Boşanma davasının reddi, 3 yıllık bekleme süresi
: Bu durum nasıl biter?
Kendisi için yaşamaktan önce çevresi için bir şeyleri yaşamayı benimsemiş bir aile yapısı içerisinde yetişen bir birey olarak, ben aslında bunun yanlış olduğunu yeni fark ediyorum.
Hayatımın en anlamlı çağları olan on yedi yaşlarındayken, yaşamaktan en çok zevk aldığım bir sevgiye tutulmuş, daha kendim ne yaşayacağımı bilmiyorken, onunla yaşayıp öğrenmiştim. Belli idealler oluşmuştu aklımızda ve kalbimizde evleneceğiz diyorduk birbirimize. Yedi sene süren bu durumumuzu o kadar benimsemiştik ki ne başka bir alternatif ve ne de ayrılık yoktu planlarımız içerisinde!
İnsanların yanlışları yaparak doğruyu öğrendiği muhakkak, ama sanırım en büyük yanlışım o insandan ayrılmak olmuştu. Çünkü, evlenirsem ailemle uyum sağlayamayacağı düşüncesine kapılmış ve ayrılmıştım. O zamanlarda yaşadığım bu durum normalmiş gibi geliyordu bana. Felaketler zincirinin ilk halkasını o zaman kırdım. Aileme karşı bir borçtu benim için evlenip hem ben, hem de onlar mutlu olmalı diyordum. Düşünemiyordum ben mutlu olsam onlar zaten mutlu olurlar diye.
On dört kardeşten oluşan bir sülalenin kardeşleri arasında, çocukları belli bir yaşa gelmiş, ama halen evlenememiş ben vardım sadece. Bu durumun ailem üzerindeki baskısı bana da yansıyordu doğal olarak. Sürekli evlenmem için telkinler alıyor, hatta kuşkulu bakışlara maruz kalıyordum. Böyle sıkıntılar yaşadığım bir dönemin ardından, aileme onların istediği bir insanla evlenebileceğimi söyleyerek ikinci hatamı yaptım. Aniden kendimi halamın kızıyla nişanlı buldum. Daha önce en fazla iki üç kez gördüğüm bir insanla nişanlıydım artık, üstelik akraba idik. Nişanlı olduğum sürelerde belli yanlışlıkları görmüş, ailemle paylaşmış, ama inandıramamıştım. Onlarda bunu gördükleri zaman ise, sansasyonlu bir nişan bitimi yaşadım. Önce olmaması için karşımıza aldığımız bir kesim aile eşrafının kalan kısmını da ayrılmadan dolayı karşımıza almıştık. Ailem haklılığımı biliyor, ama ispat edemiyordu. Halamın kızı nişanlanınca bizimkiler telaşa girdi. Bak insanlar ne der, madem bunlar suçluydu nişanlandı ama (X) cephesinde bir şey yok demeye başlayınca, üçüncü hatayı yaşadım. Halamın kızının ikinci nişanlısıyla evleneceği tarihte bende evlenmek zorundaymışım gibi, yine tanımadığım farklı bir insanla nişanlandım. İkinci görüşmede iş bitmiş, yüzükler takılmıştı. Üstelik aynı tarihe evlenmek üzere gün bile belirlenmişti. Ama öncelikle ailemin isteği olan bu insanın bir hatasını duyan ailem, yine kendi istekleriyle bu nişanı da bitirmişlerdi. Bu durum bende ciddi hasarlar oluşturuyor, insanlara haklılığımı anlatamıyordum. Gittikçe benliğim zedeleniyordu. Artık nişan düğün denildiğinde kaçar olmuştum. Bizimkilere bunun sözünü bile ettirmiyordum. Ama gittikçe düşen grafiğe de engel olamıyordum.
İşte en büyük gafa gelmişti sıra, bizimkilerin bir akrabanın cenazesi için memlekete gidecek olmaları sonucunda, onları daha gitmeden üçüncü insanı bulmaya çalışmamaları için uyarmış, ama buna da engel olamamıştım. Antalya#8217;da doğup büyümüş ve her türlü rahatlığı yaşamış bir insan, köyde on beş yaşında, daha kendisi çocuk olan bir insanla daha nişanlıydı artık. Bu kez görmeden söz kesilmiş ve bir sebeple Niğde#8217;ye çağırılmıştım ve gittiğim günün ertesi gün nişanda bulmuştum kendimi. Yani kendi nişanıma davet edilmiştim sanki.
Nişanın ertesi gün Antalya#8217;ya döndüm ve bir hafta aramadıktan sonra, bu durumunda imkansızlığını anlayan karşı taraf bu kez nişanı atınca, ben artık ciddi psikolojik sorunlarla başbaşa kalmıştım. Dedim ya, grafik artık tabandı.
İnsanların birincisi tamam, ikincisi tamam da üçü de mi suçlu dediği ve ciddi kusurlarla suçlandığı bir insan vardı artık ortada. Bu bendim ve bu durumu hazım edemiyordum. İlk hatamı düşünüp ağlıyordum sessizce ve çaresiz; neden ayrıldım ki ondan diyordum. Alkollü dolaşmaya bu dönemlerde başlamıştım. Artık hatırlamamaya çalışmaktı ilkem. Unutamasam da hatırlamamak için sürekli içiyordum. Ve diyordum ki en sonu acaba bana nasıl bir acı verecek.
İşte bu sorunun cevabı şu anki eşimdi. Daha öncekilerde olduğu gibi aniden olmuştu. Zaten mantıklı düşünemiyor hatta düşünmemek için sürekli alkolle olan ilişkilerimi geliştiriyordum. Nişanlılık sürecinde çok fazla aramıyor, mümkün olduğunca az görüşüyor hatta sorun oluşturabilecek şeyleri konuşmuyordum bile. Bu kadar az riskle geçen bir nişan döneminde bile bir tartışma sebebi beni bulmuş ve git bu evden diyen bir el hareketine maruz kalmıştım. Çaresizliğimin esiriydim tepki gösteremedim bu duruma.
Sustum, biraz oturup sessizce alkollü zamanlarıma döndüm. Konuşmakta artık daha azdı, zaten sevgiyle ilgili sözcüklerde yoktu, sevmiyor ama baskı altında kabul etmek zorunda hissediyordum kendimi. Yaşadığım şey aslında şu an yaşadıklarımın göstergesiydi, ama düzelecek oğlum diyen büyüklerim sağ olsunlar. Evlenmeden önceki bir ay boyunca kına gecesi dahil felaketimi hatırlamamak için sabaha kadar içiyordum. Artık düşünmekten ziyade bekliyordum. Evlenecek bir insanın mutluluğundan çok idam edilecek bir insan psikolojisi taşıyordum. Nihayet evlenmiştim. Ailemi mutlu görüyor, teselli bulmaya çalışıyordum; ta ki onlar için evlendiğim ailemle sorunların başladığı ilk zamana kadar. Acı gerçek ortadaydı, bende zaten istek yoktu, cinsel soğukluğa varana kadar her şey hat safhadayken, birde eşimi çok isteyen ailemle eşimin geçinememesi, kavgaların başlamasına sebep olmuştu. Daha evliliğimin yaklaşık kırkıncı günü falandı, yine bir kavganın ardından olay büyümüş ve eşim olayı hap içerek intihar etmeye kadar götürmüştü. Bu durumun bir şekilde düzelmesi için çocuk yapmayı da önerdim, ama buna da karşı çıktı. İçerisinde bulunduğum çıkmaz gittikçe büyüyor, bir çözüm bulamıyordum. İçip geç gelmeler başlayınca, sorunlar biraz daha büyüdü ve kişiliğime darbe vuracak düzeyde hakaretlere dönüştü. Şerefsiz, erkek misin sen? Dedikten sonra eve gitmemeye başladım. Yine aklımda onlar için evlendiğim ailem ve ne derler diye düşündüğüm bir çevre vardı. Ama bu durum benim vücudumun kaldırabileceği sinir kapasitesini aştı ve bir kriz geçirdim. Bu şekilde davranarak sadece kendime zarar verdiğimi gördüm ve boşanma isteğimi önce kendi aileme, sonra onun ailesine duyurdum; tabii hoş karşılanmadı, ama sonucu ne olursa olsun bu durumun artık son bulmasını istiyorum.
Kanunumuzda durumuma uygun maddelerden faydalanarak, bu evliliği sona erdirmek istiyorum. Ne yapmalıyım?
