” olarak algılarken, diğerini ise tamamen “kötü” olarak algılaması rahatsızlığıdır. “Kötü” ebeveyn nefretle dışlanırken, “iyi” olan sevgiyle yüceltilmiştir. Richard A Gardner ise EYS’yi şöyle tanımlıyor: Öncelikle çocuk velayeti çekişmelerinde ortaya çıkan bir bozukluktur. Çocuğun bir ebeveyni haksızca karalama kampanyası yürüttüğü bir görüntünün ortaya çıkmasıdır. Velayet sahibi ebeveynin diğer ebeveyn aleyhinde yaptığı karalama kampanyası ve beyin yıkamasına ek olarak çocuğun kendi yaptığı ilavelerden oluşan bir karışımdan oluşur.
Büyük anlaşmazlıklarla oluşan boşanmaların çok önemli bir sakıncası, çocuğun ebeveynlerden birini hic görmemeye karar vermesidir. Çocuk bir yetişkin olduğunda bu kararından büyük pişmanlık duyabilir. Ayrıca bir ebeveynin eksikliği ileride tedavi gerektiren bunalımlara yol açabilir.
Kaybedilen ebeveynin bakış açısı Despina Vassiliou Psikolojik Egitim ve Danisma Bolumu McGill Universitesi,Montreal 1988 EYS kurbanı çocukla iletişim PASin çocuklar ve onların kaybettikleri ebeveyn ilişkisi üzerindeki belirgin etkisi, PAS in incelenmesinin önemini açıkça ortaya koyar. Görüşme sıklığını ve çocuğun kayıp ebeveynle ilişkisini incelemek, EYS’nin çocuk ve ilişkisi üzerindeki zararını anlamamızı sağlar.
a) Ziyaret, irtibat sıklığı (frekansı): Araştırmacılar, adayların çocukları ile irtibat kurma sayısı hakkında bilgi almak üzere inceleme yapmış; irtibat tanımı; mektup, e-mail, telefon görüşmesi, yüz yüze görüşme gibi tüm görüşmeleri kapsamıştır.
Sonuçlar: Tüm adaylar, boşanma veya ayrılık esnasında velayetin anneye verildiğini bildirmişlerdir. Babalar genellikle çocuklarını iki haftada bir görme hakkına sahip olmuşlar, sadece tek bir baba haftada beş gün, günde beş saat görüşme hakkı elde etmiştir. Boşanma sonlandığında veya velayet kararı uygulanmaya başladığında tüm yabancılaştırılmış ebeveynlerin görüşme saatleri önemli derecede azaltılmıştır. Mahkeme kararı yoluyla görüşme sağlayan yabancılaştırılmış ebeveynler dört yıla kadar varan bir sure çocuklarını hiç göremediklerini bildirmiştir. Görüşmeyi sürdürebilen ebeveynler ise ilk boşandıkları veya ayrıldıkları zaman görüştüklerinden daha az görüşebildiklerini söylemiştir. (Örneğin bir baba, iki haftada bir yerine ayda bir görüşebildiğini bildirmiştir) Görüşmelerin seyrekleşmesi EYS’li ailelerde gözlemlenmiştir. Seyrekleşme sebebi dava muamelelerinden veya EYS’den kaynaklanabileceği gibi bilinmeyen bir sebepten de kaynaklanabilir. Eğer sebep EYS ise, çocuğu yabancılaştırmak isteyen ebeveynlerin çok başarılı olduklarını söyleyebiliriz.
b) EYS kurbanı çocuklarla olan ilişkinin seyri: Araştırmacılar ebeveyn ile çocuk arasında fiziksel, sözel ve duygusal iletişim verilerini de incelemişlerdir.
Sonuç: Üç vakada ebeveyn, yabancılaştırılmış çocuğu ile ya çok az ya da hiç görüşemediğini bildirmiştir. Yabancılaştırılmış anne, çocukları ile çok az görüşebildiği halde, onlara duygusal bir bağ ile bağlı olduğunu söylemiştir. Anne, çocuklarının spor ya da mezuniyet etkinliklerinde bulunmaya gayret etmiştir. (Haber verilmeyerek veya azarlanarak bu etkinliklerden uzak tutulmaya çalışıldığı halde) Çocukları ile çok az iletişim kurabilen babalar, irtibatı devam ettirebilmek için daha çok mektup ve kart yazarak veya oyuncak vs. gibi hediyeler yollayarak çaba gösterdiklerini bildirmişlerdir. Çocukların bu çabaları taktir edip etmemelerine bakmaksızın, bu tip jestler yaparak, çocuklarına karşı hislerini duyurabilme ümidi beslediklerini söylemişlerdir. Bir baba gayretlerini şöyle anlatıyor: “Ona her hafta yazıyorum. Her hafta ona bir şeyler göndermeye çalışıyorum. Bir kart, bir oyuncak...” Sadece iki baba, yabancılaştırılmış çocuğu ile yakın ilişkisi olduğunu söylemiştir. Bunlardan biri EYS’nin hafif bir çeşidini yaşadığını, yakın olabilmesini, kızının yaşının küçüklüğüne ve her gün onu telefonla aramasına bağladığını anlatmıştır: “Kızımla hep çok yakın oldum, çok ama çok yakın. Bunun boşanma veya velayet davası ile ilgisi yok. Kızım çok küçük. Daha iki yaşında”
Diğer ebeveyn iki küçük çocuğu ile yakın ilişki kurduğunu, büyük kızı ile aralarında gerginlik olduğunu söylemiştir. Bu babanın küçük kızı ile ilişkisinin yakın olmasını, EYS‘nin büyük kızı ile olana nazaran daha hafif geçmesine ve ağır hastalık geçiren eski eşi ile kurmaya başladığı yeni ilişkiye bağlayabiliriz. Sonuçlar EYS’li çocuklar ve uzak ebeveyn arasında gergin bir ilişki olduğunu göstermektedir. Her nasılsa, EYS’nin yoğunluğu böylesi bir gerginlik için zayıf bir göstergedir.
EYS, çocuk ve uzak ebeveyn arasındaki ilişki sorunları şöyle sonuca bağlanabilir: Öncelikle EYS’ye bağlı olsun ya da olmasın uzak ebeveynin çocuğunu görebilme frekansı düşmüştür. Özellikle, katılımcılar kimin yabancılaştıran, kiminse yabancılaştırılıp uzaklaştırılan ebeveyn olduğuna bakmaksızın, boşanma sonrası velayetin hep anneye verildiğini bildirmiştir. Her gün görüşebilen tek bir baba hariç, tüm babalar sadece iki haftada bir görüşme hükmüne bağlanmıştır.
Yabancılaştırma sonunda, yabancılaştıran velayeti alırken, yabancılaştırılan ya hiç görüşememiş ya da ayda bire inen görüşme sağlayabilmiştir. Velayet sahibi ve kadın olan tek katılımcı ile görüşüldüğünde, çocukları ile hiç iletişim kuramamış olduğu öğrenilmiştir. İkinci olarak; görüşme sayısındaki azalmanın yanında, uzaklaştırılmış ebeveynler çocukları ile iletişimlerinin sınırlı olduğunu, genellikle cevapsız mektuplarla irtibat kurmaya çalıştıklarını bildirmişlerdir. Çocukları ile kurdukları ilişkinin başarısını EYS’nin hafif olmasına bağlayan iki baba hakkındaki bulgular, bu araştırmanın tek istisnaları olmuştur. Tahmin edildiği gibi, EYS ne kadar zayıf olursa,çocukla iyi ilişki kurma şansı da o kadar fazla olmaktadır.
Yabancılaştırma ve yabancılaştırma teknikleri
Bu konuda çok az araştırma olduğu gibi,yabancılaştırma ve yabancılaştırmaya yarayan yöntemler hakkında detaylı bir araştırma yapmak, bu zararlı etkiyi daha iyi anlayabilmemiz için gereklidir.
Yabancılaştıranın tutum ve davranışları:
Bulgular; davranış ve yaptıkları ile yabancılaşan çocuk veya yabancılaştırılan katılımcı üzerinde olumsuz etki oluşturan yabancılaştırıcı kişinin tutumu ile ilişkilendirilerek elde edilmiştir. Bulguların bir kısmı araştırmacıların kendi deneyimlerinden ve katılımcıların anlattıklarından oluşmuştur.
Sonuçlar : Sonuçlar, yabancılaştırıcının diğer ebeveynin iyi bir insan olmadığını iddia ederek onu karaladığını ileri sürmektedir. Örneğin bir katılımcı tesadüfen eski eşinin çocuklarına babalarını ziyaret etmek zorunda kalmasınlar diye bir avukat tutacağını söylediğini duymuştur. Yabancılaştırıcı, çocuğun babası ile sağlıklı bir ilişki kurmasını engellemeye çalışmıştır. Başka bir ebeveyn ise kendisini ziyaret ettikten sonra, çocuğunun annesi tarafından babası ile neler yaptığı hakkında sorgulandığını ve her şeyi anlatmak zorunda bırakıldığını söylemiştir. Başka bir babanın anlattığı üzere, bazı yabancılaştırıcılar çocuğun babayla görüşme saatlerinde alternatifler teklif ederek (ör:alışveriş yapmak) çocuk üzerinde güç sahibi olduklarını kanıtlamaya çalışırlar. Araştırma sonuçları, tüm katılımcıların çocukları ile olan ilişkilerinin yabancılaştırıcı tarafından sabote edildiğini göstermektedir. Uzaklaştırılan ebeveynler; çocuklarının okul ve spor gibi etkinliklerinden haberdar edilmeyerek çocukları ile kuracakları ilişkinin yabancılaştırıcı ebeveyn tarafından zayıflatılmaya çalışıldığını bildirmişlerdir. İster babaları aradığında kızgın bir sesle “Baban!...” diyen hafif bir yabancılaştırma tekniği şeklinde olsun, isterse cinsel veya fiziksel taciz suçlaması şeklinde ağır bir yabancılaştırma tekniği kullanılsın, uzaklaştırılan babalar yıldırılmış ya da reddedilmişlerdir.
