Cevap: Denetimli Serbestlik ve Yurtdışı
Arkadaşım bende yeni yakalandım senin gibi 1ay dır araştırıyorum sonuca şimdi ulaştım sanslısın :)) idrar testinde bişey çıkarsa seni denetimli serbestlik ve tedaviye tabi tutuyor. 1 sene sürer sonucunda
Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde açılmış olan davanın düşmesine hükmedileceği.
idrar testinde bişey çıkmazsa ; dava düşer rahat ol aşağdaki yargıtay kararını oku tabi senin durumun farlı değilse.
T.C.
YARGITAY
10. Ceza Dairesi
TEDAVİ VE DENETİMLİ SERBESTLİK KARARI
KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMAK
UYUŞTURUCU MADDE KULLANMAK
"ÖZET"
BİR KİŞİDE UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ TIBBEN SAPTANMASI, ASLINDA UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMAYI DA ORTAYA KOYAN GÜÇLÜ BİR KANITTIR. BU DURUMDA FAİLİN UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMAK EYLEMİNDEN CEZALANDIRILMASI, AYRICA UYUŞTURUCU MADDEYİ KULLANMASI NEDENİYLE HAKKINDA TEDAVİ VE DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİNE KARAR VERİLMELİDİR. ANCAK TEDAVİ SÜRESİ VE TEDAVİ EDECEK KURUMUN BELİRLENMESİ DOĞRU DEĞİLDİR.
5237 s. Yasa m. 191
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanık Eser'in 5237 sayılı TCK'nın 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve aynı Kanun'un 191/2. maddesi uyarınca hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanmasına ilişkin (Zeytinburnu Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi)'nin 05.05.2006 gün ve 2003/404 esas, 2006/93 karar sayılı hükmü aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığı'nın Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 13.09.2006 gün ve 41275 sayılı kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.10.2006 gün ve 2006/220124 sayılı tebliğnamesi ile dosya Dairemize gönderilmekle incelenip, gereği görüşülüp düşünüldü:
Kanun yararına bozma talebi ve tebliğnamede, "01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191. maddesinde uyuşturucu madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişiler için cezai müeyyide öngörülmüş olup, uyuşturucu madde kullananlar için herhangi bir yaptırım düzenlenmemiş, ancak anılan maddenin 2. fıkrasında bu kişiler için tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunacağının belirtilmiş olması karşısında, üzerinde uyuşturucu madde bulunmayan, ancak bir başka olay sebebiyle yakalanan ve şüphe üzerine yapılan tahlilde idrarında uyuşturucu madde türevi bulunan ve kendi ifadesi ile eroin kullandığını belirten sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/2. maddesi uygulanarak tedavfye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulmasında,
Kabule göre de;
Uyuşturucu kullanmak eyleminden dolayı sanık hakkında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine dair karar verilmesi gerekirken, Yargıtay On-birinci Ceza Dairesi'nin 26.12.2005 tarihli ve 2005/11115-14353 sayılı ilamında da benzer bir olayda belirtildiği üzere, Cumhuriyet Savcısının infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde belirli yer gösterilerek hüküm kurulmasında, isabet görülmemiştir." denilerek, anılan hükmün bozulması istenmiştir.
Hükümden sonra, 19.12.2006 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191. maddesinin değiştirilmiş olması karşısında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7. maddesi uyarınca, hükümlünün hukuki durumunun yeniden değerlendirilip belirlenmesinin mahallinde yapılarak bir karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Kanun yararına bozma talebinde ileri sürülen ilk düşünce yönünden uyuşmazlık, 5237 sayılı TCK'nın 191. maddesinin 1. fıkrasının metninde, "uyuşturucu madde kullananlardan" bahsedilmemiş olması nedeni ile kendisinde uyuşturucu madde ele geçirilmeyip, sadece uyuşturucu madde kullandığı saptanan kişiler hakkında, anılan fıkrada öngörülen hapis cezasının uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Madde gerekçesine göre, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak değil, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, aslında tedavi ve terapiye ihtiyaç duyan kişidir. Bu nedenle, maddenin ikinci fıkrasında, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişinin, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulması gerektiği kabul edilmiştir.