Kendisi için yaşamaktan önce çevresi için bir şeyleri yaşamayı benimsemiş bir aile yapısı içerisinde yetişen bir birey olarak, ben aslında bunun yanlış olduğunu yeni fark ediyorum.
Hayatımın en anlamlı çağları olan on yedi yaşlarındayken, yaşamaktan en çok zevk aldığım bir sevgiye tutulmuş, daha kendim ne yaşayacağımı bilmiyorken, onunla yaşayıp öğrenmiştim. Belli idealler oluşmuştu aklımızda ve kalbimizde evleneceğiz diyorduk birbirimize. Yedi sene süren bu durumumuzu o kadar benimsemiştik ki ne başka bir alternatif ve ne de ayrılık yoktu planlarımız içerisinde!
İnsanların yanlışları yaparak doğruyu öğrendiği muhakkak, ama sanırım en büyük yanlışım o insandan ayrılmak olmuştu. Çünkü, evlenirsem ailemle uyum sağlayamayacağı düşüncesine kapılmış ve ayrılmıştım. O zamanlarda yaşadığım bu durum normalmiş gibi geliyordu bana. Felaketler zincirinin ilk halkasını o zaman kırdım. Aileme karşı bir borçtu benim için evlenip hem ben, hem de onlar mutlu olmalı diyordum. Düşünemiyordum ben mutlu olsam onlar zaten mutlu olurlar diye.
On dört kardeşten oluşan bir sülalenin kardeşleri arasında, çocukları belli bir yaşa gelmiş, ama halen evlenememiş ben vardım sadece. Bu durumun ailem üzerindeki baskısı bana da yansıyordu doğal olarak. Sürekli evlenmem için telkinler alıyor, hatta kuşkulu bakışlara maruz kalıyordum. Böyle sıkıntılar yaşadığım bir dönemin ardından, aileme onların istediği bir insanla evlenebileceğimi söyleyerek ikinci hatamı yaptım. Aniden kendimi halamın kızıyla nişanlı buldum. Daha önce en fazla iki üç kez gördüğüm bir insanla nişanlıydım artık, üstelik akraba idik. Nişanlı olduğum sürelerde belli yanlışlıkları görmüş, ailemle paylaşmış, ama inandıramamıştım. Onlarda bunu gördükleri zaman ise, sansasyonlu bir nişan bitimi yaşadım. Önce olmaması için karşımıza aldığımız bir kesim aile eşrafının kalan kısmını da ayrılmadan dolayı karşımıza almıştık. Ailem haklılığımı biliyor, ama ispat edemiyordu. Halamın kızı nişanlanınca bizimkiler telaşa girdi. Bak insanlar ne der, madem bunlar suçluydu nişanlandı ama (X) cephesinde bir şey yok demeye başlayınca, üçüncü hatayı yaşadım. Halamın kızının ikinci nişanlısıyla evleneceği tarihte bende evlenmek zorundaymışım gibi, yine tanımadığım farklı bir insanla nişanlandım. İkinci görüşmede iş bitmiş, yüzükler takılmıştı. Üstelik aynı tarihe evlenmek üzere gün bile belirlenmişti. Ama öncelikle ailemin isteği olan bu insanın bir hatasını duyan ailem, yine kendi istekleriyle bu nişanı da bitirmişlerdi. Bu durum bende ciddi hasarlar oluşturuyor, insanlara haklılığımı anlatamıyordum. Gittikçe benliğim zedeleniyordu. Artık nişan düğün denildiğinde kaçar olmuştum. Bizimkilere bunun sözünü bile ettirmiyordum. Ama gittikçe düşen grafiğe de engel olamıyordum.
İşte en büyük gafa gelmişti sıra, bizimkilerin bir akrabanın cenazesi için memlekete gidecek olmaları sonucunda, onları daha gitmeden üçüncü insanı bulmaya çalışmamaları için uyarmış, ama buna da engel olamamıştım. Antalya#8217;da doğup büyümüş ve her türlü rahatlığı yaşamış bir insan, köyde on beş yaşında, daha kendisi çocuk olan bir insanla daha nişanlıydı artık. Bu kez görmeden söz kesilmiş ve bir sebeple Niğde#8217;ye çağırılmıştım ve gittiğim günün ertesi gün nişanda bulmuştum kendimi. Yani kendi nişanıma davet edilmiştim sanki.