Diğerlerinin katılımları :
Yabancılaştırma metodu uygulayan eski eş dışında kalan herkesin anlattıklarına dayanılarak derlenmiş verilerden oluşur. Bazıları araştırmacının sorduğu sorulara verilen yanıt olsa da, çoğu veri katılımcıların kendiliğinden anlattıklarından meydana gelmiştir.
Sonuçlar : Altı EYS ailesinden beşinde çocuklar yabancılaştırıcının casusu olarak tanımlanmıştır. Bu çocuklar hoşlarına gitmeyen ve mağdur baba tarafından söylenip yapılan her şeyi yabancılaştırıcı ebeveyne rapor etmiştir. Rapor iki ebeveynin sıklıkla kavga etmesine yol açmıştır. Kadın katılımcı, çocuklarının kendisine özel fatura ve kağıtları çalıp babalarına gösterebileceklerini söylemiştir. Ayrıca karşı cinsle bir ilişkisi olduğunda babalarına rapor ettiklerini bildirmiştir. Sonuçlar yabancılaştırılmış ebeveyn tarafından verilen hediyelerin ya kaybolduğunu ya da kırılıp bozulduğunu ortaya çıkarmıştır.
Birden fazla EYS kurbanı çocuğu içeren iki vakada çocuklar birbirlerine de karşı olmuşlar, ilk vakada çocuklardan biri diğerinin casusluğunu yaparken, ikincisinde büyük çocuk diğerinin yabancılaştırılmasına yardım etmiştir. (Baba ile görüşmeyi reddedip, anne ile lunaparka gitmek için küçüğün aklını çelmiştir.) Vakalardan birinde anne baba ile görüşmeyi kesince büyükanne ve büyükbaba çocukların babalarına yabancılaşmaları için görevi üstlenerek baba ziyaretlerini kontrol altına almıştır. Başka bir vakada uzaklaştırılmış ebeveynin eski kayınvalidesi ile kayın biraderi “böyle bir babanız olduğu için gerçekten çok üzgünüm” diyerek, çocukların önünde ebeveyni aşağılamışlardır. Bu sonuçlar çocukların yabancılaştırıcı ebeveynden sonra ikincil yabancılaştırıcıya dönüşerek, uzaklaştıkları ebeveyne casus gibi davranarak ve onu hatırlatacak hediye ve eşyaları yok edip kırarak ortaklık ettiğini göstermektedir. Büyükanne ve büyükbabalar ile diğer akrabalar da ikincil yabancılaştırıcı olarak çalışıp yabancılaştırıcı ebeveyne yakın durmuşlardır. Bulgular birbirine çok yakın ailelerde yabancılaştırmanın daha güçlü uygulandığını gösteriyor. Birbirine yakın ailelerde yabancılaştırmanın güçlü olması başka bir soruyu beraberinde getiriyor. Ailenin karakteristik özelliği mi bu davranışın etrafında toplanmalarına yol açıyor, yoksa yabancılaştırma eyleminin kendisi mi onları birbirine kenetliyor? Gelecekteki araştırmalar bu konuyu aydınlatmak üzere üstünde çalışılması bakımından çok önemlidir.
EYS’nin sebepleri:
Yabancılaştırmanın ortaya çıkması ve yabancılaştırılan ebeveynin bu yöndeki gelişmelere yönlendirilmesinin altındaki tüm faktörler ve sebepler toplanarak bir veri oluşturulmuştur. Bazı veriler araştırmacının kendi bulduğu sebeplerden oluşurken, bazılarını katılımcı kendi yaşadıkları ve gözlemlediklerinden aktarmıştır.
Sonuçlar: Katılımcılar çocukları ile olan ilişkileri üstündeki güçlerini kaybettiklerini söylemiştir. Yabancılaştırıcı ebeveyn, katılımcı tarafından ,çocuğu kullanan veya katılımcı ya da çocuktan bir çıkar peşinde olmakla suçlanan bir kişi olarak tanımlanmıştır. Çocuğunu kullanan bir yabancılaştırıcı örneği şöyledir: Yabancılaştırıcı bir ebeveyn babası tarafından bulunmak üzere çocuğunu karanlık bir dolaba kapatarak ağlatıp bağırtmış,böylece babadan bazı belgeler elde etmeye çalışmıştır. Bazı katılımcılar çocuğun yanında nasıl davranacakları konusunda zorlanıldıklarını hissetmişler ki bu da bizi ebeveynin güçsüz hissetmesi sonucuna götürür. Çocukları ile görüşmenin engellenmesi ya da herhangi bir hukuki soruna yol açar endişesi ile ,katılımcılar çocuklarının baba yanında olan olayları yabancılaştırıcı anneye anlatacaklarından korkarak davranışlarını kontrol etmek zorunda hissettiklerini söylemişlerdir.
Bir baba hislerini şöyle tarif etmiştir:
“Kızımın benden daha güçlü olduğunu hissediyorum. İstediği zaman görüşmelerimizi ortadan kaldırabilir. Eğer <artık seninle görüşmek istemiyorum> derse, annesi <kanunlar böyle; çocuk nasıl isterse öyle olur> diyerek ilişkiyi kesebilir.”
Ebeveyn rolünde, yabancılaştırmadan kaynaklanan bir zayıflama, kayıp hissi vardır. Kaybeden ebeveyn, çocuğu üzerinde sorumluluk sahibi olamaz. Bir ebeveyn, çocuğunu nasıl disipline edemediğini anlatırken: çocuğa odasında kalma cezası vermesi üzerine çocuk görüşmeyi bitirmiş veya eskiden normal olarak uygulanan bir yöntem iken, şimdi odaya kapattı diye yabancılaştırıcının kendisine kızdığını söylemiştir.
Çocukları ile hiç görüşemeyen katılımcılar bile davranışlarının kontrol altında tutulup zorlanıldıklarını hissettiklerini bildirmişlerdir. Mesela bir baba çocuğuna yolladığı kart ve hediyeleri gönderme frekansını ayarlamak zorunda hissettiğini, eğer çok sık yollarsa bıkkınlık vermekten korktuğunu söylemiştir. İki katılımcı çocuklarının kontrol altında tutulduğu hissini taşıdıklarını bildirmiş, yabancılaştırılan ebeveyn ,yabancılaştırıcı tarafından olumsuz duruma düşürülmesin diye, çocuklar davranışlarında kontrollü olmak zorunda kalmışlardır. Örneğin görüşme günü olmayan bir zamanda hediye almak için babasının yanına giden bir çocuk, babası ile konuştuğu için bağırılarak azarlanmıştır. Hukuki veya başka bir sebepten sakınmak için kendilerini belirli bir şekilde davranmaya zorlayan katılımcılar kendilerini güçsüz hissettiklerini söylemişlerdir. Bir baba, boşanma söz konusu olduğunda, kanun ebeveyne ne olacağına değil, çocuğa ne olacağına bakar demiştir. Sonuçlar babaların güç kaybı hissettiğini, görüşme olsun veya olmasın, geleneksel ebeveyn rolünü oynayamadıklarını göstermektedir.
Veriler, yabancılaştırıcının aşağılama teknikleri kullandığını (iyi bir insan olmaması gibi) nefret, kızgınlık, intikam gibi hislerden oluşan duygularla çocuklara ve eski eşe dayatmalarda bulunduğunu gösteriyor. Diğerleri yabancılaştırmaya katkı sağlayan veriler olarak ele alınabilir. Çocuklar yabancılaştırıcı adına çalışan casuslar olarak, ikincil yabancılaştırıcılar olarak tanımlanabilir. Ayrıca yabancılaştırıcı ile sıkı bir ilişki içinde olan yakın akrabalar da katkıda bulunurlar. Hepsinden önce uzaklaştırılan yabancılaştırılma sonucunda kendisini güçsüz hisseder. Çocuklar uzaklaşan ebeveyni kontrol altında tutabilir diyebiliriz. Hangi şartlar altında ve ne zaman görüşüleceğine çocuklar karar verebilir. Yabancılaştırılan ebeveyn bir daha çocuğunu görememe korkusu ile onu kızdırmamaya çalışır, mektup veya hediye yollarken bile dikkatli olmak zorunda hisseder. Çocuğunla görüşüp görüşmediğine bakılmaksızın, yabancılaştırılan taraf, ebeveyn rolünü kaybetmiştir.