Bir kişinin uyuşturucu maddeyi kullanması eylemi, rızası dışında zorla veya hile ile verilmesi durumları dışında, failin öncelikle kendi iradesi ile bu maddeyi, eylemsel ya da hukuksal olarak egemenlik (hakimiyet) alanına almasını ve burada tutmasını, yani zilyetliğine geçirmesini gerektirir. Bir başka kişinin, uyuşturucu maddeyi, doğrudan vücuda enjekte etmesi veya içirmesi durumlarında da bir başkasının uyuşturucu maddeyi fiili egemenlik alanına sokmasına rıza gösterilmesi söz konusudur. Her iki durum da bulundurma eylemini oluşturmaktadır. Dolayısıyla, uyuşturucu madde kullanmak eylemi, öncelikle bu maddeyi bulundurma eylemini gerektirir vebu eylem, 5237 sayılı TCK'nın 191/1. maddesi uyarınca cezalandırılır.
Sadece, uyuşturucu madde kullanımının tıbbi bir bulgu olarak saptandığı ve failin üzerinde ayrıca uyuşturucu madde ele geçirilmemesi nedeni ile kullanılan uyuşturucu maddeyi bulundurma eyleminin somut olarak görülemediği, algılanamadığı durumlarda, varlığı kesin bir olgu olan ve yasada suç olarak tanımlanan bulundurma eyleminin yok sayılması olanaklı olmadığı gibi, bir kişide uyuşturucu madde kullanımının tıbben saptanması, aslında uyuşturucu madde bulundurmayı ortaya koyan güçlü bir kanıt niteliğini de taşımaktadır. Bu durumlarda, failin uyuşturucu madde bulundurmak eyleminden , ayrıca, uyuşturucu maddeyi kullanması nedeniyle tedavi ve terapiye ihtiyaç duyan bir kişi olması nedeni ile de 5237 sayılı TCK'nın 191/2. maddesi uyarınca hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanmasına karar verilmelidir. Aksi görüşün kabulü, hayatında hiç uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmayıp, ilk kez ve belki de basit bir merakla uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurup, henüz kullanmayan bir kişiye anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca hapis cezası verilmesi sonucunu doğuracakken, sürekli kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunduran, ancak olay anında üzerinde bu maddelerin ele geçirilemedigi kişilere hapis cezası verilmemesi sonucunu doğuracaktır ki, bu sonuç da, eşitlik ilkesine açıkça aykırılık oluşturacaktır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, kanun yararına bozma talebinde belirtilen ilk düşünce benimsenmemiştir.
İlk bozma düşüncesinin benimsenmemesi nedeniyle, kabule göre ileri sürülen ikinci düşünce yönünden yapılan incelemede;
5237 sayılı TCK'nın 191/2-3. maddelerinin uygulanması sırasında, sanık hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesiyle yetinilmesi ve tedavi süresinin ve tedavi edecek kurumun belir-lenmemesi gerekirken, infazı kısıtlayacak şekilde tedavi edecek kurumun gösterilmesinin yasaya aykırı olması karşısında,
Kanun yararına bozma talebine dayanan ihbarnamede ileri sürülen ikinci düşünce yerinde görüldüğünden; Zeytinburnu Üçüncü Asliye Ceza Mah-kemesi'nin 05.05.2006 gün ve 2003/404 esas, 2006/93 karar sayılı hükmünün 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca (BOZULMASINA); aynı Kanun'un 309/4-d maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından, "Sanık hakkında 5237 sayılı TCY'nin 191/3. maddesi uyarınca Bakırköy Amatem'de tedavisinin yapılmasına, bu hususta uzman hekimin görevlendirilmesine" ibaresinin çıkarılmasına, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamına (TEVDİİNE), 07.05.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Kaynak:YKD AĞUSTOS 2007