Nişanın ertesi gün Antalya#8217;ya döndüm ve bir hafta aramadıktan sonra, bu durumunda imkansızlığını anlayan karşı taraf bu kez nişanı atınca, ben artık ciddi psikolojik sorunlarla başbaşa kalmıştım. Dedim ya, grafik artık tabandı.
İnsanların birincisi tamam, ikincisi tamam da üçü de mi suçlu dediği ve ciddi kusurlarla suçlandığı bir insan vardı artık ortada. Bu bendim ve bu durumu hazım edemiyordum. İlk hatamı düşünüp ağlıyordum sessizce ve çaresiz; neden ayrıldım ki ondan diyordum. Alkollü dolaşmaya bu dönemlerde başlamıştım. Artık hatırlamamaya çalışmaktı ilkem. Unutamasam da hatırlamamak için sürekli içiyordum. Ve diyordum ki en sonu acaba bana nasıl bir acı verecek.
İşte bu sorunun cevabı şu anki eşimdi. Daha öncekilerde olduğu gibi aniden olmuştu. Zaten mantıklı düşünemiyor hatta düşünmemek için sürekli alkolle olan ilişkilerimi geliştiriyordum. Nişanlılık sürecinde çok fazla aramıyor, mümkün olduğunca az görüşüyor hatta sorun oluşturabilecek şeyleri konuşmuyordum bile. Bu kadar az riskle geçen bir nişan döneminde bile bir tartışma sebebi beni bulmuş ve git bu evden diyen bir el hareketine maruz kalmıştım. Çaresizliğimin esiriydim tepki gösteremedim bu duruma.
Sustum, biraz oturup sessizce alkollü zamanlarıma döndüm. Konuşmakta artık daha azdı, zaten sevgiyle ilgili sözcüklerde yoktu, sevmiyor ama baskı altında kabul etmek zorunda hissediyordum kendimi. Yaşadığım şey aslında şu an yaşadıklarımın göstergesiydi, ama düzelecek oğlum diyen büyüklerim sağ olsunlar. Evlenmeden önceki bir ay boyunca kına gecesi dahil felaketimi hatırlamamak için sabaha kadar içiyordum. Artık düşünmekten ziyade bekliyordum. Evlenecek bir insanın mutluluğundan çok idam edilecek bir insan psikolojisi taşıyordum. Nihayet evlenmiştim. Ailemi mutlu görüyor, teselli bulmaya çalışıyordum; ta ki onlar için evlendiğim ailemle sorunların başladığı ilk zamana kadar. Acı gerçek ortadaydı, bende zaten istek yoktu, cinsel soğukluğa varana kadar her şey hat safhadayken, birde eşimi çok isteyen ailemle eşimin geçinememesi, kavgaların başlamasına sebep olmuştu. Daha evliliğimin yaklaşık kırkıncı günü falandı, yine bir kavganın ardından olay büyümüş ve eşim olayı hap içerek intihar etmeye kadar götürmüştü. Bu durumun bir şekilde düzelmesi için çocuk yapmayı da önerdim, ama buna da karşı çıktı. İçerisinde bulunduğum çıkmaz gittikçe büyüyor, bir çözüm bulamıyordum. İçip geç gelmeler başlayınca, sorunlar biraz daha büyüdü ve kişiliğime darbe vuracak düzeyde hakaretlere dönüştü. Şerefsiz, erkek misin sen? Dedikten sonra eve gitmemeye başladım. Yine aklımda onlar için evlendiğim ailem ve ne derler diye düşündüğüm bir çevre vardı. Ama bu durum benim vücudumun kaldırabileceği sinir kapasitesini aştı ve bir kriz geçirdim. Bu şekilde davranarak sadece kendime zarar verdiğimi gördüm ve boşanma isteğimi önce kendi aileme, sonra onun ailesine duyurdum; tabii hoş karşılanmadı, ama sonucu ne olursa olsun bu durumun artık son bulmasını istiyorum.
Kanunumuzda durumuma uygun maddelerden faydalanarak, bu evliliği sona erdirmek istiyorum. Ne yapmalıyım?