Kadınlar ATATÜRK'ü çok sevmeli
1914 yilinda Anafartalar...
Anafartalar' da savaşın nadir bir dinlenme aninda,
çadırınıza gelirsiniz postallarınizi cikartirsiniz.
Kisa da olsa dinlenmeniz gereklidir.
Bedeniniz ve beyniniz cok yorgundur
Ama O'nun icin dinlenme diye bir kavram yoktur !
kucucuk cadirinda,
tahta bir masanin uzerinde ,
Macar Türkoloğu Nemetin, Fransız Türkoloğu
Devinin Türkoloji albümleri kitaplari, oylece duruyordur ...
Cephede, savasin tam orta yerinde, yorgun, uykusuz ama ,
Mustafa Kemal ,dinlenmek yerine kitaplarini açıyor onları okuyor .
Diyorlar ki ;
"Pasam Neden bunları okuma gereği duyuyorsun ?"
Verdiği cevaba bakın ;
"Savaştan sonra bu dilin değişme ihtiyacı var ,onu tespite çalışıyorum".
Gelelim 1916 senesine ...
Bitlis cephesi komutanı Mustafa Kemal,
Cökmekte olan bir cepheyi kurtarıyor ve çadırına
Geliyor, yaveri İzzettin ÇALIŞLAR'ı çağırıyor ve eline bir not veriyor.
Notta ne yazıyor biliyor musunuz?
"Savaştan sonra ilk işimiz Türk kadınına Serbestisini vermek,
onu erkeğinin yanında eşit haklara sahip kılmak".
Yıl 1916,
Türk kadının değil adı, değil kimliği, hiçbir şeysi yok.
Sokağa çıkma hakkı olmayan bir Türk kadını var.
Peki sizce tam savaşın en hararetli zamanında
Mustafa Kemal'in aklına neden Türk kadını geldi ?
Kurtuluş Savaşında gördüğümüz kadın manzarası,
değil ATATÜRK'ü, dünyayı şaşırtan bir manzaradır.
Ülkelerin savaşları olmuştur ama topyekün savaş örneği ilk defa
Kurtuluş Savaşında görülmektedir.
Atatürk bu savaşta Ayşe Hatunu tanımıştır .
Ayşe Hatunu hepimiz tanıyoruz.
Bilmeyen var mı içinizde?
Onun yapabildiğini acaba hangi ülkenin kadını yapabilir?
Ya da zamanımızda hangi kadın yapabilir?
Ayşe Hatun sekiz aylık kızı kucağında omuzunda mermi ,
cepheye cephane götürüyor.
Sekiz aylık kız dinler mi düşmanı, ağlamaya başlıyor.
Bu sırada ölmesi falan Problem değil Hatunun,
AMA düşman eğer onları fark ederse çok kısıtlı olan
Cephane cepheye gidemeyecek, bütün düşüncesi o Ayşe Hatun'un.
Ayse hatun bunu dusundugunde ,
çocuğunu göğsüne yaslar ...
Düşman biraz geç gider, indirdiği zaman kendi
Elleriyle çocuğunu şehit ettiğini görecektir
Ayşe Hatun yada diğer adıyla Tayyibe Hatun.
Peki ne yapar?
çocuğunu koyar üzerini bayrakla örter ve aynensöyle der ;
Kafile başkanı komutanımız aktarıyor bunu.
"Sen yüzlerce binlerce yıl sonra doğacak Türk çocukları için şehit oldun"
bu benim içinde senin içinde bir şereftir. Yeterki vatan sağolsun" diyor... Cephanesini omuzuna alıyor ve yola Koyuluyor.
Hanımefendiler içinizde Anne olanlar var.
Lütfen bir an için düşünün, çocuğunuzu göz önüne getirin.
El bebek gül bebek büyütüyoruz,
gözünün içine bakıyoruz,
tercih yapın ,
sizden sonraki kuşak mı?
çocuğunuz mu?
İşte bu Ayşe ya da diğer adıyla Tayyibe Hatunu tanıdı Mustafa Kemal.
Kurtuluş Savaşında Kütahya sırtları, eksi 30, eksi 40. Ve 75-80
yaşlarında bir nine. Gerisini gelin kafile komutanı Mustafa Necati'den
Dinleyelim ;
Mustafa Necati neyi görür?
Bütün yorgan battaniye ne varsa Cephanenin üstüne örtmüş,
kendisi pazen elbiseyle.
Komutan şunları söyler ;
"Nine kar sepeliyor hava çok soğuk bari şu yorganı alsan sırtına"
dediğinde aldığı Cevap ;
"Dokunma ona, o millet malıdır, nem kapmasın. Ben bir ölürüm ama
Onunla binler doğacak binler.
Hayır oğlum hayır hiç üşümüyorum,
soğuğu hiç Duymuyorum ki.
Düşman bu topraklara girdi gireli benim içim yanıyor içim a oğul"
Diyen bir nineyi tanıdı Mustafa Kemal.
Albay Hulusi ATAĞ'ın kafilesinde olan genç bir kadınımız
hastadır ve cephane taşırken yere düşmüştür, ölmek üzeredir.
Hulusi ATAK Sorar ;
"Bacım bana adını söyle seni tarihe yazdıracağım" dediğinde aldığı cevap
"Adımı ne yapacaksın a oğul , yaz benim adım Anadolu"
cevabındaki gururu düşünüşü keşke, keşke
uygarlık savaşımızda aynı şiddetiyle sürebilseydi bugün.
Üzerinde ATATÜRK yazılı uzay kapsülünü ,
inanın iç mübalağa etmiyorum
uzaya fırlatan ilk ülke Mutlaka ama mutlaka biz olurduk.
Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN
Anafartalar' da savaşın nadir bir dinlenme aninda,
çadırınıza gelirsiniz postallarınizi cikartirsiniz.
Kisa da olsa dinlenmeniz gereklidir.
Bedeniniz ve beyniniz cok yorgundur
Ama O'nun icin dinlenme diye bir kavram yoktur !
kucucuk cadirinda,
tahta bir masanin uzerinde ,
Macar Türkoloğu Nemetin, Fransız Türkoloğu
Devinin Türkoloji albümleri kitaplari, oylece duruyordur ...
Cephede, savasin tam orta yerinde, yorgun, uykusuz ama ,
Mustafa Kemal ,dinlenmek yerine kitaplarini açıyor onları okuyor .
Diyorlar ki ;
"Pasam Neden bunları okuma gereği duyuyorsun ?"
Verdiği cevaba bakın ;
"Savaştan sonra bu dilin değişme ihtiyacı var ,onu tespite çalışıyorum".
Gelelim 1916 senesine ...
Bitlis cephesi komutanı Mustafa Kemal,
Cökmekte olan bir cepheyi kurtarıyor ve çadırına
Geliyor, yaveri İzzettin ÇALIŞLAR'ı çağırıyor ve eline bir not veriyor.
Notta ne yazıyor biliyor musunuz?
"Savaştan sonra ilk işimiz Türk kadınına Serbestisini vermek,
onu erkeğinin yanında eşit haklara sahip kılmak".
Yıl 1916,
Türk kadının değil adı, değil kimliği, hiçbir şeysi yok.
Sokağa çıkma hakkı olmayan bir Türk kadını var.
Peki sizce tam savaşın en hararetli zamanında
Mustafa Kemal'in aklına neden Türk kadını geldi ?
Kurtuluş Savaşında gördüğümüz kadın manzarası,
değil ATATÜRK'ü, dünyayı şaşırtan bir manzaradır.
Ülkelerin savaşları olmuştur ama topyekün savaş örneği ilk defa
Kurtuluş Savaşında görülmektedir.
Atatürk bu savaşta Ayşe Hatunu tanımıştır .
Ayşe Hatunu hepimiz tanıyoruz.
Bilmeyen var mı içinizde?
Onun yapabildiğini acaba hangi ülkenin kadını yapabilir?
Ya da zamanımızda hangi kadın yapabilir?
Ayşe Hatun sekiz aylık kızı kucağında omuzunda mermi ,
cepheye cephane götürüyor.
Sekiz aylık kız dinler mi düşmanı, ağlamaya başlıyor.
Bu sırada ölmesi falan Problem değil Hatunun,
AMA düşman eğer onları fark ederse çok kısıtlı olan
Cephane cepheye gidemeyecek, bütün düşüncesi o Ayşe Hatun'un.
Ayse hatun bunu dusundugunde ,
çocuğunu göğsüne yaslar ...
Düşman biraz geç gider, indirdiği zaman kendi
Elleriyle çocuğunu şehit ettiğini görecektir
Ayşe Hatun yada diğer adıyla Tayyibe Hatun.
Peki ne yapar?
çocuğunu koyar üzerini bayrakla örter ve aynensöyle der ;
Kafile başkanı komutanımız aktarıyor bunu.
"Sen yüzlerce binlerce yıl sonra doğacak Türk çocukları için şehit oldun"
bu benim içinde senin içinde bir şereftir. Yeterki vatan sağolsun" diyor... Cephanesini omuzuna alıyor ve yola Koyuluyor.
Hanımefendiler içinizde Anne olanlar var.
Lütfen bir an için düşünün, çocuğunuzu göz önüne getirin.
El bebek gül bebek büyütüyoruz,
gözünün içine bakıyoruz,
tercih yapın ,
sizden sonraki kuşak mı?
çocuğunuz mu?
İşte bu Ayşe ya da diğer adıyla Tayyibe Hatunu tanıdı Mustafa Kemal.
Kurtuluş Savaşında Kütahya sırtları, eksi 30, eksi 40. Ve 75-80
yaşlarında bir nine. Gerisini gelin kafile komutanı Mustafa Necati'den
Dinleyelim ;
Mustafa Necati neyi görür?
Bütün yorgan battaniye ne varsa Cephanenin üstüne örtmüş,
kendisi pazen elbiseyle.
Komutan şunları söyler ;
"Nine kar sepeliyor hava çok soğuk bari şu yorganı alsan sırtına"
dediğinde aldığı Cevap ;
"Dokunma ona, o millet malıdır, nem kapmasın. Ben bir ölürüm ama
Onunla binler doğacak binler.
Hayır oğlum hayır hiç üşümüyorum,
soğuğu hiç Duymuyorum ki.
Düşman bu topraklara girdi gireli benim içim yanıyor içim a oğul"
Diyen bir nineyi tanıdı Mustafa Kemal.
Albay Hulusi ATAĞ'ın kafilesinde olan genç bir kadınımız
hastadır ve cephane taşırken yere düşmüştür, ölmek üzeredir.
Hulusi ATAK Sorar ;
"Bacım bana adını söyle seni tarihe yazdıracağım" dediğinde aldığı cevap
"Adımı ne yapacaksın a oğul , yaz benim adım Anadolu"
cevabındaki gururu düşünüşü keşke, keşke
uygarlık savaşımızda aynı şiddetiyle sürebilseydi bugün.
Üzerinde ATATÜRK yazılı uzay kapsülünü ,
inanın iç mübalağa etmiyorum
uzaya fırlatan ilk ülke Mutlaka ama mutlaka biz olurduk.
Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN